| Konu: | MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN (10/96) VE (10/148) ESAS NUMARALI, ÜLKEMİZDE EMEKLİLERİN İÇİNDE BULUNDUKLARI SIKINTILARIN ARAŞTIRILMASI, HÜKÛMETİN UYGULAMALARINDAN DOLAYI ORTAYA ÇIKAN MAĞDURİYETLERİN GİDERİLMESİ, TABAN AYLIKLARININ EŞİTLENMESİ, MAAŞ FARKLILIKLARININ GİDERİLMESİ VE ÇÖZÜM YOLLARININ BELİRLENMESİ; 22/5/2012 TARİH VE 5058 SAYI İLE HÂLEN GÖREVDE BULUNAN VEYA EMEKLİ ASTSUBAYLARIN ÖZLÜK HAKLARI VE İMKÂNLARI KONUSUNDA YAŞADIKLARI SORUNLARIN ARAŞTIRILMASI VE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLERİN BELİRLENMESİ; 23/5/2012 TARİH VE 5128 SAYI İLE MUVAZZAF VE EMEKLİ ASTSUBAYLARIN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK GEREKLİ ÖNLEMLERİN ALINMASI; 24/5/2012 TARİH VE 5130 SAYI İLE EMEKLİLERİN KARŞILAŞTIKLARI SORUNLARIN ARAŞTIRILMASI VE REFAH SEVİYELERİNİN ARTTIRILMASI; 21/2/2013 TARİH VE 9928 SAYI İLE ÜLKEMİZDE EMEKLİ MAAŞI BAĞLAMA ORANLARINDAKİ HAKSIZLIĞIN VE ÇÖZÜM YOLLARININ BELİRLENMESİ AMACIYLA |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 12.06.2013 |
ABDULKERİM GÖK (Şanlıurfa) - Teşekkür ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de herkesi saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum.
Efendim, verilen araştırma önergesinin içeriğine bakmak ve gerekli birtakım analizleri yapmak adına, özellikle iktidar olduğumuz günden bugüne, bu anlamda, bu konularda nasıl bir değişikliğe gittiğimizi açıklamakta fayda görüyorum. Yani, geriye gidiş sebebimi biraz daha açıklayayım: Biz burada "2002 yılından itibaren?" diye analiz etmeye başladığımız andan itibaren arkadaşlarımız, biraz daha, yerinden rahatsızlık duyuyorlar. Ama böyle bir konuyu, tabii ki geriye gitme adına, yeni bulunduğumuz noktada ve sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengesi noktasındaki bulunduğumuz yeri bozmama adına, popülist politikaları uygulamadığımız anlamıyla bir açıklamada bulunmak istiyorum.
Bakınız, değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarlarımız döneminde, bizler iktidar olurken bulunduğumuz yeri bir analiz edelim emeklerimiz açısından. "Hükûmetlerimiz döneminde emeklimizi enflasyona ezdirmedik." dedik ama onu rakamsal bir şekilde desteklemek istiyoruz. En düşük SSK emekli maaşını 2002'deki 257 TL'den şu anda 922 TL'ye çıkardık, artış neredeyse yüzde 250'ye yakın. Aynı dönemde, en düşük tarım BAĞ-KUR emeklisinin maaşını 66 TL'den 550 TL'ye çıkardık, artış oranı yüzde 713 gibi bir rakam. Aynı dönemde, en düşük esnaf BAĞ-KUR emeklisinin maaşını 249 TL'den 719 TL'ye çıkardık, artış oranı yüzde 383. Aynı dönemde, en düşük memur emeklisinin maaşını 377 TL'den 1.084 TL'ye çıkardık, artış oranı yüzde 188. 2002 yılında 392 TL olan en düşük memur maaşını 2013'te aile, çocuk yardımı ve asgari geçim indirimleri dâhil 1.818 TL'ye yükselttik yani tam 4,5 kat artış sağladık.
İktidara geldiğimiz 2002 yılında, 230 milyar dolar millî gelirimizle dünyanın 26'ncı büyük ekonomisiydik. Bugün millî gelirimiz 786 milyar dolar, gayrisafi yurtiçi hasıla ile dünyada 17'nci büyük ekonomi olmuştur, 2002'dekinin 3 katından fazla. 2002'de 3.500 dolar olan kişi başı millî geliri 3 kat artırıp 10 bin dolara çıkardık. 2002 yılında yüzde 65'lerde olan enflasyon AK PARTİ dönemlerinde tek haneye kadar geriledi.
Peki, sosyal güvenlik sistemi en önemli husus, başta da belirttiğim gibi, aktüeryal dengedeki var olan bir dengeyi sağlamaktı. Bu nedenle, bu sistemde ilgili adımlar atılırken gelir ve gideri ne şekilde etkilediği önem taşır. Onun için, prim ödeme gününü doldurduğu hâlde yaş kriterini doldurmayanları emekli etmek onları aktif hâlden pasif hâle getirir.
Burada özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Zamanında uygulanan süper emeklilik gibi uygulamaların zararını en yakın 2001 ekonomik krizinde hep beraber yaşadık ve öyle zannediyorum ki önergeyi veren muhalefet partisi de bu sistemdeki yani süper emeklilik döneminde yaşadıklarımızı çok daha iyi bilirler diye düşünüyorum.
Biz, elbette ki emeklilerimizi, elbette ki çalışanlarımızı sonsuz bir şekilde desteklemek isteriz ancak popülist politikalar uygulamadık yani vatandaşın bir cebinden alıp diğer bir cebine koymadık.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Vatandaştan alıp faiz lobilerine verdiniz!
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Seçim ekonomisi de uygulamadık yani biz seçim dönemleri yaklaşırken ülkede -biriktirmiş olduğumuz paraları, hazinedeki rakamları- sadece oy alma içgüdüsüyle hareket etmedik.
Bir başka hareket ettiğimiz nokta daha var. Biz iktidar olduğumuzda IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. Bunu tekrar ettiğimizde arkadaşlarımız rahatsızlık duyuyorlar.
ÖZDAL ÜÇER (Van) - Daha geçen hafta gene 1 milyar dolar çektiniz.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Rahatsızlık duymasınlar, bunlar analizler, hesaplar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin bütçesinde var olan rakamlar.
ERKAN AKÇAY (Manisa) - 7 Haziranda Dünya Bankasından borç aldınız.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bunları ifade etmek durumundayız ve bu iktidar, iktidarlarımız, siyasal istikrarın sağlandığı ortamda biz bu borcu ödedik, hep beraber ödedik. Dolayısıyla yeniden bir enflasyon, yeniden bir fiyat artışı gibi popülist politikalar, seçim ekonomisi politikaları uygulamadık.
Peki, 2011 yılının son verilerine göre de yıllık enflasyon yüzde 6,31'lere kadar düştü. Böylece 1969'dan sonra ilk kez bu kadar düşük enflasyon oranıyla bu ülke tanıştı. Ne sayesinde? Biraz önce bahsettiğim siyasal istikrar ve para ve maliye politikalarında uygulamış olduğumuz buradaki temel politikalarla beraber. Yine söylüyoruz, ülkenin imkânları olduğu takdirde, ülkenin kişi başı geliri -bugün 11 doların üzerinde- 30 binlerde, 40 binlerde olduğu zaman vatandaşımıza kesinlikle bunlar yansıyacaktır. Tabii, ben de bir emekli çocuğuyum. Benim de babam Şanlıurfa'nın Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliğinden emekli oldu. Ama çalışırken aldığı maaşın nerede olduğunu da çok iyi biliyorum fakat şu anda emeklinin aldığı maaşı da biliyorum. Evet, yeterli midir? Yeterli değildir. Yeterli olması adına biz bir vizyon ortaya koyuyoruz, bir misyon hedefliyoruz. Diyoruz ki: 2023 hedefimiz var. Onun için 30 bin, 40 bin, 50 bin dolarların hedeflendiği kişi başı gelirin olduğu bir ekonomide emeklisi de maaşını rahatlıkla alacak ve bu gelir seviyesinden rahatlıkla faydalanacaktır. Biz de arzu ederiz, biz de vermek isteriz. İmkânlarımızı 2002 yılıyla kıyasladığımızda biraz önce sizlere rakamları verdim, yüzde 350'lerde, yüzde 250'lerde, yüzde 180'lerde gibi bir artış sağladık yani imkânlarımız ve bütçe imkânları doğrultusunda vatandaşımızı, emeklimizi, memurumuzu hiçbir zaman mağdur etmedik, etmemeye çaba sarf ediyoruz, enflasyona da ezdirmedik. Geçmişte söylenen ve ifade edilen "enflasyona ezdirmedik" politik argümanları değil, zaten açıklamış olduğum rakamlar bunu rahatlıkla bizim önümüze çıkarıyor.
Bakınız uygulamış olduğumuz ekonomik politikalarla beraber nerelere geldik? Gecelik borç verme, faiz verme oranı 2002'de yüzde 51 iken bugün yaklaşık yüzde 5 ila 7 arasında dolaşıyor. Hiçbir şekilde karşılıksız para basmadık. Onun için enflasyonu bir yerlere doğru indirdik. Görevi devraldığımızda Merkez Bankamızın kasasında 27 milyar dolar vardı. Bugün, altın dahil, kasamızda 137 milyar dolar gibi bir rakamla karşılaştık. Bu, muhalefetteki arkadaşlarımızın da iftihar tablosudur.
OKTAY VURAL (İzmir) - Verin onu işte, verin, niye stokluyorsunuz yani? Stoka çalışmayın canım.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Bu, bu ülkenin iftihar tablosudur; bu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin iftihar tablosudur.
2002 yılında, evet, küresel ekonomik krizlere rağmen, 2010 yılında ekonomimizi yüzde 8,5 oranında büyüttük, 2012 yılında Türkiye ekonomisi yüzde 2,2 büyüme kaydetmiştir. Bugün avro bölgesindeki büyüme rakamları? Sabahtan beri analistler bunları analiz ediyor, Amerika Birleşik Devletleri'nde büyüme rakamları yeniden revize ediliyor, 2012 yılının rakamları âdeta yeniden ele alınıyor. Ancak biz ilk çeyrekte yüzde 3 büyüme gösterirken bu da bize bir şey gösteriyor: Açıklanan rakamlar karşısında Türkiye ekonomisi bu trendle gittiği takdirde, inşallah, yaklaşık yüzde 3'ün üzerinde de bir büyüme gerçekleştirecektir. Bunu nasıl yapacağız? Bunu ülkemizdeki insan gücüyle, beşerî sermayeyle ve elbette ki hep beraber yapacağız.
Elbette ki bu demokratik tartışmalarımız, bu demokratik mücadelelerimiz, hukuk kavramı içerisinde kalmak kaydıyla, bütün bunlar bu ülkenin kazançlarıdır. Ancak biz demokrasiyi sadece ve sadece kurallar bütünlüğü içerisinde değerlendirmek zorundayız. Demokrasi, kuralsızlık değildir; demokrasi, isteyen istediği şekilde, istediği noktada, istediği yerde davranacak demek değildir; demokrasi, bir başkasının özgürlük alanına müdahale etmemektir, kamunun, kamuda hizmet görenlerin hizmet üretenlere zarar vermemesidir. Dolayısıyla, bu kültürü de beraber yakalamış olacağız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Bu konuşmayı Başbakana göndermek lazım Kerim Bey.
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - Geçmişte burada ifade ettim: Biz bu kürsüde konuşmalarımızı yaparken birbirimize kaşımızı çattığımızda dışarıda insanlar çok daha farklı bir şekilde bulunuyorlar. Bunlara da dikkat etmek zorundayız.
Bu düşüncelerle, Milliyetçi Hareket Partisinin araştırma önergesinin?
ERKAN AKÇAY (Manisa) - Destekle artık ya!
ABDÜLKERİM GÖK (Devamla) - ?aleyhinde olacağımızı belirtir?
OKTAY VURAL (İzmir) - Aaa! Ya, bu kadar lafı niye söyledin?
ABDULKERİM GÖK (Devamla) - ?saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)