| Konu: | YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI TEŞKİLATI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 119 |
| Tarih: | 12.06.2013 |
CHP GRUBU ADINA TOLGA ÇANDAR (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce başta Sayın Meclis Başkanımıza, Bakanımıza ve annemin vefatı dolayısıyla beni arama inceliğini gösteren tüm milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Hepsine, kalanlara Allah uzun ömür versin diyoruz.
Anacığımı, yıllar önce, 1972 yılında ben bir lise öğrencisiyken Deniz Gezmişlerin asıldığı gün liseden eve geldiğimde onu yas hâlinde bulmuştum. O zaman tabii kafam çok fazla basmıyor neler olup neler bittiğine de taş ocağı işçisi olan babamın başına bir şey geldi diye düşünmüştüm. Koşarak eve gittim, "Ne oldu anne, bir şey mi oldu?" "Oğlum, üniversite öğrencilerini asmışlar. Ben de seni okutayım diye çalışıp çabalıyorum ama acaba kendi elimle seni ölüme mi mahkûm ediyorum, kendi elimle seni ölmeye mi gönderiyorum büyük şehirlere, yoksa hiç göndermesem, burada babanla beraber kalsan, taş ocağı işçisi olsan daha mı iyi?" diye ağlayıp sızlamıştı. Bugün Gezi Parkı'nda o gencecik üniversite öğrencilerine yapılanları gördükçe aradan kırk yıl geçmesine rağmen Türkiye'de anlayışta bir arpa boyu kadar değişiklik olmadığı görülüyor. Yazık, yani bu kadar güzel bir ülke için bu durum son derece yazık.
Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda bu üniversitelerin kuruluşuyla ilgili yasa tasarısı bize geldi, Komisyonda görüştük, söyleyeceklerimizi söyledik, orada da söyledik, tekrar ifade ediyoruz: Biz tabii ki üniversitelerin kurulmasını istiyoruz. Yani bu kadar çok genç üniversite kapısında beklerken üniversitelerin kurulmasını desteklememek diye bir şey olabilir mi? Ama biz, Komisyondan geçerken yasanın altına şerh koyduk çünkü endişelerimiz var. Yani bir üniversite, sadece, birilerinin, gençlerin yangınını söndürmek, onların beklentilerini, geçici bir süre için heveslerini almak anlamıyla kurulmaz. Üniversiteler, çocuklara bir yaşam, alternatif bir yaşama biçimi sunmak için kuruluyor. Bunu göz önünde bulundurunca sadece binadan ibaret değil ama bakıyorsunuz küçücük küçücük arsaların üzerine koca koca üniversiteler kurulacağına dair hazırlıklar var ve ben çocuklarımızın, ülkemizin gençlerinin bu kadar olumsuz koşullar altında çok iyi yetişeceğine olan güvensizliğimi belirtmek için şerh koydum altına. Hâlâ aynı endişeyi taşıyorum doğrusunu isterseniz yani bir Konya Selçuk Üniversitesine, bir Orta Doğu Teknik Üniversitesine, bir Hacettepe Üniversitesine, bir Bilkent Üniversitesine bakın, onların büyüklüklerine bakın, üniversite deyince böyle bir şey? Çünkü sözünü ettiğimiz üniversiteler içinde 8-9 tane fakültenin bulunduğu, 8-9 fakültenin barındığı üniversiteler, büyük yerleşim alanları. Bunun, üniversitelerin, bir kampüs anlayışı içerisinde düşünülmesi, planlanması gerektiğini düşündüğüm için ben altına şerh koydum, hâlâ aynı fikirdeyim.
Sayın milletvekilleri, üniversite, adı üstünde yani site, büyük bir şehir, içinde spor alanları olacak, içinde alışveriş merkezleri olacak, kütüphanesi olacak yani tüm oradaki öğrencilerin araştırma ihtiyaçlarına? Üniversite, çocukların araştırma yaptıkları, kendi alanlarında kendilerini geliştirdikleri alanlar. Böyle, bu kadar küçük alanlar üzerine, 25 dönümün üzerine kurulacak üniversitenin kapasitesi ne olabilir? 25 dönümün üzerine kurulacak bir üniversitenin içine ne yapabilirsiniz? Bir 25 dönümlük? Şu anda bizim önümüze gelen üniversitelere bir bakın, bir de?
Daha önce Diyarbakır'da kurulacak bir üniversite için söz aldığımda aynı şeyi söylemiştim: Bugüne kadar üniversite kurulmak üzere Komisyona gelen şeylerimizin içinde bir tane güzel sanatlar akademisi yok. Bir sanatçı olarak gene soruyorum, güzel sanatlara karşı özel bir tavrınız var mı? Yoksa, neden güzel sanatlar düşünülmüyor üniversitelerin içerisinde?
Ayrıca, bu kadar üniversite açıyoruz, tamam, bana kalırsa da açalım, her gün bir üniversite açalım, ne olacak? Üniversite açmak? Ne oluyor bu? 1 tane bina, 2-3 tane de adam koyarsın olur biter üniversite. Ya öğretim üyesi? Yani, Türkiye'de bu üniversitelerin öğretim üyesi, kaliteli öğretim üyesi kadrolarını nereden bulacağız, çok merak ediyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üniversiteleri besleyecek olan üniversite öğretim üyelerine sordum, dedim ki: "Bu tür hazırlıklar var, bu konuda ne diyorsunuz?" Onlar dediler ki: "Ortaöğretimden gelen çocuklar Türkçeyi daha doğru dürüst okuyup yazamıyor. Önce ortaöğretimin kalitesini yükseltmek lazım." Sizin Komisyona getirdiğiniz ve maalesef bütün itirazlarımıza rağmen geçirdiğiniz 4+4+4'ün içeriğine bakınca, bu konuda Türkiye'nin geleceği açısından çok da umutlu olmadığımız ortada.
Şimdi, "Üniversite öğrencilerinin genel kültürleri açısından tam bir sığlık hâkim." Üniversite öğretim üyelerinin söyledikleri bunlar. Bırakın kitap okumayı, gazete, dergi, bunlara dahi doğru dürüst ulaşabilecek durumda değiller. Yani, var olan üniversitelerin kalitelerini yükseltmek yerine yeni yeni üniversite açmanın ben çok da doğru olmadığını düşünüyorum doğrusunu isterseniz çünkü büyüklük sadece çokluk anlamına gelmiyor, büyüklük, fiziksel büyüklük hiçbir şey ifade etmiyor. Sayıca istediğiniz kadar üniversite açın ama o üniversitelerden kaliteli eleman yetiştiremediğiniz sürece istediğiniz kadar? Ben sadece endişe ediyorum yani bu tür üniversitelerin hem fiziksel koşulları yok hem öğretim kadroları yok hem yeterli yerleşim şeyleri yok. Bunun biraz politik olduğunu yani seçimlere yönelik birer yatırım olabileceğini düşünüyorum. Bu, Türkiye'nin geleceği açısından son derece endişe verici bir durumdur bana göre.
Öğrenci mezun olduktan sonra? Şimdi, bakıyorum açılan şeylere, sosyal bilgiler, felsefe bölümü yani sosyoloji bölümleri açıyorsunuz. Türkiye'deki en çok açıklardan bir tanesi sosyoloji bölümlerinden mezun olan öğrenciler arasında, var olanlara iş bulamıyorsunuz, aynı fakülteyi tekrar tekrar açıyorsunuz yani ben endişe ediyorum açıkçası.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüz iş olanakları ve popüler kültür endüstrisinin toplumun hafızasına kazıdığı slogan ve imaj, eğitimli insanın eğitimsiz insan karşısında gittikçe güç ve konum kaybettiğini göstermektedir. "Her an her şey olabilir." ya da "Sen de yapabilirsin." gibi sahte umut sloganları, özellikle gençleri eğitimden uzaklaştırmaya ve umut peşinde, boş umutlar peşinde koşan ve kısa yoldan köşeyi dönmeye ve zenginlik sahibi olmaya çaba gösteren bir güruh hâline getirmiştir. Bu son on yıllık uygulamalarınızla buna ciddi bir katkıda bulunduğunuzu düşünüyorum. Yarışma programları, oradaki gençlerin hâlini bir görün, ben son derece üzülüyorum bu gençlerin durumuna.
Bu nedenle, genel anlamda eğitim, okuma- yazma, araştırma, düşünme, merak etme, soru sorma ve problem tanımlama gibi en temel akademik üstlenimleri günümüz üniversiteleri ne yazık ki öğrencilerine sunabilecek durumda değildir, birkaç üniversiteyi ayırıyorum ama Türkiye, ne yazık ki bu. Birkaç üniversiteden mezun olan insanlar için, öğrenciler için çalışıyormuş gibi. Oysa, eğitimdeki bu adaletsizliğin, yükseköğrenimdeki bu adaletsizliğin giderilmesinin yolu, bu adaletsizliğe katkıda bulunacak yeni yeni üniversiteler açmak değil, var olan üniversitelerin kalitesini yükseltmekle mümkün olur diye düşünüyorum.
Üniversitelerin birçoğu öğrencilerine birer yetişkin olma vizyonunu ve sorumluluğunu verme yeteneğinden yoksun gibi görünüyor çünkü son dönemlerde, ne yazık ki diyaloglar ve bu sosyalleşme eksikliği üniversitelerden, özelikle sanat ve bilim alanında gençlerin katkısının ne kadar az düzeye düştüğünü? Bakın, bizim zamanımızda her üniversitede genç topluluklar vardı. Biz de mesela, Orta Doğu Teknik Üniversitesinde hem mühendislik okuduk ama hem Yeni Türkü, Çağdaş Türkü topluluklarıyla birlikte?
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
TOLGA ÇANDAR (Devamla) - ?Türk sanat ve kültür yaşamına katkıda bulunduk. Keşke, böyle, gençlerimizin yetişeceği üniversitelerin sayısı artsa da hep beraber mutlu olsak.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)