| Konu: | İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 11.04.2013 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Değerli arkadaşlar, uzun tutukluluk denince sular durur. Türk Ceza Kanunu temel kanun olarak 2004'te burada görüşülürken yargılamanın esası şunun üzerine oturtuldu: Hazırlık aşamasında bütün deliller toplanacak, son aşamada, son soruşturmada ise aralıksız yargılama. Oysa, tam bunun tersi oluyor. Meclisin 9 milletvekili beş yıla varan sürelerle tutukludur, üyeleri. Meclisin çıkardığı kanunla uzun yargılama sürelerinin kısaltılması esas alınmışken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve sözleşmesi çerçevesinde, duruşmalar dört ay, beş ay, altı ay taallukla yürüyor ve öyle yürüyor ki F tipi, D tipi cezaevlerinde, mahkeme Fizan'da, tutuklu da bilmem ne gerekçesiyle Hizan'da. Yani Diyarbakır Özel Yetkili Mahkemesinin tutuklusu Şakran Cezaevinde, İzmir'de. Şimdi, müsaade buyurun, dört ay, beş ay taalluk etmiş ve bu taallukta ayda bir, otuz günde bir tutukluluk incelenecek ve siz de diyorsunuz ki: "Evet, müdafi ve şüphelinin beyanı alınır." Nasıl beyanını alacaksınız Şakran'dan Diyarbakır'a, Edirne'den Silivri'ye, Kandıra'dan Silivri'ye, bana söyler misiniz? 50 avukat tutuklu. Avukat, avukat? O avukat kendi tutukluluk incelemesini Kandıra'dan hangi şekilde gidip o mahkemede savcının önünde yapacak?
Arkadaşlar, adalet hepimize lazım, savunma hepimize lazım. Kutsal olan savunma hakkını alıp çıkardığınız zaman o ülkede adalet olmaz. Barışı çıkardığınız zaman yine adalet olmaz ve "silahların eşitliği" denince, özel yetkili mahkemelerin, özel yetkili savcıların emrinde TİB, jandarma istihbaratı, emniyet istihbaratı, MİT istihbaratı, her türlü gizli dinleme, her türlü gizli delil, her türlü gizli tanık, her türlü gizli soruşturma ama savunmaya sıra geldiği zaman, Uludere dosyasında olduğu gibi, dosya tam bir buçuk yıl gizlilik kararı içinde. Bu ülkenin adaleti iktidara da lazım, muhalefete de lazım.
Arkadaşlar, silahların eşitliğini eğer sağlamak istiyorsak, Silivri'de, özel mahkemede, olağanüstü mahkemede Robocop'lar avukatların üzerine saldırtılmaz. O hâkimi, o savcıyı -Robocop'ları avukatların üzerine saldırtan hâkimi, savcıyı- HSYK almıyorsa o suçun ortağıdır; ona o emri o veriyor, onu o koruyor.
Ercan Kaner, otuz beş yıl avukatlık yapmış. Avukatların yargılandığı davada -ben oradaydım- gözlerimin önünde Robocop'lar avukatlara saldırdı. Bana Türkiye'de Robocop'ların saldırıp dövdüğü savcı gösterin, Robocop'ların dövdüğü hâkim gösterin. Sıkıyönetim hâkimlerini, DGM hâkimlerini, istiklal mahkemesi hâkimlerini, darbeci hâkimleri, darbeci savcıları gösterin, hepsi onurlu ama avukata geldiği zaman müvekkilin suçuyla eş değer tutuluyor.
Beyler, avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar, hiçbir zaman da efendileri olmadı, hiçbir zaman hiyerarşik bir yapıya tabi olmadılar ve hiçbir zaman avukatlar, kurumları barolar hiçbir vesayete boyun eğmediler. Onun için Robocop'larla da ölürler, onun için tutuklanırlar, onun için insan hakları savunucuları içeridedir, onun için savunma avukatları içeridedir. Eğer, savcıyı o yüksek makamdan indirip avukatla eşit değerde silahlara sahip kılmazsanız, bir elinde mitralyöz olan savcılar bir elinde sapan olan avukatlarla mücadeleyi sürdürürseniz oraya adalet gelmez, faşizm girer.
Benden uyarı, benden söylem. Hepimize de savunma hakkı lazımdır derim.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.