| Konu: | YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 117 |
| Tarih: | 06.06.2013 |
BDP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Gaziantep ilimizde Sanko Üniversitesinin kurulması hayırlı olsun. Çünkü en önemli, güneydoğunun sanayi illerimizden biri ve bu üniversitenin de özellikle sağlık bilimleri alanında özel olarak ihtisaslaşması, fakülteleri; Tıp Fakültesi, Diş Hekimliği, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Fen Bilimleri Enstitüsü gibi, bugüne kadar kurulan diğer üniversitelerden farklı bir ihtisas alanı içermesi itibarıyla da son derece yararlı olacağını düşünüyoruz.
Tabii ki özel üniversitelerin başarılı olması biraz kendi kadrolarının kendi seçtikleri alanlarla bağlantılıdır, biraz da özel vakıf üniversitelerinin başarısı kendi çabalarına bağlı olan bir durumu yansıtır. Ancak, devlet üniversitelerindeki durumla karşılaştırdığımız zaman, maalesef, devlet üniversitelerindeki durumun vahim bir durum arz ettiği, eğitim sisteminden ve Türkiye'nin ihtiyaçlarına göre bölümlerin kurulmamasından tutun da kadrolaşmaya kadar, partizanca kadrolaşmaya kadar, YÖK'e karşı dururken YÖK'ü kendi amaçları doğrultusunda kullanmaya kadar gelen bir süreç yaşıyoruz.
Tabii bütün bunları konuşurken üniversitelerimizle ilgili, özgür, özerk ve bilimi rahatlıkla yapabilecek, üniversite öğrencilerinin içinde rahatça yaşabilecekleri, polis ve özel güvenlik tahakkümünden uzak, fikirlerini özgürce tartışılabileceği ortamlar da son derece önemlidir. Aslında yaşadığımız olaylar da bunun işaretini veriyor ve buradan ders çıkarmadan, bu üniversitelerimizin yapılanmasında ve sürecinde, vakıf olsun, devlet üniversitesi olsun bazı gerçekleri görmeden bugünkü olaylardaki şiddeti,
şiddetteki oran aşmasını anlamak da mümkün değildir.
Mesela, jandarmayla ilgili yüksekokullar ve polis akademileri, sanıyorum, Millî Eğitim Bakanlığına bağlı değil. Sayın Bakan ben yanılıyorsam beni bu konuda düzeltebilirler. Askerî silahlı güçleri yetiştiren öğrenciler Millî Eğitim Bakanlığına bağlı değil, kendi bakanlıkları bünyesinde bir yapılanmaları var. Polisi yürütmeye bağlarsanız, Hükûmetin vesayeti altına sokarsanız, orada da ırkçı, ayrımcı, gerici, şovenist bir eğitim verirseniz, bu eğitimde toplumun belli bir kesimini, yüzde 50'sini düşman, potansiyel suçlu, efendim, illegal örgüt üyesi, zararlı unsur olarak tanıtırsanız, onların da toplumsal olaylarda kullanacağı şiddet maalesef farklılaşabiliyor. Bazı kesimlere tolere edici, koruyucu davranılıyor; bazı kesimlere de son derece şiddetli bir şekilde davranılıyor.
Ben, buradan, son on gündür yaşanan olaylarda yaşamını yitiren, başta Adana'da yitirdiğimiz komiser ve diğer vatandaşlarımız olmak üzere hepsine Allah'tan rahmet diliyorum.
Bu koşullarda yetişen polisin dahi, açık söylüyorum, altı gün diğer şehirlerden getirilerek kaldırımlarda yattığını kendi aralarındaki sosyal medya iletişiminden öğreniyoruz. Altı gün boyunca bu olayları öngöremeyen bir anlayış var ve bu olaylarla beraber altı gündür yatmayan, doğru dürüst bir şekilde uykusunu alamamış, dinlenememiş bir polisin sürekli göreve koşturulması var. Süreci de biliyoruz.
Demin Kuğulu Park'ın oradan geldim, Diyarbakır'dan TOMA'lar getirilmişti, onu gördüm. Yine, başka şehirlerden gelen araçların da olduğunu gördüm, uçakla gelmelerin olduğunu gördüm. Kızılay'ın üzerinde durmadan helikopterler uçuyor ve oradan geçen çok vatandaş bana telefon etti, normal yol güzergâhında -tabii, merkez bir yer Kızılay Meydanı- herkesin bu atılan gazlardan, gaz bombalarından nasibini aldığı; kovalamaca esnasında girdikleri pasajlarda, iş yerlerinde kapılarda kendisini bekleyenler tarafından, olaylara katılmayanların da zarar gördüğü yönünde ciddi tespitler var.
Buradan, İçişleri Bakanının açıklaması var: 915 yaralı, 280 iş yeri, 103 polis otosu, 259 özel araç, orantısız gücün araştırılması, bu tür müdahaleler? Bu onuncu gününü doldurdu. Hakikaten, Meclisin bu konuda bir çağrısı, bir ortak çağrısı, bir müdahalesi oldu mu? Yok, olamıyor. Peki, siyasi parti liderleri bir araya gelebiliyor mu? Gelemiyor. E, ne zaman beraber olacaksınız, bir araya geleceksiniz veya konuşacaksınız? Yani böylesi hayati durumlarda da görüşülemiyor.
Biz arada burada konuşuyoruz ama "süreç" diyoruz, bir tarafından hassasiyetini alıyoruz. E, Başbakan ağzını açınca borsa çakılıp yükseliyor, hani "Borsayı da etkilemeyelim." diyoruz. Biraz daha konuşsam Ahmet Aydın oradan, sataşmadan hemen söz alacak, "Yanlış anlaşıldık." diyecek, cevap verecek.
Bu arada, İnternet'e girdik. Bu, sosyal medya iktidarların baş belası olmuş arkadaşlar. Bu sosyal medyada bu medyanın nasıl denetlenmesi için AR-GE çalışmalarına başlanmış ama mümkün değil. Bakın, Kardeş Türküler'den "Tencere Tava Havası"nı mutlaka izlemenizi öneririm. Çok güzel bir müzik ve tam? Yani "Hep aynı hava." diyorsunuz, değil -bakın, izleyin, görün- ama hep aynı kafa olduğunu göreceksiniz bazı uygulamalarda seneler geçse de.
Bakın, yine, size bir şey daha öneririm: Boğaziçi Üniversitesi Caz Orkestrasının "Çapulcuyuz, eylemciyiz." şarkısını mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Açın, izleyin, görün, halkımızın yaratıcılığını görürsünüz. Çöpleri toplarken bir kadının yanında gelen köpeğin de o çöp torbalarını, naylonlarını nasıl taşıdığının resmini bir yerde görürsünüz, bir yanda kandilin nasıl kutlandığını görürsünüz. Bir yandan gerçekten yapılan zararlara, çıkışlara, provokasyonlara karşı halkın kendi içinden oto fren denge sistemini de nasıl geliştirdiğini görürsünüz ve bugünlerde gençler arasında, iş yerleri, üniversiteler, her yerde en çok konuşulan kelimeler: Direniş, eylem, eleştiri, gülümseme, düşündürme, oransız şiddet. Bütün bunlar konuşuluyor ve bütün bunlar içinde, halk birlik ve dayanışmayı nasıl şiddete evirmeden, demokratik bir talep olarak "Bunları nasıl hayata geçirebiliriz?" diyor ama Sayın Başbakan açıklama yapıyor Tunus'ta ve inat ediyor "Ben orayı illa kışla yapacağım." Ya, kışladan, askerî vesayetten bıktık artık. Yeniçerileri mi geri getireceğiz? Yapmayın, etmeyin, eylemeyin arkadaşlar.
Bakın, Tunus'a gitti Sayın Başbakan. Orada hemen İngilizce, Türkçe bir protesto Gezi'yle ilgili. İnanın Allah'tan, bu onuncu gün, bunun önünü alamazsak her gidilen ülkede değil Başbakan, bütün AKP milletvekillerinin önüne bir grup çıkacak sizi selamlayacak. Onun için, gelin, bunu birlikte çözelim, aklın yolu birdir diyoruz.
Gaziantep'e de bu üniversitemizin hayırlı olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum. (BDP sıralarından alkışlar)