Konu: | CHP GRUBUNUN, MUĞLA MİLLETVEKİLİ NURETTİN DEMİR VE 22 MİLLETVEKİLİ TARAFINDAN MUĞLA'NIN MİLAS İLÇESİ GÜLLÜK BELDESİNDE MEYDANA GELEN İŞÇİ ÖLÜMLERİ SONRASINDA FİRMANIN FAALİYETİNE DEVAM ETMESİNE NEDEN İZİN VERİLDİĞİNİN, ÖLÜMLERE NEDEN OLAN MEVZUAT AYKIRILIKLARININ TESPİTİ VE TÜRKİYE GENELİNDE YAŞANAN İŞ KAZALARININ NEDENLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 20/6/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 20 HAZİRAN 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
Yasama Yılı: | 3 |
Birleşim: | 123 |
Tarih: | 20.06.2013 |
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin Meclis araştırması açılmasıyla ilgili grup önerisi aleyhine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce Muğla ili Milas ilçesi Güllük beldesi atık arıtma tesisinde meydana gelen bu iş kazasında vefat eden 7 emekçimize Allah'tan rahmet diliyorum.
Tabii ki, bütün ölümlerden, bir vatandaş olarak, bir insan olarak ciddi anlamda ızdırap duyuyoruz ama ölümler bir emek mücadelesi, ekmek mücadelesi, bir geçim mücadelesi yapan insanlar noktasında olunca elbette ki yüreğimiz dağlanıyor.
Sayın hocamın az önce kısmen bahsettiği, benim de bu konuda İş Teftiş Kurulu Başkanlığından bilgi notu olarak talep ettiğim konu, 9 işçinin çalıştığı, bunlardan 2 tanesinin izinli olduğu, geri kalan 7'sinin ise tümünün vefat ettiği elim bir kaza; sebepleri itibarıyla, ileride belki de "cinayet" diyebileceğimiz bir husus. Hadiseye baktığımız zaman; bu arıtma tesisinin üç bölümden oluştuğu, arıtma tesisinde görevli olanların belirli aralıklarla ızgara odasındaki çamuru temizlemek için ızgara odasına indiği; yine, bu hadisenin meydana geldiği gün itibarıyla görevli olan işçinin bu ızgara odasındaki çamuru temizlemek amacıyla ilgili yere indiği ancak kendisinden haber alınamayınca, yukarıda kendisini bekleyen ikinci işçinin, ardından tesis müdürünün ve sırasıyla diğer işçilerin de bu ızgara odasındaki işçiyi kurtarmak amacıyla aşağı inmeleri sonucu tümünün vefat ettiğiyle ilgili notlar var elimizde. Yapılan ilk incelemelerde de bu ölümlerin yüksek konsantrasyonda hidrojen sülfür ve metan gazı nedeniyle olduğu tespit edilmiş. Tabii ki, bu tespitlerde hepimizi rahatsız eden en önemli husus, bu tesis binasında herhangi bir havalandırma sisteminin olmadığıdır. Ve çalışanlarla yapılan görüşmede de aşırı koku nedeniyle çevredeki yazlıklardan çok sayıda şikâyet olduğu, bundan dolayı da tesisin cam ve kapılarının iki-üç gündür kapalı olduğu şeklinde bir tespit var.
Elbette ki, bu konuda gerek Çalışma Bakanlığının İş Teftiş Kurulu Başkanlığı marifetiyle gerekse de cumhuriyet başsavcılığı eliyle ilgili adli soruşturmalar yürütülmekte. Bu konunun hep birlikte takipçisi olmak, bu konuda ihmali olan ve bu 7 tane emekçinin ölümüne sebebiyet veren hususların net olarak ortaya çıkarılması, zannediyorum hepimizin ortak sorumluluğu. Bu hadise, bize, Türkiye'de çıkarmış olduğumuz iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yasanın ne kadar önemli olduğunu, bunun uygulanmasıyla ilgili alacağımız olumlu neticelerin bu iş kazalarının sayısını azalttığı gibi bunlarla ilgili ölüm haberlerini de ciddi anlamda minimize edeceğini bize net olarak ortaya koyuyor.
Hepinizin malumu olduğu gibi, Türkiye, bugüne kadar kendine has iş sağlığı, güvenliği yasası olan bir ülke değildi. Türkiye'de iş sağlığı, güvenliğiyle ilgili hususlar, hepinizin bildiği gibi, İş Kanunu'nda ilgili hükümler doğrultusunda yürütülmekteydi. Ancak geçen yıl hepimizin Meclis olarak yasalaştırmış olduğumuz İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bir yandan 155 sayılı ILO Sözleşmesi, diğer yandan 161 sayılı İş Sağlığı Hizmetlerine İlişkin ILO Sözleşmesi ve Avrupa Birliği direktiflerine paralel olarak hazırlanan bir yasa. Bu kanun 30 Haziran 2012 tarihli Resmî Gazete'de yayınlandı ve 30 Aralık 2012 tarihi itibarıyla da hepinizin bildiği gibi yürürlüğe girdi.
Bu yasada özellikle işverenlere bu anlamda son derece önemli yükümlülükler getirilmekte. Bu yükümlülükler içerisinde hiç şüphesiz en önemlisi risk değerlendirmesidir. Çalışanların iş yerinde maruz kalacakları sağlık ve güvenlik risklerini dikkate alarak işe giriş muayenesi ve periyodik olarak sağlık gözetimi yaptırmaları en önemli yükümlülüklerindendir.
Yine, sağlık hizmeti sunucularına intikal eden iş kazası ve meslek hastalığı vakalarının bildirimini yapmakla ilgili bir zorunluluk getirilmesi, çalışanlarının görüşlerinin ve katılımlarının sağlanması, 50 ve daha fazla çalışanın bulunduğu ve altı aydan fazla süren sürekli işlerin yapıldığı iş yerlerinde İş Sağlığı ve Güvenliği Kurulunun kurulması, bu yasada çok önemli hususlar olarak göze çarpmakta.
Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası yürürlüğe girmeden önce, Türkiye'de çalışanların ve işletmelerin çok önemli bir kısmı, maalesef, iş sağlığı, güvenliği kapsamında değildi. Daha önce İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nın uygulanabilmesi için 50 ve 50'den fazla çalışanının bulunduğu bir iş yeri olma mecburiyeti vardı ama bu yasayla birlikte, bütün işletmelerin, bütün iş yerlerinin, çalışan sayısına bakılmaksızın bütün işletmelerin İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası kapsamında bu sorumlulukları yerine getirmesi mecburiyet hâline getirildi.
Bizim bu risk değerlendirmesiyle ilgili hususlar geçen yıl değil de ondan önceki yıllarda yürürlüğe girmiş olsaydı, belki bugün bu hadiseyle ilgili çok daha farklı bir cümle kurabilme imkânımız olacaktı.
Yalnız, burada risk değerlendirmesi noktasında, işverenlerin ve son kazanın meydana gelmiş olduğu Muğla ili Milas ilçesindeki arıtma tesisinde iş sağlığı ve güvenliği hizmeti alma noktasında Sosyal Güvenlik Kurumunun desteği de söz konusu. Biliyorsunuz, yeni yapılan bu sınıflandırmalarda "az tehlikeli" ve "çok tehlikeli" sınıflandırmalar kapsamında, özellikle çok tehlikeli iş yerlerinde risk değerlendirmesi ve çalıştırılacak iş sağlığı ve güvenliği uzmanı noktasında Sosyal Güvenlik Kurumunun açık bir şekilde destek vereceği de yasa içerisine net bir şekilde dercedilmiş.
Türkiye'de iş kazası artıyor mu? Buna benzer verilere baktığımız zaman, 2007 ile 2012 yılını mukayese ettiğimizde, evet, Türkiye'de iş sağlığı ve kazalarıyla ilgili bir artış var ama toplam oransal baktığınız zaman, Türkiye'deki iş kazalarının oransal anlamda azaldığını görürsünüz. Türkiye'de son beş yılda, Türkiye'nin ekonomik büyümesine paralel olarak ciddi anlamda bir istihdam artışının olduğunu görürsünüz, Türkiye'de işletme sayısında ciddi anlamda bir artış olduğunu görürsünüz. Türkiye'de 100 bine düşen iş kazası sayısına baktığınızda, 2007 yılında 100 bin işçiye ortalama 948 iş kazası düşerken 2011 yılı rakamlarında bu oran 628'e düşmüş vaziyette. Türkiye'de işçi sayısına baktığınız zaman, 2007 yılında yaklaşık 8,5 milyon işçi varken 2011 yılı rakamları itibarıyla bu rakamın 11,5 milyona yükseldiğini görürsünüz. Bir yandan Türkiye'de işletme sayısında bir artış var, Türkiye'de ekonomik büyümeye paralel olarak çalışan sayısında bir artış var ama bunların oransal olarak iş kazaları sayısına baktığınız zaman ise bir azalma söz konusu. Ama bütün bunlara rağmen, Türkiye, maalesef, hâlâ, iş kazası sayısında, ölümlü iş kazası sayısında dünyada ve Avrupa'da en öndeki ülkelerin arasında. Bu çıkarmış olduğumuz İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası, bunun ciddi anlamda uygulanması ve bunun denetlenmesiyle, bu anlamda Türkiye'de çok önemli mesafeler alınacağına olan inancımı özellikle paylaşmak istiyorum.
Elbette ki iş kazalarını tamamen sıfırlayamayabiliriz ama bunları minimize etmek, meslek hastalıklarını da belki tamamen sıfırlamak mümkün. Bir yandan yasal düzenlemeler yapılması gerekiyor -ki bu konuda çok önemli yasal düzenlemeler yapıldı- ama diğer yandan da toplumda iş kazalarıyla ilgili, iş sağlığı ve güvenliği tedbirleriyle ilgili bir farkındalık oluşturmamız gerekiyor. Toplumda maalesef gerek çalışanlarımız gerek işverenlerimiz ve gerek toplum olarak ciddi anlamda bir güvenlik bilincine sahip olmadığımız bir gerçek. Siz yasaları ne kadar doğru çıkarırsanız çıkarın, denetimle ilgili ne kadar sağlam denetim yaparsanız yapın, toplum olarak bu konularla ilgili bir güvenlik bilincine sahip olmamamız hâlinde, bununla ilgili bir kültür oluşturmamamız hâlinde çok ciddi anlamda mesafe alamayacağımız da bir gerçek.
Bu anlamda, özellikle Çalışma Bakanlığının, son bir yıldır, yasanın çıktığı günden itibaren yapmış olduğu çok önemli eğitim toplantıları var; 81 ilde organize sanayi bölgelerinde, işveren örgütleri ile çalışanlar nezdinde önemli eğitim toplantıları var. Ben inanıyorum, bir yandan eğitim toplantıları, diğer yandan da bu yasanın uygulanmasıyla birlikte bu konuda çok önemli bir aşama katetmiş olacağız.
Ben bu duygularla, vefat eden 7 işçimize tekrar Allah'tan rahmet diliyorum, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)