GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 27 MAYIS 1960 DARBESİNİN YIL DÖNÜMÜNE VE DARBELERİ VE MUHTIRALARI ARAŞTIRMA KOMİSYONU İLE BU KOMİSYON BÜNYESİNDE KURULAN 27 MAYIS ALT KOMİSYONUNDAKİ ÜYELİK GÖREVLERİNE İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:111
Tarih:28.05.2013

CENGİZ YAVİLİOĞLU (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, dün, bir zamanlar bazılarının "devrim," bazılarının da "bayram" olarak kutladıkları 27 Mayıs 1960 darbesinin yıl dönümüydü. Bu münasebetle söz aldım. Amacım, darbecilerin anası olduğuna inandığım 1960 darbesinin sonraki yıllarda teamül hâline gelen özelliklerinden bahsetmek.

Bildiğiniz gibi, darbeciler, bir Başbakan ve iki bakan astılar. Milleti asmak anlamına gelen bu idamlar, yarattığı korkuyla sonraki yıllarda siyasetçilerin ayarını belirledi. Demirel'in dediği gibi, "Yaptığımız birçok işte darağacındaki Menderes'i hatırladık. "Yani idamlar, siyasetçilerin düşüncelerine ve eylemlerine bir sınır koydu. Uzun yıllar birçok siyasetçi o psikolojik sınırı aşamadı.

1960 darbesiyle medya da ilk defa darbe öncesi ve sonrası yıpratıcı ve itibarsızlaştırıcı yayın politikasıyla bir başarı hikâyesi yazdı. 27 Mayısta öğrencilerin kıyma makinelerinden geçirildiği, Kars ve Ardahan'ın Ruslara satıldığı iftiralarını yazan bu anlayış, sonraki dönemlerde de üslubuna devam etti. Nihayetinde 28 Şubatta "Sivil toplum ayakta", "Sokakta hiddet var", "Altı milyon imza", "Yeni kriz kapıda" ve nihayet "Alternatif hazır" manşetleriyle başarısının zirvesine ulaştı. İşin acı tarafı, bu manşetler altındaki bilgiler her darbe sürecinde ve sonrasında mahkemelerde parti kapatma davaları için delil olarak kullanıldı. Aynı anlayış, 2008 yılında AK PARTİ kapatma davasında da devam etti.

1960 darbesi sonrası, Cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel'den sonra Cumhurbaşkanlığı makamına asker kişilerin gelmesi gelenek hâline geldi, hem de yüksek yetkilerle, diğer taraftan sorumluluk almaksızın. İlk olarak, 1960 darbesiyle millî güvenlik gerekçesiyle hak ve özgürlükler sınırlanmaya başlandı. Daha önce seferberlik ve millî güvenlik, millî savunma olarak görev alanı belirtilen TSK, millî güvenlik kavramının içeriği nedeniyle yurt dışından çok, yurt içini görev alanı ilan etti. 1980 sonrasında bu  vurgu daha da güçlendi. Millî güvenlik sadece Anayasa ile sınırlı da kalmadı, aynı zamanda millî güvenlik strateji belgeleriyle de bütün hükûmet politikaları ve devlet yapılanması da güvenlik esaslı millî yapılanmalara terk edildi, eğitim, sağlık, ticaret bunların hepsi.

27 Mayıs sonrası oluşturulan kurumlarla darbeler sürekli hâle getirildi yani darbeleri belirli bir tarih aralığına sıkıştırmak imkânsız oldu. O tarihten sonra her zaman ve her an darbeleri yaşadık. Peki,  bu nasıl gerçekleştirildi? Millî Güvenlik Kurulu ve MGK Genel Sekreterliğinin sivil alana müdahale eden görev ve yetkileriyle, Anayasa Mahkemesinin verdiği onlarca parti kapatma ve özgürlüğü kısıtlama kararlarıyla, sivil alan aleyhine özerklik kazanan askerî ceza kanunları ve mahkemeleriyle, Hâkimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu kararlarıyla ve nihayet İç Hizmet Kanunu'yla.

Değerli arkadaşlar, darbelerin bir sınıf mağduriyeti kesinlikle yoktur, mağdur olan bütün bir halktır ve bu mağduriyet 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlamıştır. Bildiğiniz gibi, darbelerle ilgili bir Komisyon kuruldu, ben de o Komisyonun üyesiydim, bir rapor hazırladık. Değerli arkadaşlar, bu raporun okunmasını ve okutulmasını çok önemsiyorum ve sizlerden rica ediyorum. Diğer taraftan Komisyondaki bütün üyelerle, oy birliğiyle yazıp onayladığımız sonuç ve öneri maddelerinin bütün partilerce dikkate alınması ve ivedilikle uygulanması gerekir. 27 Mayıs kalıntılarının silinmesi ve bir daha ülkemizde darbe olmaması için bunun yapılması elzemdir.

AK PARTİ hükûmetlerimiz döneminde de 27 Nisan e-bildirisiyle başlayan, o onurlu karşı duruşla başlayan darbe zihniyeti uygulamalarını ortadan kaldırmak ve sivil alanı güçlendirmek için önemli kararlar alınmış ve uygulanmıştır. Daha yapacak çok iş vardır. Ben darbe ortamının artık olmadığına inananlardan değilim. Sivilleşme adına, demokratikleşme adına epey yol daha katetmemiz gerekecektir. Bu arada Komisyonumuzun çalışmaları sonrasında sevindirici iki kanun çıkarıldı: Bunlardan birisi, 28 Şubatı da kapsayan, 1990 sonrası mal varlıklarına el konulan vakıf, dernek ve STK'ların mal varlıkları iade edilecek; bir diğeri de, bir yıl önce benim de eylemlerine katılmış olduğum Demokrasi Adası Projesi vardı, Yassıada'nın demokrasi adasına dönüştürülmesi projesi vardı, bu da gerçekleştirildi.

Emeği geçenlere ben çok teşekkür ediyorum ve bu vesileyle Menderes ve arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)