GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, ÇORUM MİLLETVEKİLİ TUFAN KÖSE VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN ÇORUM OLAYLARININ SORUMLULARININ, AMAÇLARININ VE OLAYLARIN ARKASINDA BULUNAN UNSURLARIN ORTAYA ÇIKARILMASI AMACIYLA 11/4/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 4 TEMMUZ 2013 PERŞEMBE GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNARAK GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:130
Tarih:04.07.2013

İDRİS ŞAHİN (Çankırı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 12 Eylül darbesi öncesinde gerçekleşen Çorum olaylarının sorumlularının, amaçlarının ve olayların arkasında bulunan unsurların ortaya çıkarılması için Cumhuriyet Halk Partisi tarafından verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki, meydana gelen hadiseler gerek 12 Eylül öncesinde olsun gerekse 12 Eylül sonrasında Sivas'ta, Başbağlar'da, Gazi Mahallesi'nde meydana gelen hadiselerin, 12 Eylül öncesinde yine Sivas, Kahramanmaraş ve Çorum'da meydana gelen hadiselerin hiçbirinin Türk milletinin fertleri tarafından kabul görmesi mümkün değildir. O hadiseler son derece acıdır. Otuz yılı aşkın bir süre geçmiş olmasına rağmen, hâlâ bizlerin içini acıtmakta ve eylemlerin faillerini buradan bir sefer daha kınadığımızı, ölenlere Cenabıhak'tan rahmet dilediğimizi, yakınlarına da dün olduğu gibi, bugün de sabır temenni etmemiz gerektiğini bir sefer daha ifade etmek istiyorum.

Çorum olaylarının bir adli vaka yönü bir de siyasi boyutu var. Ben adli yönüne çok fazla burada girmek istemiyorum çünkü olay öncesinde dönemin Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Gün Sazak'ın ölümünü protesto etmek için yürüyüş yapan bir kısım öğrencilerin, özellikle Çorum'da Alevi nüfusuna sahip olan bir kısım vatandaşlarımızın iş yerlerine taş atmak suretiyle zarar verdiğinden bahisle olayların meydana geldiği?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Ya, saçmalıyorsun sen be! Nereleri karıştırıyorsun!

İDRİS ŞAHİN (Devamla) - ?daha sonra ise bu olayı bir kısım sol örgütlerin bu olayları kaşımak suretiyle arada bin yıldır kardeşane yaşadığımız, hiçbir şekilde?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - İçinde miydin olayların?

İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Bir dinlersen, sonunu nereye bağlayacağımı anlarsın ama önce bir dinle.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tahrik ediyorsun!

KEMALETTİN YILMAZ (Afyonkarahisar) - Yalan yanlış konuşuyorsun. Yaşadın mı o günleri?

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Mezhepçilik yapıyorsunuz, bölücülük yapıyorsunuz o kürsüden.

İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Bin yıldır kardeşçe yaşadığımız, Alevi ve Sünni ayrımı diye bir hadisenin olmadığı bir gerçeği bir sefer daha burada ifade etmek istiyorum.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Tahrikçi!

İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Şimdi, hadisenin vuku bulduğu tarih itibarıyla olayları incelediğimiz zaman, kozmik odalarda mayalandırılmış ve darbeye zemin hazırlamak için bir kilometre taşı meydana getirilmek istenen bir kurgunun olduğu, o dönem 12 Eylül öncesinde sağ-sol, 12 Eylül sonrasında ise laik-antilaik ayrımlar yapılmak suretiyle bu ülkenin insanlarının birbirine kırdırıldığı ve bir şekliyle gerçekte olmayan ancak bu olayları düzenleyenlerin tamamen senaryosunu çizdikleri, ülkeyi kaosa sürüklediği bir ortamı yaşıyoruz. Ve olay sonrasında yaklaşık mayıstan başlayıp temmuzun 11'ine kadar devam eden süreç içerisinde, 1980 yılında, bu Çorum ilimizde çok büyük sıkıntılar ve acılar yaşandı. 49 insanımız yaşamını yitirdi, 53 kişi yaralandı, 454 kişi gözaltına alınıp bunların 159'u tutuklandı ve bir şekliyle bunlar hakkında da yargılamalar vuku buldu. Sonrasında adli makamlar bunlar hakkında gerekli elbette ki cezaları verdi ve bir şekliyle sonuç alındı ama asıl önemli olan, burada görmemiz gereken fotoğraf, bu hadiselerin arkasındaki gerçek ellerin ve niyetlerin neler olduğuydu. 12 Eylül öncesindeki de 28 Şubat öncesinde de bu ülkeyi kaşımak ve karıştırmak isteyen zihniyet bu ülkede darbenin önünde bir kısım olaylar ve kargaşalar çıkarmak suretiyle toplumda meşru bir zemin yaratmaya çalıştılar ve bunu gerçekleştirdiler mi? Elbette ki gerçekleştirdiler. Gerçekleştirememiş olsalar idi, 12 Eylül askerî darbesiyle birlikte bir anda ülkedeki bütün kargaşa ortamı sonlanmayacaktı. Yine, var olduğunu iddia ettikleri bir kısım girişimler 28 Şubat süreciyle birlikte ortadan bir an içerisinde kaybolmayacaktı. Şimdi, olayın bu yönünü görmek lazım, arkasında siyasi bir kısım emellerin olduğunu görmek lazım. Yoksa, bin yıldır bu ülkede kardeşçe yaşayan Alevi ve Sünni kardeşlerimizin hiçbir problemi yoktur ve onlar birbirinden kız alıp kız vermişlerdir, aynı ortamı paylaşmışlardır, dün bir televizyon kanalında gösterildiği üzere, caminin altında cemeviyle birlikte aynı mekânı kullanır hâle gelmişlerdir. Bu insanlar arasındaki bu fitneyi ortaya çıkartanların emelleri farklıdır. Asıl burada hedef alınan kitle millî iradedir ve millî iradenin dokunulmazlığına inanmayanlar, millî irade konusunda hazımsız olanlar, gerçekleştirdikleri bu şer şebekeleriyle, maalesef yapmış oldukları darbelerle de sonuçlarına ulaşmışlardır.

Ben özellikle burada, Çorum olaylarının cereyan edişinin 30'uncu yılını aşkın bir süredir buradaki yaşadığımız hadisenin tamamının darbelere yönelik eylemlerin altyapısını oluşturduğunu ifade etmek istiyorum.

Darbeler, demokratik seçimlerle başa gelmiş bir yönetimin, gerekçesi ne olursa olsun, askerî darbeyle devrilmesi asla ve asla kabul edilemez. Demokratik süreçlerin yıkıntıya uğraması bütün milletin kaybı olacaktır. Darbelerle kazananlar, sadece, elinde silahlı güç bulunduran bir kısım cuntacılar ile bunların işbirlikçileri ve onlara destek verenlerdir. Ama kaybedenleri bütün bir millet olmaktadır ve bunun acısını da uzunca süredir bizler yaşamaktayız. Askerin gücünün tartışmasız tek kaynağı silahtır. Darbeler filin züccaciye dükkânına girmesi gibidir. Bu olaydan zarar görmeyen toplumun hiçbir ferdi olmamaktadır ve olmamıştır.

Yine, demokrasilerde, ordudan siyasal ve toplumsal konularda dilsiz olması istenir ama maalesef, demokratik ülke olduğunu ifade edenler ve her daim demokrasiden dem vuranlar iş Müslüman bir ülkeye geldiği zaman bu söylemin tamamen dışından hareket etmektedirler. Ben, bunları milletimizin vicdanına havale ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; darbelerle yüzleşmek için kurulmuş bir komisyon olarak Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu son dönemlerde, özellikle 12 Eylül öncesi başta olmak kaydıyla, 27 Mayıs ihtilali başta olmak kaydıyla yakın dönemimize dair tüm karanlık eylemleri bir bir inceledi ve orada edindiğimiz kanaat şuydu: Biz kesinlikle bu hadiselerin toplumumuzun değişik katmanlarını oluşturan grupların birbirleriyle çatışmasının normal bir süreç olmadığının tespitine vardık. Her tarafı mutlak surette örgütleyen ve arkasında gizli ellerin olduğunu, bunların kozmik odalarda mayalaştırılarak toplumun huzuruna çıkartıldığı ve kardeşin kardeşe bu şekliyle kırdırıldığını gördük ve bu araştırma komisyonumuz sonucunda da ülkemizin son derece önemli bir sıkıntısı olan darbelere karşı bir ortak bilinç ve bir ortak hafıza yarattık. Bu bilinçle birlikte de yaklaşık 20 tane öneri metnini Darbeleri Araştırma Komisyonunun sonuç bildirgesinde dört siyasi partimiz ortaklaşa olarak huzura sundular.

Ben inanıyorum ki o gün tespit ettiğimiz bir kısım düzenlemeler bugün Meclis Genel Kuruluna bir bir geliyor. Vakıfların mallarının iade edilmesi gibi yine, İç Hizmet Kanunu'nun 35'inci maddesi gibi o dönem içerisinde 28 Şubatta ve darbe dönemlerinde mağdur olan vatandaşlarımızın haklarının iade edilmesi gibi bir kısım düzenlemeler bir bir bugün bu Meclisten geçiriliyor. Dolayısıyla bizim sahip çıkmamız gereken yegâne kurum işte bu Meclis iradesi ve demokrasinin kazanımlarının asla ve asla geriye yürümemesi için, demokrasimizin daha da güçlenip taçlanması için millî iradeye herkesin dünden ve bugünden daha fazla sahip çıkması gerekiyor.

Ben burada, özellikle Mecliste grubu bulunan bütün siyasi partilerimize bu tür konular gündeme getirilirken geçmişin hatalarını hep birlikte burada irdeleyelim ve dile getirelim. Ne tür sıkıntıların olduğunu, adli makamlarda bir kısım eksiklikler varsa bunların burada konuşulmak suretiyle giderilebileceğini de ifade edelim. Ancak geçmişi ısıtıp ısıtıp önümüze getirerek, her gün farklı bir gündem yaratmak suretiyle değerlerimize buradan dil uzatmayalım.

Ben, yine, buradan, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili arkadaşımızın bu ülkenin gerçek değeri olan İskilipli Atıf Hoca'yla alakalı söylediklerini bir Çorum Milletvekili olarak kendisine yakıştıramıyorum. Ben, çünkü, o yörenin insanıyım ve komşusu Çankırı vilayetindenim. Bizim için İskilipli Atıf Hoca, son derece mukaddes, son derece kıymetli bir şahsiyettir. Dolayısıyla, bu kürsüden, bu ülkenin dinamiklerine ve bu ülkenin değerlerine dil uzatmanın doğru olmadığını ifade ediyorum.

Çözüm süreciyle alakalı olarak da, biz, AK PARTİ iktidarı olarak 76 milyonun arzu ettiği demokratik koşullarda çok çok daha özgür bir birey olarak yaşamanın alt yapısını oluşturuyoruz ve burada attığımız adımların tamamı 76 milyonu kucaklayan adımlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Dolayısıyla, o bölgede yaptığımız bir kısım işlemleri sona erdirmek gibi veyahut da onları burada eleştirmek gibi bir hakka kimsenin sahip olmadığını düşünüyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İDRİS ŞAHİN (Devamla) - Ben, bu duygu ve düşüncelerle önergenin aleyhinde olduğumu belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)