| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 86 |
| Tarih: | 02.04.2013 |
REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hekimlerin ve sağlık çalışanlarının sorunlarının araştırılması ve alınması gereken tedbirler hakkında vermiş olduğumuz araştırma önergesinin lehinde söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Malumlarınız olduğu şekliyle, hekimler ve sağlık çalışanlarına son zamanlarda çok şiddetli saldırılar yapılmakta ve birçok sorunla da baş başa bırakılmaktadırlar. Tabii, bunlara bakmış olduğumuz zaman şöyle bir değerlendirme yapmak mecburiyetindeyiz: Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı "Sağlıkta çok büyük işler yaptık, çağ atladık." derken hastanelere poliklinik önlerine gidildiği zaman durumun hiç de böyle olmadığı maalesef görülmektedir. Ancak sonuçta sağlıkta çalışan da hizmet alan da şikâyetçidir. Hastaneler ağzına kadar doludur. Vatandaşın muayenesini rahatça olamadığı, röntgen tetkikleri için dahi uzun randevuların verilmiş olduğu bir zaman sürecinde yaşıyoruz. Bakınız "Her şey iyi." denildiği zaman, esasında bunun iki tane göstergesi vardır. Bunlardan birincisi, özellikle Ankara'da Numune Hastanesi; ikincisi de İstanbul'daki Haseki Hastanesi.
Ankara'daki Numune Hastanesine veyahut İstanbul'daki Haseki Hastanesine gittiğiniz zaman sağlığın ne olduğunu, sağlığın nerelerde bulunduğunu, çalışanların ne yaptığını veyahut da alınan hizmetlerin nasıl olduğunu gayet açık bir şekilde görebilirsiniz. Buradan bizim tavsiyemiz odur ki her şeyin iyi olduğunu söyleyen arkadaşlarımızın, özellikle Ankara Numune Hastanesine gitmesi, orada şöyle yirmi dört saat değilse bile on iki saat kaldıkları zaman -çünkü orası bir terminal hastanedir- sağlıktaki durumun ne olduğunu bariz bir şekilde görmeleridir. Ama enteresandır, bununla ilgili herhangi bir görüş yoktur.
Sayın milletvekilleri, şurası bir gerçektir ki son zamanlarda, özellikle sağlık çalışanlarına karşı çok yoğun saldırıların olduğunu da hep beraber görüyoruz.
Bakınız, şu anda "Sağlıkta her şey güzel." denirken ben size bazı profilleri çizeceğim ve çizmiş olduğum profiller neticesinde de hep beraber karar verelim.
Hekimler: Şu anda sağlık çalışanları içerisinde hem hekimlerimizin hem de sağlık çalışanlarımızın çok ciddi manada gururlarının kırıldığı, yok edildiği, saygınlıklarının da neredeyse tamamen yok edilmeye doğru gittiği bir zaman dilimi yaşamıyor muyuz?
Bakınız, öyle bir şey ki başta Sayın Başbakan, daha sonraki dönemlerde de sayın sağlık bakanlarımızın söylemleriyle hekimler paragöz gösterilmiş, sanki her şey parayla yapılıyormuş şeklinde bir söylem içerisinde olunarak hekimlerin saygınlığı maalesef yıpratılmaya başlanmıştır. Akabinde ne olmuştur? Türkiye'nin her tarafında, yoğun şekilde, sağlık çalışanlarına saldırıların olmuş olduğunu görürsünüz. Saldırılar neticesinde hekimler bazen yaralanmış, bazen öldürülmüş; sağlık çalışanlarına çok ciddi darbeler vurulmuş olduğu görülmüştür.
Sonuçta, eğer biz sağlığı düzeltmek istiyorsak gelin hekimlerin bu onurunu düzeltelim ve saygınlıklarının yeniden kendilerine verilmesi noktasında bazı çalışmalar yapalım.
İkinci söylemim şurasıdır: Sağlık Bakanlığı her yıl hasta ve ameliyat sayılarıyla ilgili övünme içerisindedir yani hastanelerde hastaların sayısının arttırıldığını, bakmış olduğu hastaların sayısının arttığını söylemektedirler, yapılan ameliyatların sayıları arttırılmaktadır ama enteresandır, bunun tam tersini düşünmek gerekmektedir. Yani eğer Türkiye'mizde sağlıkta çok ciddi şeyler yapılmışsa hasta sayılarının daha azaltılması ve yapılan ameliyatların daha az olması gerekmez mi? Ama enteresandır, maalesef gördüğümüz tablo tam tersidir.
Yani sonuçta, burada esas atlanılan konu, koruyucu hekimlik konusunda çok ciddi çalışmalar yapılmamış olduğudur. Şu anda Türkiye'de siz koruyucu hekimliğin tam olarak yapılmış olduğunu söyleyebilir misiniz?
Bakınız, özellikle, ülkemizde bir sürü zararlı gıda ve içecekler vardır. Özellikle, yine, genetiği değiştirilmiş çeşitli gıdalar vardır. Başta mısır ve tatlandırıcılar olmak üzere, birçok genetiği değiştirilmiş ürün çocuklarımıza mamalar şeklinde, bisküviler şeklinde? İnsanlarımıza çeşitli noktalarda hem meyve suları hem reçelden tutun da tatlandırıcı birçok şeyler kullandırılmaktadır. Acaba bununla ilgili ciddi bir çalışma var mıdır? Suların kirletilmesi, havanın kirliliğinin düzeltilmesiyle ilgili çalışmalar var mıdır?
Bakın, şu anda insanlarımızın psikolojilerinin bozulmakta olduğu büyük şehirlerde çok yoğun problemlerin yaşanmış olduğu bir ortamdayız. Türkiye'mizde her geçen gün intiharlar artmıyor mu? Hani insanların psikolojileri düzeliyordu? Tam tersine, şu anda Türkiye'mizin en önemli konularından bir tanesi, psikolojik olarak sıkıntıların artmakta olduğudur. Gidiniz hastanelerde psikiyatri servislerine, psikiyatri servislerinin önleri ağzına kadar doludur. Gidiniz cildiye polikliniklerine, kullanılmakta olan GDO'lu ürünler, yani genetiği değiştirilmiş ürünlerden dolayı cildiye polikliniklerinin önünde cilt rahatsızlığıyla ilgili çok ciddi problemleri olan insanlarla karşılaşırsınız. Yine aynı şekilde, geçtiğimiz günler Kanser Haftası'ydı. Türkiye'de kanserlerin çok yoğun bir şekilde artmakta olduğunu da maalesef görüyoruz.
Öyleyse gelin, hastaların sayısının artırılması, hastanelerdeki ameliyat sayısının artırılmasından ziyade, koruyucu hekimlikle ilgili olarak neler yapabiliriz; onları tartışalım. Ama enteresandır, işte, Sağlık Bakanlığı yetkilileri maalesef bu yönlü olarak bir çalışma içerisinde değillerdir ve sonuçta da çok ciddi problemlerle karşı karşıyayız.
Tabii buradan hekimlerin özlük haklarına geçmek istiyorum. Şu anda hekimlerimizin birçoğu çok büyük sıkıntı içerisindedir. Özellikle hekimlerimiz emekli olmak istememektedirler. Niye? Çünkü hekimimiz emekli olduğu zaman artık geçimini temin edemiyor sayın milletvekilleri. Dolayısıyla, özlük hakları konusunda devamlı olarak söylemiş olmamıza rağmen bir türlü bir santim mesafe aldıramıyoruz.
Yeni Sağlık Bakanımız atanmıştır. Yeni Sağlık Bakanı eğer tarihe geçmek istiyorsa gelin, hekimlerimizin özlük haklarıyla ilgili, emeklilik haklarıyla ilgili bazı iyileştirmeleri, geliştirmeleri yapalım, insanlarımız rahatlasınlar. Hekim ne yapıyor? Son gününe kadar hastanede çalışmak ihtiyacı hissediyor. Niye çalışmak ihtiyacı hissediyor? Çünkü emekli olduğu zaman kendi noktasında geçimini temin edemiyor.
Hekimlik çok zor bir zanaattır. Hekim devamlı olarak fedakârlık yapmak ister ve fedakârlık yapar. Fedakârlığın süresi de belli değildir yani yirmi dört saat yapar. Hatta enteresandır: Hekim, tatile çıkar, uçağa biner, uçakta bile işte "Hekim aranıyor." diye bir anons duyar ve gider, hekim oradaki hastaya yine bakar. Yani hekimin mesaisi belli değildir, hekim devamlı olarak çalışmak mecburiyetindedir.
Bunun yanında, bakınız, bir garabet de Tam Gün Yasası'yla ilgilidir. Tam Gün Yasası çıktıktan sonra? Çünkü o kanun acil olarak, palas pandıras 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle çıkartılmıştır. Çıkartılmıştır ama taraflar dinlenmemiştir sayın milletvekilleri. Hâlbuki, tabip odaları dinlenseydi, hekim örgütleri dinlenseydi, sivil toplum kuruluşları, STK'lar dinlenseydi herhâlde bu şekilde garabetli bir kanun çıkartılmazdı.
Şu anda tam günle ilgili kanunda bazı değişiklikler planlanıyor. Sağlık Bakanlığının bazı çalışmaları var. Özellikle üniversite hastanelerindeki hocalarımızın çalışması engellenmiş "Sadece eğitimle ilgili çalışmalar yapılsın ama hasta bakılmasın." yani "Döner sermayeyle ilgili konularda çalışmalar yapılmasın." şeklinde bir karar alınmıştır. Ne kadar yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Şimdi, Sağlık Bakanlığı yetkilileri bununla ilgili bir çalışma içerisindeler. Ne yapıyorlar? Mesai saatleri bitiminden sonra yani saat beşten sonra, hekimlerimize özel çalışma, muayene yapma hakkı vermeye çalışıyorlar. Vermeye çalışıyorlar da nasıl oluyor değerli arkadaşlarım? Burada 55 lira şeklinde bir fiyat belirliyorlar. 55 liranın bir kısmı döner sermayeye kalıyor, bir kısmı vergilere gidiyor, hekimin eline 17 lira para geçiyor.
Peki, ben buradan sesleniyorum: Ey değerli hekim arkadaşlarım, çok değerli meslektaşlarım; acaba siz 17 lirayı aldığınız zaman kaç tane hastaya bakacaksınız? Saat beşten sonra kaç tane hastayla ilgilenmiş olacaksınız? Enteresandır, şu anda tam günle ilgili çok ciddi sıkıntılar vardır ve Tam Gün Yasası mutlaka Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gelmeli, tekrar tartışılmalı, o şekilde çıkartılmalıdır. Ama enteresandır, bunu da işte şu anda beklediğimiz hâlde çok fazla bir şey göremiyoruz.
Ayrıca sağlık sistemindeki yarar sağlamayan, çalışanlar arasında büyük huzursuzluk yaratan, döner sermayeler ilgili de sıkıntılar vardır sayın milletvekilleri. Döner sermayenin artık neredeyse bir performans tamamlama noktasına gelmiş ve çalışanların hepsi "Acaba ben, işte, performansı nasıl tamamlayacağım?" şeklinde bir gayret içerisine girmişler, sonuçta bazı işlerle de karşı karşıya kalınmaya başlanmıştır.
Bunların yanında kamu hastanelerindeki hekimlere tam gün mesaisi dışında ister kendi hastanelerinde ister özel hastanede isterse de muayenehanelerinde hasta bakma yetkisi verilmelidir. Bu konuda muayenehanelerin açılmasıyla ilgili de Sağlık Bakanlığı zorlaştıran, ağır hükümler getirmiştir. Hâlbuki burası doğru değildir. Gelin, muayenehanelerin açılmasını teşvik edelim. Hatta öyle yapalım ki sosyal güvenlik kurumları bu muayenehanelerdeki yazılan reçeteleri geçerli saysın çünkü o insanların poliklinik defterleri var, tabip odalarına kayıtlı, vergi dairelerine kayıtlı. Öyleyse neden siz bu insanların bu şekilde yazmış oldukları reçeteleri veyahut da vermiş oldukları raporları geçerli saymıyorsunuz? Bu da garabettir. Bu noktalarda iyileştirme beklediğimizi ifade etmek istiyorum.
Ayrıca üniversite eğitim hastanelerinde çalışan hekimler ve hizmet hastanelerinde çalışan hekimlerin de aynı statüde olması gerekmektedir yani bir noktada üniversite hastanesindeki hekimlere farklı bir ücret veriyorsunuz, diğer çalışanlara farklı veriyorsunuz, bu noktada da bazı çalışmalar yapılması gerekmektedir.
Diğer bir konu da aile hekimliği: Şu anda aile hekimlikleri maalesef sadece reçete yazar konuma getirilmiştir. Aile hekimliği mutlaka tekrar gündeme getirilmeli ve tartışılması gereken bir zemine oturtulmadır çünkü sevk zinciri olmadan hiçbir hizmet verilemez ve şu anda da ülkemizde maalesef sevk zinciri yoktur.
Tabii, söylenecek çok söz vardır. Sözlerimin sonuna geliyorum ama özellikle söylemek istediğim şurasıdır ki değerli arkadaşlarım: Türkiye'mizde yerli ilaç desteğine artık başlanması gerekmektedir. Ülkemizde ilaç israfı gün geçtikçe artmaktadır. Sağlık Bakanlığı bu konuda da yetersiz kalmıştır diğer konularda olduğu gibi. Hâlbuki şu anda antibiyotik kullanımı müthiş bir şekilde artarak devam etmektedir. Hâlbuki antibiyotiklerin kullanımı doğru bir şey değildir ve vücutta direnç meydana getirmektedir. Dolayısıyla, gelin, bu yönlü olarak da sigaravari, sigarayla ilgili yapılan çalışmalar gibi ülkemizde fazla ilaç kullanımıyla ilgili çalışmalar yapalım ve özellikle yerel noktalarda yani ilaç üretimiyle ilgili, yerel ilaçların desteklenmesini de sağlayalım. Şu anda ülkemizde maalesef ilaçlar tamamen tröst ilaç fabrikaları?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
REŞAT DOĞRU (Devamla) - ?tamamen tröstlerin eline geçmiştir. Dolayısıyla, bu noktada da çok büyük sıkıntılar vardır diyorum.
Tabii, söylenecek çok söz var ama yine sözlerimiz yarım kaldı. İnanıyorum ki inşallah, araştırma önergemize müspet oy verirseniz bunları hep birlikte çözeriz. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.