GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, İZMİR MİLLETVEKİLİ ALAATTİN YÜKSEL VE 21 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN SİGORTA ACENTELERİNİN VE SİGORTALILARIN SORUNLARININ ARAŞTIRILMASI VE ÇÖZÜM YOLLARININ BULUNMASI AMACIYLA 5/6/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 5 HAZİRAN 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:116
Tarih:05.06.2013

ALAATTİN YÜKSEL (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sigorta acentelerinin ve sigortalıların sorunlarının araştırılması ve çözüm yollarının bulunması amacıyla verdiğimiz araştırma önergesi üzerine görüşlerimi ifade etmek için söz almış bulunuyorum. Tümünüzü saygıyla selamlıyorum.

Sigortacılık alanında faaliyet gösteren tüm çalışanların Sigortacılık Haftası'nı kutluyorum; ayrıca, tüm İslam âleminin Miraç Kandili'ni de kutluyorum.

Bu arada, bu akşam Miraç Kandili nedeniyle Gezi Parkı direnişçilerine kandil simidi götürecek olmalarından dolayı yemek bloglarını da içtenlikle kutluyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 17 bin sigorta acentesi faaliyet göstermektedir. Sigorta sektöründe toplam sermayenin yüzde 66,14'ü, sigorta priminin yüzde 53,25'i yabancılara aittir. Sigorta acentelerinin bugünlerde çok önemli sorunları var. Sigorta acentelerinin komisyonları özellikle trafik sigortası gibi zorunlu sigortalarda neredeyse sıfıra kadar düşürülmektedir. Bu arada, zorunlu sigortalarda prim artış oranları da yüzde 300-500'ü bulmaktadır.

Diğer taraftan, bankalar, hemen her işi yapan bankalar, altın satmaya kadar işi vardıran bankalar özellikle sigortacılık alanında ciddi haksız rekabet yaratmaktadırlar. Geçen ay, bankaların haksız yere halktan aldıkları -hesap işletim ücreti, kredi kartı komisyonu gibi isimler altında 36 kalem- ücretlerin bankaların asıl faaliyet gelirleri olan faiz gelirlerinin dışında çok daha önemli hizmet geliri bu alandan yarattıklarını söylemiştik. Bu oranın yüzde 68,7 olduğunu -hizmet gelirlerinin, faiz dışındaki gelirlerinin- eğer nakdî ve gayrinakdî kredilerden alınan komisyon ve sigortayı da içine koyacak olursak yüzde 88,5 gibi bir orana ulaştığını söylemiştik.

Değerli arkadaşlar, sigorta acentelerinin çok önemli sorunları var ama Türkiye'nin çok daha önemli sorunları var. Sigorta acenteleri bu ülkenin en aydınlık, en bilinçli kesimi. Dört yıl önce İzmir Ticaret Odasında bir araştırma yapılmıştı. O araştırmada birçok soru vardı ama sorulardan bir tanesi de "Hükûmetin uygulamalarından memnun musunuz, Hükûmeti destekliyor musunuz, onaylıyor musunuz?" gibi bir soruydu. Yüzde 90'ı, tam tersine, çok ağır eleştirilerle yanıtlamışlardı bu soruyu. O nedenle beni hoş göreceklerini umuyorum ve daha sonra tekrar sorunlarını yine Meclis gündemine getirmek üzere kendilerinden özür dileyerek gündeme ilişkin açıklamalarda bulunmak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün aynı zamanda büyük Türk Şairi Nazım Hikmet'in, dünyada insana ait her türlü duyguyu en iyi ifade eden Şairimiz Nâzım Hikmet'in 50'nci ölüm yıl dönümü. Nazım Hikmet'in o ünlü şiiri Türkiye ve dünyadaki bu eylemdeki direnişçilerin hepsinin ağzında, hepsi onu mırıldanıyorlar: "Yaşamak, bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine." (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 27 Mayısta, İstanbul'da Gezi Parkı'nda, Gezi Parkı'nın yerine AVM yapılması kararına direnmek üzere 50 kadar insan, çok iyi eğitimli, çok iyi yetişmiş, mesleklerinde çok başarılı insan Gezi Parkı'nda, oraya bir alışveriş merkezi yapılmasını engellemek için direnişe geçmişlerdi ama çok büyük bir şiddetle karşılaştılar, orantısız güç kullanıldı kendilerine. Onların bu orantısız güce karşı yapacak şeyleri yoktu, orantısız zekâlarını kullandılar ve sosyal medya üzerinden bütün Türkiye'yi örgütlediler ve bu hareketten, Gezi Parkı direnişinden bütün dünyayı saran bir hareket doğdu. Adana'dan Ankara'ya, İstanbul'dan İzmir'e, Diyarbakır'dan Urfa'ya Türkiye'nin her yerini sardı, New York'tan Viyana'ya kadar ulaşan bir hareket başladı.

Değerli arkadaşlar, İzmir'de de cumartesi günü, ilk gün, bu eyleme destek vermek üzere yapılan eylemde yüz binlerce insanla Gündoğdu ve Cumhuriyet Meydanı'nda hep birlikte bu eyleme destek vermeye katıldık. Tek polis yoktu ve tek olay da olmadı. Tıpkı Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında olduğu gibi, kutlatmadığınız 19 Mayıs Bayramı kutlamalarında olduğu gibi yüz binlerce insan tek olay bile yaratmamışlardı. Ama değerli arkadaşlar, İzmir'de cumartesi günü akşam, gece bazı gruplar eylemlere devam ettiler.

ALİ AŞLIK (İzmir) - Şiddeti yapanlar?

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Şiddeti onaylamıyoruz, şiddeti hiçbir şekilde onaylamıyoruz.

İSMAİL TAMER (Kayseri) - Kınayın o zaman.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Siyasi parti binalarının yakılmasını da daha önce ilçe başkanını arayarak kınadık. Şiddetin hiçbir türlüsünü onaylamıyoruz. Ama bunu bahane ederek orada çocukların üzerine elinde sopalıları salamazsınız tamam mı? Salamazsınız.

Dün burada İçişleri Bakanına sorduk, çevik timin arkasında, elinde sopalı? Şu resmi gördünüz mü? Şu resimlere bir bakın. Bugün İnternet'te vardı, her yerde var. "Elinde odunla, çivili sopalarla çevik kuvvetin arkasında dolaşan insanlar kimdir?" diye burada sorduk. Ben bunu Emniyet Müdürüne de sordum İzmir'de, onların polis olamayacağını, önce halk olduğunu söyledi. "Ne demek istiyorsunuz, nasıl halk olur, böyle bir halk mı olur? Halk nasıl bu işe karışır?" dediğimde, sonra geri vitese takıp "Polis olabilir?" Polis olduğunu da sonunda kabul etti, dün de açıkladı. Bizim uyarımız üzerine "Onları geri çekiyorum." dedi ama bunlar gece yarısı sokak aralarında çocukları avladılar, kafalarını gözünü yardılar, apartmanları bastılar.

Değerli arkadaşlar, bunu söyleyenler orada, İzmir'de oturan iş adamı arkadaşlarımız, gece yukarıdan izlediklerinde Murat 124 arabayla geldiklerini, eski püskü servis otobüsleriyle o alana geldiklerini, Alsancak'ın arka sokaklarında oradan geçen aileleri bile sorguya çekip nereden geldiklerini sorup, nereye gittiklerini sorup, normal aileleri kovaladıklarını söylediler.

Buradan ben bir kez daha uyarıyorum İçişleri Bakanını, derhâl Emniyet Müdürünü görevden almalıdır. Bu, bizzat Emniyet Müdürünün bilgisi dâhilinde gerçekleşmiştir. Bugün Emniyet Müdürü bunların polis olduğunu açıklıyor, Sayın Vali de "Eli sopalı polis mi olur?" diye kendisine soruyor. O nedenle derhâl görevden alınmalıdır.

AYDIN ŞENGÜL (İzmir) - İlçe binalarını kim yaktı?

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Sen orada sus, sen orada sus. Olayları teşvik etme, teşvik etme. İzmir Milletvekilisin, sen İzmirlinin hakkını koru.

Bakın arkadaşlar, dün akşam burada akil adamlarınız "Aman yumuşatalım olayı." diye geldiler bizimle ilişki kurmaya çalıştılar.  Dün akşam yine, İzmir'de bir başka hadise, 38?

AYDIN ŞENGÜL (İzmir) - Senin?

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) -  Senin akil adamların.

Sen, Genel Başkanımıza "Kuru odun!" diyen terbiyesizsin, senin konuşmaya hiç hakkın yok, hiç hakkın yok.

Burada konuşuyorum? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Sayın Başkan, temiz bir dil kullanmaya davet eder misiniz? Sayın Başkan?

AYDIN ŞENGÜL (İzmir) -  Doğru konuş, doğru konuş!

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Terbiyesizsin, evet!

AYDIN ŞENGÜL (İzmir) -   Sensin terbiyesiz!

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Genel Başkanımıza "Kuru odun!" diye daha iki gün önce Danışma Meclisinde konuştun. Oradan laf atma.

AHMET AYDIN (Adıyaman) -  Sayın Başkan, temiz bir dil kullanmaya davet eder misiniz?

AYDIN ŞENGÜL (İzmir) -  Kimin terbiyesiz olduğu belli.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) -  Bakın, dün akşam? Dün akşam?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Ya, sen, Genel Başkanın orada? Sen kendi işine bak!

BAŞKAN -  Karşılıklı konuşmayınız lütfen, karşılıklı konuşmayınız.  

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Laf atana lafla cevap veririm, cevap veririm.

Dün akşam 38 evi bastı polis İzmir'de. Niye bastılar  biliyor musunuz? Niye bastılar? Twitter kullananları, Facebook kullananları sözde halkı galeyana getirme suçuyla?

RECEP ÖZEL (Isparta) - Senin gibi tahrikçi olanlar?

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Bakın, önce sulh ceza mahkemesi reddetti, sonra asliye ceza mahkemesinden karar aldılar.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Siz böyle konuşun?

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Bakın, burada, bu suçlamada, savcının suçlamasında okuduğunuz zaman ayrımcılık yapan, bölücülük yapan, aynen Başbakanı tarif ediyor. Aslında gidip Başbakanı yargılamaları gerekiyor. Twitter hesabı bile olmayan, Facebook hesabı bile olmayan çocukları evlerinden gece yarısı aldılar. Şu anda 38 evden 29 tutuklu var gözaltında ve attıkları Tweet'ler burada arkadaşlar: "Saat 19.00'da Gündoğdu'da buluşalım." diyorlar, arkadaşlarının yaralandığını haber veriyorlar. Hiçbir şekilde hiçbir kışkırtma yok. Kışkırtma varsa, tahrik varsa bizzat Başbakandadır.

RECEP ÖZEL (Isparta) - Yargı kararını verecek.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Dün Bülent Arınç özür diledi ama o arada bir şey daha söyledi: "Twitter'ı, istersek İnternet'i kapatabiliriz." diye. Borsanın yüzde 80'i yabancılarda, sigortanın yüzde 66'sı, bankaların? Gıda sektöründen sanayiye, her şeyde? İnternet'i? Bir iş adamı arkadaşımız aradı, hayretle şoka girdiğini, "Bunu nasıl bir Başbakan Vekili söyler?" diye?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - "?Yapsın da görelim." diye, "Yapsın da görelim." Türkiye batar arkadaşlar, farkında değilsiniz. Hâlâ aynı ısrarı?

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

ALAATTİN YÜKSEL (Devamla) - Ve Başbakanı bu hâle getiren sizsiniz, siz, siz. Sizin? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)