| Konu: | TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ UNSURLARININ, IRAK'IN KUZEYİNDEN ÜLKEMİZE YÖNELİK TERÖR TEHDİDİNİN VE SALDIRILARININ BERTARAF EDİLMESİ AMACIYLA SINIR ÖTESİ HAREKÂT VE MÜDAHALEDE BULUNMAK ÜZERE IRAK'IN PKK TERÖRİSTLERİNİN YUVALANDIKLARI KUZEY BÖLGESİ İLE MÜCAVİR ALANLARA GÖNDERİLMESİ VE GÖREVLENDİRİLMESİ İÇİN TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNİN 17/10/2007 TARİHLİ VE 903 SAYILI KARARIYLA HÜKÜMETE VERİLEN VE SON OLARAK 12/10/2010 TARİHLİ VE 975 SAYILI KARARI İLE BİR YIL UZATILAN İZİN SÜRESİNİN, 17/10/2011 TARİHİNDEN İTİBAREN BİR YIL DAHA UZATILMASINA İLİŞKİN BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (3/539) |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 3 |
| Tarih: | 05.10.2011 |
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Ben inanıyorum ki bu yasama döneminde hangi partiye mensup olursak olalım, bu yüce Meclisin çatısı altında toplanan hepimizin ideali Türkiye'yi her alanda ileri taşımak ve millet adına alınan vekâleti milletimizin adına en iyi şekilde ifa etmektir. Nitekim 12 Haziran seçimleri yüksek katılım oranıyla milletimizin iradesine sahip çıktığını göstermiş ve bu iradenin yüksek oranda temsil edildiği bir Meclis tablosu ortaya çıkmıştır. Bu tablo, milletimizin ve millet adına hizmete talip olarak bu çatı altında temsil edilen tüm siyasi partilerin başarısıdır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekât ve müdahalelerde bulunabilmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilen tezkere hakkında Hükûmetimizin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzda bulunuyorum. Bu tezkerenin amacı, Irak'ın kuzeyinden ülkemize yönelik terör tehdidinin ve saldırılarının ortadan kaldırılması için yapılacak harekâtlara imkân sağlamaktır.
Öncelikle vurgulamak istiyorum, terör, her şeyden önce insanın en temel hakkı olan yaşam hakkına saldırıdır ve bu hakkın en ağır ihlalidir. Terör örgütü, neredeyse otuz yıldır güvenlik güçlerimizi, kadın, erkek, çocuk ayrımı yapmaksızın masum sivilleri en acımasız ve gözü dönmüş şekliyle hedef almayı sürdürmektedir. Bu itibarla, hedef, topyekûn milletimizdir; hedef, milletimizin huzurunu, birliğimizi ve kardeşliğimizi hançerlemektir; hedef, Türkiye'nin demokratik olgunluğa erişmiş, ekonomik refahını artıran bir ülke olmasının önünü kesmektir. Ama her şeyden önce asıl hedef, asırlardır birlikte ağlayıp gülmesini bilmiş, varlığına yönelik her türlü tehdide karşı birlikte baş kaldırmış bu milletin aziz fertleridir. Tarih boyunca büyük acılar çekmiş milletimizi bezdiremeyecek, hangi kökenden olursa olsun bu onurlu halka asla ve asla dik çöktüremeyecektir bu terör faaliyetleri.
Siirt'te kızını kaybetmiş bir babanın ıstırabı, Hakkâri'de şehit düşen evladına Kürtçe ağıt yakan bir annenin feryadı; İzmir'de, Kayseri'de, Urfa'da, İstanbul'da, Konya'da, yurdun her köşesinde yavrularını ebediyete uğurlayan ailelerin gözyaşları hepimizin ortak acısı, ortak feryadı ve ortak ağıtıdır. Bu itibarla, hayatlarını kaybeden şehitlerimize ve bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine sabır ve metanet diliyorum. Dünya Öğretmenler Günü'nden bahsedildi, öğretmenlerimiz de terör saldırılarına maruz kalmaktadır. Onlara da ulvi görevlerinde gösterdikleri metanet dolayısıyla takdirlerimi sunuyorum. Şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, gazilerimize en derin şükranlarımı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, devlet yönetiminde sorumluluk, günümüz dünyasında hiçbir olayın tesadüf olmadığını bilmeyi gerektirmektedir. Bu nedenle, her hadiseyi, bu hadisenin çerçevesini belirleyen uluslararası sistem ve düzendeki gelişmeler ve zamanlamasıyla ele almak elzemdir. Bugün uluslararası sistemde, çok yönlü, Türkiye'nin ve hepimizin geleceğini etkileyecek büyük bir değişim yaşanmaktadır. Türkiye'nin batısında neredeyse bütün bir Avrupa kıtası, özellikle de Akdeniz sahili büyük sarsıntılara ve sosyal çalkantılara gebe olduğunu gördüğümüz ciddi bir ekonomik bunalım döneminden geçmektedir. Bu krizin nasıl sona ereceğini hiç kimse kestirememektedir.
Türkiye'nin güneyindeyse, bütün bir Orta Doğu ve kuzey Afrika coğrafyasını etkisine alan büyük bir siyasi kriz ve bu krizle kol kola ilerleyen büyük bir sosyal değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Geniş halk kitleleri başlarındaki baskıcı rejimlere başkaldırmakta, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişim konusundaki taleplerini gerektiğinde canları pahasına ortaya koymaktadır. Milyonlarca insanın geleceği bu sancılı sürecin ne şekildeevrileceğiyle bağlantılıdır.
Yakın havzalarında bu denli büyük siyasi ve ekonomik çalkantıların yaşandığı bir dönemde Türkiye demokratik olgunluğunu taçlandıracak yeni bir anayasa hazırlığı içindedir.
Yine bu dönemde, Türkiye, güçlü ve istikrarla büyüyen ekonomisi ve bütün bunların doğal sonucu olarak etkin dış politikasıyla bütün dünyada parlayan bir yıldız konumundadır. Bu başarı, dokuz yıldır devam eden Sayın Başbakanımızın liderliğindeki AK PARTİ hükûmetlerinin başarısıdır, ama bu başarı, herkesten çok, son üç genel seçimde de egemenliğini ve iradesini AK PARTİ hükûmetleri aracılığıyla tecelli ettirme kararı veren yüce milletimize aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yüce milletimizin basiretine inancımız tamdır. Eğer bu millet, daha bundan birkaç ay önce yüzde 50 oyla AK PARTİ İktidarına bu emaneti tekrar tevdi etmişse, Sayın Başbakanımızın söylemiyle, eylemiyle yaptığı her işin arkasında kalan bir kitle var demektir, bu kitleyi kimse göz ardı edemeyecektir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
OKTAY VURAL (İzmir) - Yanlışlarınıza milleti alet etmeyin.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Ama bu başarı, ancak bu başarı bizim için yeterli değildir.
MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bu da mı dış politika Sayın Bakanım?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Amacımız en üst düzeyde demokrasiyi hâkim kılmaktır. Amacımız herkesin refahının arttığı ve ortak refahtan pay aldığı ileri düzeyde bir ekonomik düzeni kurmaktır. Amacımız uluslararası sistemde sözü geçen ve hemen her uluslararası meselede özgün bir vizyon ortaya koyan aktif dış politikayı sürekli kılmaktır. İnanıyoruz ki çizdiğimiz bu Türkiye vizyonu hepimizin paylaştığı bir idealdir ve bu ideal herkesten önce milletimiz tarafından kucaklanmaktadır ve her seçimde tekrar tekrar test edilmektedir.
Değerli Başkan ve sayın milletvekilleri; bu ideale ulaşmamızın önündeki tek engel ve ayağımıza pranga vurmak isteyenlerin kullandığı en sakil yöntem terördür. Bu ülkenin yükselişini engellemek için ellerinde başka hiçbir araç kalmayanlar terörü kullanmaktadırlar. Ancak terör belasıyla mücadelede irademiz güçlü, ayağımız sabit, azmimiz sarsılmazdır. Bu belayı bertaraf edeceğimize inancımız da tamdır. Yalnızca PKK terör örgütü değil, bu örgütü besleyenler ve kullananlar, melce sağlayanlar hak ettiği karşılığı muhakkak alacaklardır çünkü artık gücünü ve iradesini gösterebilen bir Türkiye vardır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, terör eylemlerinde yaşanan artışı zamanlama itibarıyla da dikkatli değerlendirmeliyiz. Niçin bu terör eylemleri 12 Haziran seçimlerinden sonra süratle artmaya başladı?
SİNAN OĞAN (Iğdır) - Anlaşma, müzakere yapmıştınız önceden.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Daha önce benzer bir tecrübe yaşadık, 2007 seçimlerinden sonra da yine daha fazla özgürlük için yeni bir anayasa hazırlanması gündemdeyken terör eylemleri tırmanmıştı. 2007 sonbaharını hatırlayın, yine bu Meclisimizin, yüce Meclisimizin gündemi anayasa hazırlıklarıyla meşgul iken 21 Ekim 2007'de Dağlıca terör saldırısı gerçekleşti ve anayasa çalışmalarımızın, daha çok özgürlük talep eden çalışmalarımızın önüne sekte vurulmaya çalışıldı. Burada maksat Türkiye'yi bir kısır döngüye mahkûm etmek, Türkiye'yi bölgede sonu belirsiz bir çatışma ortamına çekmekti 2007'de ancak biz bu oyuna gelmedik, basiretle 2007'den bugüne kadar Türkiye'nin ekonomisini de güçlendirdik, siyasi istikrarını da tahkim ettik, demokrasisini de hiç sarsılmayacak düzeylere getirdik. Bundan sonra da hiçbir dış tehdit, hiçbir terör faaliyeti bu kararlı yürüyüşümüzden bizi alıkoyamayacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
12 Haziran seçimlerinin temel gündem maddesi de anayasa hazırlıklarıydı. Unutmayalım ki bugün Meclis gündemimizde de teröre karşı bu tezkere dışında anayasa hazırlıkları da aynı tempoyla sürmektedir. Bu şunu gösteriyor: Biz demokrasi yolunda da kararlıyız, teröre karşı mücadele yolunda da kararlıyız. Bu konudaki kararlılığımızı kimse test etmemelidir. Masum insanlara, güvenlik güçlerine karşı sıkılan her kurşun, atılan her bomba aslında milletimizin bu iradesine karşı bir saldırıdır. Daha fazla özgürlük, daha fazla hak, daha fazla demokrasi iddiasıyla yola çıktıklarını iddia edenlerin, bu yolda yürüme iradesinin her zamankinden daha fazla olduğu, Türkiye'nin 12 Eylül döneminin prangalarından tam olarak kurtulmak istediği bir dönemde saldırılarını artırması ise dikkat çekicidir. Sadece bu tespit dahi terör örgütünün ve yandaşlarının gerçekte neyi istediklerinin ve neyi temsil ettiklerinin anlaşılmasına ışık tutmaktadır. Gerçek amaç daha fazla hak, daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi ise, bunun gerçekleştirileceği yegâne çatı milletimizin iradesinin tecelligâhı olan bu çatıdır, yani Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Bunun yöntemi ise askere ve polise kurşun sıkmak, masum sivilleri, genç yaşlarında Nergis, Zeynep, Nurcan ve Kevser kardeşlerimizi, anne karnındaki bebeği, Dilay Öğretmeni, Mühendis Engin Bey'i öldürmek değildir. Artık devran değişmiştir, artık Türkiye başka bir Türkiye'dir. Değişime ayak uyduramayan ve sivilleşemeyen bütün eski aktörler sahneden çekilmiştir. Yeni Türkiye'de terör silahıyla herhangi bir hedefe ulaşmak mümkün değildir ve mümkün olmayacaktır. Aksine, daha fazla demokrasinin tek yolu silahı, şiddeti bırakmak ve seçilmiş insanların iradesine ipotek koymaktan vazgeçmektir.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Demagojiyle?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Değerli milletvekilleri, terörle mücadeleye bakış açımız bütüncül ve çok boyutludur. Terörün kol gezmediği, masum insanların bombalı saldırılara maruz kalmadığı, şiddetin ve zorbalığın sona erdiği bir Türkiye istiyoruz. Vatandaşlarımızın huzur içinde yaşadığı güvenli bir ortam kurmayı hedefliyoruz.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Bugün yüzlerce arkadaşımız senin gibi siyaset yaptığı için gözaltında!
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Oluşan yeni şartlar kapsamında yeni stratejileri hayata geçirmeye kararlıyız. Bu stratejinin temel hedefi herkes için güvenlik ve herkes için özgürlüktür. Biz özgürlük ile güvenlik arasında bir çelişki görmüyoruz. Her ikisi de insanoğlunun ikame edilemez doğal hakkıdır.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Sen ve senin gibiler bu ülkeyi?
BAŞKAN - Sayın Milletvekili, lütfen?
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Biz bu milletin hangi etnik kökene veya mezhebe mensup olursa olsun, Türk'ü, Kürt'ü, Alevi'si ve Sünni'siyle daha fazla özgürlüğü, daha fazla insan haklarını, daha fazla refahı ve daha fazla demokrasiyi hak ettiğini biliyoruz ve bu yönde çalışıyoruz. Bu nedenledir ki, teröre rağmen daha fazla özgürlük, teröre rağmen daha fazla insan hakları, teröre rağmen daha fazla demokrasi yolunda ilerlemekte kararlıyız. Ancak, bir yandan da herkes için güvenlikten taviz vermemek konusunda da irademiz nettir. Bu nedenle terörle mücadelede en ufak bir gevşeklik içinde olmayacağız. Türk Silahlı Kuvvetlerinin sınır ötesi harekât ve müdahalelerde bulunabilmesi için Hükûmete yetki verilmesi talebi de terörle mücadelede bu yaklaşımın temel araçlarından birini oluşturmaktadır. Zira, terör örgütünün saldırıları bu kanlı örgütün komşumuz Irak'ın kuzeyinde yuvalanmasından ve sınırın öbür tarafında hiçbir engellemeye maruz kalmadan hareket edebilmesinden kaynaklanmaktadır. Muhtemel bir sınır ötesi harekâtın hedefi tek ve açık, amacı bellidir. Hedef, Irak'ın kuzeyindeki cinayet odaklarıdır; bebekleri, kadınları öldüren cinayet odaklarıdır. Amaç, bu bölgeden Türkiye'ye yönelik terör tehdidi ve saldırılarının bertaraf edilmesi, terör örgütünün buradaki hareket serbestisi ve lojistik temininin engellenmesidir.
Teröre bulaşmamış kimseyle derdimiz yoktur ve olamaz. Bu vesileyle vurgulamak isterim ki Türkiye'nin hiçbir ülkenin toprağında gözü yoktur. Komşumuz Irak'la da herhangi bir sınır sorunumuz bulunmamaktadır ancak Hükûmetimiz, vatandaşlarının güvenliğinin sağlanması konusunda da gereken her türlü tedbiri alma konusunda kararlıdır. Vatandaşlarımız da diğer tüm ülke vatandaşları gibi terör tehlikesini hissetmeden yaşama hakkına sahiptir. Milletimizin güvenliğini sağlamak için ne gerekiyorsa yapmaktayız ve yapmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri, Irak'a yönelik tutumumuz gayet sarih ve bellidir. Irak'ın toprak bütünlüğü, bağımsızlığı ve siyasi birliğinin korunması Türkiye için esastır. Biz, bölgesinde komşularıyla barışık, uluslararası toplumla bütünleşmiş, tam egemenliğine kavuşmuş, güvenlik üreten, demokratik, ekonomik bakımdan güçlü, halkı müreffeh bir Irak görmek istemekteyiz. Bugüne kadar Irak'a yönelik tüm çabalarımız da bu amaca matuf olmuştur. Bu çabalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.
Yüce Meclisin takdirine sunulan tezkere, Irak'a ve Irak halkının hiçbir unsuruna yönelik değildir. Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan terörün sona erdirilmesi, Irak'la ilişkilerimizin her alanda daha da güçlendirilmesi ve derinleştirilmesine katkıda bulunacaktır.
Değerli milletvekilleri, Irak, bağlayıcı nitelikteki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları ve uluslararası hukuk ve kendi Anayasa'sı uyarınca topraklarının teröristler için barınak hâline dönüşmesini engellemekle ve topraklarından Türkiye'ye yönelik terör tehdidinin devamına izin vermemekle sorumludur. Bu yapılamadığı sürece, ülkemizin meşru ulusal güvenlik endişelerinden ve uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını kullanmaya devam etmesi doğaldır. Türkiye bugüne kadar her zaman uluslararası meşruiyet çerçevesinde hareket etmiştir. Nitekim, Irak dâhil hiçbir ülke Türkiye'nin sınır ötesi harekâtlarının uluslararası hukuk açısından meşruiyetini tartışma konusu yapamamıştır. Hükûmetimiz bundan sonra da aynı doğrultuda hareket etmekte kararlıdır.
Bu çerçevede, Türk Silahlı Kuvvetlerinin terör örgütünün yerleşmiş bulunduğu bölgelere yönelik sınır ötesi operasyonlar düzenlemesi hususunda Hükûmete verilen yetkinin bir yıl daha uzatılması konusunda yüce Meclisin desteğini esirgemeyeceğinden emin olduğumu vurgulamak isterim.
Burada Sayın İnce'nin, Sayın Kılıçdaroğlu'yla da randevumuz konusunda söylediği hususları da bir cümlede değerlendirmek istiyorum. Ben o konuşmada o misyonla ilgili bu "taşeron" ifadesinin yanlış olduğunu söyledim. Bugünkü ziyaretim ise yasama döneminin başlaması dolayısıyla mutat olarak her sene yaptığım ziyaretler bağlamındadır. Ve Sayın Genel Başkanınıza da konuşmamıza başlar başlamaz "taşeron" kelimesini Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanımisyonunu yürütürken kullanmanın devlet adabımıza yakışmadığını kendisine de ifade ettim. Bunu söylemek istemezdim çünkü o konuşma belli bir mahremiyet içinde yürümüştü ama siz bunu bana mecbur ettiniz. Ayrıca sizin Genel Başkanınızla yürüttüğünüz diyalogları, "aramızdaki İrlandalıları temizlemeden başlayın?", "29 Ekim Resepsiyonu'na gidip gitmeme konusundaki?" hususları da dikkatinize getiririm.
HAYDAR AKAR (Kocaeli) - Sizin söylemenize gerek yok, Amerika Dışişleri Bakanı sözcüsü söyledi.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU (Devamla) - Lütfen devlet adamı ciddiyeti içinde hepimiz birbirimize saygıda bulunalım.
Saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)