GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: YARGI HİZMETLERİ İLE İLGİLİ OLARAK BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI (S. SAYISI 475)
Yasama Yılı:3
Birleşim:126
Tarih:27.06.2013

MAHMUT TANAL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii bu kanuna baktığımız zaman 13 kanunda adli tatille ilgili değişiklik yapılmış durumda. Adli tatille ilgili öncelikle bir terim sorununa değinmek lazım. Burada terim sorunundan kasıt, hukuktaki kullanılan kavram birliğinin herkes tarafından anlaşılması, doğru anlaşılması gerekir. Bu kanun tasarısında 3 tane terim kullanılmış:

1) Adli tatil.

2) Adli ara verme.

3) Çalışmaya ara verme.

Şimdi, yasa yapma tekniği açısından, gerçekten terim birliğinin farklı olması kabul edilebilir bir durum değil. Örnek açısından, tasarıda madde 26'da "Çalışmaya ara verirler." , madde 30'da "Çalışmaya ara verirler." , madde 31'de "Adli tatil." , madde 21 ve 22'de "Adli ara verme." , madde 16'da "Çalışmaya ara verme." , madde 1 ve 2'de "Çalışmaya ara verme." Yani hukuk birliği açısından anlaşılabilir? Terminoloji açısından kullanılması gereken ya "çalışmaya ara verme" kullanılır ya "adli tatil" denilir veyahut da "çalışmaya ara verme" denir. Yani burada üç ayrı dilin, üç ayrı terminolojinin kullanılması hukuktaki dil birlikteliğinde gerçekten sıkıntı yaratmakta.

İkinci bir husus: Peki geçmişteki kanunumuzda adli tatil kaç gündü? Kırk altı gündü. Kanun hükmünde kararnameyle bu değiştirildi, otuz altı güne indirildi. Şimdi yeni bir tasarıyla kaça çıktı? Kırk üç güne çıktı. Yani kanun koyucunun yapboz tahtası gibi kanunla bu kadar oynamaması gerekir. Gerçekten hep rahmetli hocalarımız şunu söylerlerdi: "Halı örer gibi kanunu örmek lazım." Ama burada görebildiğimiz kadarıyla söz alan hatip arkadaşlarımız, Bakanlık dâhil olmak üzere "Efendim ne olacak, yaparız, bir daha düzeltiriz." diyor ki bu, insanların hukuka olan güvenini de gerçekten sıkıntıya düşürüyor.

Adli tatil ihtiyaç mı? İhtiyaç. Peki dünyada adli tatil nasıl düzenlenmiş durumda? Bizimki gibi mi düzenlenmiş? Kanunun esas çıkış amacı, çıkış felsefesi neydi? O dönem adliyede çalışan hem personelin hem yargıçların hem savcıların hem de halkımızın duruşmalara gelmesi açısından. O dönem gerçekten tarımla uğraşılırdı, o dönem bağ bozumu dönemiydi, ürünleri, hasadı kaldırma dönemiydi ama bugün baktığımız kadarıyla vatandaşımızın hasadı var mı? Hasadı yok. Bugün bakıyoruz, bu anlamda çiftçimizin ulaşım açısından sıkıntısı var mı? Yok. Peki, tabii, bu söyleyeceğim görüş benim bireysel görüşüm, parti açısından söylemek istemiyorum, işin doğrusu bu; adli tatili bence kaldırmak lazım, işin doğrusu bu objektif olarak yani davalar sürekli olarak uzuyor. Adli tatil? Aslında biz vatandaşın adalete ulaşmasını istiyoruz, dosyaların da yığılmasını istemiyoruz, bu açıdan belki bireysel anlamda radikal bir çıkış ama bu şahsi görüşüm. İşin doğrusu, zaten duruşmalar mayıs ve haziran ayından itibaren adli tatilden sonraya atılıyor, adli tatil geliyor, bir yıl sonraya atılıyor yani objektif olarak, o alandan gelen birisi olarak adli tatille bu şekilde bazen zaman israfına da sebebiyet veriliyor. Bu, işin bir başka yönü.

Gelelim bu kırk üç günlük soruna: Sayın Bakan, tek yargıçlı olan yerlerde hâkimler de eğer adli tatile ayrılmamışsa otuz günü şimdi kırka çıkardınız, yine oradan üç günlük bir eşitsizlik var.

Geliyoruz süreye: Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda adli tatil içerisinde biten süreler yedi gün uzamış olur, Ceza Muhakemesi Kanunu'nda "Süre işlemez." deniliyor, "üç gün" deniliyor. Yani, burada da hak kaybı açısından eğer Ceza Muhakemesi Kanunu'nda "üç gün" diyorsak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda da "üç gün" diyelim, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nda "yedi gün" diyorsak Ceza Muhakemesi Kanunu'nda da "yedi gün" diyelim yani bu açıdan, süre yeknesaklığı açısından, sürelerin hafızadan silinmemesi açısından, bence hukuk birlikteliği açısından buna da ihtiyaç var.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)