GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: TAPU KANUNU VE KADASTRO KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARI VE TEKLİFİ
Yasama Yılı:2
Birleşim:102
Tarih:03.05.2012

MHP GRUBU ADINA YUSUF HALAÇOĞLU (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz karşılıklılık prensibinden bahsetmek isterim. Şimdi, bir Vakıflar Yasası çıkardınız. Vakıflar Yasası'nda karşılıklılık prensibini yine gözetmemiştiniz ama Batı Trakya'daki Türk vakıflarının Yunanlılar tarafından "askerî arazi" adı altında gasbedildiğini hepiniz biliyorsunuz ama buna karşılık siz, Türkiye'de 1923 Lozan Anlaşması'na rağmen, İstanbul'daki Rumlara vakıflarını iade ettiniz. Dolayısıyla, karşılıklılık prensibinin önemini buradan sizlere hatırlatmak isterim.

HASAN HÜSEYİN TÜRKOĞLU (Osmaniye) - Sayın Başkanım, çok uğultu var.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel Kurulda uğultu var lütfen?

Buyurun Sayın Halaçoğlu.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Aynı şey Kıbrıs için geçerli. Kıbrıs vakıflarını düşünün. Karşılıklılık prensibi eğer burada da çalışmış olsaydı bugün Rumların, Güney Rum Kesimi'nin faydalandığı suların Abdullah Paşa Vakfına ait olduğunu görürdünüz ve bununla ilgili gerekli işlemi yapardınız. Keza, buna bağlı olarak Dikelya Üssü'nün İngilizler tarafından gasbedilmiş, Abdullah Paşa Vakfına ait bir arazi olduğunu bilirdiniz.

Bugün ne yapabiliyorsunuz bunlara? Sayın Bakan "devletleştiririz" diyor. Hangisini devletleştiriyorsunuz? Yapın yapabiliyorsanız. Yapamazsınız ama tutuyorsunuz Bursa'ya metropolit atıyorsunuz Lozan'da olmamasına rağmen. Siz bırakın, Batı Trakya'daki müftünün atanmasını sağlayamıyorsunuz ama Bursa'ya, Lozan Anlaşması'na aykırı olmasına rağmen metropolit atıyorsunuz.

SİNAN OĞAN (Iğdır)- Çanakkale'ye de atadılar.

YUSUF HALAÇOĞLU (Devamla) - Ondan sonra ayin yaptırıyorsunuz burada. O zaman siz de tutun Selanik'e müftü atanmasını sağlayın. Karşılıklılık prensibi budur. Siz tutmuşsunuz? Osmanlı döneminde mevcut olan, yine ecnebilere arazi satılması meselesini ve ondan sonra Düyûnu Umumiye'nin nasıl ortaya çıktığını görmezden geliyorsunuz. Siz, o zaman, geçmişte başımıza gelen bütün bu olumsuz durumları görmezden gelerek yine aynı yasayı çıkarıyorsunuz ve karşılıklılık prensibi olmadan çıkarıyorsunuz. Tarihten ders almazsanız, Atatürk'ün dediği gibi "Tarih ihtiyatsızlar için merhametsizdir." Yarın "Bu ülkeyi sattı." diyecekler tarihte size, bu damgayı yiyeceksiniz.

Bakın, ülkenin yüzde 10'unu satmaya kalkışıyorsunuz, yüzde 10'unu. Yani 78 bin kilometrekare yani 78 bin hektar araziyi satıyorsunuz yani 2 tane Konya arazisi. Düşünün, Türkiye'de tarım arazilerini satacaksınız, yarın organik tarım yapacak dünyada yer kalmayınca Yahudilerin geleceği yer de burasıdır. Kimlere satıyorsunuz? Dün soru sormuştum. Yazılı cevap verecekti Sayın Bakan: "Suriye'ye bugüne kadar satılan arazi ne kadardır?" diye. Bir düşünün, ne yaptığınızın farkına varın. Yarın çocuklarınıza bunun hesabını vermek zorundasınız, torunlarınıza bunun hesabını vermek zorundasınız.

Tekrar uyarıyorum: Düyûnu Umumiye bundan çıkmıştı, 1868'de kabul edildi. İsterseniz, Ahmet Cevdet Paşa'nın II. Abdülhamit'e yazdığı arzları okuyun. Abdülhamit soruyor bunları, Ahmet Cevdet Paşa da anlatıyor. Biraz okuyun, tarih okuyun, başımıza ne geleceğini anlayın. Niye satıyorsunuz? Hiç olmazsa, verecekseniz kullanım hakkını verin. Herkes kullanım hakkını verirken, Almanya verirken, siz niye toprağı satıyorsunuz? Çanakkale'de hayatını kaybeden, şehit olan insanların yarın kemiklerini sızlatacaksınız.

Değerli milletvekilleri, hissetmeniz lazım, duymanız lazım. Birazcık millî his varsa memleket hayrına olmayan böyle bir şeyi kabul etmeyin. Yarın milletvekili olmayabilirsiniz, gideceksiniz, hepiniz gideceğiz ama yarın yataklarınızda rahat uyuyamayacaksınız; uyuyamayacaksınız, rahat uyuyamayacaksınız. Milletvekilisiniz, sorumluluğu sırtınıza aldınız. Yarın bu millete de hesap vermek zorundasınız, her yerde hesap vermek zorundasınız. Kimin yüzüne bakacağınızı düşünün. Yarın eğer söylediklerimiz gerçekleşirse ne yapacaksınız? Hani bir ateist, Allah'a inanmayan birisi Hazreti Ali Efendimiz'e diyor ki: "Allah yoktur." O da diyor ki: "Vardır." Tartışma sonunda Hazreti Ali'nin verdiği cevap: "Ya varsa? Yoksa zaten kaybettiğin bir şey yok ama ya varsa öbür dünyada ne hâle geleceğinizi bir düşünün." diyor. Ama söylediklerimiz gerçekleşirse ne olacak? "Tarihte olmuş." diyoruz. Bakın, İsrail böyle kuruldu, o tarihten sonra alınan arazilerle kuruldu. Sarıçam'dan Gavur Dağlarına kadar 650 bin dönüm arazi Ermeniler tarafından alındı, Abdülhamit onları devletleştirdi; bugünkü çiftlikler onların eseridir. Bütün, 650 bin dönüm toprak; inanmıyorsanız gidin Ceyhan tapu kayıtlarına bakın. Bu kadar basit değil bu iş. Yazıktır, günahtır!

Sizlere Tevfik Fikret'in bir şiirini hatırlatmak istiyorum:

"Han-ı Yağma

Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin,

Doyuncaya, tıksırıncaya, çatlayıncaya kadar yiyin!" diyor. O zamanki? İyi hatırlatmak istiyorum.

"Nasıl olsa bu yoksul, fukara halk

Verir nesi var nesi yoksa. Öyle mi?

Verir malını, canını, ümidini, tüm güzelliklerini,

Servetini, istikbalini, sağlığını, rahatını.

İçinde kaynayan mahşeri

Verir bu memleket, verir, hiç tasalanmayın,

Hiç düşünmeyin, haram mıdır, helal midir?"

Yaptığınız işin vebali var mıdır, yok mudur? Kul hakkı var mıdır, yok mudur? Ama hiç unutmayın, her nefis ölümü tadıcıdır. Yarın bunun hesabını nasıl vereceğinizi iyi düşünün, ona göre oy verin, ona göre kabul edin. Başkasının beyniyle hareket etmeyin, kendi beyninizle lütfen hareket edin. Beyniniz varsa, aklınız varsa, Cenabı Allah 500 ayetinde "Aklınızı kullanın." diyor, kullanmıyorsanız siz bilirsiniz, herkesin kendi bileceği iştir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.