| Konu: | ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN TASARISI (S. SAYISI: 473) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 19.06.2013 |
MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, ödeme sistemleri, elektronik para ve bankacılık sektörünü ilgilendiren, finansal sektörü ilgilendiren önemli bir kanun görüşüyoruz ama genelde olduğu gibi, yine ilgili bakan yok. Sayın Eroğlu da Kabinenin bir üyesi ama ben bunu niye belirterek başlıyorum, birazdan niye Sayın Babacan'ın gelmediğini ben size açıklayacağım burada. Onun için baştan bu tespiti yaparak başlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bu kanunun gerekçesinde birçok şeyden bahsediliyor; arkadaşlarım söyledi ama kısaca size onları hatırlatayım. AB direktiflerinden bahsediyor, Ulusal Program'dan bahsediyor. Bütün bu nedenlerden dolayı da işte "Bunu yapmamız lazımdı çünkü Merkez Bankasının bu Ulusal Program çerçevesinde bunu çıkarması lazımdı." diyor. Yani diğer kanunlarda da görüyoruz, gerekçeye bakıyoruz, sürekli olarak "AB'nin şu direktifi, AB'nin bu düzenlemesi" diyor. Benim kafam karışıyor, bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu diye bakıyorum. Bir taraftan, Avrupa Birliğine kızıyorsunuz "Avrupa Parlamentosunu tanımıyoruz." Avrupa Birliği bir taraftan ne fasılların açılmasına karar veriyor ne kapanmasına karar veriyor. Bir taraftan bize imtiyazlı ortaklık teklif ediyor. Siz duruyorsunuz, duruyorsunuz, bütün kanun tasarılarının, tekliflerinin gerekçesinde "Vallahi, Avrupa Birliği istiyor, biz de yapacağız." diyorsunuz.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin kendi çıkarları, ülkesinin çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yapalım, lazımsa bunları yapalım ama "Avrupa'nın direktifi" diye kendi kendimizi kandırmayalım. Bir taraftan "Tanımıyoruz." deyip bir taraftan kanunlarımıza en azından bunları yazarak rezil olmayalım diye düşünüyorum.
Şimdi, bu yapacağım uyarılar, baş taraftaki değerlendirmelerim siyasi değil. Eski bir Merkez Bankacı olmanın ötesinde, elektronik paraya ve merkez bankaları için önemine dair ta 2000 yılında tebliğ sunmuşum, 2000 yılında, yani bunlar yeni şeyler değil. Hakikaten de gecikti, doğru, Avrupa Birliğinin söylemesine de gerek yok, düzenlenmesi de gerekiyor, bunlarla ilgili de bazı çalışmaların yapılması gerekiyordu. Onun için baştan söylüyorum ki bu konuda uzman olan bir arkadaşınız olarak bazı teknik uyarılarda bulunacağım, sonra da siyasi değerlendirmeleri yapacağım.
Öncelikle, tasarının içerisinde, arkadaşlarımız getirdiğinde bütün kurumlar bir madde içerisindeydi. Bunu kısmen bizim önerilerimizle Komisyonda düzelttik ama hâlâ ödeme kuruluşlarının bir arada olması benim için sıkıntılı gibi görünüyor. "Niye?"sini birazdan söyleyeceğim. Çünkü fatura ödeme kuruluşları, elektronik para kuruluşları, diğer kuruluşların arasında çok farklılıklar var, bütünlük açısından arkadaşlarımız tek yerde tanımlamışlar ama sonrasında farklılaştırma yapmak istediğimiz zaman ikincil mevzuatta sıkıntı yaşayabileceğiz. Onun için, burada da önergelerimiz olacak.
Bir de fatura ödemelerini, yine, tek şeye koyduk. O gün formül olmadı ama Hükûmete söylemiştik, Sayın Başbakan Yardımcısı olmadığı için arkadaşlarımız çalışmıştır inşallah. Normal fatura ödemelerinin dışında diğer tahsilatlar var, taksitli ödemeler var, başkaları adına yapılabilecek tahsilatlar var. Bunların da ayrı bir kurum olarak dikkate alınması gerektiğini söylemiştik.
Tabii, bunların ötesinde önemli gördüğümüz diğer bir şey ise, değerli arkadaşlar: Kanunun 24'üncü maddesinde -artık biliyorsunuz Telefon'u gitti PTT Kurumunun burada kanun tasarısını konuştuk- PTT'ye istisna tanıyan, yani bu düzenlemelere tabi olmayacağına dair bir hüküm konulmuş. Kuruluşunda diyorlar kurulmuş olsun, fazla da işleme gerek kalmasın, masraf olmasın. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak o gün terörün finansmanıyla ilgili, kara parayla ilgili konuştuğumuz zaman da söyledik: PTT'nin bu işlerle uğraşmaması lazım. Burada bir tezat var: Siz bir taraftan kamu bankalarını dahi özelleştirme programına aldınız, yapamıyorsunuz, çıkarıyorsunuz, getiriyorsunuz; doğru bulmuyoruz biz ama felsefeniz olarak bu, parti programınızda, hükûmet programınızda var. Bir taraftan PTT'ye banka kurduruyorsunuz. Adının banka olup kendisinin olmadığı teknik konusu ayrı. Oradaki hassasiyetimizi de söyledim, özellikle yönetmelikler hazırlanırken rica ettim -arkadaşlar, sağ olsunlar, onu eklediler- "MASAK'ın da görüşü alınsın." dedim. Niye? Çünkü dünyada kara para aklama yöntemlerinden bir tanesi bu ödemelerle ilgili havale sisteminden geçiyor. İzini kaybettirerek, parçalara bölerek götürüyorlar. Onun için biz bu konuda hassasız. Bu kanunun içerisindeki en önemli sıkıntılardan birisi o. PTT'nin ne işi var, niye ödeme işleriyle uğraşır derken bir taraftan da şimdi diğer transferleri yapabilir hâle gelecek. Bu konuda sıkıntılarımız var, burada ikincil düzenlemelerin çok sıkı yapılması gerekiyor, bazı hususların temel olarak kanun metni içerisine dercedilmesi gerekiyor. Bu konuda hassas olduğumuzu bir defa daha sizlerin dikkatine sunmak istiyorum.
Kanunda dikkat çeken diğer bir şey ise Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun personel ihtiyacıyla ilgili. Daha doğrusu, esas itibarıyla, 2 tane daha başkan yardımcılığı ihdasıyla ilgili. Arkadaşlarımıza sorduk, "İş hacmimiz artıyor." dediler. Yani 3'ten 5'e çıkıyor, hadi 1 tane deseler anlayacağım yani bu tip ödemelere veya diğer finansal kuruluşlara ilişkin bir başkan yardımcılığı demiyorlar. Hemen arkasından gelen fıkraya bakıyorum, diyor ki: "İstenildiği takdirde ilgili üyeye temsilciliklerin olduğu yerde -örneğin Ankara'da, Adana'da, Antalya'da, neredeyse üye- ofis açılabilir." Şimdi, o zaman düşünüyorum, diyorum ki: Kimi atayacağınızı dahi belirlediniz mi? Adamın çalışma mekânını şimdiden kanun içine niye koyuyorsunuz? Yani düzenleme, denetleme kurumlarının ihtiyaçları belli.
NURETTİN DEMİR (Muğla) - O da bellidir!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Arkadaşlar, zaten fazlasıyla kurum kurduk. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün konuşmalarımızda söyledik, parti beyannamemizde ve programımızda var, bir tek "Mali Piyasalar Yüksek Kurulu" istiyoruz. Bu kadar şey enflasyonu içerisinde tam tersine yeni yeni bürokratik şeyler yaratmayı doğru bulmuyoruz ama bu da çok masum gelmedi bize açıkçası. Onun için, bu konuda da ihtiyaç varsa arkadaşlarımızın neyle ilgili olduğunu bize söylemeleri lazım. Bir de hadi 1 taneyi anladık, 2 tane birden olunca düne kadar yönetilemiyor muydu diye bakıyorum. Çünkü burada zaten başkanlıklar var, bununla ilgili çalışma yapan arkadaşlarımız da var. Bu da dikkatimizi çeken başka bir husus olmuştur. Dolayısıyla, bu konular, elektronik para, ödeme sistemleri konusu özellikle burada onayladığımız Birleşmiş Milletlerin Terörün Finansmanın Önlenmesine Yönelik Sözleşmesi'nde ve Avrupa Birliği düzenlemelerinde çok sıkı şekilde yer almıştır, bizlerin de buna uyacağına dair taahhüdü vardır, bu kanunda da bazı şeyleri biraz daha açık bir şekilde yazmakta fayda vardır. İkincil düzenlemelerin de daha kısa sürede çıkarılması için çalışma yapmakta fayda vardır diye düşünüyorum.
Şimdi, geliyoruz, hepinizin gündeminde olan faiz lobisine. Malum, Merkez Bankasını ve ödeme sistemini konuşuyoruz, bankacılık sistemini konuşuyoruz. Dolayısıyla, bütün temsilciler -Sayın Başbakan yardımcısı hariç- burada. Değerli mesai arkadaşlarım, Merkez Bankasından, BDDK'dan bürokrat arkadaşlarımız da buradalar. Ben bu konuda, Başbakanın açıklamalarını çok manidar buluyorum değerli arkadaşlar. Niye diyeceksiniz? Şimdi, sizlere bütçeyle ilgili, geneli üzerinde yaptığım konuşmada takdim etmiştim, Sayın Başbakan yardımcısının niye burada olmadığı konusu da bence bununla ilgili. Çünkü, Komisyonda da aynı soruları sordum, cevap vermeden ayrılmıştı. Kendisine bizatihi sorduğum için, burada da rahatlıkla sorabilirim. 4 Ekim 2012 tarihinde Etikhaber web sitesinde yazmışım. "Askere hapis balyozu, vatandaşa zam balyozu." Yani, o yapılan zamların vatandaşa vergi olarak döndürülmesini Orta Vadeli Program, plan açıklandığı zaman makaleme de yazmışım. Birkaç gün sonra neyin üzerine yazmışım? Burada, Sabah gazetesinde, Sayın Başbakanın aile efradının yönetici olduğu gazetede o tarihte bir haber çıkıyor, ne zaman? 23 Eylülde. Bakın, şimdi, size faiz lobisi nerede kısmına cevap olsun diye getirdim, Sayın Başbakan Yardımcısı galiba ondan yok. Bakın, ne diyor, Sabah gazetesi bu: "Yanlış yönet, halka ödet." Resimleri görebiliyor musunuz? Merkez Bankası Başkanı, Sayın Babacan ve Sayın Şimşek var. Bakın, bu söylediğiniz yanlış gazete değil, bunu bütçede de size göstermiştim hatırlarsanız. Bakın, diyorum ki: "Yanlış yönet halka ödet." diyor.
NURETTİN DEMİR (Muğla) - Sayın Bakana da göster!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Sayın Bakanı ilgilendirmiyor, o yok. O gazcı tarafta, frenci değil, onu söyleyeceğim şimdi. Biz yazmıyoruz yani sürekli olarak AKP Hükûmetine destek veren Sabah gazetesinin 23 Eylül 2012 tarihli haberi, finans sayfası aynen böyle arkadaşlar.
Şimdi?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Faiz lobisi bu muymuş?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Okuyacağım Sayın Başkanım.
Altını okuyayım: "Sıkı para politikasıyla büyümede hedefi tutturamayıp -bakın, ben söylemiyorum, Sabah gazetesi söylüyor- bütçede açık veren ekonomi yönetimi, otomobil, akaryakıt, konut ve alkolün vergisini artırdı. 8,5 milyarlık gelir beklenen tedbir paketinin yarısı faize gidecek. Vergi artışları enflasyonu artırıp faiz indirimini engelleyecek."
Şimdi, değerli arkadaşlar, burada öyle bir şey söylüyor ki: "Enflasyon arttı, faizi arttır. Ali Babacan, Erdem Başçı ve Mehmet Şimşek'in yanlış politikaları sonucu ortaya çıkan zam gereği Türkiye'yi yeni bir sarmala daha sokuyor. Özellikle akaryakıta yapılan zamların etkisiyle artan maliyetler enflasyona yansıyacak. Bu durum önümüzdeki günlerde hazine ihalelerinden tüketici kredilerine kadar birçok alanda beklenen faiz düşüşüne engel olacak. Merkez Bankası da enflasyon gerekçesiyle faizi indirmekte zorlanacak." diyor.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, peki, siz kendiniz arıyorsunuz "faiz lobisi" diye, burada aynen size, isterseniz devamındaki cümleyi okuyayım: "Ekonomi yönetiminin vergi artışlarıyla vatandaşın cebinden aldığı 8,5 milyarın neredeyse yarısından fazlası, Merkez Bankasının faizleri yüksek tutması nedeniyle artan faiz ödemelerine gidecek. Yani toplumun yüzde 1'lik kesimi ve bir bölüm yabancı yatırımcının kazandığı fazla faizin faturası, dolaylı vergilerin artmasıyla tüm vatandaşlara çıkacak." Neredeymiş faiz lobisi? Sabah gazetesinin manşetine göre buradaymış.
Peki, bir hafta sonra ne oldu? 9 Ekimde Orta Vadeli Program açıklandı arkadaşlar. 10 Ekim, yine aynı gazete: "Frenden vazgeçmiyor." Yarım sayfa Sayın Babacan'ın resmi. Bunları saklıyorum, ta aralık ayının başında bütçede sizlere takdim etmiştim. Olmayan arkadaşlarımız olabilir, isteyenlere tekrar takdim edebilirim.
Şimdi, ben buradan sizlere dönüyorum değerli arkadaşlar: O zaman, Sayın Başbakan bir yerlerde faiz lobisi arıyor. Ben diyorum ki: "Faiz lobisi içeri de mi? Dışarı da mı?" Bu da iki gün önce yine Etikhaberde yayımlanan yazımın başlığı -ki dışarıda arıyorsunuz- siz kendiniz burada gösteriyorsunuz. Yeniden "Merkez Bankası düşürmedi." diyorsunuz, karnımızdan konuşuyoruz. Ben ne olduğunu gerçekten burada anlayamadım. Sayın Başbakan kendi konuşmasında -bu, yazımın içerisinde var, ayrıntısını, fotokopisini sizlere dağıtabilirim ama- burada, faiz lobisiyle ilgili açıklama yaptığı yerde -Sayın Genel Başkanımız grup konuşmasında buna değindi, "kendisi itiraf etti" diye- aynen şöyle diyor: "Bizim karşımıza geldikleri zaman -Sayın Başbakanın sözü, bakın- 'Sizin zamanınızda 5 kat daha zengin olduk.' diyenler?" Tekrar okuyorum: "Bizim karşımıza geldikleri zaman `Sizin zamanınızda 5 kat zengin olduk.' diyenler, işte bugünlerde bizle uğraşmaya başladılar." Ne zaman 5 kat zengin olmuşlar? Sayın Bakanım, "Sizin zamanınızda 5 kat zengin olduk." diye Başbakana söylemişler. Ne zamanmış? Demek ki 2002'den sonra 5 kat zengin olduklarını itiraf etmişler.
Şimdi, arkadaşlar, o zaman bu faiz lobisini kim palazlandırdı? Yani, bu durumda Sayın Başbakan kendi bahsettiği faiz lobisiyle on yıldır içli dışlı olduğunu ve bunların zenginleşmesine sebep olduğunu itiraf etmiş olmuyor mu?
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Muhalefet palazlandırdı!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Tekrar diyor ki: "Faiz lobisi, kendine çekidüzen ver. Faiz lobisi, yıllarca benim milletimin alın terini sömürdün, bundan sonra sömüremeyeceksin. Çok sabrettik. Bunun bedelini ağır ödeyeceksin." Sayın Başbakan, bir şey biliyorsan söyle, gereğini yap. Sen Başbakansın, her şeye muktedirsin, burada herkese hak etmediği şekilde muamele ettirebiliyorsun. Eğer biliyorsan ve gereğini yapmıyorsan suç işliyorsun demektir. Çok net. Eğer birisi manipülasyon yapıyorsa değerli arkadaşlar, kanunlar açıktır, birisi kanuna, hukuka aykırı bir iş yapıyorsa tehdit etmek yerine gereğini yapmak, ilgili kurumların ve Sayın Başbakanın görevidir Hükûmetin başı olarak. Eğer yapmıyorsa, savsaklıyorsa görevini ihmal ediyor demektir. Ben bunu anlayamıyorum yani bu lobiyi oluşturan banka, bilmem ne falan diye tehdit ediyor. Varsa burada bir şey yap. Bu şuna benzemesin: 57'nci Hükûmeti eleştirip eleştirip, gelir gelmez bankalara, bugün faiz lobisi dediğiniz bir bankanın 3 milyarın üzerindeki vergisini siliyorsanız hangi faiz lobisinden? İşiniz iyi gittiği zaman iyi -adamlar 5 kat kazanıyor- sizi desteklerken iyi, ucundan bir şey gördüğünüz zaman faiz lobisi var.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Bankalara milleti soydurdular, şimdi de şikâyet ediyorlar.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Gerçekten bu konuda, burada hakikaten bir garabet var. Siyaseten ben anlayamıyorum ama teknik olarak size bunları açıklıyorum. Varsa hukuk olarak? Sayın Başbakan bir de şunu diyor bankalara gözdağı verirken. Diyor ki: "Vatandaşlar, onları boş verin, kamu bankalarına gidin." Şimdi gülüyorum bir taraftan, faiz lobisi dediğinizin içinde kamu bankaları da var.
Değerli arkadaşlar, listeye bakın, en fazla vergi veren 10 şirketin 8 tanesi banka ve bunun yarısı da kamu bankası. Kimi kime, nereye gönderiyorsunuz, neyi şikâyet ediyorsunuz anlamadım ben. Bakın rakamlara, ilk 10 şirketin 8'i banka, kamu bankaları da bunun içinde. Şimdi, nasıl olacak yani? Kim faiz lobisi, kim değil, benim kafam karışmaya başladı. Bunlar bir de suçu tespit edilmişler. Biliyorsunuz, Rekabet Kurumu, hani bu vatandaşların, garibanların hesabından kitabından, kredisinden anlaşarak, aşırı derecede anlaşma yoluyla rekabete aykırı şekilde, ücret ve komisyon faizi aldığını tespit etti biliyorsunuz. 140 milyon küsur bir bankanın, 90 milyon, 80 küsur milyon bir bankanın, 40 milyon diğer bankanın ödemesi var. Kamu bankalarından bahsediyorum, diğerleri de var, hepsi var da. Peki, şimdi Rekabet Kurumu bu gerekçeli kararı niye yazıyor böyle? Anayasanın tamamı değişse bile şimdiye kadar gerekçe yazılırdı. Daha tahsilat yapılmadı ha. Vatandaşların gazı alınsın diye herhâlde cezayı kestiler, bunu da fazla buldular. Toplamda 1,1 mi, 1,2 mi -arkadaşlarım daha iyi biliyordur- böylece geldi ve hâlen daha o cezalar tahsil edilmedi bekliyor. Onların içerisinde bu kamu bankaları da var, onlar da anlaşmışlar. Öyle diyor Rekabet Kurumu, cezayı verdi biliyorsunuz. Dolayısıyla, şimdi buradan tekrar sesleniyorum: Sayın Başbakan, faiz lobisi nerede? Kim? Bildiğiniz bir şey varsa lütfen açıklayın; aksi takdirde, savcılara görevi ihmalden suç duyurusunda bulunuyoruz.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya, Yiğit Bulut'un peşine takıldılar, ne faiz lobisi.
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bunları sorgulaması lazım.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Bir delinin aklına siz de uydunuz, vallahi billahi!
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Gerçekten de manipüle edenler varsa, demin dediğimiz gibi, burada savsaklamadan gereğini yapmak gerekiyor; aksi takdirde?
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Yani o da olmasaydı bir şey bulamayacaktınız, bahane.
ORMAN VE SU İŞLERİ BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) - Bir gecelik faiz 7.500'dü.
LÜTFÜ TÜRKKAN (Kocaeli) - Ya, bir "Yiğit Bulut" denilen?
MEHMET GÜNAL (Devamla) - Şimdi, arkadaşlar, Sayın Bakan "Bir gecelik faiz oraya geldi." diye, siz onu soruşturdunuz. Daha önce de -belki siz yoktunuz Sayın Bakan- geldiğinizde, Sayın Salih Kapusuz'un başkanlığında bütün finansal işlemler, Merkez Bankası işlemleri, bankacılık dâhil, burada bir komisyon marifetiyle araştırıldı ve oradan çıkan şeyi savcılığa göndermeniz gerekiyordu bir şey varsa. Siz, AKP Hükûmeti iktidardayken bu komisyon çalıştı, 1.100 küsur sayfa raporu var. Bunun içerisinde hiçbir şey bulunamadı. Ha, ne buldular: "Şu bankalar, şu kadar döviz almış." dediler ve orada 1'inci sırada olan, 1 milyarın üzerinde döviz aldığı o kriz döneminde tespit edilen bankanın -demin dediğim gibi- 3 milyar liralık vergisini? AKP Hükûmetinin ilk icraatıdır arkadaşlar, kasımda iktidar oldular, aralık ayında yazılan Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığının yazısıyla, Sayın Unakıtan'ın oluruyla vergisini sildiler "banka lobisi" dediği, yabancı, dışarıda aradığı, "faiz lobisi" dediği kişilerin. E, şimdi, siz geldiniz, eğer onun hesabını on yılda hâlâ soramıyorsanız o zaman bir sıkıntı var gibi Sayın Bakan. Sormadığınız gibi, üstüne üstlük bir de 3 milyarlık vergisini indiriyorsunuz. Dışarılarda bunu aramaya gerek yok. Faiz lobisi AKP'nin kendi içerisinde, kendi yarattığı birtakım yandaş sermaye aslında ama şimdi siyasi hesaplar ters gidince sağda solda suçlu aramaya başladık.
Ben Sayın Bakana sordum. Şimdi, Sayın Eroğlu bunun muhatabı değil, Sayın Babacan da zannediyorum bu sorulara muhatap olacağı için buraya gelmedi diye düşünüyorum çünkü daha önce de sorduk, komisyonda da bu soruları sorduk. Onun için, ben, dışarıda değil, faiz lobisinin içeride aranması gerektiği kanaatindeyim. Eğer şu ana kadar zaten bunlar yükselmişse? Tabii, işin teknik boyutu var, burada zamanımız yetmediği için onu anlatamıyorum. Yani, faizlerin yükselmesi daha önceki alanlara mı yarar, şimdi nakit olanlara mı yarar. Hakikaten, yükseldiği zaman, eskiden alanların zararına mı, onlar ayrı konular. Aslında, elinde faizi daha önce almış olan, faiz yükseldiği zaman şu anda elinde tahvil veya bono bulunduranın aleyhine olur çünkü fiyatı düşer. Onun için bir sürü kavram kargaşası var. Bu nedenle bunun siyasi olduğunu düşünüyorum. Sayın Başbakanı açık bir şekilde faiz lobisinin kim olduğunu açıklamaya ve gereğini yapmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)