GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:88
Tarih:04.04.2013

CHP GRUBU ADINA ALİ SERİNDAĞ (Gaziantep) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüştüğümüz tasarı üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, sürekli dile getirdiğimiz bir konu var, bu temel kanun meselesi. Şimdi görüştüğümüz tasarı, temel kanun olarak görüşülebilir. Niye? Belli bir alanı sistematik olarak düzenliyor. Biz buna itiraz etmiyoruz, ama siz, torba kanunları bile, efendim hiç birbiriyle ilgisi olmayan maddeleri içeren metinleri bile temel kanun olarak buraya getiriyorsunuz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine ipotek koyuyorsunuz. Biz iyiye iyi, kötüye kötü diyoruz. Bu tasarı iyi hazırlanmıştır, iyi dizayn edilmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine hazır ve hazırlanmış olarak gelmiştir. Ben bu konuda emeği geçen arkadaşlarımı kutluyorum.

Değerli arkadaşlarım, göç, önemli bir mesele. Göç nedir? Göç, kalıcı bir değişimdir. Göçü teşvik eden, göçü zorunlu kılan bazı nedenler var. Bazı faktörler göçe sebep olur, bazı faktörler göçün alınmasına sebep olur. Gerçi biz dış göçü görüşüyoruz ama hem iç göç hem dış göç belli bazı faktörlerin etkisinde. Ne yapmak lazım? O faktörleri azaltmak lazım. O zaman, ülkeler arasındaki dengesizliğin giderilmesi lazım. Ülkeler arasında böyle gelişmişlik farkı var oldukça siz dış göçü önleyemezsiniz.

Bakın, Birleşmiş Milletler verilerine göre, 2012 yılında, 230 milyon insan doğduğu yerin dışında bir yerde yaşıyor. Yani 230 milyon insan göçmen. Biz, bu insanların nasıl yaşadığını az çok tahmin ediyoruz. Niye? Bizim ülkemiz hem göç alan bir ülke, zaman zaman da göç veren bir ülke. Bizim yurt dışında 5 milyonu aşkın vatandaşımız var. Onlar da bulundukları yerde göçmen olarak yaşıyorlar. Biz, Türkiye olarak, göçmen sorunlarına o nedenle ilgi duymak zorundayız ve bu alanda da uluslararası çalışmalara önderlik yapmak zorundayız değerli arkadaşlarım. Ve son yılda da 72 milyon insan evini terk etmiş dünyada. 72 milyon insan göç etmek zorunda kalmış. Hiç kimse ama hiç kimse zorunlu bir neden olmadıkça doğduğu toprakları terk etmek istemez, kim olursa olsun. O zaman, nedir? Bu nedenleri ortadan kaldırmamız lazım.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz, Suriye'den, oldukça fazla miktarda, biz, sığınmacı alıyoruz. Şu anda, Suriye'den Türkiye'ye gelen 285.984 kişi ve bunların 93 bini geri dönmüş değerli arkadaşlarım. Yani, 93 bin insan gelmiş ve tekrar geri dönüyorsa, o zaman, bu gelen insanların tümü oradaki şiddet ortamından, savaş ortamından kaçan insanlar değil. Bunu bizim düşünmemiz lazım. O zaman, bunlar niye geldi? Bunun üzerinde durmamız lazım. Yani, tekrar ediyorum, 100 bine yakın insan, savaş ortamından kaçtığını iddia ederek buraya geliyor, oradaki ortam daha stabil bir hâle gelmeden, tam tersine oradaki şiddet ortamı gittikçe daha da şiddetlenirken insanlar geri dönüyor. Niye? Demek ki gelenler, sadece şiddet ortamından kaçarak gelmediler. Nereden geldiklerini de bilmiyoruz. Diyorlar ki: "Biz Suriye'den geldik." Ne bilelim Suriye'den geldiklerini. Bilmiyoruz çünkü beyana göre karar veriyoruz. Ve şu anda, Gaziantep'te kamplarda 30.649 sığınmacı var. Dikkatinizi çekiyorum, Şanlıurfa'da ne kadar var biliyor musunuz? 90.532. İki kamp var; Viranşehir'de ve Ceylânpınar'da, iki kampta toplam 90 bin. Değerli arkadaşlarım, bunlar kayıt altına alınanlar. Bir de kayıt dışı olanlar var, kaydı kuydu olmayanlar var, kim oldukları bilinmeyenler var, ne yaptıkları bilinmeyenler var, kiminle irtibatlı oldukları bilinmeyenler var. Biz, bunlarla ilgili herhangi bir bilgiye sahip değiliz.

Geçenlerde de ifade ettim: Kilis'te şu anda Kilisli nüfusundan daha fazla Suriyeli var. Tüm tabelalar Arapça. Gaziantep'te şu anda 40-50 bin Suriyelinin bu kampların dışında yaşadığı ifade ediliyor. Ne yapmış Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı? Efendim "Altı aydan fazla ikamet izni olanlar işveren istediği takdirde bazı kayıtlamalardan ari olarak çalıştırılabilirler." diye talimat göndermiş. Şimdi, zaten bu iş yerlerinde çalışanların büyük çoğunluğu pasaportla girmiş değil. Pasaportla girmemişse zaten ikamet izni alamaz, ikamet izni yoksa çalışamaz. Demek ki nedir bu? Bu çalıştırılanlar pasaportla girenlerin dışında çalışanlardır. Bu, ne yapıyor? Haksız rekabet yaratıyor. Gaziantep'te işsizlik oranı TÜİK'in rakamlarına göre yüzde 16,8. Biz onlara istihdam imkânı sağlamamışken, onları istihdam edemiyorken, onlara iş veremiyorken bir de Suriyeliler çıktı başımıza.

Şunu ifade edelim: Ülkemize sığınan insanlar varsa, ülkemize gelen insanlar varsa elbette onlara insanlık elimizi uzatacağız, onda hiç şüphe yok ama biz onları davet etmeyeceğiz. Türkiye, maalesef, izlediği yanlış politika sonucu, oradaki insanları buraya davet etti. Olaylar çıkmadan evvel Kilis'te konteyner kent inşa edildi. "Gelin." dedi, "Ne kadar çok gelirse gelsinler." dedi. Niye? "Efendim, mülteci sayısı veya sığınmacı sayısı 100 bini aşarsa yeni bir konsept geliştirilebilir."

Değerli arkadaşlarım, öyle değil. Uluslararası ilişkiler böyle basit mukayeselerle olmaz. O zaman, değerli arkadaşlarım "Gelsin." demek çare değildir, davet etmek çare değildir. Çare nedir? İnsanları bulunduğu yerde mutlu kılmaktır. İnsanları bulunduğu yerde biz mutlu edebiliyorsak, onların mutluluğuna katkı yapabiliyorsak bizim en büyük faydamız onlara olmuş olur. Ama insanları bulunduğu yerden başka yere davet etmek, bunun üzerinden başka politikalar geliştirmek onlara iyilik değildir, onlara kötülüktür değerli arkadaşlarım.

Şimdi, Gaziantep, tabii, bundan çok zarar görüyor. Demin Sayın Bakana -Sayın Bakan da buradayken- söyledim: İslâhiye'de ve Nizip'te, diğer ilçelerde de sulu tarım yapılmıyor, enerji fiyatları yüksek. Demin, Nizip'ten bir vatandaşımız aradı, diyor ki: "Bize zeytin için teşvik primi verdiler, biz zeytin ağacı diktik ama şimdi zeytinyağını satamıyoruz, 5,5 liraya zeytin yağını satamıyoruz. Madem biz bu zeytinyağını satamayacak idiysek e, neden bizi teşvik ettiler?" Değerli arkadaşlarım, bu sorunları bir bütün olarak bizim göz önüne almamız lazım.

Kısaca, göç zor bir alandır. Kendi davetleriyle Avrupa ülkelerine giden yurttaşlarımız bile orada çok büyük zorluklarla karşılaşmaktadırlar. Orada pek çok ırkçı saldırılara maruz kalmaktadırlar bizim vatandaşlarımız. Bana göre, bize göre, sadece yurdumuza gelen, yurdumuzda kalan ve yurdumuzdan çıkış yapacak olanlarla ilgilenmemiz yetmez. Asıl bizim ilgilenmemiz gereken başka bir konu, yurt dışında bulunan göçmen vatandaşlarımızın orada mutlu olmalarını sağlayacak tedbirleri alacak şekilde o ülke hükûmetleriyle ilişkilerimizi geliştirmektir. Bizim oradaki vatandaşlarımızın entegrasyon sorunları var, başka sorunları var, yurttaşlık sorunları var, vize sorunlarımız var her şeyden evvel. Şimdi, Sayın Hükûmet çıkıyor, diyor ki: "Efendim, biz, bugün Tanzanya'yla vize muafiyet anlaşması imzaladık." yok "Kenya'yla vize muafiyet anlaşması imzaladık." Siz, Almanya'yla yapabiliyor musunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Rusya'yla da yaptık.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Almanya'yla yapabiliyor musunuz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Yapacağız, yapacağız.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - İngiltere'yle yapabiliyor musunuz? Fransa'yla yapabiliyor musunuz?

İHSAN ŞENER (Ordu) - Az kaldı.

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Onlardan haber verin. Yoksa zaten, efendim, bizim ülkemiz açısından önem arz etmeyen ve çok az uluslararası ilişkilerimizin olduğu ülkelerle vize muafiyet anlaşması önemli değildir. Önemli olan, bizim yurttaşlarımızın gittiği ülkelerde onları iyi karşılayacak, rahat bir ortamda onları misafir edecek ortamı sağlayacak tedbirleri almak için o hükûmetlere baskı yapmamız lazımdır, yoksa hamaset nutuklarıyla olmaz.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor, diyor ki: "Efendim, imparatorluk refleksiyle bu işi halledebiliriz." Başka bir meseleye geçiyorum. Nedir bu imparatorluk refleksi Allah aşkına, düşündünüz mü? Osmanlı İmparatorluğu 1699 Karlofça Antlaşması'ndan sonra gerileme devrine düştü. Tamam mı? Geriledi. 19'uncu yüzyılda Osmanlı Devleti'ni çöküntüden kurtarmak için insanlar çare aradılar. Eyalet rejimini bıraktılar, 19'uncu yüzyılın ikinci yarısında il sistemine geçtiler, 1864'te Vilayet Nizamnamesi'ni çıkardılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ SERİNDAĞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, siz geri gidiyorsunuz, ileri gitmiyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Serindağ.