| Konu: | YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 66 |
| Tarih: | 14.02.2013 |
CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
410 sıralı görüşülmekte olan yasa tasarısına baktığımız zaman, yer altı sularıyla ilgili, Kamulaştırma Kanunu bir arada görüşülmekte. Tabii ki İç Tüzük'ümüzün 35'inci maddesine baktığımız zaman, ancak 2 tane teklif arasında fiilî ve hukuki bir bağlantı olursa bir arada görüşülebileceğini hüküm altına aldığı hâlde, maalesef Komisyonda bu kanuna karşı hile kullanılarak yer altı sularının teklifin içerisine bir başka milletvekilleri tarafından? Amaç, Kamulaştırma Kanunu üzerine "Yeniden biz nasıl yeni bir rant alanını yaratabiliriz?" o gerekçeden dolayı, birbiriyle hiç bağlantısı olmayan, uzak olan, kopuk olan Kamulaştırma Kanunu da yer altı sularının içerisine alınmış durumda.
Tabii sadece bu İç Tüzük'ün 35'inci maddesinin ihlali gündeme gelmemiş, aynı zamanda İç Tüzük'ün 36'ncı maddesinin ihlali de söz konusu. O da nasıl söz konusu? Teklifin, komisyon üyelerine tebliğ edildikten kırk sekiz saat sonra yani iki gün geçtikten sonra görüşülmesi gerekir iken aynı gün gündeme alınması İç Tüzük'ün bir başka ihlalidir tabii ki.
Peki, bu 2942 sayılı Yasa'nın 22'nci maddesindeki olay acaba Anayasa'mızın hükümlerini ihlal ediyor mu? Anayasa'mızın 2'nci maddesi "Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir." diyor. Hukuk devletinin ilkelerine baktığımız zaman, bu açıdan sırf onunla bitmiyor, aynı zamanda yine 35'inci maddede mülkiyet esası var. Peki, kamu yararı amacıyla bir yer kamulaştırılabiliyorsa bu ne olur? Anayasa'mızın 13'üncü maddesinde -mülkiyet hakkı bir sefer bir temel hak ve özgürlüktür, bir temel haktır- "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz." der.
Peki, Kamulaştırma Kanunu'nun 22'nci maddesinde idare yani belediye yani Karayolları yani TOKİ, herhangi bir kamu kurumu -hatta düzenlemede vakıf üniversiteleri de var- kamu yararı gerekçesiyle o taşınmazı kamulaştırdığı zaman "üzerine de tesis" deniliyor yani "ilavesi talep edilen bir tesis" deniliyor. Tesisin bir tanımı yok, tesisin üzerine 2-3 metrelik bir yapı da yapılabilir, prefabrik küçük bir yapı da yapılabilir. Gayet rahat "Efendim, bu işte kamu yararı kalmamıştır." denilebilir ve kamu yararı kalmadığı için mevcut olan yasal düzenlemeye göre eski mal sahibine, taşınmaz sahibine tebligat yapılır, üç ay içerisinde bu hakkını kullanarak gayrimenkulünü geri alabilir. Getirilen, teklif edilen bu düzenleme, vatandaşın bu malını, bu taşınmazını, bu gayrimenkulünü geri almasını bertaraf eden bir fıkradır.
Peki, bu bertaraf eden bir fıkra olunca ne olur? Esasen kamulaştırmanın temelinde yatan plan, program şu: İdarenin uzun vadeli olarak, geleceğe yönelik olarak plan, program yapması ve bu yaptığı plan, program doğrultusunda da kamulaştırmayı yapmasını yasa emrediyor.
Peki, getirilen bu teklifle "Efendim, idare uzun vadeli plan, programla uğraşmasın; kafasına estiği zaman eğer bir yeri kamulaştırırsa, kamu yararı da bu işte kalmaz ise hiç olmazsa o gayrimenkul sahibi dava açmasın, idare herhangi bir külfet altına girmesin." Zaten Sayın Bakan da dedi ki: "Efendim, bu konuda çok açılan davalar var. Danıştay daireleri arasında farklı kararlar var." E, Sayın Bakan, Danıştay daireleri arasında farklı karar varsa hukuk kendi içerisinde bunu yine çözümlemiş, İdari Davalar Genel Kurulu var. Efendim, onun da amacı şudur: Daireler arasında bir hukuk ihtilafı varsa, bu mevcut olan Danıştay kararlarının ihtilafının çözüm mercisi de orasıdır. Yani, bunun yolu "Ben devlet olarak, gayet rahat gücü kullanarak vatandaşa bu gayrimenkulü tekrar geri vermeyelim." şeklindeki nitelendirme, doğrusu yanlış.
Gerek bakıyoruz anayasa hukuku kitaplarında gerek idare hukuku kitaplarında, hukuk devletinin açılımını aynen şu şekilde yapıyor: "Hukuka bağlı olan devlet demektir." Devlet de yasama, yürütme ve yargı organlarından oluştuğuna göre hukuk devletinin üç temel gereği vardır: Yasama organı hukuka bağlı olmalıdır, yargı organı hukuka bağlı olmalıdır, yürütme organı da hukuka bağlı olmalıdır. Biz, burada, yasama organıyız diye kendimizi hukuktan ari bir vaziyette sayamayız. Bu üç şart, hukuk devletinde idarenin hukuka bağlılığı için gerekli olan genel şartlardır. Tabii, bunlar olmadan idarenin hukuka bağlılığından zaten bahsedilemez. Ancak, idarenin hukuka bağlılığının ön şartlarından, diğer bir ifadeyle, bir devlette idare hukuka bağlı olabilse, yasama organı, Hükûmet veya yargı organı hukuka bağlı değilse orada vatandaşların hukuki güvencesinden söz edilemez.
Yani, burada, bu düzenlemeyle idare -ben uzun vadeli plan da yapmasam- burada, vatandaşın hukuki güvenliğini tehlikeye düşürmüş oluyor. Hukuk devletinin gereklerine baktığımız zaman, hani nasıl, diyoruz ya yapılan bu düzenlemenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olması gerekir. Burada, yasama organı hukuka bağlı olmalı dedik, yargı organı hukuka bağlı olmalı dedik, yürütme organı hukuka bağlı? Bu, hukuk devletinin genel gereklerindendir. Hukuk devletinin özel gereklerinde ise idarenin yargısal denetimi, hâkimlerin bağımsız olması, hukuki güvenlik ilkesi, idarenin en önemli sorumluluğu ise, idarenin mali sorumluluğu.
İdare eğer uzun vadeli planlama yapmıyorsa, günübirlik olarak plan yapıp vatandaşı mülkiyetinden alıkoyuyorsa, burada, idarenin bir mali sorumluluğunun gündeme gelmesi gerekir. İdarenin mali sorumluluğu nedir? İdarenin mali sorumluluğu, hukuk devleti ilkesi idarenin mali sorumluluğu ilkesini gerektirir. Bir devlete "Hukuk devletidir." diyebilmek için, bu devletin, idarenin eylemleriyle kişilere verdiği zararları parasal olarak da ödemesi gerekir. Anayasa'mız da bu ilkeyi açıkça kabul etmiştir.
Konuyu toparlayacak olursak, bu konuda? Tabii, dün Sayın Bakanla bu konuyu konuştuk ama bir türlü düzenleme gelmedi. Peki, siz bu hükmü farz edelim kabul ettiniz -herhâlde kabul edilecek, Hükûmet bu kadar direndiğine göre- mevcut olan davalarla bağlantısı ne olacak? Yani, siz şunu diyebilecek misiniz? Bu kanun yürürlüğe girdi, devam eden davalar bundan olumlu mu etkilenecek, olumsuz mu etkilenecek veya bu davalarla ilgili olarak bundan sonra çıkacak olan ihtilaflara mı tatbik edilecek? Bu konuda kanunda herhangi bir düzenleme, herhangi bir açıklık yok. İleride ihtilaf çıkacak, yargıçlar ne yapacak? Efendim, bu kanunun gerekçesine bakacak. Kanunun gerekçesine baktığınız zaman, düzenleme amacına baktığınız zaman, hiçbir tartışma, hiçbir açıklayıcı bilgi yok.
Ancak, buna baktığımız zaman, hukuk başlangıcı ders kitaplarımıza baktığımız zaman konu ikiye ayrılıyor. Kamu hukuku açısından, özel hukuk açısından. Kamu hukuku açısından, ceza hukukunda şüpheli veya sanığın lehine olan tatbik edilir, aleyhe olan tatbik edilmez diyor. İdare hukukunda yine ayrı iki görüş var. Yani kanun koyucunun boş işlerle, fuzuli işlerle uğraşmaması gerekir, benim görebildiğim kadarıyla buradaki bu madde:
1) Anayasa'nın 2'nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı,
2) Anayasa'nın 13'üncü maddesinde temel hak ve özgürlükler demokratik hukuk devletinin gereklerine aykırı olmaması gerekirken, ona aykırı,
3) Mülkiyet esasına aykırı; bu açıdan hakikaten sakıncalı.
Sayın Bakan, tabii, su yaşam hakkıdır diyoruz, doğru, ancak benim sizden bir istirhamım, sorular esnasında sordum "Eğer başvurulursa ücretsiz kuyuyu açarız." dediniz.
Ben, Şanlıurfa'nın bir mahallesiyle ilgili, Sırrın Mahallesi Gürcütepe mevkisiyle ilgili 17 Ağustos 2012 tarihinde bir dilekçe verdim sizlere. Burada şehrin içerisinde kalan 100 hanelik aile, kuyu suyu içiyor ve bu insanlara da büyükşehir belediyesi tarafından su bağlanmasını talep ettim sizden Bakanlık olarak "Benim yetkimde değil, belediyenin yetkisindedir." dediniz, dilekçemi belediyeye havale ettiniz. Belediye de aynı şekilde belge veriyor: Buraların ruhsatı, imarı yoktur, bu binalar kaçaktır. "Elektriği bağlı, telefonu bağlı, belediye hizmetlerini yapıyorsunuz, vatandaşın 21'inci yüzyılda içme suyunu vermiyorsunuz!
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MAHMUT TANAL (Devamla) - Resmî belgeyle elimde, yani burada ayrı bir hak ihlali söz konusu.
Hepinize teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tanal.