| Konu: | İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 11.04.2013 |
MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Görüşülmekte olan tasarıya baktığımızda, tasarının "AİHM kararları doğrultusunda gerekenleri yapıyoruz." şeklinde gerekçelendirildiğini görüyoruz. Hâlbuki gerçek amaç ne? Terörist örgütle yapılan pazarlıklar sonucunda, eli kanlı örgütün sorunlarını çözmek, verilen tavizleri hayata geçirmektir. Al gülüm ver gülüm taviz yasalarından biridir. Zaten bunun böyle olduğu BDP'nin sayın milletvekillerinin ağızlarının kulaklarında olmasından bellidir. Sizleri kutlarım değerli AKP milletvekilleri! "Millîyiz, Müslüman'ız." diye diye milletin tertemiz oylarını aldınız, götürdünüz, PKK'nın emellerine ortak ettiniz.
Hükûmete soruyorum, herkes soruyor: Terör örgütü adına dağa çıkmış, suç işlediğini yöredeki çocukların bile bildiği, adam öldürmüş eli kanlı katillerin, güvenlik güçlerinin gözünün içine baka baka, elini kolunu sallaya sallaya yurt dışına çıkışlarına hangi hukukla müsaade edilecektir? Velev ki "Ben müsaade veriyorum." diyen Sayın Başbakan, sen kral mısın, padişah mısın? Yaptığının hukukun neresinde olduğunu millete bir izah et. Hukuk fakültesi talebelerinin bile bildiği bir şey var, temel hukuk kavramı: "Kanunsuz emir, üstün verdiği konusu suç teşkil eden hiçbir emir uygulanamaz. Yazılı emir de olsa emri uygulayan sorumluluktan kurtulamaz." Çok gördük bugüne kadar Başbakanın eşref saatine göre verdiği, sonra da inkâr ettiği sözlerini. Bu sözlere güvenerek yola çıkacak ve suça iştirak edecek yetkilileri adaletin pençesinden kim kurtaracak?
Sayın Adalet Bakanı, PKK'nın çözüm projesinde siz tarafsız değilsiniz. Kolluğun adli amiri, cumhuriyet savcılarınız. Siz savcıların ve kolluğun yanında olacaksınız. Ne çabuk unuttunuz Tunceli Ovacık'ta şehit edilen savcıyı, şehit Murat Uzun'u? PKK'lı bir kadın terörist tarafından başından vurularak şehit edilen savcıya ve ailesine ne çabuk sırtınızı döndünüz? Bu şehidin hukukunu siz savunmayacaksınız da kim savunacak? Tutturulmuş bir nakarat: "Kan akmasın, analar ağlamasın. Barışa neden karşı çıkıyorsunuz?" Önce şu PKK ağzına benzeyen ağzımızı bir düzeltelim. Barış, iki ülke arasında olur. "Asayiş" dersiniz, "huzur" dersiniz, ancak, PKK'nın jargonunu kullanamazsınız. Artık PKK ile aynı dili kullanmak dahi sizi rahatsız etmez olmuş, yazık!
Sonra, pazarlık ettiğiniz PKK'nın kanın akmasını durduracak bir taahhüdü yok ki. Bir yalancı hayalin arkasından koşan çocuklar gibi kendinizi neyle avutuyorsunuz? İmralı tutanaklarına bakın, Apo denen katil diyor mu ki PKK'yı, dünyanın en kanlı terör örgütünü lağvediyorum?" Hayır. Diyor mu, silahlı eylemlerden vazgeçiyoruz." Hayır. Aksine "Gerilla, çekildiği yerde daha da güçlü olacak." diyor. Bu kafa ile PKK sınırın öbür tarafına geçti diyelim, bölgede yeniden silahlanması çok mu zor? Yahut sınırı geçip Türkiye'de yeniden konuşlanması çok mu zor? Apo denen katil diyor mu ki PKK siyasi hedeflerinden yani millî ve üniter yapı dışında federasyon bir devlet kurma gibi heveslerimden vazgeçtim?" Hayır. E, mercimek kadar aklı olana sormazlar mı? Sayın Başbakan, o zaman bu eli kanlı teröristlerle neyin pazarlığını yapıyorsun? "İsteklerim olmazsa binlerce militanımla birlikte bu millete karşı saldırırım." tehdidinde bulunan bu bebek katiliyle neyi konuşuyorsunuz? Bunları sorduğumuzda, PKK'lılar orada dururken Türk milliyetçilerini hedef gösteriyor ve saldırıyorsunuz, savcılara talimatlar veriyorsunuz, "Çabuk dava açın." diye.
Ee, demişler: "Adamın biti kanlanınca nereden geldiğini unuturmuş." Sen değil misin "Milletime hizmet ederken beni içeri attılar." diye senelerce sızlanıp milleti istismar eden? Nereden nereye, mağdurluktan mağrurluğa! Size yakıştı Sayın Başbakan!
Kendilerini yüce dini, mübarek vatanı için vakfetmiş ülkücüler, Allah yolunda yürümeyi her türlü vaadin üzerinde görmüş Türk milliyetçileri bu kuru tehditlerden mi korkacak? Beyler, bu dava boşvermişlerin, boşluğa düşmüşlerin, neme lazımcıların inadına; Hazreti İbrahim'in putları yıkan baltası, iki cihan güneşi sevgilinin sevdası, papaya diz çöktüren Türk milletinin kavgasıdır. Türklüğü sapkınlık? İslam'ı da Anadolu'nun gönül pınarında, uçsuz bucaksız maneviyat deryasında değil de başka su birikintilerinde arayan Sayın Başbakan ve onun yol arkadaşları; işte, ayaklar altına aldığınız Türklük ve Türk milliyetçiliği budur. PKK yerine "saldırın" diye talimat verdiğiniz Milliyetçi Hareket Partisi budur. "Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben." düsturunun ifadesi de budur. Göğsünü vatana siper edenleri zindanlara, vatana kastedenleri de sokaklara gönderirken süslü nutuklar atıp eli kanlı teröristlerle pazarlık yapan Sayın Başbakan ve taifesine tüm ülkücüler olarak diyeceğimiz odur ki: Türk milliyetçileri her metrekaresinden şüheda fışkıran bu vatana sevdalıdır. Peygamberimizin övdüğü bu aziz milletin aşığıdır. Bu öyle bir sevda ki şehit Yusuf İmamoğlu'nun üç günlük aç karnıyla milletini zenginleştirme kavgası vermesi kadar karşılıksızdır ve "Türk'üm" diyemeyen sizlerin kitabında da bu aşkın tarifi yoktur, anlayamazsınız. Bizleri yüzünde hiçbir kızarma emaresi olmadan edebe davet eden, öte yandan oğullarına sıra sıra gemicikler alıp fabrikalar kuran, Karun kadar zenginleşen fânilerin edebi ve ebedi anlamalarını zaten beklemiyoruz. Oğullarını askere göndermemek için taklalar atanların, şehit evladını toprağa verdiğinde boğazı düğümlenirken "Vatan sağ olsun." diyen ananın, babanın yürek yangınını anlamalarını hele, hiç beklemiyoruz. Cüce kişilik ve zihniyetleriyle Türk milletinin evlatlarına hor bakmalarını, PKK şerefsizleri dururken Türk milliyetçilerini hedef almalarını sineye çekebiliriz çünkü biz, kişisel alacağımızı ilahi adaletin tecelli edeceği mahkemeyikübraya bırakıyoruz ancak Türk milletine hakaretin, Türk milletine ihanetin hesabı illa ki bu dünyada görülecektir. Milletin en kara, en ümitsiz günlerinde sorumluluk üstlenen bizler görevimizi biliyoruz. "Yargı ne iş yapar?" diyen Sayın Başbakan da zamanı geldiğinde, en başta yargıya hakaret olmak üzere yaptıklarının hesabını adalet önünde verirken yargının ne iş yaptığını, yargının ne işe yaradığını görecektir.
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Vay be!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, 2011 seçimlerinden önce yapılan Sayın Genel Başkanımızın konuşmasına binaen bir fezleke gönderiliyor Meclise. Ne zaman? İki yıl sonra; tam da AKP tarafından PKK projesinin Türk milletine dayatıldığı bir anda, tam da Başbakanın MİT'e Milliyetçi Hareket Partisini bitirme talimatının gazetelere yansıdığı bir anda. Niye? Niye? Bir reklam var ya "Çok oluyoruz." diye. Milliyetçi Hareket Partisi, bu yıkım projesi önünde dimdik duruyor, çok oluyor birilerine göre.
RECEP ÖZEL (Isparta) - Çok olsanız ne, az olsanız ne!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Bu fezlekeyle geri adım atacağımızı mı düşünüyorsunuz? Sayın Genel Başkanımızı ve Milliyetçi Hareket Partisini yıldırabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Bir korktuk, bir korktuk, sormayın!
RAMAZAN CAN (Kırıkkale) - Allah Allah!
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - Buradan ilan ediyoruz milyonuncu kere: İnadına vatan, inadına Türk milleti, inadına ay yıldızlı al bayrak ve inadına Türkçe diyeceğiz?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Millet "İnadına AK PARTİ." diyor.
S. NEVZAT KORKMAZ (Devamla) - ?demeye devam edeceğiz tek kişi kalana kadar ve çok olmaya devam edeceğiz. Bu vatanı sokakta bulmadık, üç buçuk PKK teröristine ve onun şakşakçılarına da bırakmayacağız.
Sözlerimi tamamlarken, Rıza Tevfik'in şu şiirini size hatırlatmak istiyorum: "Divane sen değil, meğer bizmişiz / Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz / Sade deli değil, edepsizmişiz. / Tükürdük atalar kıblegâhına." diyor.
Bu milletin mukaddesatına, atalar kıblegâhına hor bakmayın diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - İttihatçılar?
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Bunu hazmedeceksiniz, millet söyleyecek size.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - İttihatçılar? Aynı zihniyet, aynı.
S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sen ne anlarsın ittihatçıdan! Senin bilgi seviyen yetmez ona sen benimle konuşamazsın.