GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ VE DEVLET MEMURLARI KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI
Yasama Yılı:3
Birleşim:132
Tarih:06.07.2013

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Genel Kurulda dört gündür ama komisyondaki çalışmaları da dikkate alırsak günlerdir üzerinde çalışılan ve biliyorum ki ne sizlerin ne hukukçuların ne de kamuoyunun içinden çıkamadığı dünya hukuk tarihinde de bir garabet olarak yer alacak bir teklifi görüşüyoruz. Adına ne derseniz deyin, özü itibarıyla yasama falan değil. Hükûmetin ve AKP'nin Genel Kurulda millî iradeden kaçarak yıllardır yaptıkları arızalı yasaları tahammül edilebilir bir noktaya çekebilir miyiz gayretleri; tüm milletvekillerine yapılan bir eziyet, işkence, diğer bir bakış açısıyla Genel Kurulun zamanının verimsiz kullanılması, dayatmadan başka bir yol öngörmeyen kısır siyaset anlayışının iş bilmezliği,  sebeplerine inilmeden inatlaşarak yapılan bu işler yeni çıkmazları da beraberinde getiriyor. AKP'nin çatışmacı anlayışı ile el attığı her şey daha çok adaletsizliğe gömülüyor çünkü tüm bu gayretlerin altında "Kimseye ihtiyacım yok." böbürlenmesini görmemek için kör olmak lazım. AKP sözcülerinin "Dostlar laf söylediğimizi görsün." babından ellerine İç Tüzük kitabını alarak kürsüye çıkmaları ve üstelik ana muhalefete de "Eline İç Tüzük'ü alıp çıkıyor." diyerek suçlama yapmaları hakikaten trajikomik. Tüm hukuk metinlerinin bir sözü bir de ruhu vardır. İç Tüzük'ü sözü ve ruhuyla birlikte değerlendirmek lazım. İktidarın yani çoğunluğun hakları da, muhalefetin yani azınlığın hakları da bu metinde yer almıştır. Senin hakların ne kadar meşru ise benim haklarım da o kadar meşrudur. "Sen niye o hakları kullanıyorsun?" demek ya da "Neden böyle kullanılıyor?" yargılamasını  yapmak ne demokratik anlayışla bağdaşır ne de kimsenin haddinedir. Herhâlde İç Tüzük'te sana her ne kadar çoğunluk sende de olsa "Gönlünün her istediğini yaparsın." icazeti verilmiyor. İç Tüzük'ün ruhunu kavrayamayan zihniyetin işine geldiğinde İç Tüzükçü, gelmediğinde "Ben yaptım, oldu."cu anlayışı hakikaten incelenmeye değer.

Değerli milletvekilleri, bir yasanın nasıl yapılacağı belli, nasıl müzakere edileceği belli. Tüzük'teki bu süreç ile ilgili maddelerin ana fikri uzlaşmadır. Elbette yasaya son şeklini verecek çoğunluk iradesidir, buna kimsenin itirazı olmaz. Ancak bunu yaparken muhalefeti de yok saymayacaksın, her dediğini inkâr etmeyeceksin çünkü halkın birtakım talepleri de muhalefet partilerine geliyor. Akıllı iktidarlar kullanabileceği bu hazır bilgilerden istifade etmesini bilen iktidarlardır.

Değerli milletvekilleri, muhalefetin zaman zaman ilgisiz şeyler dillendirdiğini söylüyor iktidar sözcüleri. Sanki torbaya atılan 71 kanunun birbiriyle çok ilgisi var da muhalefet ilgisiz şeylere tevessül ediyormuş gibi. Farklı kanunları torbaya atıp çorbaya çevirdiniz. E, çok görmeyin, bu çorbada muhalefetin de bir tuzu olsun. Sizin yaptığınız farklı mı muhalefeti eleştiriyorsunuz? Kel başa şimşir tarak! Böyle teklife verilen değişiklik önergeleri çok bile. Kalitesizliği şiar edinmiş bir zihniyet ile nitelikli neleri konuşabilirsiniz değerli arkadaşlar?

71 yasada değişiklik getiren bu torba yasa neleri çözüyor? Sırtını sıvazlayarak milletiyle çatıştırdığınız polisin sorunlarını mı? Gencecik hayatları terörle mücadeleye gönderip sonra da terörle müzakereye oturduğunuzda cehennemin ortasında yapayalnız bıraktığınız uzman çavuşlar, er ve erbaşlar, astsubayların sorunlarını mı? PKK'yı muhatap almaya başladıktan sonra şehit edilmelerinin önünü açtığınız gönüllü köy korucularının mı? Türk Silahlı Kuvvetlerinde neredeyse kronikleşmiş problemleriyle kendilerini üvey evlat gibi gören sivil memurların mı? İtfaiye erlerinin mi? Özel güvenlik teşkilatının mı? Çiftçinin, köylünün, memurun, emeklinin sorunlarını mı? Roman kardeşlerimizin mi? Bu milletin kardeşliğini paramparça ettikten sonra yollara döktüğünüz Alevi Bektaşi kardeşlerimizin mi? Kimin problemlerini çözüyor? İşsizliği mi? Sefaleti mi? Üreticinin problemlerini mi? Neyi çözüyor? Bu kesimleri ne zaman dikkate alacaksınız, muhatap kabul edeceksiniz? PKK'nın muhatap alınması daha mı önemli saydığım milyonların hassasiyetinden?

Genel Kurulda, maalesef, ortaya çıkan manzara budur. Genel Kurulda sadece ben, komisyonlarda sadece ben, sokaklarda sadece ben, televizyonlarda sadece ben!

Değerli arkadaşlar, bu kadar benmerkezci yaklaşımlar insani de değildir, İslami de değildir, demokratik de değildir. Kendisini hukukun ve demokrasinin üstünde gören bir zihniyetle bu ülke daha ne kadar yol alacaktır? Hakkı, hukuku, meşvereti demokrasinin olmazsa olmazı görmeyen bir AKP, bu demokrasiye daha ne kadar kötülük etmeye devam edecektir? AKP'nin seçim sonuçlarından sonra her ne kadar Sayın Cumhurbaşkanı "Demokrasi sadece seçim demek değildir." diyorlarsa da AKP'nin ayakları yerden kesilmiştir. Kendisini herkesin, her şeyin üstünde görmekte, en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edememektedir. Hâlbuki bundan birkaç yıl önce "Demokrasi bizim için bir araçtır." diyenler kendileri değil miydi? Amaç müreffeh, adil ve demokratik bir toplum yaratmak değil mi? Peki, bu yapının ancak hepimizin ortak iradeyle hareket etmesi dışında kurulması için başka bir şans var mı?

Sayın Başbakan son grup konuşmasında "Ayaklar baş, başlar ayak olmuş." gibi bir söz sarf etti, biraz da kendisiyle konuşan Gezi Platformu üyelerini küçümseyerek. Yani demek istiyor ki Sayın Erdoğan: "Bu işler siz marabalara göre değil, devlet yönetmek sizi aşar. Ey avam, haddinizi bilin." Her ortamda "Halkın hizmetkârıyız." diyen, kendilerini "halkın iktidarı" olarak tanımlayan Sayın Başbakan -hatırlayınız lütfen- bir manken "Bir çoban ile profesörün oyu aynı olur mu?" dediği için kıyameti koparmış, siyasi linç başlatmıştı. Efendim, "Bu nasıl seçkincilik! Bu nasıl hakir görme!" Demediği kalmamıştı. Bunları kamuoyu unutmuş değil. Sayın Erdoğan, şimdi sizin bu sözünüzü nereye yerleştirelim? Şu soruları sormak herkesin hakkı değil mi: Bu nasıl seçkinciliktir? Yaratılanı bu nasıl küçümsemektir? Aynı görüşte olmasanız bile, bu sözlerden sonra, sizlerle görüşen bu insanlara "aşağı tabaka" anlamına gelen "ayak" benzetmesini yapma hakkını size kim veriyor? "Ben simitçilikten geldim buralara." diyen şahsa bu sözler yakışıyor mu? Hani diyorsunuz ya: "Bizim bir besmelemiz onların İnternet'ine bedel, yürüyüşlerine ve atılan sloganlara bedel." Elbette Allah'ın adı her şeyin üstünde, burada buna inanmayan yok. Ancak, Sayın Başbakan, korkarım ki sizin sadece euzu besmele çekmeniz yetmeyecek, bu sınır tanımayan enaniyetinizle sizin besmeleyle birlikte sabahlara kadar tövbe istiğfar edip Yüce Yaradan'dan bağışlanmayı dilemeniz gerekiyor.

Hükûmete tepkilerini dile getiren kişilere "Ayaklar baş, başlar ayak olmuş." derken, merak ediyorum, 40 bin kişinin katili eli kanlı terör örgütüyle pazarlık masasına oturulmuş olmasını, dünün terör örgütü liderinin bugün âdeta ülkenin eş başbakanı gibi konuşmasını, "Çözüm sürecini ilerletmekte kararlıyım." demesini nasıl değerlendiriyor? Cizre'de şehitleri, gazileri olan millî polis teşkilatımız, Türkiye'nin egemenlik hukukunu temsil eden bir kurum olarak mevcudiyetini sürdürüyorken PKK paçavralarıyla öz güvenlik gücü saçmalıkları için de "Ayaklar baş, başlar ayak olmuş." diyebiliyor mu? Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, daha fazla demokrasi talebi ile yanınıza gelen gençlere "Sizi gidi ayak takımı." muamelesi yaparken Sayın Başbakan, bu rezaletler karşısında neden konuşmuyorsunuz? Allah rızası için bu ülkenin yüz binleri bulan şehit ve gazi ailelerinin yüreğine su serpecek delikanlı bir duruşu göstermenizi beklediğimizi söylüyorsak sizden çok şey mi beklemiş oluyoruz? "Oradan dört aydır şehit gelmiyor." derken üniter devletin hızla ortadan kaldırıldığını, aslında son yurdumuzun niyazi yapıldığını görmüyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti'nin hukukunu siz savunmayacaksınız da Sayın Başbakan, kim savunacak? Çoğulculuk ve adalet adına dillendirilen bu feryatlara kulak verin artık. Sayın Başbakan bu sözlerden anlamıyorsa, içinizde yıllarca devlet yönetmiş devlet adamları var, siz anlatın devletin nasıl yönetileceğini. Konuşmamak kimseyi ama hiç kimseyi vebalden kurtarmıyor.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)