| Konu: | YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 31 |
| Tarih: | 29.11.2012 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, bu konuda biraz doğru konuşmamız gerekiyor, vicdanlı konuşmamız gerekiyor. Konu adalet olduğu zaman öyle "vaziyeti kurtaralım" deme lüksümüz yok.
Şimdi, bakın, Türkiye -rakamları Sayın Bakan açıkladı- 16.500 başvuruyla Rusya'dan sonra 2'nci; en fazla mahkûmiyeti Türkiye almış, vaka, bu gerçek bu.
Şimdi, ne yapılmak isteniyor bu tasarıyla? Ümmühan Kaplan, AİHM Türkiye davası esas alınıyor, bir kadastro arazi davası üzerinden yola çıkılıyor ve bu kadastro arazi davası nedeniyle mülk ihlali olduğu için diyorlar ki "Bunu komisyonda çözelim." Gelin, bunun adını tam açık koyalım bu yasada o zaman. Mülk ihlali, bu tür arazi ihlali, kadastro, kamulaştırma bu komisyonun görevi olsun. Ama, ama diyorum bakın, haksız birisi yargılanıyorsa, haksız bir ithamla karşı karşıyaysa ve uzun süre tutuklu kalıyorsa ve olağanüstü mahkemede gizli tanıklarla senelerce süründürülüyorsa, bunu bu kapsama alan maddelerin ne işi var bunun içinde? Bakın, çocuk oyuncağı değil bu, söylenen sözlerin arkasında durmak lazım. Sayın Bakan diyor ki: "3 bin" takriben görüşülecek komisyonda. 3 binse evet, gelin çözelim. Çözeriz ama öyle değil, öyle değil gerçek; 3 bin değil, 3 bin arazi davası değil, 3 bin kamulaştırma davası değil bu olay. Savunma hakkının ihlali var burada. Silahların eşitliği iddia ve savunmanın ihlali var burada.
Dün, daha bir ay önce, Silivri'de robokoplarla avukatlara saldırı oldu bu ülkede. 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerinde, robokoplarla jandarma avukatlara saldırmamıştır. Şimdi, o avukat hakkını aramak için ulusal mercide gider, sonuç almazsa AİHM'e gider. Şimdi, siz, bunu, tazminle mi, parayla mı gidereceksiniz?
Bakın, adil yargılanma hakkı demek tarafsız mahkeme demek, bağımsız mahkeme demek. Özel yetkili mahkemelerin yerine kurulan özel ağır ceza mahkemeleri, bunların DGM'den, sıkıyönetimden, istiklal mahkemelerinden farkı yok. Bizim anlatmak istediğimiz şu: Bireysel şeylerle, basit çözümlerle bu davaları nasıl aza indiririz? Yaklaşımı Türkiye'de adaleti yok etmiştir.
Adalet bitmiştir arkadaşlar, nasıl bitmiştir. Nir: 12 Eylül referandumunda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yolunu koydunuz. Bununla beş sene davalar AİHM'e gitmeyecek, buradan beş sene kazandınız. 16.500 davayı da nasıl eritiriz taktiği var burada. Bu taktikte, çok açık söylüyorum, belki ağır gelebilir, burada, sözleşmeci Hükûmetin, Türkiye'deki Hükûmetin AHİM'le -çok açık söylüyorum- kirli bir ittifak yapılıyor, kirli bir ittifak. Bu ittifak etik değil. "Siyaseten uzlaşmayla, bir pilot dava üzerinden bu davaları eritelim." pazarlığıdır bu. Bu pazarlıkta, AİHM "Ben 16.500 davadan nasıl kurtulurum?", Hükûmet de "Ben bu davaların ihlalinden, mahkûmiyetinden nasıl yırtarım?" diye pazarlık yapıyor.
Bakın, size -çok açık- sözleşmenin üç tane maddesini okuyacağım.
17'nci madde, hakların kötüye kullanılamayacağı. Sözleşmenin 17'nci maddesi diyor ki: "Hiçbir hükûmet bu hakları kötüye kullanamaz."
Sözleşme, 36'ncı madde: Üçüncü devletlerin müdahale hakkı var yani Türkiye aleyhinde dava açmış yabancı bir ülkenin vatandaşı müdahale etmek istiyor davaya. Sizin bu komisyonlarınız karşısında o müdahale hakkını orada sürdürebilecektir, nasıl engelleyeceksiniz? Burada yok.
53'üncü madde: "Tanınan insan haklarının korunması." diyor. "Bunlarda çekince koyamazsınız." diyor. Şimdi, siz, bu sözleşmeyi ya bilmiyorsunuz ya da böyle çözeceğinizi zannediyorsunuz. Böyle çözülmez arkadaşlar.
Şimdi, Sayın Bakanın iyi niyetle? Üçüncü yargı paketiyle, bilmem neyle; cezaevleri doldu, aman işte açık cezaevindekileri çıkaralım, yok tedbire çevirelim, yok erteleyelim. Ondan sonra, üçüncü yargı paketinde yine iyileştirme yapalım; davalar çoğaldı, davalar Yargıtayda 1 milyonu buldu, bunlardan kurtulmak için bir kanun teklifi verin. Dördüncü yargı paketinde tekrar gelecek önümüze, niye? Rum Kesimi'nin başkanlığı bitiyor, Ocak 2013'te İrlanda'nın dönem başkanlığı başlıyor. 23 ve 24'üncü fasıllar adalet, hukuk, yargı, özgürlükler ve güvenliklerle ilgilidir. Bunların hepsi de Adalet Bakanlığını ilgilendiren konular.
Şimdi soruyorum: Ocak ayında buna başlayacaksınız. Bu fasıl en önemli faslı Türkiye'nin ve ilerleme raporunda da eleştiri konusu yapılmış. Şimdi, burada, bu yöntemle siz neyi değiştireceksiniz? Yargılamanın yenilenmesini kanuna koymuşsunuz, daha önceden var, şimdi onun uygulamasını kaldırıyorsunuz.
Eski hâle iade? Bir kişiye sabıka kazandırıyorsunuz özel yetkili mahkemede, sonra AİHM'de haklı çıkıyor, geliyor, yeniden yargılandığı zaman beraat ediyor, eski hâline iade edilemiyor. Böyle bir yaklaşım olabilir mi? Siz buna insan hakları hukuku diyebilir misiniz?
Şimdi, 3 bin civarında dava? Hazineyle vatandaş arasındaki davayı çözebilirsiniz. Peki, vatandaşla vatandaş arasındaki kadastro davasını nasıl çözeceksiniz? 10 bin dönüm ihtilaf konusu. 10 bin dönümün tazminatını nasıl yapacaksınız, davalıya mı vereceksiniz, davacıya mı vereceksiniz?
Şimdi, bakın, önünüze öyle şeyler çıkacak ki bu İtalya'nın Po Ovası'nda aynı Türkiye'nin benzeri kadastro davaları vardı, tapu davaları vardı, gayrimenkul davaları vardı. İtalya mahkûm ola ola bir yasa çıkardı, bunu çözdü. Dikkat edin, köy yakmaları olaylarında da benzeri bir olay yapıldı. Kıbrıs'taki mülk davalarında da orada bir komisyon kuruldu. Bunların hepsi, bu alınan siyasi kararlar Avrupa Mahkemesinin iş yükünden kurtulmak için yapmış olduğu, siyasi olarak karar aldığı, kendi değerlerine, sözleşme hükümlerine, evrensel beyannameye ihanet ettiği kararlardır. Bu siyasi kararların altında ihanet vardır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini bu yaklaşımdan dolayı bu şekilde eleştiriyoruz, açıkça eleştiriyoruz. Bu kadar ahlak dışı tekliflerle? Bu tasarılar ahlak dışı tekliftir, insanlık dışıdır, hukuk dışıdır. Bu tekliflerle bunu yapıyorsunuz, ondan sonra Avrupa Mahkemesinde pazarlık yapıyorsunuz, bu pazarlıklara gelip Meclisi de, bizi de alet ediyorsunuz. İşin gerçeği budur. Bizi alet etmeyin.
Yapacağınız çok basit şeyler var, çok açık söylüyorum. Adaleti düzenlemek çok kolay. Güvenliğe, silaha, silahlanmaya, Suriye'deki muhalefete, bilmem kime, örgütlere, şuna buna, Libya'ya gönderdiğiniz paraları adaletinize veriniz. Adaletin bütçesini 2 katına çıkarın. Hâkim, savcı açığınız 6 bin, 6 bin tane hâkim, savcı atayın. 5 binin üzerinde personel açığı var, onları tamamlayın. Binalarınızı yenilediniz, içini de adaletle doldurun. Bakın bakayım o adalet mekanizması böyle işliyor mu, işlemiyor mu? Eğer adalet mekanizmasının işlemesini istiyorsanız bir şey daha yapacaksınız. İşkence yapana devletin hazinesinden tazminat ödettirip onu terfi ettirmeyeceksiniz. İstanbul'da emniyet müdürlerini AİHM kararlarına rağmen terfi ettirdiniz. İstanbul'daki örneğin benzerini? Ordunun içinde AİHM kararlarıyla faili meçhul cinayetlere imza atanları, köy yakanları bu mahkûmiyet kararlarına rağmen terfi ettirdiniz. Bu Hükûmet anlayışıyla insan hakları ihlallerinin önüne geçebilir misiniz? Peki, soruyorum size, Sayın Bakana sordum: Hangi hâkime, savcıya, polise verdikleri kararlardan dolayı, yanlış kararlardan dolayı Türkiye mahkûm olduktan sonra rücu davası açtınız, tazminat ödettiniz? Eğer rücu mekanizması işlese bu hâkimlerin hiçbirisi bu kadar keyfî karar veremez, bu ülkede adaletli kararlar çıkar. Özel yetkili mahkemelerin yargıçları, savcıları "Ali kıran baş kesen" gibi davranamazlar. Bu ülkede hukuku çiğneyemezler bu kadar. Bu ülkede bu meclisin milletvekillerini dört sene, üç buçuk sene cezaevinde tutamazlar. Bu ülkede yakalarına yapışılsa ama yapışılmıyor ama vatandaşa yapışıyorsunuz. Sizlere rücu dosyalarını çıkaracağım, vatandaşa yapılan rücu davalarını. Vatandaşın babasına, anasına rücu davaları açıyorsunuz ama kendi hâkimine, savcısına, polisine açmıyorsunuz, hukuksuzlukları teşvik ediyorsunuz. Böyle bir yaklaşımı biz kabul edemeyiz arkadaşlar. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.