| Konu: | BDP GRUBUNUN, GRUP BAŞKAN VEKİLİ IĞDIR MİLLETVEKİLİ PERVİN BULDAN TARAFINDAN DİYARBAKIR'IN LİCE İLÇESİ KAYACIK KÖYÜNDE 1 YURTTAŞIMIZIN ÖLÜMÜYLE SONUÇLANAN OLAYLARIN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 1/7/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 3 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 129 |
| Tarih: | 03.07.2013 |
YILMAZ TUNÇ (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Barış ve Demokrasi Partisinin grup önerisinin aleyhinde söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.
Diyarbakır ili Lice ilçesi Kayacık köyünde yapımı devam eden Kayacık Jandarma Karakol Komutanlığı hizmet binası inşaatını protesto etmek ve çalışmaları durdurmak amacıyla 28 Haziran 2013 Cuma günü saat 16.00 sıralarında 200-250 kişilik bir grup tarafından çeşitli sloganlar atılarak basın açıklaması yapıldıktan sonra taş ve molotofkokteylleriyle jandarma karakolu ve inşaatta çalışan işçilerin barındığı çadırlar ve konteynerlere saldırıda bulunulmuş ve bu saldırılar sonucunda işçilere ait 2 adet çadır ve konteynerler yakılmıştır. Daha sonra inşaat işçileriyle karakolda bulunan güvenlik görevlilerini taşlamaya ve sopalarla saldırmaya başlamışlardır. Bunun üzerine karakolda bulunan güvenlik kuvvetleri tarafından gruba dağılmaları için sözlü uyarılarda bulunulmuştur ancak yapılan tüm uyarılara rağmen grubun saldırılarını devam ettirerek karakolun tel örgülerinden içeri girmeleri üzerine gazla müdahalede bulunulmuş ve havaya uyarı atışı yapılmıştır.
SIRRI SAKIK (Muş) - Hepsi arkadan vurulmuş, hepsi arkadan kurşunlanmış.
ADİL ZOZANİ (Hakkâri) - Müslüman kardeşiz. Yalan yakışır mı size ya!
YILMAZ TUNÇ (Devamla) - Bu müessif olay sonucunda 1 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 2'si ağır olmak üzere 9 vatandaşımız yaralanmıştır. Olayla ilgili adli tahkikat Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılmış, ayrıca İçişleri Bakanlığınca konuyu bütün yönleriyle idari açıdan incelemek ve gerekli araştırmaları yapmak üzere mülkiye müfettişi ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından da müfettiş bölgeye görevlendirilmiştir. Gerek adli soruşturma gerekse idari soruşturma neticesinde olay daha da aydınlatılacaktır.
Değerli milletvekilleri, 2002 yılından itibaren kararlı bir şekilde uygulanan ve Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'yle daha ileri boyutlara taşınan demokratikleşme adımlarının bir devamı olarak daha güçlü, demokratik, özgür ve huzurlu bir Türkiye için "Çözüm süreci" olarak adlandırılan süreç başlatılmıştır. Terörün son bulmasını amaçlayan çözüm sürecinin hedefi tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi bu vatanın tüm insanlarını kapsayacak ortak ruhu yakalamak ve büyük Türkiye idealine ulaşabilmektir. Bu süreçteki tüm çabalar anaların evlatlarının arkasından ağlamaması, çocukların babalarının tabutları ardından gözyaşı dökmemesi içindir. Sürecin başarıya ulaşması durumunda akan kan duracak ve kardeşlik hukuku bütün ülkede tekrar tesis edilecektir.
Diğer yandan, ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi bu sorunun çözülmesiyle daha da kolaylaşacaktır. Terör yerine bölgesel bir barıştan, huzurdan, daha fazla ticaretten, iş birliğinden ve medeniyetten konuşabilmemiz için bu sorunu mutlaka aşmamız gerekmektedir. Biz iktidara geldiğimiz günden bu yana terörün olduğu, silahın olduğu, şiddetin olduğu bir ortamda çözümün olamayacağını, fikirlerin öne çıkamayacağını hep dile getiriyoruz. AK PARTİ Hükûmeti, on yıldan bu yana silahların susmasının, terör ve şiddetin son bulmasının, fikirlerin, önerilerin konuşmasının mücadelesini veriyor.
Değerli milletvekilleri, terörün en önemli finans kaynaklarından birisinin de uyuşturucu olduğunu hepimiz biliyoruz. Terörün finansmanının önlenmesi için gerek uluslararası anlaşmaların imzalanması olsun gerekse bununla ilgili iç hukukumuzdaki düzenlemeler olsun, hepsini burada hayata geçirdik. Son dönemlerde esrar ve Hint keneviriyle bölgede önemli bir mücadelenin yürütüldüğünü, 100 trilyonu aşkın Hint kenevirinin imha edildiğini biliyoruz. Bu kaynağın kesilmesinden rahatsız olanlar var. Hiç kimse, özellikle siyaset yapanlar, çözüm sürecinin devam etmesini isteyenler devletin uyuşturucuyla mücadelesini eleştirmemelidir. Devletin en önemli görevlerinden birisi suç işlenmesini önlemektir. Lice olayının dolaylı olarak dayandığı yer esrar olayıdır, Hint keneviri olayıdır, karakol inşası olayı değildir.
AK PARTİ döneminde birçok karakol kaldırılmıştır. Bakınız, 2013 2 Mayısta İçişleri Bakanlığının onayıyla Türkiye genelinde 298 karakol kapatılmıştır. Ancak ülkemizin sınır güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru için de daha güvenlikli karakollar inşa edilmeye devam etmiştir.
Değerli milletvekilleri, çözümün adı bile Türkiye'nin tamamında çok farklı bir iklim oluşturmuştur. Adımlar atıldıkça, somut gelişmeler yaşandıkça Türkiye'de çok büyük bir umut atmosferi oluşmuştur. Gerçekten, çok güzel gelişmelere, çok güzel olaylara şahit olduk. Yıllardır sorun yaşadıkları köylerinde insanlarımız normal yaşamlarına dönmeye başladılar. İnsanlar yıllardır çıkamadıkları yaylalarına, mezralarına çıktılar, dağların eteklerinde piknik yapmaya başladılar. Ege'den, Marmara'dan, Karadeniz'den, Akdeniz'den, İç Anadolu'dan insanlar bölgeye gittiler, kardeşleriyle kucaklaştılar. Bölgede barışın, çözümün adı dahi yetti. Kepenkler açık kaldı, ticaret canlandı, dahası yatırımcılar, işverenler, işveren örgütleri, iş kadınları, iş adamları ardı ardına bölgeye ziyaretler düzenlemeye başladılar.
Sayın Başbakanımız hem 2009 yılında Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi'ni hem de 2013 çözüm sürecini başlattığında sürecin zor olduğunu, hassas olduğunu, sabır gerektirdiğini, çelik gibi bir irade gerektirdiğini defalarca ifade etmiştir. Bu sürecin sabotajlara, tahriklere, provokasyonlara açık olduğunu, sürecin her daim hedef alınabileceğini defalarca söylemiştir, "Biz, bu sürece sadece elimizi, sadece bedenimizi değil, canımızı koyduk." demiştir. Sayın Başbakanımız hiçbir sabotajın, hiçbir provokasyonun bizi bu süreçten alıkoyamayacağını, bizi çözümden vazgeçiremeyeceğini defalarca tekrar etmiştir.
Reyhanlı olayları da, Adalet Bakanlığının bombalanması da, AK PARTİ Genel Merkezinin bombalanması da, Lice olayları da çözüm sürecinin sabote edilmesine yönelik provokasyon olarak tarihe geçmiştir; Gezi olayları da yine çözüm sürecinin sabote edilmesine dönük olaylar olarak tarihe geçmiştir. Bu provokasyonlarda kimler hangi tavrı almış, bunlar da tarihe geçmiştir. Milletimiz olup bitenleri de net bir şekilde görmüş ve görmeye de devam etmektedir.
Bakınız, size örnek veriyorum: Gezi olaylarında provokasyon yapan bir iki televizyon var. Lice olaylarının olduğu gün, gece sabaha kadar provokasyon yapan Halk TV'yi hep beraber izledik; PKK'nın yayın organlarıyla canlı telefon bağlantısı yapmışlardır o programda. Barış ve Demokrasi Partisinin bazı milletvekillerinin "Tahriklere kapılmayın." çağrılarına rağmen, bu televizyonlar, halkı, bölge halkını "Ne duruyorsunuz?" diye sokaklara davet etmişlerdir. Değerli milletvekilleri, sadece bu örnek bile olayların açıklanmasına yetmektedir.
Millet artık gerilim değil sükûnet istemektedir; çatışma değil huzur istemektedir. Gerilimi, çatışmayı, şiddeti ve kaosu teşvik edenler çözüm sürecine de, millete de ihanet etmiş olurlar. Bu süreci akamete uğratmak isteyen her kim olursa olsun, hangi siyasi parti olursa olsun bunun sorumluluğunu, bunun vebalini taşıyamayacaktır. Çözüm süreci hassas bir süreçtir; çözüm süreci devletin illegal eylemleri, gayrimeşru girişimleri görmezden gelmesini gerektirecek bir süreç asla değildir. İllegal gösterileri yapanlar, molotofkokteyli atanlar, haraç toplayanlar, adam kaçıranlar, zehir ticareti yapanlar hukuk devletinde hiçbir zaman görmezden gelinemez, kimse de böyle bir beklenti içinde olamaz.
Lice'deki gösterilerin nasıl tahrik edildiğini, nasıl farklı yerlere çekildiğini, nasıl bir oyuna çevrilmek istendiğini hepimiz gördük. Lice'deki olaylar üzerinden mesaj vermeye çalışanlar Lice'nin, Diyarbakır'ın bu tehlikeli oyuna itibar etmediğini görmeli, mesajı kendileri de almalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak bizlere ve siyasi partilerimize düşen, halkımızın tahriklere kapılmamasını istemektir, olayların farklı yönlere çekilmesine katkı sağlamamaktır. İçişleri Bakanlığının idari soruşturmasını ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı adli soruşturmayı hepimiz beklemek zorundayız.