| Konu: | CHP GRUBUNUN, ÇORUM MİLLETVEKİLİ TUFAN KÖSE VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ÇORUM OLAYLARININ SORUMLULARININ, AMAÇLARININ VE OLAYLARIN ARKASINDA BULUNAN UNSURLARIN ORTAYA ÇIKARILMASI AMACIYLA 11/4/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 4 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 130 |
| Tarih: | 04.07.2013 |
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi, dünyada Mussolini, Hitler, Franco, Salazar ve benzeri faşist diktatörler iktidarda iken, iktidar var iken "Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir." diyerek millet iradesini kutsayan, çok partili yaşamı ülkemize, ülkemizin siyasal tarihine ve siyasal yaşamına getiren bir geleneğin partisidir. Bu tarihî misyonuyla Cumhuriyet Halk Partisi, millet iradesine, halk iradesine dışarıdan yapılacak her türlü müdahaleye ilkesel olarak karşı çıkar ve onunla mücadele eder. Bu anlamda, Mısır'da yapılan askerî darbeye, askerî müdahaleye de karşı olduğumuzu ve kınadığımızın bilinmesini istiyoruz. Ancak, sandıktan alınan oydan sonra kitlelerin duyarlılıklarına kulakların tıkatılmaması, fırsatçılara fırsat verilmemesi hususlarında da hepimize bir ders olmasını diliyorum.
Ulusal şairimiz Nazım Hikmet'in "İstiklal" şiirinden bir dörtlükle de yoksul Mısır halkını buradan selamlamak istiyorum:
"Mısırlı kardeşim,
Şarkılarımız kardeştir,
İsimlerimiz kardeş,
Yoksulluğumuz kardeştir,
Yorgunluğumuz kardeş."
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin 12 Eylül faşist darbesine giden yola döşenmiş önemli taşlardan birisi olan Çorum olaylarının, Çorum katliamının faillerinin ortaya çıkarılması, olayların, katliamın arkasındaki sırrın, gizin ortaya çıkarılması için grubumuzca verilen Meclis araştırması açılması önergesiyle ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.
Bugün 4 Temmuz 2013, Çorum katliamının 33'üncü yıl dönümü; otuz üç yıl önce, 1980 yılının Mayısının sonunda başlayan ve aralıklarla iki aşamada yaklaşık kırk gün süren olaylarda içlerinde yaşlıların, hamile kadınların, çocukların ve engellilerin de bulunduğu 57 yurttaşımızın yakılarak, vurularak, bıçaklanarak, işkence edilerek katledildikleri gündür. Yalnızca 4 Temmuz günü 17 kişi katledilmiştir. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum.
Çorum katliamı, ülke genelinde işlenen siyasal cinayetlerden, Gazi olaylarından, Malatya, Maraş katliamlarından, 1969 kanlı pazarından, 1 Mayıs 1977'den, Bahçelievler katliamından soyutlanarak değerlendirilemez. Bu katliamlar, emperyalist güçler ve onların yerli iş birlikçilerinin, etnik ve mezhep topluluklarının iç içe yaşadığı Doğu, Güneydoğu ve İç Anadolu'da gelişen toplumsal muhalefeti bastırmak, baskı ve katliamlarla onları susturmak, solcu ve Alevileri göçe zorlayarak 12 Eylüle giden yola döşenmiş bir taştır.
Katliamlarla yüzleşilmeden yenileri engellenemez. MHP Grup Başkan Vekili Sayın Mehmet Şandır'ın söylediği gibi, bugün ben burada yaraları kanatmak için konuşmuyorum. Çorum'da yaşananların, Sivas'ta yaşananların, Gazi'de yaşananların, Uludere'de yaşananların hafızalardan silinmemesi bu bakımdan da önemlidir. Çorum katliamı aydınlatılamamıştır, aydınlatılmalıdır; aydınlatılmadan yurdumuza gerçek demokrasinin gelmesi ve demokrasinin içselleştirilmesi de mümkün değildir.
Değerli arkadaşlar, 17 kişinin katledildiği 4 Temmuz 1980 asla unutulmaması gereken bir tarih ve olaydır. Keza, 2 Temmuz 1993 de asla unutmamamız ve unutturmamamız gereken bir tarih. Gazi Mahallesi de öyle, Uludere de öyle, 1 Mayıs da öyle unutulmaması ve unutturulmaması gereken tarih ve olaylardır. Ancak, öyle kin ve nefret biriktirmek için değil, acılarımızı tazelemek için değil, bir daha böylesi acılar asla ve asla yaşanmasın diye unutmamak ve unutturmamak gerekir. Faillerini, gerçek faillerini, faillerin arkasında duranları bulup en ağır biçimde cezalandırmak için unutmamak ve unutturmamak gerekir. Böylesi barbarlıkların bu topraklardan, yeryüzünden sonsuza dek sökülüp atılması için unutmamak ve unutturmamak gerekir. Unutmayacağız, unutturmayacağız.
Peki, değerli arkadaşlarım, Çorum'daki katliamın üzerinden otuz üç yıl geçtikten sonra, Sivas katliamının üzerinden yirmi yıl geçtikten sonra bu katliamlara bahane edilen hususlar ortadan kalkmış mıdır; siyasi ortam daha mı yumuşamıştır, daha mı demokratikleşmiştir ya da katliamın yapıldığı atmosferle bugünkü atmosfer arasında çok mu fark vardır; iktidarların mı söylemleri değişmiştir, siyasetçilerin mi söylemleri değişmiştir? Hepimiz biliyoruz ve görüyoruz ki hiçbirisi değişmemiştir. Hatta, o kadar çok benzerlikler var ki bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum. Örneğin, Çorum'daki olayların başlangıcı, 4 Temmuzda 17 kişinin öldürülmesine sebep olan olayların başlangıcı bir cuma gününe rast geliyor ve cuma günü Çorum'da bir caminin bombalandığı ve Müslümanların katledildiği yalanı ve iftirası Çorum'da polis telsizi de dâhil olmak üzere birçok yerden geçiyor. Bu neyi hatırlatıyor bize? Bugün de Sayın Başbakan, İstanbul'daki bir camide alkol tüketildiğini ve ahlaka aykırı hareketler yapıldığını söyleyerek bir kısım insanları tahrik ediyor ve ayrımcılığı körüklüyor.
Yine, TRT ne yaptı bu Gezi olaylarında? TRT bu Gezi olaylarında geçmişte olmuş, başka yerlerde olmuş bir Türk Bayrağı yakılması hadisesini Türkiye'deki insanlarımıza defalarca izleterek yine tahrikçilik yaptı. Peki, 1980'de ne yapmış TRT? 1980'de de Müslümanların katledildiği, cami bombalanarak Müslümanların katledildiği iftirasını defalarca yayında, altyazı ve haberlerinde vererek insanları tahrik etmiştir yani kafa aynı kafa, zihniyet aynı zihniyet.
Peki, 19 Mayıs, Çorum olaylarının başlamasından bir hafta önce, yine, "Müslüman Kardeşler" isimli ya da "Müslüman Gençler" isimli bir topluluk, kız öğrencilerin kıyafetlerini bahane ederek insanları tahrik ediyor. Yani, Gezi Parkı'nda da -anımsatayım hemen- yine Sayın Başbakanın söylemiyle söylüyorum: "Oralar sidik kokuyor, orada insanlar prezervatif bulmuşlar." diyerek orada yaşayan insanlara karşı bir kısım grupları tahrik etmişti.
Peki, sadece Başbakan mı yapıyor bunu? Sadece Başbakan yapmıyor, iktidarın bütün temsilcileri de yapıyor. Bülent Arınç, 10'uncu Yıl Marşı'ndan rahatsız. Neyinden rahatsızsın sen kardeşim 10'uncu Yıl Marşı'nın? 15 milyon gençten mi rahatsızsın?
AHMET YENİ (Samsun) - 100'üncü yıla geliyoruz.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Asabı bozuluyormuş. Demir yollarından, demir ağlarından mı rahatsızsın yoksa, açık alından mı rahatsızsın? Bunu da söyle, bunu da bilmek istiyor bu vatandaş.
MİHRİMAH BELMA SATIR (İstanbul) - Onu da biz örüyoruz, biz. Demir ağlarla ördük Türkiye'yi.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Peki, sadece Hükûmet mi yapıyor bunu? Belediye başkanları da yapıyor, belediye başkanları da yapıyor.
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - 100'üncü yıl marşı yazdık.
TUFAN KÖSE (Devamla) - Bakın kardeşim, bakın arkadaşlarım?
İBRAHİM KORKMAZ (Düzce) - Sen hâlâ 10'uncu yıldasın.
TUFAN KÖSE (Devamla) - ?Bülent Arınç'a "Bülent" diye hitap ediyor bizim bir kısım milletvekilimiz, ben düşünüyordum "Ya ayıp ediyorlar, Sayın Başbakan Yardımcısına niye `Bülent' diyorlar?" diye. Bülent Arınç Çorum'a gidiyor, hâlâ daha aklanmamış herhangi bir mahkeme kararıyla ve bir Meclis kararıyla da itibarı iade edilmemiş İskilipli Atıf Hoca'nın ismini bir parka verirken "Sayın?" sayın da demiyor "Çorum Milletvekili Tufan, dinle, ben sana buradan hitap ediyorum." diye suç işliyor, saygısızlık yapıyor, ülkemizin değerlerine saldırıda bulunuyor, cumhuriyet değerlerimize.
Peki, başka ne yapıyoruz? Belediye başkanları, Çorum'un Belediye Başkanı, bakın, sizin de 22'nci Dönemdeki milletvekili arkadaşınız. Çorum'un Belediye Başkanı, Çorum'da, bizce ve bize göre tüm halkımızca cumhuriyet değerlerine sahip çıkan, Türkiye'de cumhuriyet hukukunun kurulmasında, cumhuriyet hukukunun yaşatılmasında ve cumhuriyet hukukunun Türkçeleştirilmesinde, öz Türkçeleşmesinde çok büyük emeği geçen Profesör Doktor Hıfzı Veldet Velidedeoğlu'nun adını o parktan çıkarıyor ama başka bir parka da İskilipli Atıf Hoca'nın ismini veriyor yani suçu ve suçluyu övüyor.
Değerli arkadaşlarım, bunlarla da bitmiyor, bunların hiçbirisi sosyal barışa hizmet etmiyor. Sayın Başbakan, öldürülen insanları mezhebiyle tanımlıyor, "54 tane Sünni vatandaşımız öldürüldü." diye.
Şimdi, tabii, tüm bu yaşananlara rağmen Aleviler, eşit yurttaşlık talebinden ve inançlarından ve bildikleri gibi yaşamaktan vazgeçmemişlerdir, asla da vazgeçmeyeceklerdir. Yani, sizlerin söylediği gibi Alevilerin inancı inanç değil midir? Yani, cemevlerini niye ibadethane yapmıyorsunuz, cemevlerinin ibadethane yapılmasına niye karşı çıkıyorsunuz? Yani, siz, zannediyor musunuz ki Aleviler elektrik, su parasını almıyorsunuz diye inançlarını satacaklar 2 kuruş paraya? Yani, siz, inançlarınızı satıyor musunuz parayla da Aleviler satsın? "Gitsin camide ibadet etsinler." bu söylenecek laf mıdır? Demokratik hak ve özgürlükler, değerli arkadaşlarım, pazarlık konusu yapılamaz. Ne zaman ki demokratik hak ve özgürlükler pazarlık konusu yapılmayacak, ülkemize gerçek demokrasi de o zaman gelecektir.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)