GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ONUNCU KALKINMA PLANININ (2014-2018) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA SUNULDUĞUNA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (S. SAYISI: 476)
Yasama Yılı:3
Birleşim:127
Tarih:01.07.2013

HALUK AHMET GÜMÜŞ (Balıkesir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada konuşmacıların kalkınma için uluslararası iş birliğinden konuşması gerekirdi biraz önce ancak bu konu zayıf kalmıştır. Küresel şartlar nedir ve orta ve uzun vadeli süreçte küresel şartlar nereye doğru evrilecektir? Bu sorular ülkemizin planlarında ciddi şekilde yer almalıdır. Bu kürsüden biraz önce de ifade ettiğim gibi, soğuk savaş sonrası oluşan tek kutuplu dünya sistemi son altı yıldan bu yana hızla terk edilmektedir. Ancak bu terk ediş eski çift kutuplu dünya sisteminden farklı olarak giderek iç içe geçmiş çok kutuplu bir dünya sistemine doğru evrilmektedir. Bunu daha açık bir şekilde ifade edebiliriz: Geleceğin dünyasında kutuplar arası ve bölgesel ilişkiler nasıl olacaktır? Geleceğin uluslararası bölgesel entegrasyonları kendi içinde homojen ekonomiler ve homojen yapılar oluştururken bu homojenlik zamanla bölgeler arası ve dünya çapında uyumlulaşmaya yönelebilecektir. Aynı zamanda bölgesel ekonomiler diğer ekonomilerle yapılacak anlaşmalar ile âdeta birbirini kesen -teğet geçen değil- daireler gibi iç içe geçme görüntüleri oluşturabileceklerdir. Bu manzara bölgeselleşirken dengelenip küreselleşen dünyanın yeni bir görünümü olabilecektir. Onuncu Kalkınma Planı'nda da bu çok kutuplu sürecin adı gecikmeli ve eksik de olsa Hükûmetin hazırladığı bir metinde de konmuş oldu; içeriği de hızla doldurulmalı ve zenginleştirilmelidir.

Bizim uzunca bir süredir ifade ettiğimiz bu sürecin ülkemizde ciddi etkileri söz konusudur ve gelecekte de olacaktır. Batı'nın ekonomik hâkimiyetine alternatif olarak Güneydoğu Asya merkezli yükselen ekonomik gücün doğurduğu jeopolitik gerilimler, görülen odur ki ancak yeni uluslararası bölgesel entegrasyonlarla dengelenebilecektir, tabii ki savaş seçeneğine de yeni bir çözüm olacaktır. Bu kavramın adı uluslararası bölgeselleşmedir. Yeni uluslararası bölgesel entegrasyonlar, yeni ölçek ekonomilerini doğuracak ve ekonomik modeller gündeme gelecektir. Dünya ölçek ekonomileri dönemine girmektedir, giremeyenler geride kalıyorlar. Süreç, ülkemiz açısından son derece kritik karar noktalarında olduğumuz anlamına gelse de bugünün iktidarı büyük ölçüde bu durumun farkında değildir olarak anlaşılmaktadır. Genel olarak, Orta Doğu ve özellikle Suriye politikasında takınılan tavır ve tutumlardan ve şimdi de bu planda uluslararası alana eksik yaklaşımdan Hükûmetin dünya jeopolitiği ve küresel dengeleri algılayamadığını ya da çok az farkında olduğunu görüyoruz. Kısaca, Onuncu Plan'da dünyanın çok kutuplu süreci tanımı konulmasına rağmen bunun nasıl bir bölgesel entegrasyona dönüşebileceğine ilişkin bir öngörü yoktur. Dünya uluslararası bölgeselleşme hareketlerini geleceğin yeni dünya dengelerini kurarken, en önemli stratejik gelişmelerin içine sokmayı düşünürken konu Hükûmetin planında çok çok zayıf kalmıştır. Dokuzuncu Plan'da Uzak Doğu'daki gelişmelerin dünyaya etkileri ele alınırken Onuncu Plan'da Uzak Doğu'ya verilen yer Orta Doğu ve İslam ülkelerine bırakılmıştır. Eğer ülkemiz gerçekleşmesi kuvvetle muhtemel uluslararası bölgesel entegrasyona ilişkin hazırlık sürecinde pasif kalırsa bu büyük bir kayıp olacaktır. Pasif kalmamak için atılan adımlarda da jeopolitik stratejiler ile hareket edilmesi ülkemizin çıkarları gereğidir. Bu jeopolitik stratejileri bugünkü Hükûmetin ve Dışişleri Bakanlığının çözemediği açıktır. Ülkemiz, ne yazık ki yakınlaşması gereken politik istikrarı yüksek ve ekonomik üretim ve kaynak potansiyeli yüksek alanlardan uzak tutulurken, istikrarsızlığın ve üretimsizliğin kol gezdiği alanlara yakınlaştırılmıştır. Bu alanlar ülkemizin güneyindedir arkadaşlar.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)