| Konu: | ONUNCU KALKINMA PLANININ (2014-2018) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA SUNULDUĞUNA DAİR BAŞBAKANLIK TEZKERESİ (S. SAYISI: 476) |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 127 |
| Tarih: | 01.07.2013 |
KAZIM KURT (Eskişehir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 476 sıra sayılı Onuncu Kalkınma Planı'yla ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Öncelikle, kalkınma planının hazırlanması aşamasında katılımcılık konusundaki eksiklikleri tutanaklara geçmesi açısından söylemek istiyorum: Bu planın hazırlanma aşamasında kim katılmış ise eline sağlık ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin katılma şansı elinden alınmıştır. Plan, milletvekili arkadaşlarımıza bugün sabah dağıtılmıştır. Dolayısıyla çoğumuzun okuma şansı, okuma fırsatı bile olmadan bu planı kabul edeceğiz, bunun çok doğru bir yaklaşım olmadığını vurgulamak istiyorum. Bu mantık, zaten adaletle ilgili bölümde de yansıyor. Adaletle ilgili durum tespiti ve hedefler, uygulama politikaları değerlendirildiği zaman tamamı 15 paragraf. Bu 15 paragrafın da 14'ünde insan yok, sadece 1'inde hâkim, savcı eğitimiyle ilgili bir cümle konulmuş. Oysa Türkiye'de adaletin adalet saraylarından çok; vicdanlı, hukukun üstünlüğüne inanan hâkim, savcı ve adliye personeline ihtiyacı var. Bu maddede getirmeye çalıştığımız düzenleme de bu ceza ve infaz kurumlarıyla adliyelerin fiziki ve teknik altyapısı ihtiyaçlarının öncelendirilmesi konusuna esas olan insanın önceliğe alınmasını önermektedir; insanı adliyenin ortasına oturtacağız ki vicdan karar verecek, insanı adliyenin ortasına oturtacağız ki demokrasi kazanacak. Eğer önümüzdeki beş yıl için böyle bir önerimiz var ise -yani sadece adliyelerin ve ceza infaz kurumlarının fiziki ve teknik altyapısını düzenlemek, geliştirmek gibi bir hedefimiz varsa- yine önümüzdeki günlerde sıkıntılı davalar yaşayacağız demektir.
Şimdi, Dokuzuncu Kalkınma Planı'na baktığımız zaman, 52'nci sayfasında 320 ve 321'nci paragraflarda aynı cümleler yazılı ve orada da şöyle diyoruz: "Adalet hizmetlerinin fiziki imkânlarının geliştirilmesi ve süreçlerin hızlandırılması, plan döneminde adalet binalarının hükûmet konaklarından ayrılması temel hedeftir." Oysa, yedi yıllık süre içerisinde, Türkiye'de, adalete uygun olmayan yüz binlerce dava açıldı. Bu açılan davaları şöyle koymak lazım: 100 bin kişi başına açılan ceza davası sayısı Türkiye'de 2.260, İspanya'da 549. O hâlde, insanı bu işin içine sokacağız ki Türkiye'de hâkim sayısında sizin döneminizdeki gelişmeyi de göreceğiz. 100 bin kişiye Türkiye'de düşen hâkim sayısı 2012 tarihi itibarıyla 9, Almanya'da 100 bin kişiye düşen hâkim sayısı 24. Bu noktada, eğer plan adliye hizmetlerinde insan unsurunu, hâkim, savcı ve ara hizmetlerdeki kadroları geliştirmeye yönelik bir çaba içerisine girmezse, önümüzdeki süreçte Terörle Mücadele Yasası'nı da, örgütlenme özgürlüğüyle ilgili yasayı da, seçim yasalarını da, seçim barajını da, demokratikleştirme konusundaki diğer taleplerimizi de dikkate almayacaksınız anlamına gelir ki bu, Türkiye açısından çok tehlikeli bir sonuç yaratır. Türkiye'de temsili sağlayacak yüzde 10 barajını beş yıllık önümüzdeki Onuncu Plan'da tartışmayacaksak nerede tartışacağız? Eğer bunu hedef olarak önümüze koymuyorsak demokrasiyi, insan haklarını, özgürlükleri yerleştirme şansımız olmaz diye değerlendiriyorum ve o nedenle 197'nci paragrafta insan ağırlıklı önergemize destek vermenizi diliyorum.
Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)