GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YERALTI SULARI HAKKINDA KANUN İLE KAMULAŞTIRMA KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFLERİ
Yasama Yılı:3
Birleşim:66
Tarih:14.02.2013

MHP GRUBU ADINA REŞAT DOĞRU (Tokat) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

410 sıra sayılı Yeraltı Suları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 3'üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, su kaynakları noktasında çok zengin bir ülke değildir. Yer altı ve yer üstü sularının denetim altında olması, kontrollü kullanılması gerekir. Çiftçilerimizin çok zor şartlar altında üretim yaptıkları malumdur ancak on bir yıllık AKP iktidarında çiftçi, köylü, üretici çok şeyini kaybetmiştir. Anadolu'da neredeyse üretimden vazgeçer konuma gelinmiştir. Böyle ağır şartların olduğu, icra dairelerinde dosyaların her geçen gün arttığı günümüzde, çiftçinin ek maliyetleri karşılamaya gücü yetmemektedir.

Bugün, mesela Tokat ilinde neredeyse borcu olmayan çiftçi yoktur. Muhtarlarımızın birçoğu, kendilerine gelen postaların birçoğunun icra dairelerinden gelen evraklar olduğunu ve milletin çok zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiğini ifade ediyorlar.

Bu kanunla beraber, tabii, kuyu suyu ölçüm cihazlarını satın alıp montajını yaptırmaları da çiftçi kardeşlerimize çok büyük maliyet getirecektir.

Bugün itibarıyla, çiftçiler mazotun, ilacın, gübrenin, elektrik fiyatlarının çok yüksek olmasından dolayı zaten çok mağdur durumdadırlar. Bu ölçüm cihaz ve sistemlerinin devlet tarafından karşılanması en doğru olandır. En azından bu yönlü olarak bazı teşvikler yapılabilir veyahut da bazı çalışmalar yapılabilir.

Sayın milletvekilleri, ayrıca, bugün ülkemizde çiftçinin diğer önemli bir sorunu da sulama birliklerine olan borcudur. Onların da elektrik borçları katlamalı şekilde devam etmektedir, her geçen gün borçlarında ciddi manada artış vardır. Sulama birliklerinin ve çiftçilerin sulama suyunda kullanılan elektriğin borçlarını ödeyememesiyle ilgili sorunları dile getirmek istiyoruz. Beraberinde de sulama birlikleri şu anda çok ağır şartlar altında neredeyse görevlerine devam edememe durumuyla karşı karşıyadırlar.

Sulama birlikleri ülkemizde çiftçinin can damarı olan suyu sağlayan ve dağıtan kuruluşlardır. Ancak bu birlikler 2002 yılından itibaren, sulamada kullanılan elektrik borçlarını ödeyemez durumdadır. Tokat ili dâhil birçok ilde bazı birlikler neredeyse iflas konumuna gelmiştir. Borçları nedeniyle elektrikleri kesilmekte, ırmakta su olmasına rağmen kanallara su gelememektedir. Elektriği kesilen ve suyu olmayan çiftçinin de tarlasında, pancarında, yem bitkilerinde, sebzesinde, meyve ağaçlarında susuzluktan dolayı yanmalar meydana gelmekte, kurumakta ve yok olmaktadır.

Sayın milletvekilleri, ayrıca, bazı çiftçi kardeşlerimiz de sulama suyu paralarını muntazam şekilde, zamanında birliklere ödemişlerdir ve borçları yoktur. Ancak o da diğer ödeyemeyen çiftçi kardeşlerimiz gibi elektriğinin kesilmesinden dolayı kanallara suyun gelmemesinden mağdur olmakta, üretimlerini yapamamaktadırlar. Yani borçları ödenmiş olmasına rağmen bu sudan faydalanamamaktadırlar. Sonuçta zaten çok zor şartlar altında üretim yapmaya çalışan çiftçiler zarar etmekte, üretim yapamamakta, evine ekmek dahi götüremeyecek konuma gelmektedir. Bunun sonucunda da verimli topraklar boş kalmakta, çiftçi de çoluğu çocuğuyla beraber köyünü, tarlasını bırakarak iş ve aş bulmak ümidiyle büyük şehirlere göç etmektedir. Bugün neredeyse İç Anadolu Bölgesi'nde, Doğu Anadolu Bölgesi'nde, yine Karadeniz Bölgesi'nin birçok yerlerindeki göçün esas sebebi de burasıdır. Yani üretilen ürünler para yapmamakta ve dolayısıyla da çiftçi vatandaş üretimden vazgeçmekte, köyünü bırakarak, kasabasını bırakarak başka yerlere göç etmektedir.

Tabii, gittiği yerlerde iş var mıdır? Orası da tartışma konusudur. Neredeyse kapıcılığa veyahut da diğer en sade işlere oralarda muhatap olmakta, en azından ekmek bulurum umuduyla, köyünü, bahçesini, tarlasını terk etmektedir.

Sayın milletvekilleri, ilkbahar mevsimine giriyoruz. Çiftçiler tarlasına, bahçesine çıkıyor, çalışmalar başlıyor, ancak Tokat ilinde olduğu gibi ülke genelinde 388 adet sulama birliğinin 300 milyonun üzerinde ve daha da büyük miktarlarda tabii, elektrik idarelerine borcu var. Bu borçların da ödenme imkânı maalesef yoktur. Yani neredeyse o şekilde olmuştur ki ana paraları geçen bir faiz sistemiyle karşı karşıyayız, yani katlanarak gelen bir faiz sistemi vardır. Ayrıca, bu birliklerin Sosyal Güvenlik Kurumu, vergi daireleri, Maliye, Devlet Su İşleri ve personeli de sayarsak, yaklaşık olarak 1 milyar civarında borçları olduğu görülmektedir.

Bu problem Türk çiftçisinin tamamını da ilgilendirmektedir. Sonuç acı da olsa ortadadır. Sulama birliklerinin borçları ödenmiyor, ödeyemiyorlar. Tekrar yeniden yapılandırma, faizlerin silinmesi, borçların ertelenmesi gerekiyor. Bunları yapmazsak "Su akar, biz bakarız." diyoruz ya, herhâlde bu gerçekleşecek. Tarlalar bu yıl da susuz kalacak, yanacak; sonuçta çiftçi üretimden vazgeçecek, üretim düşecek, göçün daha fazla olduğu şeklinde de hep beraber o durumla karşı karşıya kalacağız.

Sayın milletvekilleri, "Türkiye son on yılda ortalama yüzde 4,4 büyüdü." deniliyor, ancak tarımda bu büyüme oranı yüzde 1,4'tür. Her şeyi 2002'yle karşılaştırıyoruz, neredeyse yaklaşık olarak on bir yıllık iktidar zamanında bile her şey bir önceki yılla değil de hep 2002'yle karşılaştırılıyor. On yıl önce tarımda büyüme yüzde 8,1 civarındaydı. Girdi maliyetleri son on yılda yüzde 150-200 civarında artmış olmasına rağmen, ürün fiyatlarındaki artış yüzde 20'ler civarında olmuştur, yani kaybeden yine çiftçi olmuştur.

Bakınız, 2002 yılında 1 litre ham süt ile 2,5 kilogram kesif yem alınabiliyordu. Ayrıca, 2002 yılında 1 litre mazot için 2 litre ham süt satması yeter iken bugün 7 litre ham süt satması gerekiyor. 2002 yılında 1 litre mazot için şeker fabrikasına 10 kilogram pancar teslim etmesi yeterliyken bugün ancak 35 kilogram pancar teslim edebilirsiniz ki 1 litre mazot alabilesiniz.

Sayın milletvekilleri, yani ürün fiyatları dibe vurmuş, girdi fiyatları ise tavan yapmıştır. Bunların sonucu. Her 4 çiftçiden 1'i üretimden vazgeçmektedir. Tarım sektöründen ekmeğini, rızkını sağlayan insanımız bugün maalesef mutlu değildir. Köylü, çiftçi borçlu duruma düşmüştür. Çiftçi, traktörüne mazot koyamamakta, tarlasına fiyat yüksekliğinden dolayı gübre ve ilaç atamamaktadır. Şayet çiftçiye destek olmak istersek mazot, gübre, ilaçtan KDV ve ÖTV'yi kaldırmamız gerekmektedir.

Sulamada kullanılan elektrik fiyatları Avrupa Birliğindeki çiftçiler seviyesine çekilmelidir. Bakınız, Avrupa Birliği çiftçisi bizden 4 kat daha ucuz şekilde elektrik kullanmaktadır.

Sulamada ve tarım işletmelerinde kullanılan elektrik tarifesi farklılaştırılarak çiftçilerimizin ucuz elektrik kullanmaları mutlaka ama mutlaka sağlanmalıdır. Çiftçinin bankaya, tarım krediye, sulama birliklerine olan borçlarını yeniden yapılandırıp reel manada destek verilmelidir yani çiftçi tekrar ayağa kalkmalıdır, üretim artmalıdır ancak korkarız ki bunların hiçbirisi gerçekleşmeyecek, yine kaybedecek olan çiftçi olacaktır.

Tabii, ülkemizin iyi yönetilmeyişinin faturasını da çiftçi kardeşlerimize yüklemememiz gerekmektedir.

Tabii, bunların yanında diğer bir konu da ülkemizin birçok illerinde kurulan HES projeleriyle ilgilidir; bugün ülkemizde 2 binin üzerinde bulunan HES projeleriyle -yani hidroelektrik santraller- küçük ırmakların, derelerin üzerine kurulan hidroelektrik santralleriyle ilgilidir. Bununla ilgili, şirketler kırk dokuz yıllığına derelere, ırmaklara sahip oluyorlar veya kendilerine bunları bağlıyorlar.

Sayın Bakana tabii, çalışmalarından dolayı teşekkür etmek istiyorum. Özellikle Tokat ilimizde, sağ olsun çok güzel çalışmalar yapıldı. Kendisinin de bizzat oraya gelerek çalışmaları yakından takip ettiğini biliyorum ancak şurası bir gerçektir ki Sayın Bakanım, Tokat ilinde özellikle Kelkit Vadisi üzerinde kurulmuş olan HES projelerinde çok ciddi sıkıntılar vardır. HES projelerindeki o sıkıntılar çiftçi örgütleri tarafından, sivil toplum kuruluşları tarafından, oradaki yaşayan insanlar tarafından çok ciddi manada tenkit edilmektedir. Denilmektedir ki bu HES projeleri yapılırken? Özellikle Reşadiye bölgesini söylemek istiyorum, oralarda yaklaşık olarak, çok kısa bir alan olmasına rağmen, 8-10 tane HES projesi kurulmuştur, orman arazileri tamamen yıkılmıştır, yani ciddi manada orman talanı vardır.

Yani, şunu sormak isterim ki: Tamamen yok edilen o ormanla ilgili olarak ne tür çalışmalar yapılıyor? En azından o firmalara bir yaptırım ortaya konulabildi mi? Çünkü o ormanlar uzun yıllardan beri, özellikle dikilerek özel bakım şeklinde yetiştirilen ormanlardır ama o Kelkit Irmağı'nın kenarında, HES projeleri geçirilen yerlerde, kanalların geçtiği yerlerde çok ciddi manada orman talanı vardır, orman yıkımı vardır. HES projelerinin tekrar, yeniden değerlendirilmesini istiyoruz. Özellikle ÇED raporlarının kolay verilmemesini ve o bölgelerdeki bitkinin, o organik, o güzel dokunun bozulmamasını, o bitki florasının bozulmamasını bekliyoruz. İnanıyorum ki bunlarla ilgili de bazı çalışmalar tekrar tekrar yapılacaktır ve yeni HES projeleriyle ilgili olarak da yeni ruhsatlar verilmeyecektir.

Ülkemiz diğer kaynaklar noktasında zengin. Geliniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

REŞAT DOĞRU (Devamla) - Nükleer elektrik sistemine geçilmesi daha uygun olur diyorum.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Doğru.