| Konu: | İNSAN HAKLARI VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAĞLAMINDA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 91 |
| Tarih: | 11.04.2013 |
EROL DORA (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekili; 445 sıra sayılı İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Bağlamında Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 19'uncu maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, tasarıyla ilgili yapılan açıklamalarda öngörülen düzenlemelerin AİHM içtihatlarına uyum kaygısıyla yapıldığı belirtildiği hâlde maddelerin düzenlenmesinde AİHM içtihatları dikkate alınmamıştır. Paket, terör örgütü üyeliği, terör örgütü propagandası yapılması, terör örgütüne ait yayınları basma gibi suçlarda değişiklik getirmiştir. Buna göre "terör örgütlerinin cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösteren veya öven ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik eden" ibareleri ilgili maddelere eklenmiştir. Hükûmet, bu şekilde, AİHM'in bu tür suçlar açısından getirdiği şiddet kriterini yasaya eklediğini iddia etmektedir. Fakat, söz konusu düzenleme AİHM'in getirdiği standartları, muğlak, genel ifadelerle aşırı şekilde genişleten tanımlardır. AİHM, açıkça şiddet eylemine başvurulmadıkça, barışçıl bir şekilde beyan edilen tüm düşünce ve ifadelerin rahatsız edici, absürt, hatta şok edici olsa dahi meşru olduğuna ilişkin sayısız karar vermiştir. Nitekim, Türkiye'yi tazminata mahkûm ettiği "Kılıç/Türkiye, Karataş/Türkiye, Gül ve diğerleri/Türkiye, Sürek ve Özdemir/Türkiye" kararlarında bu konudaki esaslar açıkça belirtilmiştir. Buna rağmen, geniş bir şiddet tanımı getirerek "övmek", "meşru göstermek" gibi ifadelerle hâkimlere verilen geniş takdir yetkisi insan hakları ihlallerini önlemeye yetmemektedir. Kaldı ki sözü edilen suçlara verilen ceza hadleri de yüksektir. Bu suçlar hem Türk Ceza Kanunu'nda hem de Terörle Mücadele Kanunu'nda düzenlenerek ceza hadleri normalden yukarıya çekilmiştir.
Değerli milletvekilleri, ayrıca şunu belirtmekte yarar var: Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi uyarınca, İnsan Hakları Komitesinin, 106'ncı Oturumunda, 2012 tarihinde, kabul ettiği Türkiye ile ilgili sonuç raporuna göre, Türkiye'nin ifade özgürlüğü bağlamında, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'ndaki terör tanımını mutlaka değiştirmesi, yargılama öncesi tutukluluğun yasal süresinin Birleşmiş Milletler Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi'nin 9'uncu maddesine uyumlu hâle getirilmesi ve tutuklamanın istisnai bir tedbir olarak kullanılmasını sağlaması, TCK'daki ve TMK'daki yasa dışı örgüt tanımının muğlaklıktan ve açık olmayan anlamından kurtarılması ve net bir tanımlamaya kavuşturulması, vicdani ret hakkının mutlaka tanınması ve vicdani retçilere ceza verilmesinden vazgeçilmesi, TCK'nın ifade özgürlüğünü kısıtlayan maddelerinin mutlaka değiştirilmesini tavsiye etmiştir.
Tüm bunların yanı sıra, siyasi tutsakların cezaevlerindeki durumu ve yaşanan hak ihlalleri, yargı paketlerinin bu hâliyle demokratikleşmeye bir katkısının olmayacağını göstermektedir. Türkiye'nin hemen her cezaevinden, hâlâ, işkence, yayınlara erişememe, çıplak arama, Kürtçe yasağı, açık görüş yasağı, haksız yere disiplin cezası gibi insan hakları ihlallerine ilişkin şikâyetler gelmektedir. Yaklaşık üç yıldır yapılan tüm şikâyetlere rağmen Tekirdağ Cezaevinde yaşanan ihlallerin ardı arkası kesilmemektedir. Daha bir yıl önce açılan ve çıplak arama, zorla çalıştırma, darp vakalarının yaşandığı Şakran kampüsündeki Cezaevi siyasi tutsaklar daha düne kadar yaklaşık üç haftadır açlık grevindeydiler. Ancak, ne yazık ki Türkiye'nin cezaevleri sorunu konusunda İşkenceyi Önleme Örgütü de sessiz kalmayı tercih etmektedir.
Değerli milletvekilleri, görüldüğü üzere, içeriğinin tamamen iktidar tarafından belirlendiği ve yapım süreçlerinin hiçbir aşamasında muhalefetin ve farklı görüşlerin dikkate alınmadığı yargı paketleri, sorunu çok kısa süreliğine ötelemekten başka bir amaca hizmet etmemektedir. İfade, düşünce, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün kullanılması önündeki ilgili tüm yasalardaki tüm engelleri kaldıracak bir yasal düzenlemenin zamanı geldi de geçiyor. Türkiye'de yaşayan tüm vatandaşlarımızın gerçek bir siyasi özne olabilmelerinin yolu kendilerini özgürce ifade edebilmekten geçmektedir. İçinde bulunduğumuz çözüm ve barış sürecinin ruhuna uygun yasalar ivedilikle çıkarılmalıdır. Özgür, demokratik ve barışçıl bir Türkiye'ye hepimizin ihtiyacı var.
Bu duygularla Genel Kurulu tekrar saygıyla selamlıyorum. (BDP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.