GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ İLE İRAN İSLAM CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ ARASINDA SPOR ALANINDA İKİLİ İŞBİRLİĞİ İÇİN MUTABAKAT ZAPTININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:65
Tarih:13.02.2013

CHP GRUBU ADINA DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Uşak) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben çok kısa bir konuşma yapacağım. Onun için anlaşma bozulmuş değil. Uluslararası anlaşmaların onaylanması gerekiyorsa elbette onaylanacak. Ancak biraz önce bazı konuşmalar yapıldı. Özellikle Bülent Turan arkadaşımız İstanbul Barosuyla ilgili bazı haksız ithamlarda bulundu. Bununla ilgili çok kısa bir açıklama yapacağım, ondan sonra arkadaşlar devam edebilirsiniz.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, ben sözlerime başlarken avukatların görevini yaparken nelere uyduğuna dair bizim hepimizin ajandasının başında yer alan sözlerle başlamak istiyorum: "Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile ne hâkime hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin, en kıdemlisinden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar köle kullanmadılar fakat efendileri de olmadı." İşte, bu bizim mesleğimizi yaparken şiar edindiğimiz Molierac'ın bir sözü ve hepimizin ajandasının başında da bu var sevgili arkadaşlar.

Şimdi, İstanbul Barosuyla ilgili biraz önce yapılan konuşmalarda ise işin özünde bu var işte. Bizim iktidara tabi olmamamız, İstanbul Barosunun iktidara tabi olmaması, hiçbir şekilde boyun eğmemesinden kaynaklanan bir sorun yaşanmaktadır sevgili arkadaşlar.

Ben, size, kısaca, 13 Aralıkta Silivri duruşmasında ne yaşadığımızı anlatacağım, sonra da İstanbul Barosuyla ilgili olayı anlatacağım size.

13 Aralıkta Silivri duruşmasına gittik milletvekillerimizin de yargılandığı. Orada mahkeme gelen evrakları saydı "Şuradan bu evrak geliyor, buradan bu evrak geliyor." diye. Avukat arkadaşlarımız gelen belgelere karşı beyanda bulunmak istediler sevgili arkadaşlar. 150 civarında avukat arkadaşımız vardı orada. Mahkeme söz vermemekte direndi. Gelen belgelere karşı beyanda bulunmak üzere avukatlara söz verilmedi arkadaşlar. Ardından, mahkeme başkanı bütün ısrarlara rağmen tek bir avukata temsilci olarak söz verilebileceğini söyledi. Orada onlarca sanık varken tek bir avukata temsilci olarak söz verilemez. Bunun üzerine arkadaşlarımız ısrar edince bir arkadaşımıza duruşmadan çıkarılma cezası verildi. Bunun üzerine arkadaşlarımız direndiler. Robocoplar avukatları zorla çıkarmaya kalktı. Hepimizin gözü önünde oldu arkadaşlar bunlar. Ardından, yine arkadaşlarımız direndiler, mahkeme başkanı bütün arkadaşlarımıza, gelen belgelere karşı beyanda bulunmak üzere söz vermek durumunda kaldı. Ardından, ertesi gün yine avukat arkadaşlar söz istedikleri için, bir gün önceki olay nedeniyle kamuoyunun baskısıyla söz verilmek durumunda kalındığı için o kadar arkadaşımızın, 150 civarındaki avukat arkadaşımızın hakkında suç duyurusunda bulunuldu. Bakın, sadece söz almak istedikleri için, gelen belgelere karşı beyanda bulunmak istedikleri için. Silivri'deki yargılama böyle bir yargılama arkadaşlar.

Şimdi, İstanbul Barosunun olayına gelirsek, İstanbul Barosu 6 Nisan 2012 tarihinde Balyoz davasının görüldüğü mahkemeye gitmek durumunda kaldı. Neden gitmek durumunda kaldı arkadaşlar? Çünkü orada avukat arkadaşlarımıza söz verilmiyordu, sözleri kesiliyor, hakaret ediliyordu, duruşmadan çıkarılma cezaları veriliyordu. Arkadaşlarımız meslek kurallarının uygulanması, savunmanın haklarının sınırlanması nedeniyle baroya başvurdukları için, baro Avukatlık Yasası'nın ilgili maddeleri uyarınca avukatların haklarını korumak üzere, savunma hakkını korumak üzere oraya gitti ve oradaki konuşmaları ne davanın esasına ilişkindi ne de davada neler yapılmasına ilişkindi. Orada İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri sadece şunu söylediler: "Lütfen adil yargılanma ilkelerine uyulsun, savunmanın sözü sınırlanmasın, avukat arkadaşlarımıza hakaret edilmesin, avukat arkadaşlarımızın sözleri kesilmesin, söz verilsin ve duruşmadan çıkarılmasın." dediler. 6 Nisan 2012 tarihinde arkadaşlar. Bunu söyledikleri için, İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeleri sadece savunmayı savundukları için, savunma hakkının orada varlığını istedikleri için, bu nedenle haklarında dava açılıyor. Hatta o gün mahkeme başkanı dedi ki: "Siz burada Baro Yönetim Kurulu olarak görevinizi yapmak üzere gelmişsiniz, biz de bunu görüyoruz, onun için size söz veriyoruz." Ne duruşma düzeni bozuldu ne de başka bir şey oldu, sadece savunmanın hakkı orada savunuldu, Baro Yönetim Kuruluna verilen hak çerçevesinde savunma yapıldı. Ardından, o gün savcı suç duyurusunda bulundu. Ardından, yine Konya Barosunun bir açıklaması nedeniyle Konya Barosu da "ihbar eden" konumuna getirildi ve bir soruşturma başladı ama arkadaşlar, bu soruşturma daha düne kadar hiçbir şekilde herhangi bir dava açılmasına doğru gelmemişti. Avukat arkadaşlarımızın, Yönetim Kurulundaki arkadaşlarımızın ifadelerine başvurmak istediler, onlar dediler ki: "Avukatlık Yasası uyarınca Adalet Bakanlığından izin almanız lazım. Bu izin prosedürünü işletmediğiniz sürece ifade vermeye gelmeyeceğiz." Ama buna rağmen oradaki o davayı elinde bulunduran, dosyayı elinde bulunduran savcının kısa süreli izne çıkması fırsat bilinerek İstanbul Barosu hakkında dava açıldı, Yönetim Kurulu üyeleri hakkında ve ne hikmetse bu yazılan iddianamenin kabul edilip edilmediği anlaşılmadan daha, Bülent Turan arkadaşımız "İstanbul Barosunun hakkındaki dava açılmıştır ve İstanbul Barosu artık görev yapamaz." diye bir tweet attı.

Sevgili Bülent arkadaşım, nereden biliyorsun sen o davanın, iddianamenin kabul edilip edilmeyeceğini? Nasıl sen onu atabildin?

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Baro sayfasında yazıyor, baro sayfasında. Kendi itirafları.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - Şimdi, diyebilirsiniz ki: "Efendim, yargı bağımsız yani onun için savcıların ne yapacağını biz bilemiyoruz." Bir: Başbakan dedi ki: "Yargıya gerekeni söyledik." İki: Bülent arkadaşımız daha iddianamenin kabul edilip edilmediği anlaşılmaksızın bu beyanlarda bulundu. Demek ki doğrudan doğruya emir, talimat üzerine çalışan bir yargı sistemi var. Siz -tüm bunlara rağmen sevgili arkadaşlar- İstanbul Barosunun hakkında, bakın, adil yargılanmayı istediği için, sadece savunma hakkını savundukları için, İstanbul Barosu dik durduğu için, savunmayı sonuna kadar savunduğu için, görevini yaptığı için dava açılıyorsa bunun altından kalkamazsınız. İstanbul Barosunda 12 bin küsur arkadaşımızın verdiği oyla yönetime gelen insanları -asıl darbeciliği siz yaparak- onları sadece bir savcının iddianamesiyle işlevsiz hâle getirmeye çalışıyorsunuz ama buna gücünüz yetmeyecektir arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Hukuk dışı yaptığınız bu darbeye gücünüz yetmeyecektir. 17 Martta İstanbul Barosu Olağanüstü Genel Kurula çağırmıştır bütün Türkiye'nin hukukçularını, bütün hukuk fakültesi öğretim görevlilerinin dekanlarını?

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Onu çağırmaya yetkisi de yok.

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ?ve yurt dışındaki bütün hukuk bilginlerini, hukuk camiasının tümünü. 17 Martta İstanbul'da Haliç Kongre Salonu'nda göreceksiniz, bu ülkenin hukuka karşı, hukukun üstünlüğünü savunan bütün insanlarını orada göreceksiniz. İstanbul Barosuna da diğer barolara da, susturmak istediğiniz yargının bir tek ayakta kalmış savunma hakkını sonuna kadar savunan barolara karşı yaptığınız bu saldırı elinizde kalacaktır arkadaşlar, gücünüz yetmeyecektir. Bu konuda avukat arkadaşlarımızın, baroların sonuna kadar yanında olacağız.

Aynı şekilde, Çağdaş Hukukçular Derneği başkan ve üyeleri de hukuk dışı bir şekilde bugün cezaevindedirler. Onlar da sonuna kadar savunma haklarını kullandıkları için çıplak işkence yapılmıştır arkadaşlarımıza yani hukuka aykırı olarak kan örnekleri alınmıştır. Yerlerde sürüklenmişler ve işkence görmüşlerdir arkadaşlarımız. Savunmaya karşı yapılan bütün bu saldırılara karşı arkadaşlar, yarın siz de barolara gideceksiniz, orada hepiniz avukatlık yapmak durumunda kalacaksınız -avukat arkadaşlar için söylüyorum- arkadaşlarımızın, meslektaşlarımızın yüzlerine bakamayacaksınız sevgili arkadaşlar. Onun için, bu darbeci yaklaşımınızdan vazgeçmenizi ve savunmaya karşı yaptığınız bu saldırıyı durdurmanızı ve bundan sonra da daha dikkatli? Yargıya karşı, savunmaya karşı yapacağınız her türlü saldırıya karşı bizler dimdik ayakta duracağız. Ben bunu bütün hukuk camiası adına söylüyorum...

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Bravo (!)

DİLEK AKAGÜN YILMAZ (Devamla) - ?avukatlar adına söylüyorum, bizleri yıldıramayacaksınız arkadaşlar! (CHP sıralarından alkışlar)