| Konu: | MHP GRUBU ÖNERİSİ |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 88 |
| Tarih: | 04.04.2013 |
AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim.
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; arı yetiştiriciliği ve bal üretimi yapan vatandaşlarımızın sorunlarının tespit edilmesi ve sorunların giderilmesi için Meclis araştırması açılması önergesinin lehine söz almış bulunuyorum. Çiftçinin gerçekten dostu olan, üreticinin gerçekten dostu olan milletvekillerini de saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, konuya girmeden önce bir iki dakika bugünün önemine binaen bir konudan bahsetmek istiyorum, bu da Dünya Mayın Bilincini Geliştirme Günü'yle ilgilidir. Aslında bu konuda bir basın açıklaması yaptım ve konuşmayı düşünmüyordum ancak AKP milletvekili gündem dışında söz alıp, burada, sanki mayınları kendileri temizlemek istiyorlarmış da Cumhuriyet Halk Partisi buna engel olmuşmuş gibi bir algı yaratmaya çalışınca, her zamanki gibi AKP kurnazlığını kullanmaya çalışınca, arıcı kardeşlerimden özür dileyerek, birkaç dakikayı bu konuya ayırmak istiyorum.
Değerli arkadaşlarım, antipersonel kara mayınları ne yazık ki coğrafyamızın yüzkarasıdır ve bir ilkelliğin göstergesidir, ölüm kültürünün yani acının araçlarıdır. Bu devirde hâlâ mayınların temizlenmesini konuşuyor isek, bu gerçekten büyük bir ayıptır. Ayıbın da en büyüğü AKP Hükûmetinedir.
Bakın, neden ayıbın en büyüğü AKP Hükûmetindedir? Çünkü 2003 yılında AKP Hükûmeti, Ottawa Sözleşmesi'ni imzaladı ve devletimizi 2004 yılında bu sözleşmeye taraf yaptı. Bu çok iyi bir şeydi. Evet, zaman zaman AKP iyi şeyler yapmaya çalışıyor nadiren de olsa. Bu da yaptığı iyi şeylerden birisiydi. Biz de bunu alkışladık. Ancak aradan geçen on yıl süresince -2003'te imzalandı, 2013'teyiz- aradan geçen on yılda AKP imza attığı ve "onurum" diye gösterdiği bu anlaşmanın maddelerini yerine getirmedi.
2010 yılında yapılan bir araştırmaya göre, toprağımızda yaklaşık 1 milyon tane mayın var iken, sadece 25 bininin temizlendiğini söyledi. Nerenin temizlendiğini de bilmiyoruz. "Suriye sınırında bir yer." deniyor. Muhtemelen Suriye'ye giriş-çıkışlar daha kolay olsun diye burayı temizlediğini de ben kişisel olarak düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, dört nesildir mayınlı topraklarda yaşıyoruz ve mayınlar her üç günde bir, bir kişiyi bizden koparıyor ya ölüyor ya kolu bacağı kopuyor ve bu ölenlerin çok büyük bir kısmının sivil vatandaşlar ve çocuklar olduğunu tespit ediyoruz.
Peki, böyle bir durumda bu mayınların temizlenmesi konusunda hiçbir fikir ayrılığımız yok iken, dünya bütün bu ayıptan kurtulmaya çalışırken AKP Hükûmeti ne yaptı? Bu mayınların temizlenme işini de yine bir rant kapısı hâline getirdi, yine çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştı. Ne yaptı? En verimli, en temiz topraklarımızı İsrail'e peşkeş çekti. Yarım asır, yaklaşık yarım asır bu toprakları İsrail'in kullanımına terk etmeye kalktı. Daha sonra da, İsrail'in yerleştiği yerlerde neler yaptığını gören CHP "İsrail değil kim olursa olsun bu toprakları vermeyiz." dedi ve Anayasa Mahkemesine gitti. Anayasa Mahkemesi bunu iptal edince de "Vay efendim, CHP engel olmuşmuş." Hayır efendim; CHP mayınların temizlenmesini istiyor, engel filan olmuyor. Getirin TÜBİTAK'ı, getirin bütün bilim kurullarını, getirin bütün teknik kurumları hep beraber bu mayınları temizleyelim ama bu mayınları temizlemek için gerçekten bilinç gerekir, gerçekten yürek gerekir, bir de bacak gerekir, Bugün, tüm dünya "Bacağımı ödünç veriyorum." kampanyası başlattı, biz de bu kampanyayı destekliyoruz. Ben, AKP'ye bacağımı ödünç veriyorum. Kendi bacağınızla gidip bu mayınları temizleyemiyorsunuz, benim bacağımla gidin. Ben bacağımı mayın mağdurlarına veriyorum. Bacağımı mayın mağdurlarına ödünç veriyorum onların acılarını paylaşmak üzere. Bütün bunların sonunda da, toprağa döşenmiş olan bu iğrenç mayınların temizlenmesi için derhâl Hükûmeti harekete geçmeye çağırıyorum.
Bakın, 1975 yılında, o dönemin Millet Meclisi bir karar alıyor, bir araştırma komisyonu kuruyor ve bu araştırma komisyonu diyor ki: "Bir, mayınlı sahaları temizleyeceksiniz." hükûmete yol gösteriyor. "İki, temizlediğiniz alanları topraksız köylülere vereceksiniz." diyor, İsrail'e değil. "Üç, burada devlet üretme çiftlikleri kuracaksınız." diyor. İşte, sosyal devlet anlayışı budur. Sosyal devlet anlayışıyla yola çıkarsanız o zaman bir yere varırsınız. Aksi hâlde, milletin ölümünden rant sağlamaya çalışırsanız gerçekten rezil olursunuz ve birçok insan da yaşamını kaybediyor.
Değerli arkadaşlarım, şimdi, bundan sonraki kalan zamanımda arıcılarımızın sorunlarına değinmek istiyorum ve sözlerime Einstein'ın söylediği iddia edilen ve çok yaygın bir şekilde kullanılan bir sözle başlamak istiyorum. Diyor ki Einstein: "Arılar yok olursa insan nesli tükenir." Peki, arılar yok oluyor mu? Evet, sizin sayenizde Türkiye'deki arılar da yok oluyor. Türkiye'de yaklaşık 4,5 milyon bal arısı kolonisi var. 38 bin aile arıcılıktan geçiniyor ve bu ailelerin en az 10 bini sadece arıcılıktan geçiniyor. Yani yaklaşık 40 bin kişi, sadece ve sadece arıcılıktan geçiniyor ve arıcılık sonunda elde edilen bal bir ihraç ürünüdür yani ekonomik değeri çok yüksek olan bir üründür.
Şimdi, acaba arı üreticilerimizin sorunları var mı? Var. Buraya çıkan 4'üncü milletvekiliyim ben bu konuda, 3'üncü milletvekiliyim. Her çıkan milletvekili "Arıcıların sorunları var." dedi. Üstelik AKP milletvekili de çıktı, kürsüden dedi ki: "Evet, arıcıların sorunları yok mudur? Vardır." Birazdan göreceğiz bakalım, bu arıcıların sorunlarını araştırmak üzere sayın milletvekili nasıl oy kullanacak? "Evet" mi diyecek, "Hayır" mı diyecek? "Arıcıların sorunları var ama biz bu sorunların üstünü kapatırız, hiçbir şekilde araştırmayız, çözmeyiz." mi diyecek; yoksa "Yahu, bu önemli bir sorundur, binlerce insan buradan ekmek yiyor, gelin, burayı araştıralım." mı diyecek?
Yine, aynı AKP milletvekili "Desteklenmesi gereken bir alan." dedi ve komik bir şekilde kovan başına 8 lira verdiklerini söyledi. Değerli arkadaşlar, kovan başına 8 lira olan bir destekle bu arıcıların yaşaması mümkün müdür, değil midir, bunu takdirlerinize sunuyorum. Bunun, en azından 15 lira, 20 lira civarında bir destekle desteklenmesi durumunda arıcılarımız birazcık rahat nefes alabilir ve yaşamlarını sürdürebilirler.
Şimdi, arıcıların en önemli sorunlarından birisini yine sayın milletvekili -belli ki konuya hâkim- bahsetti. Ben de arıcılık üretim birliklerini aradım, onların son dönemlerdeki yeni sorunlarını öğrendim. Zaten sık sık görüşüyoruz, aynı sorunları onlar da söylüyorlar. Anlaşılıyor ki Hükûmet bu sorunlara vakıf. Peki, niye çözmüyorsunuz kardeşim? Dedi ki: "Arıcıların en önemli sorunu arı nakilleridir, göçer arılar?" Evet, Mersin'de arıcılık yapan insanlar her yıl tam, en az, 2 bin kilometre yol yapıyorlar. Kovanları alıyorlar, bir yerden bir yere ekmek parası peşinde koşmak için. Peki, 2 bin kilometreyi neyle yapıyorlar, ne kullanıyorlar? Benzin ve mazot kullanıyorlar. Dünyanın en pahalı benzinini kullanarak, dünyanın en pahalı mazotunu kullanarak arılarını bir yerden bir yere nakletmeye çalışıyorlar ve sonuçta ellerine hiçbir şey geçmiyor, boğaz tokluğuna çalışmaya devam ediyorlar.
Yine, arıların hastalıklarından bahsetti Sayın Milletvekili. Evet, var hastalıkları, gelin araştıralım; "Hayır, araştırmayalım." Peki, dedi ki: "Birçok yönetmelik çıkardık." E, Allah aşkına, bunun bir kanunu yok mu? Bu kadar önemli bir konu bir kanunu hak etmiyor mu? Birçok konuda kanun çıkarıyorsunuz, niye bu konuda kanun çıkarmıyorsunuz? Yıllardır bekleyen bir sorun. Osmanlıda bile arıcılıkla ilgili kanun vardı. Hani Osmanlıya özenen bakanlarınız var ya, Osmanlıcılığa; söyleyin ona, o dönemde arıcılıkla ilgili bir kanun varmış. Çok özeniyorsa önce getirsin, arıcılıkla ilgili kanunu burada hep beraber çıkaralım.
Değerli arkadaşlar, arıcılar desteklenmediği sürece ölmeye mahkûmlar, tıpkı arılar gibi. Siz bir yandan Mersin'in bağrına nükleer santrali, Mersin'in bağrına onlarca termik santrali koyarak arıların bal topladığı çam ormanlarını yok ediyorsunuz, bir yandan meyve üreticilerini, şeftali üreticilerini, narenciye üreticilerini mahvederek onların artık ağaçlarını sökmelerine neden oluyorsunuz; ondan sonra, çıkmışsınız diyorsunuz ki: Vay efendim, arıcılık nasıl gelişecek? Gelişmez kardeşim, arıcılık marıcılık gelişmez. Önce çevreyi düzelteceksiniz, önce çevreye zarar vermeyeceksiniz, sonra narenciyecileri destekleyeceksiniz, meyve üreticilerini destekleyeceksiniz, ondan sonra arıcılar, arılar rahat nefes alacak ve arıcıları destekleyeceksiniz. Onun dışında yapacağınız her şey nafiledir.
Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Atıcı.