GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGILAMA SÜRELERİNİN UZUNLUĞU İLE MAHKEME KARARLARININ GEÇ VEYA KISMEN İCRA EDİLMESİ YA DA İCRA EDİLMEMESİ NEDENİYLE TAZMİNAT ÖDENMESİNE DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:31
Tarih:29.11.2012

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu öylesine bir madde ki, bu madde öylesine yetkiler içeriyor ki inanın Muhteşem Süleyman'da bile bu yetkiler yok, inanın.

Bakın, 2'nci fıkranın kaldırılmasını istiyoruz. 2'nci fıkrada diyor ki: "AİHM'in o kadar yoğun ihlal kararları var ki başka alanlarda da Adalet  Bakanının teklifiyle Bakanlar Kurulu bu kanun hükümlerini uygulayabilir." Yani "başka alanlar", sınırlanmamış; sınırsız, sorumsuz her alanda Hükûmet isterse? E, zaten siz sözleşmeci tarafsınız, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde sözleşmeci taraf hükûmeti temsil eder. E, hükûmeti temsil eden bir konuda bu yetkiyi niye istersiniz? Gereksiz, bunun kaldırılması lazım. Zaten Hükûmet olarak siz bütün yetkilere sahipsiniz, orada uzlaşmaya da, davanın reddine de, kabulüne de, hepsine de yetkilisiniz.

Bir de 3'üncü fıkrada diyor ki: "İdari tasarruflar kapsam dışıdır." E, vallahi, İçişleri Bakanı muhalif belediye başkanlarını alacak görevden, il encümenlerini, belediye encümenlerini, yüzlerce seçilmişi alacak, "Ee, bu, kapsam dışındadır." Böyle bir yaklaşım olabilir mi! Böyle bir yaklaşım içinde, bir de bu kararı verenler, işkence yapanlar, yanlış mahkeme kararı uygulayanlar, ideolojik ön yargılı siyasal yargıyla özel yetkili mahkemelerde, olağanüstü mahkemelerde istediği gibi karar verip insanları mağdur eden hâkimler, savcılar ve kolluk hakkında hiçbir müeyyide olmayacak. Siz bu ülkede adalet bekleyebilir misiniz, adil karar çıkabilir mi? İşte, bunun için bizim verdiğimiz önerge çok nettir. Biz diyoruz ki: "Hâkimlerin, savcıların ve kolluğun da sorumluluğu olsun. Disiplin cezası gerekiyorsa disiplin cezası, görevi kötüye kullanmada kasıt varsa hapis cezası, görevden atılma. Onun ötesinde, kararından dolayı yanlış mahkûmiyet varsa ihlal kararı, o tazminatı da ona rücu edin." Bakın bakayım o zaman bir hâkim, bir savcı, bir polis yanlış yapar mı? Biraz dikkat edecek, kendine gelecek. Yirmi beş senedir Avrupa mahkemesinde Türkiye mahkûm olur, dünyada Guinness Rekorlar Kitabı'na girer, birinci derecede mahkûmiyet kararı alır. Hâkimi, savcısı, kolluğu elini sallaya sallaya bu ülkede geziyor. "Oh, bana ne? Nasıl olsa hazineden karşılıyor hükûmet." Yol geçen hanı mı bu ülke yani? Bazıları vatandaşların?

Hazinenin açtığı davalara bakın, ibretliktir. Çocukları çatışmada ölen anne, babalara hazine rücu davası açmıştır. Açtığı rücu, tazminat davalarıyla hazinenin, bu çatışmalarda, sırf anne ve baba oldukları için, çocuklarının neden olduğu bir zarar nedeniyle çocuklarının fiilinden sorumlu tutulmuştur. Hazine bunun için yüzlerce dava açmıştır ama bu ülkede binlerce köy yakıldı, binlerce faili meçhul cinayet işlendi, hâlâ işkence yapılıyor. Bunların sorumluları hakkında bir işlem yapılmayacak. Bunların yaptıkları yanlarına kâr kalacak. Bunun adı hukuk devleti değil arkadaşlar. Hiçbir hukuk devletinde hiç kimse bu kadar sorumsuz, bu kadar patavatsız, görevini bu kadar hesapsız yapamaz. Bunun mutlaka bir hesabı olur, bunun hesabı sorulur.

Bizim burada getirdiğimiz önerge bu. Eğer adaletin gerçekleşmesini istiyorsanız bu yanlış kararların önünü kesersiniz. Bu yanlış kararlar nedeniyle Türkiye daha fazla mahkûm olmaz. Türkiye daha fazla mahkûm olmadan zaten otomatikman hizaya çekmiş olursunuz. Mahkûmiyet ihlal kararlarını durdurmuş olursunuz. Bu kadar açık ama anlaşılan o ki -Muhteşem Süleyman'ın kadıya bir heyet huzurunda kanunları tanzim ettirirken bile dikkat ettiği bazı hususlar var- bunun zerresine kadar dikkat etmeyenlerin, Hazreti Ömer'in adaletinden azıcık olsun feyzalmayanların, caydırıcı hükümler koymaması suretiyle bu ihlaller devam edecek ve Türkiye'de bu ihlaller artacaktır, bu, yol kesmeyecektir. Ben size açık söylüyorum: Yakında da Anayasa Mahkemesinin etkili yol olmadığı kararı çıkar, yine de devam eder davalar, gider yani sorun çözücü değildir.

Önergemizi takdirinize ve insafınıza sunuyoruz, kabulünü diliyoruz. (BDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaplan.