| Konu: | TERÖRİZMİN FİNANSMANININ ÖNLENMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 63 |
| Tarih: | 07.02.2013 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Evet, değerli arkadaşlar, Evrensel Beyanname'nin 3'üncü maddesinde belirtilen isyan hakkı, "Son çare olarak sadece istibdat rejimlerinde, tiranlarda kullanılır." diyor.
11 Eylül saldırısının ardından küresel bir tanıma ihtiyaç duyuldu ve burada soykırım suçları, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarıyla ilgili yeni tanım ve yeni ulusal üstü mahkemeler kuruldu. İşte, Uluslararası Ceza Mahkemesi 1 Temmuz 2002 tarihinde Lahey'de göreve başladı. Türkiye, bir türlü bu Uluslararası Ceza Mahkemesinin tarafı olmak istemiyor, imzalamıyor sözleşmeyi. Bir de Amerika taraf olmak istemiyor, bir de İsrail olmak istemiyor. İşte burada bir soru işareti var. O zaman şu ortaya çıkıyor arkadaşlar: Tanımlar değiştiği zaman kimine göre terörist olan kimine göre de özgürlük savaşçısıdır.
Bakın, bir örnek vereceğim, Meclisten vereceğim: Hamas örgütü terör örgütleri listesinin başında yer almıyor muydu? Alıyordu. Onun lideri Meşal bu Meclise geldi mi? Geldi. Bütün parti gruplarını ziyaret etti mi? Etti. Hadi, buyurun, tanım konusunda ne diyeceksiniz?
Yine bir örnek daha vereceğim. Şuna iyi dikkat edin: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 2625 sayılı Devletler Hukuku Deklarasyonu'nun, hangi şartlarda self determinasyon hakkına, kendi kaderini tayin hakkına başvurulabileceği hakkındaki tanımlarında, "Bir ülkenin hükûmeti toplumun tümünü temsil etmiyorsa, ülkenin yönetimi demokratik değilse, sömürgeciliğe karşı savaşlarda terörizme başvurulursa buna göz yumulacağı sonucu çıkarılmasının tek istisnası masum insanların öldürülmemesidir." diyor. Dikkat edin tanımlara, bu çok önemli.
Şimdi, bu tanımdan yola çıktığınız zaman? Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi'ni de geçen, iki yıl önce burada imzaladık. Özgürlükleri yok etme özgürlüğü tanınamayacağı kuralını getirdi ve devlet terörünü çok net bir tanımla koyuyor, diyor ki: "Devlet terörü üzerinde durmakta yarar bulunmaktadır. Bu devletlerin teröre destek vermesi söz konusu olduğu gibi, bazı muhalif grupların bastırılmasında antidemokratik yapılı devletlerin yasa dışı şiddete başvurduğu görülmektedir. Çok partili demokratik bir yönetime dayanan, basın özgürlüğüne yer veren, hukuk devleti koşullarına uyan bir devlette devlet terörünün bulunması olanaksızdır." diyor ve buradan şu örneği çıkarıyor tanımları getiriyor, Cenevre hukukuna atıfta bulunuyor ve "Kasıtlı olarak sivil hedeflere saldıran askerleri savaş suçlusu kabul eder. Barış döneminde yapılırsa insanlığa karşı işlenmiş suç sayılır." diyor. Örnek mi istiyoruz? Miloseviç.
Şimdi, tanımı yaparken çok dikkatli olacağız, çerçeveyi çizerken çok dikkatli olacağız. Hele hele Yemen'den silah gemileri geçiyorsa ve Türkiye'deki bazı şirketlerin bisküvi kutularında silahlar bulunuyorsa, Ceylânpınar'dan El Kaide'nin El Nusra kolları Rasulayn'a giriş-çıkış yapıp buradan destek alıyorsa, silah alıyorsa, oturacaksınız düşüneceksiniz, bumerang gibi gelecek bu yasa kimi vuracak? Onu düşüneceksiniz, onun hesabını yapacaksınız.
Öyle tek taraflı bakıp buradan otuz yıldır "Yok efendim, burada terör vardı, bilmem ne..." Bu ülkede kimin dışkı yedirdiğini, kimin kaç bin köyü yaktığını, kimin kaç bin faili meçhul cinayet işlediğini de bu halk bilir, Türkiye de bilir bunu, bunları da konuşacağız. Hiçbir şey o kadar, göründüğü kadar basit değil. Öyle bir çerçeve koyacağız ki, önce bu iç hukukumuzda bu yanlışları düzelteceğiz. Bu yasada size kim akıl vermişse yanlış akıl vermiş, çerçevesini sizin aleyhinize genişletmiş.
Biz buradan uyarmaya devam edeceğiz. Bir önerge daha? (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kaplan.