| Konu: | MHP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN MERSİN MİLLETVEKİLİ MEHMET ŞANDIR VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN KAMUDA ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ (10/185); KAHRAMANMARAŞ MİLLETVEKİLİ MESUT DEDEOĞLU VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 5/11/2012 TARİH 6558 SAYI İLE VE MERSİN MİLLETVEKİLİ ALİ ÖZ VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 10/4/2013 TARİH 11604 SAYI İLE TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ; ELÂZIĞ MİLLETVEKİLİ ENVER ERDEM VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN 19/2/2013 TARİH 9766 SAYI İLE KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE ÇALIŞAN TAŞERON İŞÇİLERİN SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN, GENEL KURULUN 25 HAZİRAN 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNARAK GÖRÜŞME-LERİNİN AYNI TARİHLİ B |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 124 |
| Tarih: | 25.06.2013 |
MAHMUT KAÇAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; MHP Grubunun taşeron işçilerin problemleri konusunda verdiği araştırma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlamadan önce, taşeron uygulamalarının ne zaman başladığıyla ilgili bir tespitle başlamak zannediyorum daha anlamlı olur.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'de taşeron uygulamaları, ilk olarak 1936 yılında çıkarılan, ilk iş kanunumuz olan 3008 sayılı İş Kanunu'yla Türkiye'de yürürlüğe giren bir uygulama. Daha sonra, alt işverenlikle ilgili bir sonraki düzenleme 1967 yılında çıkarılan 931 sayılı İş Kanunu'yla, ardından 1970 yılında Anayasa Mahkemesinin ilgili kanun maddesini iptali neticesinde 1971 yılında çıkarılan 1475 sayılı Kanun'la da yürürlüğü devam ettirilen bir alan. En son 2003 yılında yapılan düzenlemeyle de 4857 sayılı İş Kanunu'nun 2'nci maddesinde bu "taşeron" olarak tabir ettiğimiz alt işverenlik uygulamasına yer verilmiş.
Yani, özetle, bu "taşeron uygulama" olarak tabir ettiğimiz alt işverenlik uygulaması, AK PARTİ iktidarıyla başlamayan, geçmişi 1936 yılına dayanan ve daha sonraki dönemlerde de uygulanan bir uygulama. Ama geldiğimiz nokta itibarıyla, gerçekten, çalışma koşulları, almış oldukları ücret itibarıyla, kıdem tazminatından mahrum olmaları noktasında ciddi anlamda hak mağduriyetlerinin yaşandığı bir alan ve şu anda gerek kamuda ve gerekse de özelde yüz binlerle ifade edilen bir istihdam. Bu problemin bir an önce çözülmesi, çalışanların insan onuruna yarışır bir ücret almaları, çalışanların çağdaş çalışma koşullarına sahip olmaları ve en temel insan hakkı olan emeğin hakkının korunması noktasındaki taleplerinin karşılanması AK PARTİ Hükûmetinin en önemli öncelikleri arasında.
Bizim çalışma hayatına bakış açımız açık ve net: Emek, kutsal bir hak; emek mücadelesi ve emeğin hakkının korunması en temel insan haklarından biri.
Bizim iktidara geldiğimiz ilk günden itibaren özellikle çalışma hayatının demokratikleşmesi noktasında, emeğin hakkının korunması noktasında son derece önemli adımlar attığımızı görme imkânına sahibiz.
Biliyorsunuz, AK PARTİ iktidarından önceki hükûmetler döneminde bütün çalışanlardan zorla kesilen ve "Tasarrufu Teşvik Fonu" adı altında toplanan bir para vardı. AK PARTİ iktidarlarından önce, memuru, emekçiyi, çalışanı tasarruf ettirme adına zorla kesilen ve daha sonra da, "Nemalandırılarak kendilerine yeniden iade edileceği." vadedilen bu Tasarrufu Teşvik Fonu'nda toplanan miktarlar, çalışanlarına, bırakın nemasıyla birlikte geri iade edilmeyi, maalesef, bizden önceki hükûmetler döneminde bütçe açıklarını kapatmaya yönelik olarak kullanılmıştır. Bununla ilgili toplumsal bir talep olmamasına rağmen bu hadiseyi bir hak gasbı olarak gören ve bununla ilgili yaptığı yasal düzenlemeyle de yaklaşık 13,5 katrilyon, çalışanlara geri ödemesini yapan hükûmet AK PARTİ hükûmetleridir.
Yine buna benzer, hepinizin bildiği gibi, yine AK PARTİ iktidarlarından önce "Konut Edindirme Yardımı" adı altında yine çalışanlardan zorla kesilen ve çalışanlara "Konut edindireceğiz." diye biriktirilen bu fondaki paranın da, maalesef, bırakın konut edindirme neticesinde çalışanların konut sahibi olmasını yine bütçe açıklarına kullanılan bu ücretin de yaklaşık 3,5 katrilyonu, yine çalışanlara, AK PARTİ Hükûmeti döneminde tekrardan iadesi sağlanmıştır.
Bu anlamda, memurlara toplu sözleşme hakkının verilmesi noktasında, bu ülkede kamu çalışanlarının toplu sözleşmeyle ilgili talepleri noktasında her toplu sözleşme talebi geldiğinde, mutlaka, karşılığında memurlardan iş güvencelerini bırakmaları talep edilmiştir ama 12 Eylül 2010 referandumuyla birlikte milletimizin toplumsal sözleşmeye de, toplu sözleşmeye de "Evet" kararı neticesinde memurların iş güvencesine dokunulmadan toplu sözleşme hakkını veren ve bunu da, genel toplu sözleşme, hizmet kolu toplu sözleşmesi ve yerel yönetimler toplu sözleşmesi olmak üzere de anlamlı hâle getiren yasal düzenleme yine AK PARTİ Hükûmeti döneminde yasalaşmıştır.
Bugün Sayın Başbakanımızın AK PARTİ grup toplantısında çalışanlarla ilgili yine açıklamış olduğu son derece önemli bir yasal düzenleme var. O da, başta 4/B sözleşmeli personel olmak üzere, 4924 diye tarif ettiğimiz Sağlık Bakanlığındaki sözleşmeli personelin kadroya geçirileceğiyle ilgili yapmış olduğu açıklamadır. Gerek kamu kurumlarında gerek belediyelerde ve gerekse de Sağlık Bakanlığında 4/B'li ve 4924'e göre toplam çalışan sayısı yaklaşık 93 bindir.
Hepinizin de bildiği gibi, 2011 yılında yine yapılan bir düzenlemeyle yaklaşık 200 bin 4/B'li sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, yine AK PARTİ iktidarı döneminde çalışma hayatında sözleşmelilik modelinin yerine kadrolu istihdamı önceleyen yaklaşım neticesinde yapılan bir yasal düzenlemedir.
Bu 2011 yılındaki düzenleme ve bugün Sayın Başbakanımızın açıklamış olduğu düzenlemeyle birlikte yaklaşık 300 bin sözleşmeli personelin kadroya geçirilme sürecinin de tamamlanmış olacağını buradan ifade etmek istiyorum.
Taşeronlaşmayla ilgili Hükûmetin yapmış olduğu son derece önemli çalışmalar var. Bu anlamda birincisi 1 Kasım 2012 tarihinde, diğeriyse yine 15 Kasım 2012 tarihinde yapılan iki önemli toplantı oldu. Toplantılardan biri, Sayın Çalışma Bakanımızın başkanlığında, bu "Taşeron" olarak tabir ettiğimiz alt işveren, işçi dernekleri temsilcileriyle bir toplantı yapıldı; diğeriyse, gerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi parti temsilcilerinin gerek işçi ve işveren konfederasyonu temsilcileri ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği temsilcilerinin de katılmış olduğu, taşeron çalışanların sorunlarının tespit edildiği, bununla ilgili de yol haritasının net olarak ortaya konduğu iki önemli toplantı yapıldı.
Bu toplantılarda, birincisi, alt işveren yanındaki işçilerin yıllık ücretli izin sorununun çözüme kavuşturulmasıyla ilgili varılan mutabakat; ikincisi, ücretlerinin tam ve zamanında ödenmesinin yasal güvenceye alınması noktasında varılan mutabakat; üçüncüsü, kıdem tazminatıyla ilgili yaşanılan mağduriyetin giderilmesi noktasında varılan mutabakat; yine sendikal örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması ve askerlik sonrası işe dönüşle ilgili iş güvencesi sağlanması gibi şu anda taşeron çalışanları için son derece önemli olan sorunların tespiti noktasında bir sorunlar silsilesi çıkarılmış, bununla ilgili mutabakata varılmış ve bununla ilgili de yasal düzenleme hazırlıklarının da son aşamada olduğunu hepimiz biliyoruz.
Özellikle taşeron çalışanlarının iş güvencesi, sendikalaşmayla ilgili önlerindeki engeller ve en önemlisi kıdem tazminatından faydalanamamaları şu anda en önemli problem olarak önümüze çıkmakta. Özellikle alt işverenin her yıl sonunda kıdem tazminatı ödememek amacıyla, uzun yıllar çalışıyor olmasına rağmen, çalışanlarının işlerine son veriyor olmaları, ardından yeniden işe başlatıyor olmaları ve çalışanların en temel hakları olan izin haklarını çoğu zaman bu durumdan dolayı kullanamamaları, yine en temel haklarından biri olan sendikal örgütlenme özgürlüğü hakkını -yasal anlamda bir engel olmamasına rağmen- iş güvencesinden mahrum olmalarından dolayı kullanamamaları, zannediyorum, gerçekten hepimizin üzerinde mutabakata vardığımız, sorun olarak gördüğümüz ve bir an önce de çözülmesini arzu ettiğimiz temel konular.
Çalışma hayatıyla ilgili gerek Toplu İş İlişkileri Kanunu noktasında gerek memurlara toplu sözleşme hakkının verilmesi noktasında gerek iş sağlığı ve güvenliği noktasında Türkiye'ye müstakil olarak ILO normlarına uygun bir İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu çıkaran ve en son olarak da yaklaşık 300 bin civarında sözleşmeli personeli kadroya geçiren AK PARTİ hükûmetlerinin bugüne kadar yapmış oldukları, çalışma hayatıyla ilgili bu önemli düzenlemelerin yanında, ben inanıyorum ki, bu yaz son şekli verilecek ve Meclis açılır açılmaz yapılacak olan yasal düzenlemelerle birlikte taşeron işçi kardeşlerimizin bu en temel, en insani taleplerini de inşallah karşılamış olacağız.