| Konu: | TÜRKİYE CUMHURİYETİ HÜKÜMETİ VE AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ HÜKÜMETİ ARASINDA BİLİMSEL VE TEKNOLOJİK İŞBİRLİĞİ ANLAŞMASI İLE ANLAŞMAYA İLİŞKİN MEKTUPLARIN VE ANLAŞMADA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR NOTALARIN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞU HAKKINDA KANUN (S.S.: 348) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 79 |
| Tarih: | 19.03.2013 |
CHP GRUBU ADINA VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Bakan, bu Kürecik Üssü, artık AKP'nin üzerini kapatamayacağı, sizin de üzerini kapatamayacağınız, Türkiye'nin, belki 24'üncü Dönemin, belki sizin Hükûmetin en büyük ayıbı. Bu ayıp öyle büyük bir ayıp ki bir taraftan Mavi Marmara nedeniyle İsrail'e meydan okurken bir taraftan gizli kapılar ardında anlaşmalar imzalayarak İsrail'i korumaya yönelik bir kalkan. Yani, bir zamanlar Davos'ta "one minute" derken, Lizbon'da "Yes, okey." demenin anlaşması bu. (CHP sıralarından alkışlar) Yarın, tarih yazdığı zaman bunu, Türkiye'de yaşayan barışsever Anadolu insanına yapmış olduğunuz, bu Hükûmetin yapmış olduğu ihaneti mutlaka yazacaktır. Kürecik'te bulunan o üs, Türkiye'ye yapılmış olan en büyük ihanettir.
Bakın, değerli arkadaşlar, bir kısa hatırlatma yapmak istiyorum. Orada daha önce bir radar üssü vardı. Deniz Gezmişler, Sinan Cemgiller, orada, o emperyalizmin simgesi olan o radar üssünün oradan kaldırılması için mücadele ettiler. O üs, emperyalizmin en büyük simgesiydi. 1960'lı yılların sonunda 68 gençlik önderlerine, solcularına, devrimcilerine, "tam bağımsız Türkiye" diyenlere ilham veren bir üs orası. O uğurda binlerce insan mücadele etti; yüzlerce insan, binlerce insan öldü o mücadelenin sonunda. Geldik, kırk yıl sonra değişen bir şey yok, sadece bakanların, sadece altına imza atan insanların ismi değişti. Bu, ihanettir. Bu, Türkiye'ye, Anadolu insanına yapılmış en büyük ihanettir. Bunun hesabını sormaya devam edeceğiz, bunun takipçisi olacağız.
Şimdi, Sayın Bakana diyorum ki: Martın başında Amerikalı bir silah lobisinin temsilcisi Kürecik'e geliyor, Antep'e geliyor; Kürecik'te ve Antep'te incelemelerde bulunuyor. Defalarca aslında siz bizi onayladınız, oranın kimin üssü olduğunu, vermiş olduğumuz sorulara vermiş olduğunuz cevaplarla aslında siz bizi onayladınız. Dedik ki biz size: Orada kim var? Siz "Amerikan askerleri var." dediniz. Şimdi, Malatya'nın seçilmiş bir milletvekili kendi bölgesindeki üsse izin istiyor. Genelkurmay Başkanlığına yazı yazdım, Genelkurmay Başkanlığı "Yetkimiz yok." dedi. Genelkurmay Başkanının nerede yetkili olduğunu bilemiyorum ben. Millî Savunma Bakanlığına, sizin Bakanlığınıza 10 kadın milletvekiliyle yazı yazdık, "İzin veremeyiz, bizim yetkimizde değil." dediniz. Dışişleri Bakanlığına müracaat ettik, "İzin veremeyiz." dediniz ama bir silah lobisinin temsilcisi bir Amerikalı geldi, o üste inceleme yaptı ve Hürriyet gazetesinden Tolga Tanış bunu yazdı, kimse yalanlamadı.
Değerli arkadaşlar, seçilmiş bir milletvekilinin giremediği bir toprak parçası varsa bu ülke bağımsız mıdır? Bu ülkede o üsse -maalesef üzülerek söylüyorum, bir milletvekili olarak utanç duyarak söylüyorum- maalesef Sayın Bakanın izin verme yetkisi yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kendi girebilir mi?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Kendi de giremez. İzin verme yetkisi yok değerli arkadaşlar.
MUHARREM VARLI (Adana) - Bahse girelim mi? Hadi bahse girelim.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Sayın Milletvekilim, bakın, oraya giremez. Seçilmiş bir milletvekilini sokamıyorlar ama Amerikalı? Sayın Bakanın da haberi yok o Ricky Allison'dan.
HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Damsız almıyorlar!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Haberi yok çünkü samimiyetle diyor ki: "Benim haberim yok, benim bilgim dışında kimse girmedi." çünkü kendi bilgisiyle girmedi. Orada Amerikalı Ricky'e "Yes.", Malatyalı Veli'ye "No." Bunların politikası bu, bu arkadaşların politikası bu. (CHP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bir de enteresan bir şey yaşandı geçtiğimiz günlerde değerli arkadaşlar. Dışişleri Sözcüsü bir gazeteye açıkladı: "Kürecik etkilenmeyecek." ABD'nin, NATO Füze Kalkanı Projesi'nin Polonya'yı içeren Doğu Avrupa ayağını iptal etmesi sonrasında bizim Kürecik Üssü'ndeki radar, İsrail'i korumaya yönelik radar boşa çıktı arkadaşlar. Şimdi ne yapacaklar bilemiyoruz.
Bakın, öyle bir ülkede yaşıyoruz ki değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, bu sistem üç aşamalı bir sistem. Bir ayağı Malatya'da, bir ayağı Almanya'da, kumanda merkezi Almanya'da, oradaki düğmeye kim basarsa o kumanda ediyor. Kurulacak ülkelerin hepsinde tartışıldı, hepsinde konuşuldu, birçok ülke izin vermedi, bizde gece yarısı operasyonuyla Dışişleri Bakanı, Müsteşarı, Amerikan Büyükelçisinin de imzası sonucunda gündeme geldi.
Size bir örnek vereyim: Geçtiğimiz günlerde Hollanda Hükûmeti, Alman Hükûmeti Patriot'ların Türkiye'ye gönderilmesiyle ilgili Meclis kararı aldı. Bilmem dikkatinizi çekti mi Sayın Bakan, Meclis karar aldı. Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren, Türkiye'yi cephe yapan, olası bir savaşta Malatya'yı hedef yapan Kürecik Üssü'nü milletvekilleri konuşamadı. Demokrasi!
Değerli arkadaşlar, böyle bir şey olur mu? Böyle bir demokrasi anlayışı olabilir mi? Böyle tüccarca, böyle bağımlı bir demokrasi anlayışı olabilir mi? Bu, sadece ve sadece AKP'ye özgü bir demokrasi anlayışıdır.
Bakın, dünyada -Romanya, Çekoslovakya, Çek Cumhuriyeti, Polonya- birçok ülke bunun kurulmasına izin vermedi; tartıştılar, ülkelerinden attılar. Ama Türk insanına maalesef siz bilgi vermediniz, veremediniz çünkü -iddiayla söylüyorum değerli milletvekilleri- geçtiğimiz yıllarda Lizbon'da imzalanan bu anlaşmadan bakanların dahi haberi yok. Diyorlar ki: "Burası NATO." Sayın milletvekilleri, "Burası NATO'nun üssü." diyorlar. Bakın, bunu da yalanladık, bunu da ispat ettik. NATO'nun sitesine girdiğiniz zaman -değerli milletvekilleri, bakın, bu çok önemli- Kürecik Füze Kalkanı, Kürecik Üssü NATO'nun sitesinde gözükmüyor. Niye gözükmüyor? Çünkü orası bir ABD üssü.
Biliyorsunuz, sağ olsun, ABD Başkanı Obama Malatya Milletvekilini doğruladı. Bakın, nasıl doğruladı?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Aradı mı seni?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Biz "ABD üssü" diyoruz; Sayın Bakan yalanlıyor, milletvekilleri yalanlıyor, Başbakan yalanlıyor. Sayın Davutoğlu'nu Obama çağırdı, "Gel bakalım." dedi, sırtını sıvazladı, dedi ki "Bu üssü devret." Chicago'da geçtiğimiz Şubat ayında. Ben şahsen, bir milletvekili olarak bundan utanç duydum. Bizi doğruladı maalesef.
MUHARREM İNCE (Yalova) - Beyzbol sopası da gösterdi.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Beyzbol sopasını daha sonra gösterdi.
Türkiye'nin düşmüş olduğu durum bu değerli arkadaşlar.
Bakın, geçtiğimiz günlerde o üssü ziyarete gittik. Ne var içinde, bilmiyorum. Bir de, bir ayıba daha imza attı, arkadaşlar. Kürecik bölgesinde kurulan bu üste, AKP iktidarı, karar alarak, köy yolu göstererek o üssün yolunu yaptı, köy yolu göstererek. Bakın, o Kürecik'in köylerinde Harunuşağı'nın yolu yok, Bahri'nin yolu yok, Küre'nin yolu yok, Kürecik'in köylerinin yolu yok, Amerikan askerlerinin ayakları çamura batmasın diye oraya köy yolu göstererek yol yaptılar arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Malatya'da çamurdan çıkamayan, hâlâ bu devirde yolu olmayan köylülerin adına sizleri kınıyorum.
Bakın, geçtiğimiz günlerde bir köye gittim, Hekimhan'ın Kavacık köyüne. Hekimhan'ın Kavacık köyünde evler insanların başına yıkılıyor. AKP'liler beni yalanladı, gittim, ispat ettim. İnsanlar hastaları olduğu zaman yola üç saatte yürüyerek gidebiliyorlar. Kavacık köyünün oyu 90; 89'u AKP, 1'i CHP.
Değerli arkadaşlar, değerli milletvekilleri, böyle vicdansızlık, böyle insafsızlık olur mu? Kavacık köyüne yol yapmıyorsun, Kürecik'teki Amerikan askerlerine, Amerikan askerlerinin ayağı çamura değmesin diye yol yapıyorsun. İşte sizin millete bakışınız bu.
MUHARREM VARLI (Adana) - Kürecik'ten kaç oy çıktı?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, bu Kürecik Üssü o kadar önemli bir üs ki orayı, etrafını, dağın etrafını dikenli tellerle çevirdiler. Bizler oraya girmek için uğraştık, uğraş verdik. Geçtiğimiz günlerde yine oraya gittik. Bizi maalesef Türk askerleriyle karşı karşıya getirdiler, oraya girmemize izin vermediler.
Yine, evet, değerli milletvekilleri, oraya gidiş gelişimizin bir hayırlı sonucu oldu. Orada bir başka ülkenin bayrağı vardı. Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri, o üsse gide gele o bayrağı değiştirdik. Orada şimdi...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Ne bayrağı vardı orada?
VELİ AĞBABA (Devamla) - NATO bayrağı vardı, ABD bayrağı vardı, Türk Bayrağı dalgalanıyordu ama maalesef, geçtiğimiz aylarda gittiğim zaman Türk Bayrağı'nı yine kaldırmışlar, oraya bir başka ülkenin bayrağını asmışlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yine gidelim.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Orayı da köy diye gösteriyorlar. Bakın, buradan söz veriyorum arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - 19 Mayısta gidelim, valla gidelim.
VELİ AĞBABA (Devamla) - 19 Mayısta, Cumhuriyet Halk Partisinin 19 milletvekiliyle beraber, o Kürecik üssüne tekrar çıkacağız.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O bayrağı dikeceğiz.
VELİ AĞBABA (Devamla) - O bayrağı oraya dikeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Buranın bir sömürge ülkesi olmadığını, buranın, AKP'nin bilgisi olmadan, AKP'nin yetkisi olmadan bir başka ülkenin sömürgesi olmadığını, her zaman tam bağımsız Türkiye'yi savunan Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri kanıtlayacak bunları arkadaşlar.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sayın Bakan not aldı. Neden not aldı acaba?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Şimdi, bir de bir şey soracağım, bu Kürecik meselesi açılmışken. Biliyorsunuz, bizler Sayın Özgür Özel, Sayın Nurettin Demir Cumhuriyet Halk Partisi cezaevi komisyonu üyeleriyiz. Bizler hiç ayırmadan bütün tutukluları ziyaret ediyoruz. Bazıları size selam gönderiyorlar, diyorlar ki: "Bizim anlayışımızda olan milletvekilleri, partiler bize cezaevlerinde işkence yapıyor." O örneğe geleceğim şimdi.
Değerli arkadaşlar, biz PKK'lılara gittik, biz Hizbullah'a gittik, İBDA-C'ye gittik, adli mahkûmlara gittik, Fenerbahçe davasına gittik?
MUHARREM İNCE (Yalova) - Cüppeli'ye gittik.
VELİ AĞBABA (Devamla) - ?Cüppeli'ye gittik. Gittiğimiz bütün mahkûmlarla yüz yüze görüşme yaptık, değil mi?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Evet.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Yüz yüze görüşme yaptık yani açık görüş yaptık. Değerli milletvekilleri, dikkatinizi çekmek istiyorum -AKP'li milletvekilleri duyarlarsa beni- bir tek askerlerle açık görüş yapamadık. Bakın, İzmir Şirinyer, İstanbul Hasdal ve Hadımköy cezaevlerinde -Sayın Bakanı aramamıza rağmen, ulaşamadık tabii Sayın Bakana- uğraşmamıza rağmen...
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Neredeymiş, yurt dışında mıymış?
VELİ AĞBABA (Devamla) - ?general rütbesindeki askerlerle Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri yüz yüze görüşemedi. Niye olduğunu düşündük, değerli arkadaşlar, şu sonuca vardık: Herhâlde bizim görüşmelerimizi kayıt altına alıyorlar, bizim görüşmelerimizi dinliyorlar.
Biliyorsunuz, 2002 sonrasında AKP'nin Türkiye'ye kazandırmış olduğu en önemli şeylerden birisi de nedir? Dinlemedir. Alışkanlık hâline gelmiş, cezaevinde de dinliyorlar bizi.
Cezaevinde Orgeneral Bilgin Balanlı'nın ziyaretine gittik, cam arkasından görüşebildik, camdan görüşebildik, telefonla görüşebildik ve orada bizi kayıt altına aldılar. Şimdi, anlayamadığımız şey şu: Siz Millî Savunma Bakanısınız, biz bütün mahkûmlarla, hükümlü veya tutuklularla yüz yüze görüşüyoruz eğer disiplin cezası yoksa. Ama, maalesef, sadece ve sadece askerlerle yüz yüze görüşemedik. Bunu da millî iradeye inanan, her konuşmalarında millî iradeyi ağızlarından düşürmeyen milletvekillerinin dikkatine sunuyorum.
Değerli arkadaşlar, şimdi, bakın, ben Malatya'nın milletvekiliyim. Ben daha önce, kalkınan, büyüyen, para kazanan Malatya'nın milletvekiliydim. Şimdi, sizin sayenizde bu dönem belki yüze yakın kayısıyla ilgili konuşma yaptım, yüze yakın kayısıyla ilgili konuşma yaptım. Ben söyleye söyleye bıkmadım ama AKP milletvekilleri körleri sağırları oynuyor.
Değerli arkadaşlar, dün gece, yani pazartesiyi salıya bağlayan gece Malatya'da don olayı oldu ve don vurdu kayısılarımızı. Bu dönemde? Malatya'da yine bir meteoroloji binamız vardı. 2 katlı, müdürü olan, elamanı olan, personeli olan bir meteoroloji binamız vardı, bölge müdürlüğümüz vardı. Malatya tarım ürünleriyle ünlü bir memleket. Bu meteoroloji bölge müdürlüğünü bir gün kapattılar. Bina duruyor, personel duruyor, bölge müdürlüğü gitti.
Bakın, meteorolojinin işte önemi burada. Bizim arkadaşlarımız, oradaki fakir, yoksul köylüler, meteorolojiden bilgi alıyorlar don olacak mı, olmayacak mı diye. Lastik yakıyorlar maalesef. Arkadaşlar, lastik yakarak kayısının donmasını önlüyorlar. Tabii, bazı milletvekillerinin tuzu kuru, onlar duymuyor. Tuzu kuru çünkü. Onlar duymuyor.
Değerli milletvekilleri, değerli arkadaşlar, kayısının dondan sonra -Sayın Bakan da Gürünlü- en büyük düşmanı AKP. Dondan sonra en büyük düşmanı AKP.
Şimdi, ben, Millî Savunma Bakanlığında niye yapıyorum bu konuşmayı?
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Değiştiler?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Tarım Bakanına söyledim, yapmadı; Maliye Bakanından yardım istedim, yapmadı; herhâlde Millî Savunma Bakanına söyleyeceğim ki yapa.
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) - O da yok. O da yok.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Değişti.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değişti mi? Kalkınma Bakanı gelmiş.
Peki, Kalkınma Bakanından rica edelim.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Millî Savunma Bakanı arkandan konuşuyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) - Evet?
Değerli arkadaşlar, Millî Savunma Bakanından da rica edeyim çünkü Tarım Bakanına "Kayısıya destek verin." dedim, olmadı.
Bakın, bu, Malatya'da bugün çekilmiş resimler değerli milletvekilleri. Orduzu'dan Dilek'e, Yazıhan'a, Hekimhan'a, Darende'ye, Kuluncak'a, bütün Tohma boyundaki kayısılarımız yandı. Belki siz bunun ne anlama geldiğini bilmezsiniz. Bu, kayısı ne demektir biliyor musunuz arkadaşlar?
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Hayat?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Kayısı öğrencinin ayakkabısı demek, kayısı evdeki ekmek demek; kayısı değerli arkadaşlar, çiftçinin yaşamı demek, çiftçinin, insanların yaşamı demek arkadaşlar. Ama tuzunuz kuru, duymuyorsunuz. Zaten kayısının fiyatı 1,5-2 liraydı, maliyeti 2 lira. Maalesef dondan yandı.
Bugün Darende'nin Yeşiltaş köyünden bir çiftçi aradı, bana diyor ki: "Sayın milletvekilim, aç kaldık, aç. Verdiğimiz oylar haram olsun. Haram olsun ki bir daha bizi bu duruma düşürmesin." Ve o köylü diyor ki, bak, dinle: "Bizim devletle tek ilişkimiz icra kâğıtları, icra kağıtları?" Devletin yolundan faydalanmıyor, sağlık ocağı kapatılmış, doktoru yok; tek ilişkisi icra kâğıtları.
Şimdi, değerli arkadaşlar, kayısı Malatya için altın ama, maalesef, bu dönem, altındı, sayenizde pula döndü. Ben milletvekili olduğumdan bu yana yüzlerce defa konuştum. Bana cevap veren de maalesef AKP'nin Malatya milletvekili oldu. "Kayısı ucuz." diyorum, "Yalan." diyor.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Yine aynısını söylüyor.
VELİ AĞBABA (Devamla) - "Kayısı para etmiyor." diyorum, Malatya'nın milletvekili bana cevap veriyor.
ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yok artık!
VELİ AĞBABA (Devamla) - Buradan Malatyalılara da o milletvekilini şikâyet ediyorum arkadaşlar.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Kim o? Hangi milletvekili?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Şimdi, sadece ve sadece?
Bakın, Malatyalılar sizden bağış istemiyor, Sayın Bakan, Malatyalılar sizden hakkını istiyor. Bakın, Malatyalılar vergilerini veriyorlar, askere gidiyorlar. Malatyalılar sizden bağış istemiyorlar, sizden borç para istiyorlar.
Bakın, bu don vurunca, Ziraat Bankasına ve kooperatiflere olan borçları maalesef ödenemez duruma geldi. Sizden bunun ertelenmesini ve borç para vermenizi istiyoruz. Kayısı sadece kayısı üreticilerini ilgilendirmiyor; lokantacıyı ilgilendiriyor, nakliyeciyi ilgilendiriyor, esnafı ilgilendiriyor, milletvekilini de ilgilendiriyor. Herkes bundan ekmek yiyor çünkü.
SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) - Kimi işaret ediyorsun?
VELİ AĞBABA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizim hakikaten istediğimiz çok bir şey değil. Malatyalı çiftçi dürüsttür. Malatyalılar borcuna sadıktır. Malatyalılar, bakın, organize sanayiden tarımına kadar her alanda borcuna sahip çıkmıştır. Sizden ricamız, sizden isteğimiz, dileğimiz: Lütfen, bu dönemde, hiç olmazsa, borçlarını erteleyin. Hakikaten büyük bir afet, don çok büyük bir afet, Malatya'nın bütün bölgelerini etkiledi. Bakın, burada, bütün resimler var elimde. Bu konuda sizin yardımlarınızı rica ediyorum. Malatyalı çiftçi borcunu ödeyemiyor, çocuğunu okutamıyor. Malatyalı çiftçi sayenizde açlıkla karşı karşıya değerli milletvekilleri.
Bizler bunu, bakın, sık sık dile getirdik, sık sık söylüyoruz. Malatya'nın -eğer isim de isterseniz- Orduzu bölgesi, yüzde 80 yanık; Akçadağ merkezde yüzde 80 yanık, Ören'de yüzde 50 zarar; Bahri beldesi, mahalleleri, havaalanı düzlüğü, Tohma boyundaki köylerde, Esenbey'de, Kırkpınar'da, Duranlar'da, Şekerobası'nda, İkinciler'de, Çimiş'te, Dedeköy'de, Örüşkü'de, Keklikpınarı'nda, Şıhlar'da, Aksaray'da, Kömekavak'ta, Yağmurlu'da, Örnekköy'de, Sincik'te, Gölpınar'da, Sahilköy'de don kayısı üreticilerini, yeni açan çiçeklerini vurdu. Don, insanların yaşamını vurdu. Don, insanları maalesef açlıkla karşı karşıya getiriyor. Don, Eğribük'te, Bereketli'de, Etiğen'de, Dedekargın'da, Balaban'da, Tecirli'de, Sinanlı'da, Doğanşehir'in köylerinde, Suçatı'da, Yuvalı'da maalesef yaşamları yok etti, yaşamları vurdu.
Sayın Bakan, ben hakikaten Tarım Bakanından rica ettim, Maliye Bakanından rica ettim, bir kez daha hem sizden hemşehrimiz olarak hem de Sayın Bakandan rica ediyorum: Bu konuda, kayısıyla ilgili -bu benim meselem değil, bu bütün Malatya'nın meselesi- desteklerinizi esirgemeyeceğinize inanıyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)