| Konu: | ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN TASARISI (S. SAYISI: 473) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 122 |
| Tarih: | 19.06.2013 |
MUHARREM IŞIK (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum hepinize.
Şimdi, kolluk görevlileri biber gazı kullanmaya yalnızca gerekli olduğunda, daha hafif araçlarla bir çözüme ulaşamadıklarında başvurabilirler. Kolluk görevlileri biber gazına orantılılık ilkesi çerçevesinde başvurabilirler. Kullanılacak biber gazı, kolluğun karşı karşıya kaldığı durumu çözüme yetecek düzeyi aşamaz. Bir toplantı ya da gösteri yürüyüşünün yasal olup olmaması, şiddet içermediği sürece, "kolluk görevlilerinin güç kullanmaktan kaçınması" ilkesini uygulamadan kaldırmaz. Yasal olmayan toplantı ya da gösteri yürüyüşlerini dağıtmak üzere, kural olarak güce başvurulmamalıdır. Kolluk görevlileri biber gazına başvururken çevrede bulunan üçüncü kişilerin etkilenmemeleri yahut bu mümkün değilse olabilecek en asgari düzeyde etkilenmeleri için tedbir almak zorundadırlar. Biber gazına başvurulduğu durumlarda, ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına tıbbi müdahalede bulunabilecek sağlık görevlilerinin bulunması gerekir.
Bunlar, Avrupa'da olan ve bizim de altına imza attığımız ilkeler. Bunlara sözde uyuyoruz ama uymadığımız görülüyor zaten.
Şimdi, Tabipler Odasının açıkladığı rakamlara göre, kamu hastaneleri, özel hastaneler, tıp merkezleri ve kurulan gönüllü revirlere 7.822 kişi başvurmuş, yaralanmış. Bunlardan 100 kişi kafa travması geçirmiş. İstanbul'da 4, Ankara'da 1, Eskişehir'de 1 olmak üzere 6 ağır yaralı var. 4 kişi hayatını kaybetti, 1 polis memuru düşerek hayatını kaybetti. 11 kişi gözünü kaybetti, 1 kişinin de dalağı alındı. Şu anda da yine durumu kötü olanlar var.
Şimdi, buraya çıkan herkes, özellikle iktidar kanadından ve sayın grup başkanı çıktığı zaman şiddetin nasıl olduğunu, orantılı olduğunu söylemeye çalışıyor ve bunu söylerken de o kadar iddialı konuşuyor ki, diyor ki: "Oradakiler CHP'liler." Bunu söylerken şunu söylüyorsunuz aslında: "Oradakiler CHP'liler, öldürebilirsiniz." Tespit etmişsiniz, "CHP'liler ise eğer, düşmanlar, öldürebilirsiniz."
Erzincan'da olaylar oldu. Şimdi söyleyeyim mi söylemeyeyim mi, onu da düşünüyorum çünkü Vali Bey'in başını yiyebilirsiniz. Vali Bey orada o kadar sağduyulu davrandı ki -daha yeni başlamış göreve, gencecik bir vali- bizimle birlikte iş birliği yaptı, polisi oradaki olaylara yaklaştırmadı, uzak tuttu, polis yaklaşmadığı için de hiçbir olay olmadı. İlk gün olan olaylarda yanlış yaptılar, polisi yaklaştırdılar ama ondan sonra şey oldu.
Şimdi, İstanbul Valisi ne yaptı? Önce kayboldu, daha sonra çıktı ortaya, söylediği birkaç lafla birlikte her şeyi dağıttı. Orantısız gücün nasıl kullanıldığını da gösterdiler tabii orada.
Burada özellikle çapulcunun hiçbir şey olmadığını söylüyorsunuz. Siz aslında "çapulcunun" ne anlamda kullanıldığını çok iyi biliyorsunuz. Onu hiç de öyle, ortalığı yıkan yakan dökenler değil de ne anlamda kullanıldığını biliyorsunuz.
İnsanlar toplanmışlar? Gezi Parkı'na gitmiş gibi konuşuyorsunuz, sanki Gezi Parkı'ndaki o psikolojiyi almış gibi konuşuyorsunuz. Gitmediniz, ancak birilerinden aldığınız, daha doğrusu oradaki polisten aldığınız bilgileri söylüyorsunuz. Gezi Parkı'nda o kadar güzel sevgi, saygı var ki, hiç kimse bir şey çıkarmak istemiyor. Orada polise bir müdahale yapılmaya çalışıldığı zaman, taş atılmaya çalışıldığı zaman oradaki gönüllü insanlar kendilerini oraya set yapıyor atmayın diye ve en son olan olayda, oradaki bütün çadırlar toplandıktan sonra Gezi Parkı'na kurulan oradaki çadırda insanlar simge olarak oturacaklardı. Ne oldu? "Biz orada miting yapacağız, mitinge gölge düşmesin." Çünkü biliyordunuz oraya fazla insan yığılacağını, dolayısıyla Başbakan emir verdi ve orayı dağıttınız, dağıtırken de hiçbir zaman için oradaki insanlara acımadınız, en ağır bir şekilde? Orantısız değil aslında, orantısız gücün karşısında gene bir güç olur. Oradaki insanlar hiç güç kullanmadılar size, bütün gücünüzle bastırarak oradaki insanları dağıttınız. Dağıtırken de taş attılar, sopa attılar. Ne yapacak adam? Yani, adama o kadar gaz sıkıyorsunuz ki, gözünüz hiçbir şey görmüyor, milletvekilini görmüyor. Milletvekili kızmış. Peki, milletvekiline ne yaptığını hiç sordunuz mu? Oradaki polise milletvekili olduğunu söylediği hâlde, milletvekiline ana avrat küfrediyor, o yetmiyor?
RECEP ÖZEL (Isparta) - Ne işi var milletvekilinin?
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Ne demek ne işi var? Ne demek? Siz hiç olmayacak mısınız? Yani geçmişi unuttunuz mu, neler yaptığınızı unuttunuz mu? Çıktığınız zaman meydanlarda neler yaptığınızı biz unuttuk mu sanki? Şimdi, burada iktidar oldunuz, buraya çıkacaksınız, güzel güzel böyle her şeyi anlatacaksınız.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Ne yaptılar? Ne yaptılar?
BAŞKAN - Lütfen? Lütfen?
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Sanki her şey çok güzel olacakmış gibi, hiçbir şey bozulmasın, çok böyle barışseversiniz. Artık inanmıyorum size!
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - İnanma ya, inanma!
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Çünkü bunu siz on bir senedir, böyle, oyayla işler gibi işlediniz. Toplumu siz bu hâle getirdiniz, gerdiniz. Çöpçü alırken bile gerdiniz, atamalarda yaptınız, işçi alımlarında yaptınız, hep ayrımcılık yaptınız. Sayın Başbakan mezhepçilik yaptı, her şeyi yaparken de, işte, bu toplumu bu hâle getirdiniz. O gençler özgürlük istedi ama siz anlamadınız. Gençlerin her şeyine karıştınız; oturmasına, kalkmasına. Bilmezseniz anlamazsınız zaten özgürlüğün ne olduğunu.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Sen çok anlıyorsun!
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Özgürlük istediler ama karşı çıktığınız için böyle oldu.
OSMAN AŞKIN BAK (İstanbul) - Gezi Parkı'nda sevgi var mıydı?
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Olabilir. Sevgi bir tek sizin anladığınız anlamda olmaz. O kafasının arkasında bir şey olanlar öyle düşünür. Sevgi buradan gelir, buradan.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
MUHARREM IŞIK (Devamla) - Tabii, kafasının arkasında bir şey varsa eğer, öyle düşünüyorsa budur.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)