| Konu: | YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 113 |
| Tarih: | 30.05.2013 |
CUMHURİYET HALK PARTİSİ GRUBU ADINA AYTUĞ ATICI (Mersin) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, 453 sıra sayılı bazı vakıf üniversitelerinin kurulmasına ve bir üniversitenin adının değiştirilmesine olanak tanıyan Kanun Tasarısı'nın 1'inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Üniversitelerin özerkliğini savunan ve üniversiteleri ticarethane olarak görmeyen herkesi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, 1'inci madde ne diyor? Diyor ki: Altın Koza Üniversitesinin adı İpek Üniversitesi olsun. Olabilir, yani bir isim değişikliğine gidilebilir ama nedenini merak ediyorum. Yani, bir üniversite adı değiştiriliyor, bu bir bakkal dükkanı değil. Merak ediyorum, bize gönderilen sıra sayısına bakıyorum, acaba neden böyle bir isim değişikliğine gerek duyuluyor? Gerekçeye bakıyorum, gerekçede tek kelime açıklama yok yani AKP Hükûmeti bir üniversitenin adını değiştiriyor ama gerekçesinde bir kelime yok değerli arkadaşlar, bir kelime. İşte, tam da sorun burada yani AKP'nin hem ülke yönetimine hem üniversitelere verdiği değer işte bu kadar. Bakıyorum Altın Koza Üniversitesine, Altın Koza Üniversitesi 17 Şubat 2011 tarihinde kuruluyor ve ülkemizin ilk güzel sanatlar ve sosyal bilimler üniversitesi olma özelliği de taşıyor, güzel ama kuruluşunun üzerinden ancak iki yıl geçiyor, bir de bakıyoruz adı değişmiş. Dedim, gerekçede yok, acaba üniversitenin ağ sayfasında herhangi bir şey bulabilir miyim? Bir de web sitesine, ağ sayfasına gireyim belki bir gerekçe vardır diye düşündüm. Girdim, baktım, ağ sayfasında kocaman yanıp sönen bir logo: "Altın Koza Üniversitesi ismini İpek Üniversitesi olarak değiştiriyor." Bunu gördüm. Bir de baktım, hatta ve de hatta ağ sayfasının adını da "www.ipek.edu.tr" olarak değiştirmişler. Hepinizin elinde son model cep telefonları var, girin, bakın, hem "altınkoza.edu.tr" var hem de "ipek.edu.tr" diye değiştirmiş.
Yani, siz, değerli milletvekilleri, burada boşuna oturuyorsunuz, siz de ben de burada boşuna konuşuyoruz yani üniversite bu işi yukarıdan bağlamış ve ilan etmiş. Üniversiteler, işte acı tarafı da budur, sistem kurmak, ülkeye yön vermek yerine, sisteme boyun eğmiş, hatta ve de hatta sistemi nasıl kullanacağını, Başbakana nasıl ulaşıp da bu işi halledeceğini öğrenmiş. Yani, üniversite, buradaki yüce Meclisin hiçbir önemi olmadığını, hiçbir işlevi olmadığını anlamış, gitmiş Başbakanla konuşmuş ve kendi web sitesinde ilan etmiş ve ağ sayfası adresini de değiştirmiş. İşte sonun başlangıcı burasıdır, özgürlüğün ve yaratıcılığın bittiği nokta burasıdır.
Şimdi, üniversitelerin yığınla sorunu varken bu sorunu çözmek yerine ne yapıyor AKP Hükûmeti? Üniversitelerin adını değiştirmekle meşgul. Keşke üniversitelerin adını değiştirmekle üniversitelerin sorunu çözülse. Hepsinin adını değiştirelim; Orta Doğu Teknik Üniversitesinde öğrenciler artık dövülmeyecek, gaz yemeyecekler ise adını değiştirelim ODTÜ'nün "ampul üniversitesi" yapalım, her şey düzelsin. Dicle Üniversitesinde artık öğrenciler tutuklanmayacaksa değiştirelim Dicle Üniversitesinin adını, "ak üniversite" yapalım, her şey yoluna girsin; yeter ki bu çocuklar tutuklanmasın.
Bakın, üniversitenin sorunlarını size burada getirdiğim iki örnekle açıklayacağım. Şu elimde gördüğünüz gaz bombası kapsülleri değerli arkadaşlar. 2 tane gaz bombası kapsülü. Bakın, birisi patlamış, birisi henüz patlamamış. Bu 2 tane gaz bombası kapsüllerini ben ODTÜ'de kendi ellerimle topladım. Şu gördüğünüz patlamış olan Barış Barışık isimli Mersinli bir öğrencinin kafasına isabet ediyor ve beyin kanaması geçiren çocuk sakat kalıyor. Bizzat gittim, ziyaret ettim. Barış Barışık'ı sakat eden AKP'nin gaz bombası. Şu da Allah'tan patlamamış, bir şekilde polisin şeyinden düşmüş demek ki.
Ben bunu buraya bırakıyorum Sayın Bakanım, envantere girsin, lazım olur, ülkenin parası boşa gitmesin, bir başka Barış Barışık'ı da bununla halledebilirsiniz. Ellerinize sağlık. (CHP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, üniversitelerin hâli bu.
Efendim? Siz mi istediniz? İsteyen alabilir, yani ben buraya bırakıyorum.
BAŞKAN - Patlamaz, değil mi?
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Efendim, vallahi, patlayabilir Sayın Başkanım, bilmiyorum, yani patlarsa da bunun sorumlusu yine AKP.
İDRİS BALUKEN (Bingöl) - Bunu Sayın Bakanlar iyi bilirler; Onu AK PARTİ'lilere sorun, iyi bilirler;
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Şimdi, üniversitelerin sorunları isim değiştirmekle bitmiyor arkadaşlar. Üniversiteler konuşabiliyor mu? Hayır. Üniversiteleri susturdunuz, üniversiteler o kadar sustu ki, o kadar susmaya alıştı ki sizin lehinize bile konuşamaz hâle geldiler. Bakın, çok tehlikeli bir noktaya getirdiniz, o kadar korkuttunuz ki sizin lehinize bile konuşamıyorlar. Nereden biliyorum, biliyor musunuz: YÖK Başkanı rektörleri topladı bir toplantıda, onlara diyor ki: "Sayın Hocalarım, konuşun, lütfen konuşun, çözüm sürecini anlatın bütün üniversitedeki çocuklara." Bakın, yani YÖK Başkanı da üniversitelerin hocalarının konuşmadığını biliyor ve onları bir şekilde konuşmaya zorluyor ama "Çözüm sürecini konuşun." diyor. Utanç verici değil mi? Yani, YÖK Başkanı rektörlere "Konuşun, korkmayın, biz arkanızdayız." diyor. Hani, YÖK'ü kaldırıyordunuz? Nerede? Hani, laf ağızdan çıkardı? Demin buraya gelen insanlar konuştular, hani onurlu insanlar verdiği sözü tutardı? Başbakan "YÖK'ü kaldıracağız." dedi mi, demedi mi? Dedi. Ne yaptı kaldırmak yerine? Kendisine benzetti. Hayırlı uğurlu olsun.
Türkiye'nin en saygın üniversitelerinden birisi ODTÜ'den sonra ya da ODTÜ'yle yarışan, İstanbul Teknik Üniversitesi. Bakın, ne hâle getirdiniz koskoca üniversiteyi? Mersin'de bir GDO olayı yaşandı, genetiği değiştirilmiş organizmalı pirinç oldu, hatırlarsanız. O pirincin taşını da ayıklayamadınız ama İTÜ'lü, İstanbul Teknik Üniversitesinden bir hocayı bilirkişi olarak tayin ettiler ve bilirkişi raporunu gönderdi, dedi ki: "Bu pirinçler GDO'ludur." Siz ne yaptınız? "Bir dakika, Sayın Hoca, sen bizden izin almadan konuştun." dediniz, derhâl Rektör devreye girdi ve geri adım attı. Dedi ki Rektör: "Efendim, biz bunda GDO olduğunu düşünmüyoruz." Be kardeşim, rektör kim? İdareci. İdareci bir adam bilimsel bir konuda yorum yapar mı? AKP döneminde yapar. Rektörü kim göreve getirdi çünkü, AKP getirdi. Bilimsel raporu siz bu dönemde bir idareciye çektirdiniz. Bunun utancını da ömür boyu yaşayacaksınız. İçinizde üniversite mezunu birçok insan var, üniversitenin ne duruma geldiğini sizler buyurun görün. Ama AKP'nin baskısı o kadar güçlüydü ki bir yanda kamuoyu baskısı vardı, bir yanda AKP baskısı vardı; en son, üniversite iki satırlık bir yazı gönderdi, dedi ki: "Kamuoyunda daha fazla yıpratılmaması amacıyla analiz görevinden üniversite olarak affımızı talep ediyoruz." Size yakışan budur. İstanbul Teknik Üniversitesini nasıl rezil bir duruma getirdiniz Türkiye'yi nasıl rezil duruma getirdiğiniz gibi. İşte, üniversitelerde yaptığınız tahribat da budur.
Kendi emirlerini uygulayamayan ve AKP borazanlığı yapmayan herkesi içeri atmaya başladınız. İçerideki hocaları, içerideki öğrencileri gördükçe inanın yüreğim sızlıyor, içim sızlıyor. Gerçek anlamda, üniversiteler siyasete yön verirler. Üniversite rektörlerinin, üniversite öğretim üyelerinin "Sürülürüm.", "Atılırım." korkusu olmadan çalışmaya devam etmeleri gerekir. Öğretim üyeleri sizin yüzünüzden derslere bile girmek istemiyorlar. Niye biliyor musunuz? Çünkü artık ne heyecanları kaldı ne de aşkları kaldı. Çünkü derslere çok girerlerse, öğrencilere çok zaman ayırırlarsa performans alamıyorlar tıp fakültelerinde.
SALİH KOCA (Eskişehir) - Onlar eskide kaldı, eskide. Sen bugüne gel.
AYTUĞ ATICI (Devamla) - Öyle bir performans belası getirdiniz ki öğretim üyeleri derslere bile girmek istemiyorlar. Tıp fakültesi olmayan yerlerde ise derse girmekten başka bir şey yapamıyorlar çünkü açlar, aç. İkinci öğretimde daha çok derse girip fazla para kazanıyorlar, tıp fakültelerinde ise daha çok performans yapmak için, diş hekimliği fakültelerinde daha çok performans yapmak için bu insanlar maalesef sizin cenderenize girip can çekişiyorlar.
Değerli arkadaşlarım, son olarak da, Mersin Milletvekilinin burada yaptığı talihsiz konuşmayla konuşmamı noktalamak istiyorum. Nebi Hocam burada mı bilmiyorum ama yakışmadı. Bu konuşma, evet, yani, bu konuda bilgisi olmayan bir insan tarafından yapılsaydı olurdu ama Nebi Hocam, yakışmadı. Buraya gelip 1936'daki bir konuyu, bir yazarın söylemlerini söylediniz, gerçekten yakışmadı diyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)