GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:130
Tarih:04.07.2013

CHP GRUBU ADINA KAZIM KURT (Eskişehir) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri, sabahın bu saatinde devam eden çalışmalarımızda aslolan, düzgün bir kanun yapmak ve bunun da yolu, bu konularda birlikte tartışabilmek, birlikte değerlendirebilmek.

İkinci bölüm, 20 küsur maddeden oluşan, karayolları, tarımsal destekleme, kamulaştırma, memur affı, Vakıflar Kanunu, Ticaret Kanunu gibi pek çok kanunda değişiklik yapan maddelerden ibaret. Keşke bu temel kanun olarak değerlendirilen kanun, İç Tüzük'ün 91'inci maddede tarif ettiği anlamda bir temel kanun olabilseydi. Bakınız, orada diyor ki: "Bir hukuk dalını sistematik olarak bütünüyle veya kapsamlı olarak değiştirecek biçimde genel ilkeleri içeriyorsa temel kanundur." Oysa, bu getirilen kanun teklifi asla temel kanun olma özelliği taşımayan bir kanundur. Torba kanun olarak gündeme getirilmiş ve içinde 100'e yakın kanunda değişiklik yapan maddeler sıralanmış. Dolayısıyla, çok ayrıntılı bir biçimde değerlendirilmesi, incelenmesi ve yorumlanması gerekir. Ne Komisyonda düzgünce tartışma şansı bulabildik ne de bugün, Meclis Genel Kurulunda bu konuda tartışma şansı bulabildik. Birkaç önerge kabul edilmek suretiyle o maddelerde hangi değişiklikleri yaptığımızı bile Genel Kurul anlayamadı ama az insan konuşsun, daha çok konuşma olmasın, tartışma olmasın mantığıyla milletvekillerinin konuşma, değerlendirme yapma şansı elinden alındı.

Bunlar olumsuz şeyler, bunlar iktidar partisinin yapmaması gereken şeyler. Burada kanunları çıkarmak da, Meclis Genel Kurulunu çalıştırmak da iktidar partisinin görevi. Eğer bu görevse, "Demokrasi, uzlaşma." diyorsak, bunun da gereğini yerine getirmemiz lazım. Yoksa, "Ben darbeye karşıyım, sen darbeden yanasın." bu değil, ayinesi iştir kişinin, gerisine bakılmaz. Eğer gerçekten demokratik, katılımcı bir mantık taşıyorsak, bu yasaları yasa gibi çıkarmamız gerekir.

Şimdi, ikinci bölüme genel olarak şöyle bakmak istiyorum: Karayolları Trafik Kanunu'nda yapılması gereken çok önemli değişiklikler var, evet ama bu yeterli mi? Değil. Karayolları Trafik Yasası kendi başına bağımsız olarak alınmalı, incelenmeli, değerlendirilmeli ve o, kendisinin sahibi olduğu komisyonlarda tartışıldıktan sonra buraya getirilmeli ama maalesef bu olmadı.

Kamulaştırma Yasası'nda yapılmaya çalışılan değişiklik, Anayasa Mahkemesinin iptallerini ortadan kaldırmaya yönelik değişiklikler. Bu, hukukun ardından dolanmaktır, hukuku yanlış yola getirmektir ve Parlamentoyu mahkemenin karşısında yasa yapmaya zorlamaktır, hukukun üstünlüğüyle asla bağdaşmaz.

28 Şubat mağdurlarının affıyla ilgili madde elbette olmalıdır ama sadece 28 Şubata hasredilen bir düzenleme, eşitlik anlamında yanlıştır, hukuka aykırıdır, Anayasa Mahkemesinden dönecektir çünkü Türkiye'de, sadece memurlara 28 Şubatta haksızlık yapılmadı, Türkiye'de 12 Eylülün baskı rejiminin, 12 Eylülün işkencelerinin hâlâ izi var ama maalesef, 12 Eylül yasalarını, 12 Eylül kalıntılarını temizleme konusunda Adalet ve Kalkınma Partisi ciddi adım atmıyor, olumlu adım atmıyor, sadece demokratlığını 28 Şubatta göstermeye çalışıyor. Bu çok doğru bir yaklaşım değildir. 28 Şubatta mağdur olanların affedilmesi elbette doğrudur ama Türkiye'de, hâlâ 4045 sayılı Kanun nedeniyle iş bulamayan, işe başlatılamayan kamu görevlileri, işçiler mağduriyetini gideremedi. Gelin, bu konuda da bir adım atalım, o konularda vereceğimiz önergelere destek verin. 12 Eylülde "güvenlik soruşturması" diye bir ucube icat edildi ve o güvenlik soruşturmasında iki askerin "Hayır, bu işe giremez." dediği insanlar işe giremedi, "Bu işte çalışamaz." denilen insanlar işte çalışamadı ama mağduriyet sadece 28 Şubata hasredilince  doğru bir yaklaşım değil.

Yine, Vakıflar Kanunu'nda yapılmaya çalışılan değişiklikler çok ciddi değişiklikler değil. Vakıflar Kanunu'nda ciddi anlamda, köklü değişiklik yapmak zorunludur ve bu zorunluluğu bu Parlamento yerine getirmelidir. Vakıfların ideolojik anlamda demokratik ve katılımcı bir yöntemle yönetilmesini sağlayacak formülü üretmemiz ve bu formülü geliştirmemiz zorunludur.

Hiç kimse Türkiye'deki mahkeme kararlarının tersine bir dolanmayla hukuku düzeltmeye kalkmamalıdır. Pek çok konuda idare mahkemelerinin ve Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bozma kararlarının  657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nda yeniden gözden geçirilmesi gerektirmektedir ama bu konuda bir adım atılmamıştır.

Her ne hikmetse Türk Ticaret Kanunu yeni bir kanun olmasına rağmen, sık sık değişmektedir ve kişiye özel değişiklikler gerçekleştirilmektedir. Daha önce, Konya Şeker Fabrikası ve Konya'daki Şeker Anonim Şirketiyle ilgili değişiklikler yapıldı, şimdi, burada Sermaye Piyasasının eline geçmiş olan Turkcell'le ilgili özel değişiklikler yapıldı. Bunu da yine dikkatinize sunmak istiyorum. Kişiye özel kanun yapmak bu Parlamentonun işi değildir. Bu Parlamento, bütün Türkiye'yi ilgilendiren kanunları yapmak zorundadır.

Bu Parlamento darbe kanunlarını değiştirmek zorundadır ve onun için de ilk önce 12 Eylül Anayasası'ndan, 12 Eylülün Siyasi Partiler Kanunu'ndan, 12 Eylülün Dernekler Kanunu'ndan başlamak zorundadır. Eğer bunu yapmıyorsanız ve bunu yapmamakta direniyorsanız, "Biz siviliz, sivil bir demokrasi istiyoruz." diyemezsiniz. Gelin, bu konuyu çözelim, Siyasi Partiler Yasası'nı değiştirelim, Seçim Yasası'nı değiştirelim, yüzde 10 barajını bir an önce kaldıralım. Bu gerçekleşmezse, bu doğru bir yaklaşım olmaktan çıkar ve insanlarımızı sadece kandırmaya yönelik, oyalamaya yönelik bir çalışma olur.

Şimdi yaptığımız çalışma sadece ve sadece bürokratların "Çok acele." diyerek ihtiyaç gidermek anlamında koydukları maddeler. Ama, hangi maddeler? Türkiye'de ehliyetlerin değişmesiyle ilgili ne acelemiz var? Ama, Parlamentoyu tatile sokmadan bu konuyu değiştirmeye çalışıyoruz ya da Türkiye'de bu vakıfların kiraya verilmesiyle ilgili, gayrimenkullerin kiraya verilmesiyle ilgili acelemiz ne? Sanayi siciliyle ilgili 1957'de çıkmış, 1957'den bu yana sicil tutulmamış, biz şimdi onlara af getiriyoruz ve Parlamentoyu tatile sokmadan yapıyoruz. Böyle bir mantıkla demokrasiden bahsetme şansımız olmaz. Bu keyfî yönetimin ta kendisidir, milletvekillerine işkence yapmanın başka bir adıdır. On üç saat, on dört saat çalışan bir Parlamentoda yasaları doğru değerlendirme şansımız olmamıştır, olmayacaktır. İddia ediyorum, önümüzdeki süreçte, bugün değiştirdiğimiz, bu 478 sıra sayılı Teklif'in içindeki kanunları tekrar değiştirmek zorunda kalacağız çünkü özelikle son önergelerle yapılan değişikliklerde hiç kimse doğru bir iş yaptığını bilmiyor, tesadüfen yapılan değişiklerdir. Bu konuda Parlamentoyu daha fazla baskı altında tutmanın bir anlamı yoktur.

İktidar partisinin değerli temsilcilerine bu tavsiyeleri yapıyorum. Önümüzdeki süreçte, inşallah ekimden sonra, Parlamentoda yasa yapma konusunda daha samimi ve daha demokrat davranırsınız.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)