GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: (2/1370) ESAS NUMARALI KANUN TEKLİFİ'MİN İÇ TÜZÜK 37'NCİ MADDEYE GÖRE DOĞRUDAN GENEL KURUL GÜNDEMİNE ALINMASI
Yasama Yılı:3
Birleşim:118
Tarih:11.06.2013

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Diyarbakır Cezaevi, biliyorsunuz, 12 Eylül askerî darbesinin ve o dönemdeki işkencelerin, faşizmin simgesi olmuş ve yakın tarihimizin en çok utanç duyulması gereken mekânlarının başında gelmektedir. Bu faşist, baskıcı, işkence döneminin mimarı Kenan Evren'in ismi hâlâ okullarda, sokaklarda, sanayi sitelerinde, caddelerde utanç vesilesi olarak duruyor. 12 Eylülle hesaplaşacağını söyleyen Hükûmet, 12 Eylülün etinden, sütünden, tüyünden faydalanmaya devam ediyor. Nasıl ki Diyarbakır Cezaevi 12 Eylülün simgesi ise YÖK de 12 Eylülün ürünüdür hem de 12 Eylül dönemi kadar baskıcı ve bilimsellikten uzaktır. Aslında, AKP'nin yaptığı en iyi şeylerden biri 12 Eylül döneminde baskıların, hukuksuzluğun, işkencenin sembolü olmuş kurumları geliştirmek olmuştur. Şöyle ki: 12 Eylül döneminin mahkemesi olan devlet güvenlik mahkemeleri AKP döneminde dönüştürülerek özel yetkili mahkemelere dönüşmüş ve herkes, o dönemi bilenler, devlet güvenlik mahkemesini bilenler artık o günleri aramaktadır. Özel yetkili mahkemeler hukuksuzluğun merkezi olmuştur, örnek çok. Bu dönem âdeta 12 Eylül dönemi uygulamalarını aratmaktadır. Örneğin 12 Eylül döneminde bile dokunulmaya cesaret edilmeyen Çağdaş Hukukçular Derneği basılmış, dağıtılmış, yöneticileri gözaltına alınmıştır. Hele hele bugün          -buradaki hukukçuların, hangi partiden olursa olsun bütün hukukçuların utanç duyması gerekiyor bugünkü manzaradan- İstanbul Adliyesinde yaşanan,    60-70 yaşındaki avukatların tekme tokat sürüklenerek gözaltına alınması 12 Eylül döneminde bile yaşanmamıştır.

12 Eylül döneminde, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, isimler değiştirildi, köylere yeni isimler verildi, toplumun kabul etmediği, toplumun rahatsız olduğu isimler köylere dayatıldı, insanlara dayatıldı. Bugünkü uygulama ise 12 Eylül döneminden farklı değil. Türkiye'de, toplumda yaşayan insanların bir bölümünün rahatsızlık duyduğu, ismi aklına gelince katillerini hatırladığı, katliamlarını hatırladığı "Yavuz Sultan Selim" ismi ısrarla bir köprüye verilmeye çalışılıyor.

Değerli milletvekilleri, bütün Alevi dernekleri, örgütleri bu isme itiraz ettiği hâlde, AKP Hükûmeti onları yok sayıyor, duymuyor onları. Niye? Çünkü bu dönem, 12 Eylül döneminden daha fazla ötekileştirici, daha fazla dışlayıcı, daha fazla mezhepçi bir anlayıştır da ondan. Bu dönem, 12 Eylülle karşılaştırılmayacak kadar ayrıştırıcıdır.

Değerli arkadaşlar, 12 Eylülle hesaplaşacağınıza söz verdiniz. 12 Eylül 2010 referandumunda "Demokrasi getireceğiz, 12 Eylülle hesaplaşacağız." dediniz. Her hafta bir fırsat tanıyor Cumhuriyet Halk Partisi Grubu size. Geçen hafta seçim barajını getirdik -ki 12 Eylülün en büyük ürünüdür- onu reddettiniz. Bugün de bir hesaplaşma fırsatı daha önünüzde. İşkencelerin meşhur olduğu Diyarbakır Cezaevi, insanlık ve demokrasi müzesi olsun diyoruz.

12 Eylül uygulamalarının devam ettiği kurumların başında cezaevleri gelmekte değerli milletvekilleri. Biz, 3 arkadaşımızla birlikte, iki yıldan beri geziyoruz. Maalesef, Diyarbakır Cezaevindeki uygulamalar, üzülerek söylemek isterim ki bu dönem de devam etmektedir. Pozantı Cezaevinde yaşanan şeyleri düşündüğümüzde, o dönem, Kürtçe konuşan annelere işkence yapılıyordu; bugün, Kürtçe konuşan çocuklara Pozantı Cezaevinde, maalesef, sizin döneminizde, tecavüz edildi.

Yine, Antalya Cezaevinde yaşananlar akıllara durgunluk verir. Bir tek AKP'de vicdanlı bir milletvekili çıkıp Antalya Cezaeviyle ilgili tek bir şey söylemedi.

Bunlara, değerli arkadaşlar, Sincan'ı, Tekirdağ'ı eklemek mümkün. Bu Diyarbakır Cezaevinde yaşananları bütün cezaevlerine yaygınlaştırabilirsiniz. O dönem Diyarbakır Cezaevi vardı, bu dönem maalesef Sincan Cezaevi var, Tekirdağ Cezaevi var. Hele bu cezaevlerinde 12 Eylülün bile yapmadığı uygulamalar var ki onları bir iki cümleyle sizlere anlatmak isterim. Diyarbakır Cezaevinde ailelere çok fazla işkence yapılmıyordu belki, dışarıda bulunanlara. Bu dönem ziyarete giden insanlar -özellikle siyasi suçluları, siyasi suçtan yatan insanları- kadınlar iç çamaşırına, pedlerine kadar aranmaktadır. Kadınlar cezaevine girmeden, x-ray cihazına girmeden sütyenleri, iç çamaşırları ve pedleri aranmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Devamla) - Burada, her kadın hakkına sahip çıktığını iddia eden kadın milletvekillerine, Hükûmetteki, AK PARTİ'deki kadın milletvekillerine sesleniyorum. Eğer kendinize biraz saygınız varsa bunları araştırın, bunların gerçekliğinin olup olmadığını lütfen bir kontrol edin, buna müdahale edin.

Hepinize teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)