GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUP ÖNERİSİNDE
Yasama Yılı:3
Birleşim:119
Tarih:12.06.2013

EROL KAYA (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması önergesi aleyhinde söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımızın verdikleri önergede, Gezi Parkı'nda yaşanan olayların ülkemizin çevre bilincinin ne kadar gelişmiş olduğunun altını çizerek, buradan da yola çıkarak, üçüncü boğaz köprüsünün, üçüncü havalimanının ve Kanal İstanbul'un yapılmaması gerektiğini işaret etmektedirler.

Değerli arkadaşlar, 5 Haziran Dünya Çevre Günü'ydü, tam da çevre gününün ortasında Taksim'deki olayları ve çevre bilincini tartışıyoruz. Bu çevre hassasiyetinin gelişmesi ve bu bilincin artması hakikaten önemli bir olay.

Dünün Türkiye'sinde 17 bin faili meçhulü konuşuyorduk, dünün Türkiye'sinde yakılan ormanları, dünün Türkiye'sinde insan haklarını, ekonomik krizleri, işsizliği ve güvenliği konuşuyorduk, bugünün Türkiye'sindeyse çevre konuşulmaktadır. Çevre, gelişen, zenginleşen, kalkınan ve büyüyen ülkelerin konuştuğu bir konudur. Bu açıdan baktığımızda, ülkemiz adına geldiğimiz nokta fevkalade sevindiricidir. Ancak, Gezi Parkı'nda 12 ağacın kesilmesi veya taşınmasıyla ilgili süreç göstermiştir ki Türkiye'de çevre tartışılmamaktadır, keşke çevreyi konuşabilseydik. Tartışılan konu, çevre hassasiyetinin istismarı ve bunun üzerinden Hükûmeti yıpratma ve siyasi oy devşirme mücadelesidir.

On beş günlük tabloya baktığımızda, İstanbul'daki Gezi Parkı'ndaki 12 ağaç bahane edilerek İstanbul'da 19 iş yeri, İstanbul dışındaki illerimizde Ankara'da 68, İzmir'de 51, Adana'da 25, Eskişehir'de 10, Hatay'da 10 ve toplamda da Türkiye'de 200 iş yeri tahrip edilmiş, 314 araç yakılmış, 12 AK PARTİ ilçe binası müsadere edilmiş ya da yakılmış, 599 güvenlik görevlisi ile 3.143 vatandaşımız yaralanmıştır. Her şeyden önemlisi de Türkiye'de sosyal barışı zedeleyici bir yapı inşa edilmeye çalışılmıştır.

Bu fotoğraf, bir çevre hassasiyeti ve bilinci değil, tam tersine çevre istismarının çok net bir göstergesidir. Keşke, ülkemizde demokratik olgunluk içerisinde çevreyi tartışabilseydik. Keşke, ülkemizde gerek mevzuat açısından gerek uygulama açısından çevrenin, toprağın, havanın, suyun kirliliğini ve yapılan çalışmaları değerlendirebilsek ve Hükûmetin başarılarını alkışlayabilseydik. AK PARTİ'nin çevreyle ilgili gerek yaptığı ağaçlandırma çalışmaları gerekse çevreye olan baskının azaltılmasıyla ilgili, atıklar, katı atıklar, atık sular ve geri dönüşümle ilgili, kısaca çevreyle ilgili yaptıkları herkesin bildiği bir gerçektir. Kaldı ki özellikle ormanları konuştuğumuz bugünde ağaçlandırma çalışmalarındaki başarı hikâyesi, yirmi yıldır New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler Ormancılık Kongresi'nin Türkiye'de yapılmasına vesile olmuştur.

Değerli arkadaşlar, üçüncü boğaz köprüsü, üçüncü havalimanı, Kanal İstanbul projeleri ile doğa tahribatı yapıldığı ve Türkiye'nin ağaçlandırma çalışmaları sorgulanmak istenmektedir. Türkiye'de ağaçlandırma çalışmalarına baktığımızda, 2 milyar 800 milyon ağaç dikildiğini, Türkiye'de orman yüz ölçümünün 21 milyon hektardan 21,6 milyon hektara çıkarıldığını görmekteyiz. 2003-2012 yılları arasındaki on yıllık dönemde yapılan araştırma çalışmaları -il il dikilen ağaç miktarı, ağaçlandırılan alan rakamları- Orman Bakanımız Sayın Veysel Eroğlu tarafından tüm kamuoyuyla paylaşılmıştı. Keşke "Nereye diktiniz?" sorusunu soran arkadaşlarımız "Niçin Hakkâri'de, Tunceli'de, Ağrı'da bu kadar az ağaç diktiniz?" Çünkü onları saymak mümkün; bilinen, az rakamları gördüğünü hep birlikte yaşadık. Bunları sorgulayabilsek ve gidip onları da sayabilseydiniz ve "Niye daha fazla dikmediniz?" diye sorgulayabilseydik. Öneriye konu edilen projelere baktığımızda hepsinin dev ulaşım projeleri olmakta olduğunu görüyoruz. Bu projeler, İstanbul'u ve Türkiye'yi ekonomik açıdan daha da iyi bir noktaya taşıyacak ve yatırımcıların ülkemize gelişini hızlandıracak olan temel ulaşım projeleridir. Bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de üçüncü boğaz köprüsüdür. Üçüncü boğaz köprüsünün gerekçesine baktığımızda, Asya'dan Avrupa'ya ya da Avrupa'dan Asya'ya yani Almanya'dan, İtalya'dan, Avusturya'dan yola çıkan tüm araçlar Asya'ya ulaşmak için 9.500 kilometre uzunluğundaki 8 ulaşım koridorundan yola çıkıp 2 noktadan İstanbul'da boğazlardan geçmektedirler. 2 boğaz köprüsü bu noktası itibarıyla 250 bin araç kapasitesiyle birlikte şu anda 600 bin aracın geçtiği bir noktadadır ve geçiş süreci de kırk beş dakikayı aşmaktadır. Üçüncü boğaz köprüsü yapıldığında köprü ve ulaşım akslarıyla birlikte İstanbul'daki şehir içi trafiğin rahatlayacağını, araçların kesintisiz ve emniyetli bir şekilde seyredeceğini, yük taşıyan araçların ve tırların ulaşım kısıtlamasının kalkmasıyla ihracattaki ya da ithalattaki zaman maliyetinin düşeceğini hep birlikte müşahede etmekteyiz ve özellikle de beklemelerle oluşan 3 milyarlık yaklaşık yıllık bir maliyetin de ortadan kalkacağını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, proje ihale aşamasına ve ön hazırlıklar bakımından baktığımızda üçüncü boğaz köprüsü ve ulaşım aksları için 6 ana güzergâhın belirlediğini, su ve orman kaynaklarının korunması, hava ve gürültü kirliliği, tarihî yapılar ve sit alanları değerlendirildiğinde en uygun güzergâh olarak tespit edildiğini, yine çevresel açıdan Belgrad Ormanları, Fatih Ormanları, Polonezköy Millî Parkı gibi ormanlık alanların korunmasının esas alındığını görmekteyiz.

Bir başka husus ise üçüncü havalimanıdır. Bu projeye baktığımızda, her türlü etütlerin yapıldığını, ulaşım akslarının incelendiğini, ÇED raporunun alındığını ve bu çalışmalar sonucunda da üçüncü havalimanının yerinin en uygun yer olarak tespit edildiğini görmekteyiz. Alanın çok büyük bir bölümünün geçmişte kazılmış maden ocakları olduğunu, topografyasının bozuk olduğunu görmekteyim; ki şimdi arkadaşlarımız getirdiler. Bu kırmızıyla işaretli olan yer, aslında üçüncü havaalanının topografyasını gösteriyor ve buradaki kazılmış olan taş ocaklarını göstermektedir. Bu havaalanımızın yapılacağı yer? Son on yılda özellikle hava ulaşımında Türkiye'nin geldiği noktaya baktığımızda, çok ciddi anlamda İstanbul'un yeni bir havaalanına ihtiyacı olduğunu görmekteyiz.

İstanbul'dan dün Van'a gitmek için? Ben Tatvan'da askerlik yaptım, Tatvan'a gitmek için yirmi saat otobüsle gidip yirmi saat gelirdik. E, bir gün de işiniz varsa etti size üç gün demektir. Şimdi, sabahleyin İstanbul'dan Van'a giden bir vatandaşımızın ister işiyle ilgili ister cenazesiyle ilgili ister bir ziyaretle ilgili yola çıktığında akşama kadar işini halledip akşamleyin tekrar İstanbul'a dönebildiğini görmekteyiz. Dolayısıyla, bu ulaşım aksı bize hem ucuz hem de süratli bir hizmet sunmaktadır. Bu şartlar da Hakkâri Havaalanı'nın ne kadar ihtiyaç olduğunu, Giresin ve Ordu'da yapılan, denizde inşa edilen havaalanının lüks olmadığını, İstanbul'da inşa edilecek üçüncü havaalanının ne kadar önemli bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymaktadır. Kaldı ki 2003 yılında Türkiye'de 13 milyon insan hava yolunu kullanırken bugün bu rakamın 130 milyonu da aştığını görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, İstanbul'da üçüncü havaalanını konuşuyoruz. İstanbul'un nüfusu 15 milyonu aşıyor. Moskova'da uluslararası 5 havaalanı söz konusu ve 10 milyon nüfus var. 8 milyonluk Londra'da ise yine 5 tane uluslararası havaalanı söz konusu. Böyle bir yapı içerisinde, İstanbul'da Atatürk Havalimanı'na inmek için birçok uçağın slot alamamasından dolayı havada dolaştığına da hep birlikte şahit olmaktayız.

Tartışma konularından bir başkası ise Kanal İstanbul'dur. Kanal İstanbul'la ilgili düşüncelerimi ifade etmeden önce, boğaz geçiş fotoğrafını sizlere sunmak istiyorum. Fotoğrafta şunu görmekteyiz: Son beş yılda boğazdan geçen gemilerin sayısı azaldı ama yük olarak arttığını görmekteyiz. 2012 yılında İstanbul Boğazı'ndan ve boğazlarımızdan petrol taşıyan 18 bin tanker başta olmak üzere, 282 milyon ton tehlikeli madde geçişi yapıldı. 1979 yılında -İstanbullular hatırlar- İstanbul'da "Independenta" diye bir gemi yirmi yedi gün yandı ve 43 insanın yanarak vefat ettiğine şahit olduk. Dolayısıyla, İstanbul'daki geçişlerin ne kadar tehlikeli olduğunu hep birlikte biliyoruz. Kanal İstanbul sadece yeni bir geçiş değil, Boğaz'ın güzelliğinin korunması, çevre tahribatının ve deniz kirliliğinin önlenmesi noktasında önemli bir husustur.

  HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Yanlış, yanlış? Sayın Vekilim, yanlış bilgi veriyorsunuz.

EROL KAYA (Devamla) - Montrö'yü gerekçe göstererek karşı çıkanlar, İstanbul'un güzelliğini korumak için karşı çıkanlar şunu bilmelidir: Kazanan kim olacaktır?

HALUK EYİDOĞAN (İstanbul) - Söylediğinizin hiçbiri bilimsel değil.

EROL KAYA (Devamla) - Kazanan İstanbul ve Boğazlar mı, kazanan İstanbul halkı mı, kazanan Türkiye mi; yoksa bunu istismar edenler mi? Elbette kazanan Türk milleti ve Türk insanı olacaktır.

Son söz olarak şunu ifade edeyim çevre hassasiyetiyle ilgili: Haliç'i bilir misiniz? Ben bilmiyorum ama? Ben İstanbulluyum, Haliç'te 90'lı yıllarda bizler burnumuzu tutarak gezerdik. Bugün, İstanbul'un en güzel noktalarından birisi Haliç. İstanbul'da Haliç temizlenirken oradaki çamurlar Alibeyköy'e aktarıldı ve Alibeyköy'de bir Tema Park yapıldı. Ben size                    Haliç'in keyfini -Tema Park'ta da gezmenizi tavsiye ederim- ve hassasiyetlerimizi ve İstanbul'da çevreyle ilgili ya da Türkiye'de çevreyle ilgili yapılanları görmenizi tavsiye ederim.

Bu cepheden baktığımızda, ne üçüncü boğaz köprüsünün ne üçüncü havaalanının ne de Kanal İstanbul'un bir lüks olmadığını, bu ülkenin büyümesi, gelişmesi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EROL KAYA (Devamla) - ?ve gençlerimize iyi bir gelecek bırakmak için elzem olduğunu ifade ediyorum.

Tekrar, önergenin aleyhinde olduğumu ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)