| Konu: | TÜRK PETROL KANUNU TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 111 |
| Tarih: | 28.05.2013 |
HÜSEYİN AYGÜN (Tunceli) - Çok teşekkür ederim.
3'üncü maddenin sonuna eklenmesini istediğimiz değişikliği izah etmeden evvel, 17-31 Mayıs arasının dünyanın her yerinde gözaltında kaybedilenlerin anıldığı iki hafta olduğunu yüce Meclise hatırlatmakla başlamak istiyorum. Bu cuma günü yani bu iki haftanın sonuncu günü, anma haftasının son günü İstanbul'dan ve Türkiye'nin çeşitli yerlerinden insanlar saat 12.00'de YKM'nin önüne gelecekler ve 1992 ile 1994 yılları arasında Derik'te kaybedilen 14 köylünün faili olduğu iddiasıyla bir kamu görevlisi hakkında soruşturma makamlarının daha ciddi hareket etmesini, bu kişinin görevden el çektirilmesini ve yargılanmasını talep edecekler. Gözaltında kayıp, ne yazık ki bizim hukukumuzda zaman aşımına tabi suçlardan bir tanesi, yirmi yıl dolduğu zaman fail kurtulmuş oluyor ve insanlık suçu olarak kabul edilmiyor. Oysa bu iki hafta, dünyanın her yerinde yaklaşık on beş yıldır, yanılmıyorsam, Gözaltında Kayıplar Haftası olarak anılıyordu; kimi zaman Arjantin'de, kimi zaman başka bir ülkede, bir tarihte de Diyarbakır'da çeşitli anmalar yapılmıştı. Dolayısıyla, çok ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu, Meclisin Petrol Yasası'nın yanı sıra, Türkiye'de Birleşmiş Milletlere resmen bildirilmiş 455 kaybın akıbeti hakkında da bir sorumluluğa sahip olduğunu, bunların failleriyle ilgili harekete geçmemiz gerektiğini bütün milletvekillerine hatırlatmak istiyorum.
Yasanın gerekçesini, muhalefet ve karşı oylarımızı okuyunca Ahmet Necdet Sezer'in adının çok geçtiğini gördüm. Sezer, çok ilginç bir şekilde, beş yıl evvel bu yasayı ulusal çıkarlara aykırı olduğu gerekçesiyle reddetmiş. Şimdi çok daha ağır hükümlerle yeniden Meclis gündeminde. TPAO'nun çökertilmesinden uzun vadede özelleştirilmesine, ulusal kaynakların yabancı şirketlere tam olarak açılmasına dek bir dizi hüküm yasada yer alıyor.
Tabii "ulusallık" sözcüğü Türkiye'de çok geniş bir çevreyi ürkütüyor özellikle AKP'liler başta olmak üzere. Sanki, ulusal çıkarları savunan herkes faşistmiş gibi, temel hak ve özgürlüklere karşıymış gibi ne yazık ki bir algı oluşturuldu. Ben, Türkiye Petrolleri de dâhil, ulusal kaynakların bağnazca savrulmamasından yana bir ulusalcıyım ama tüm temel hak ve özgürlükleri de savunan demokrat bir yurttaşım, bir milletvekiliyim. TPAO'nun çökertilmesini, Irak'taki oluşumların desteklenmesi adına TPAO'ya bağlı taşeron şirketlerin yabancı şirketlerle anlaşarak tümüyle Batılıların hanesine çalışmalarını kabul edemiyorum. Bu anlamda yaptığımız itirazların "ulusalcık" diye, "millîcilik" diye aşağılanmasını, Bakanın da bu oturumda bu kadar ciddiyetsiz yanıtlar vermesini doğrusu çok yadırgadım. Ulusal kaynaklarla insanların maaşını veriyoruz, orduya para yetiştiriyoruz, yetimleri doyuruyoruz. Dolayısıyla, TPAO, zaten çok zayıf bir kurum olarak bence güçlendirilmek zorundaydı ama ne yazık ki bu tartışmalarda da sanki ulusalcı kötü bir şeymiş gibi damgalandı.
Şimdi, Sezer'le devam edeyim. Sezer Cumhurbaşkanıyken -gerçekten çok enteresan bir adamdı- AKP'den gelen her şeye direnirdi. Ben hatırlıyorum, kamu emekçilerinin haklarını savunan tüm düzenlemelere aykırı yine bir Hükûmet tasarısı geldi, geçti; Sezer veto etti. Hükûmet, alay eder gibi hiçbir değişiklik yapmadan -KESK'i ilgilendiriyordu, yanılmıyorsam memurların işten atılmasını yasallaştırıyordu- âdeta alay eder gibi, Cumhurbaşkanı yokmuş gibi -çünkü şu anki Cumhurbaşkanı bir noter gibi, o zaman gerçekten bir Cumhurbaşkanı vardı Çankaya'da- hiç üzerinde tartışmadan tekrar Çankaya'ya gönderdi. Ben de Tunceli'de kendi hâlinde bir avukattım ve hukuk bilgilerim, hiç oynanmaması hâlinde bir yasanın ikinci kez Köşk'te kabul edileceği üzerine şekillenmişti. Sezer, bizim hukuk tarihimizde belki de ilk defa hiçbir cumhurbaşkanının yapmadığı bir şeyi yaptı, yasayı tekrar geri gönderdi. Sezer, böyle bir ulusalcıydı. Dolayısıyla böyle bir ulusalcıyı bu Mecliste saygıyla anmaktan, onun ismini onore etmekten büyük bir şeref duyuyorum. Keşke böyle ulusalcılar çok olsa. Ulusalcılar, hani hep böyle gelişmelere karşı statükocu, bürokratik zannediliyor öyle değil. Gerçekten hepimizin ulusal çıkarları var, petrol de bu alanların başında geliyor, Orta Doğu'yu da kana boyayan ana maddelerden bir tanesidir.
Dolayısıyla zaten sayısal üstünlükle geçecek olan bu kanuna karşı bu düşünceleri burada belirtmekle kendimi sorumlu hissediyorum.
Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)