| Konu: | TSK BÜNYESİNDE ADI İNTİHAR VE KAZA KURŞUNU OLAN ŞÜPHELİ ASKER ÖLÜMLERİNİN TÜM BOYUTLARI İLE ARAŞTIRILARAK, ALINACAK ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİNE VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN BİLGİSİNE SUNULMAK ÜZERE BEKLEYEN DİĞER ÖNERGELERİN ÖNÜNE ALINARAK, 18/10/2011 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMDE SUNUŞLARDA OKUNMASI VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 2 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 18.10.2011 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kışlada şüpheli asker ölümleri, intiharlarla ilgili olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesinin gündeme alınmasını istedik bugün.
Bundan önce de geçtiğimiz dönemde -elimde şöyle dosyaları getirdim- çok fazla sayıda araştırma önergesi vermişiz bu konuda. Öyle ayrım da yapmamışız Kürt'tü Türk'tü, doğuluydu, Trakyalıydı, Karadenizliydi diye.
Bakın, önergelerimizde verdiğimiz bu şüpheli ölümlerle ilgili Sivas'tan, Erzincan'dan, İstanbul'dan, Bingöl'den, Yozgat'tan, Malatya'dan, Muş'tan, Batman, Siirt, Diyarbakır, Kastamonu, Çorum, İzmir, Kayseri, Mardin gibi birçok yerden var.
Burada temel bir sorun var: Büyük bir camia ordu, sayısı 600-700 binlerde ve insan unsurunun olduğu her yerde, emir komuta da olsa, vatani görev de olsa, ne olursa olsun, insan hakları ihlal edilir. Burada temel tartışma konumuz şu olmalı: İnsan hakları kışlanın kapısından içeri girecek mi, girmeyecek mi? Yani, temel argümanımız bu olmalı. Eğer insan hakları kışlanın içinde de olacaksa -ki olmalıdır- elbette ki bunun bir yolu da askerî vesayetin kırılmasıdır, Sayıştayın denetimidir, İç Hizmet Kanunu 35'in kaldırılmasıdır, Genelkurmayın Millî Savunma Bakanlığına bağlanmasıdır, MGK'nın kaldırılmasıdır. Fakat, bunlar elbette ki yeni bir anayasa konusu ve yarın Anayasa Hazırlık Komisyonumuz ilk toplantısını yapacaktır. Buradaki tartışmaların buna zemin vermesini, buna uygun olmasını biz de temenni ediyoruz. Bunu açıklıkla ifade etmek istiyorum.
Tabii, bir iki nokta var, buna değinmeden edemeyeceğim. Gerçekten "Disko'da Ölüm" diye iki gündür basına yansıyan bir konu var. Her insan olanın vicdanını sızlatır. Terhisine beş gün kala, üç gün, aç susuz, bir sandalyeye kelepçelenen bir askerin, üstelik başkentte, Ankara'da ölümü ve dün de 5N 1K'da izledik, 20 kişilik bir grup bu aileye saldırmış. Nedir Allah aşkına bu? Yani, bu Ankara'nın göbeğinde insanlar bu kadar rahat saldırıyorsa böyle bir acılı aileye, siz, Meclis İnsan Hakları Komisyonunun alt komisyonuna havale ederek bu sorunu ancak öteleyebilirsiniz. Sistemsel, bakın, sistemsel çözülür.
HALİDE İNCEKARA (İstanbul) - Havale etmiyorum efendim, görevi o, görevi.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın, ben bir şey söylüyorum: İnsan hakları hukuku -Mecliste sözleşme kabul edilmiş, Anayasa 90, Anayasa var- kışlanın kapısında beklemez, kışlanın kapısından girer. İşte, Rıza Türmen hocam, yargıcımız burada. Kendisi, bu konularda, çok örnekleri var?
Şimdi, şüpheli asker ölümleri konusu çok fazla var. Koşaner'in İnternet'e düşen ses kaydında: "Askerimizi alnından vurduk?" Elâzığ'da işte sınama için el bombasının verilip 4 erin öldürülmesi, Hantepe'de askerin kendi döşediği mayın. Bunlar olmuş, yaşanan, öne çıkan olaylar, Meclis bunları cesaretle, hatta birlikte araştırabilmeli.
Burada şunu ifade etmek istiyorum samimiyetimle: Biliyorsunuz otuz yıldır süren bir çatışma süreci var, hepimiz bundan mustaribiz, bunu aşmak zorundayız. Bu Meclis birlikte yaşamın adresiyse, çözüm adresiyse çözmek zorunda. Şimdi ben size vicdanen bir soru sormak istiyorum: Lice, Bingöl, Kulp üçgeninde biri uzatmalı çavuş, birisi başçavuş, birisi de kaymakam adayı kaçırıldı, daha önce de 12 öğretmen kaçırılmıştı, 12 öğretmen serbest bırakıldı. Nerede bu askerler? Bakın, bir astsubay, bir uzatmalı çavuş, bir kaymakam? Bugüne kadar Hükûmet ne yaptı bu konuda, bir açıklaması oldu mu? Bakın, bu aileler insan hakları kuruluşlarına gitti, İHD'ye gitti, MAZLUMDER'e gitti, Türkiye Barış Meclisine gitti ve bunlar insani olarak bir çaba sarf ediyor. Ama geçmiş dönem örnekleri var, Irak'a gidip getiren, onları sağ salim getirip analarına, babalarına teslim eden insan hakları kuruluşları hakkında soruşturma açıldı, dava açıldı. TMK uyarınca terör örgütünü propagandadan insanlar hakkında on-on beş yıl ceza istemiyle dava açıldı. Hükûmet bir şey yapmayacak, bu konuda arabulucu olan, çaba gösteren insanları frenleyeceksiniz, engelleyeceksiniz ve Hükûmet olarak bir şey yapmayacaksınız. Peki, bir şey sormak istiyorum vicdanen: Bu İsrailli er Gilat Şalit, 1 kişi; beş senedir Hamas'ın elindeydi. Bugün tam 477 Filistinli bırakılmış Hamas'tan. 1 asker için 1.027 asker, hükümlü, tutuklu bırakıyor İsrail. Bu olayda Başbakanın devrede olduğu söyleniyor. Şimdi, burada Hamas'tan, İsrail'in kabul etmediği bir grubun da bir kısmının Türkiye-İstanbul'a getirileceği, bir kısmının Katar'a götürüleceği söyleniyor. Şimdi, vicdanen sorgulayın kendinizi. Başbakan, İsrailli erin veya Hamas örgütünün? Ki Hamas'la yakın ilişkisi var, organik bağı var AK PARTİ'nin; Hamas'ın temsilcilerini de buraya davet etmiştir, görüşmüştür Başbakan. Fakat Hamas örgütü, terör örgütleri listesinin 1'inci sırasında yer alıyor. İşine geldiği zaman bir örgüte "Terörist örgütler listesindesin." diyor ama işine geldiği gibi Hamas'a da "Özgürlük savaşçısı." diyor, bilmem ne diyor. Şimdi, burada, bu İsrailli er olayında gösterdiğiniz davranışın zerresini bu astsubay, uzatmalı çavuş ve stajyer kaymakam için göstermeniz gerekmiyor mu Hükûmet olarak? Bunu soruyorum vicdanınıza.
Şimdi, başka bir şey daha sormak istiyorum, bu ayrı bir konu. Şimdi, bu askerlik denen olayın içine battığınız zaman çok ciddi sıkıntılar yaşarsınız. Bunlardan birisi de İnternet Andıcı'dır. 2005'te Başbakan Diyarbakır'da konuşmalar yaptı, hakikaten çok önemli konuşmalardı ve umut vericiydi. Oysaki 19 Aralık 2005'te, yani iki buçuk, üç ay sonra İnternet Andıcı'nı imzalayan Başbakan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Şimdi soracağız: İnternet Andıcı'nın asker tutukluları şu an tutuklu mu, yargılanıyor mu? Yargılanıyor. Bu İnternet Andıcı, bölücü faaliyetlere karşı eylem destek planı çerçevesinde hazırlanan bir eylem destek planı. "Bunları terörist gösterin, bunlara basında yer vermeyin, bunları meşrulaştırmayın, bunları düşman gösterin, bunları içeriye alın, bunlara Terörle Mücadele Kanunu'yla cezalar verin." diyen bir faaliyetin baş imzacısı. Yani bu davanın bir numaralı imzası Başbakanındır çünkü Genelkurmay Başbakana bağlıdır, komutanlar da o tutuklu olanlar da Genelkurmaya bağlıdır. Şimdi, Hasip Kaplan olarak ben, Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, bu davada müşteki olarak dilekçe verdik ve iddianamede ismimiz var. Şimdi Sayın Başbakanın imzası da çıktı ortaya.
Bakın, bu askerdeki bütün bu olayları, bugüne kadar gelen operasyonları hepsini çok iyi değerlendirmek gerekiyor. Eğer bunu iyi değerlendiremezseniz gerçekten sıkıntı olur. Birlikte bu son operasyonların? Herkes espri yapıyor, Şırnak'ta bir tek seçilmiş ben kaldım milletvekili, bütün belediye başkanlarımız alındı, seçilmişler alındı ve bir hanımefendi milletvekili, Diyarbakırlı Hatip Dicle'nin üyeliğini düşüren YSK'nın ardından alınıyor ve milletvekili yapılıyor. Diyarbakır halkının iradesini temsil etmiyor, 80 bin oy Hatip Dicle'ye verildi. Çıkıyor, olmaması gereken bir komisyonda, milletin iradesinin alınmasıyla geldiği, gasp ettiği bir makamda, İnsan Hakları Komisyonunda diyor ki: "Hasip Kaplan Mecliste diyor ki: `Şırnak'ta yüzde 80 oy aldık.' Nasıl aldığınızı biliyoruz." Biz de sizin nasıl milletvekili olduğunuzu biliyoruz, Diyarbakır halkı da bunu biliyor, onun için saygı göstermiyor. Bunu anlamanız lazım, millî iradeye saygı denen bir olay var.
Şamil Tayyar'a gelince? Bunu sizlerden beklerdim, bunu kendisinin düzeltmesini isterdim. Kendisinin bu kürsüye gelip "Ya benim sözlerim kastı aştı, ben herkesi şu göbekte döverim demedim." demesini beklerdik. Ayıptır, kürsüye gelir konuşur ve ifade eder.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Bizim yanımıza gelir.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Der ki: "Ben böyle düşünüyorum." alır cevabını. Ama, böyle konuşulursa bu tartışma gereksiz tartışmalara neden olur.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Bizim karşımıza gelir.
HASİP KAPLAN (Devamla) - Bunun için bunlara mahal vermeyelim, bu tür tartışmalar kimseye kazandırmaz diyorum.
Bu araştırma önergesine, herkes elini vicdanına koysun, isteyen oy verir isteyen vermez. (BDP sıralarından alkışlar)