| Konu: | BDP GRUBUNUN, TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ GÜNDEMİNİN "GENEL GÖRÜŞME VE MECLİS ARAŞTIRMASI YAPILMASINA DAİR ÖNGÖRÜŞMELER" KISMINDA YER ALAN BAĞIMSIZ YARGI SORUNLARININ ARAŞTIRILARAK ALINMASI GEREKEN ÖNLEMLERİN BELİRLENMESİ AMACIYLA MECLİS ARAŞTIRMASI AÇILMASINA İLİŞKİN ÖNERGESİNİN (10/79) GÖRÜŞMELERİNİN GENEL KURULUN 9 TEMMUZ 2013 SALI GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 135 |
| Tarih: | 09.07.2013 |
HASİP KAPLAN (Şırnak) - Değerli milletvekilleri, hoşgörü, kardeşlik ve rahmet ayı mübarek ramazanınızın hayırlara, barışa ve çözüme vesile olmasını diliyoruz ve aynı duygularla bütün İslam âlemine huzurlu, barışlı günler diliyoruz.
Bugünkü araştırma önergemizin konusu, bağımsız yargı. Bağımsız yargıyla ilgili çok ciddi sorunlar yaşıyoruz ve bununla ilgili özellikle olağanüstü yargı konusu olan özel yetkili mahkemelerde, özel ağırlaştırılmış ceza mahkemelerinde çok ciddi sorunlar bulunmaktadır. Bağımsız yargı, adalet mülkün temelidir yani yurttaşın uğradığı haksızlıklar karşısında sığınacağı tek liman. Ulusal yargı ne kadar sağlıklı işlerse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, ulusalüstü yargıda da başvurular o oranda azalıyor ama Türkiye, maalesef, Avrupa'da mahkûmiyet rekoru kıran bir derecelenmeye sahip.
Adil yargılanma için hazırlık soruşturmasından son soruşturma evresine kadar bir bütün. Bu işleyişin çarkındaki sakatlık, usulde hatalar esası da etkilemektedir. Bu nedenle, adli kolluktan polis ve jandarma kolluğuna kadar, adli personelden yargıç, savcı ve avukatlara kadar, bina, araç, gereç ve kırtasiyeden teknolojiye kadar, eğitimden staja, içtihatlardan evrensel hukuka bir bütün olarak ele alınması ve sorunların irdelenmesi gerekmektedir.
Gizli dinlemeden özel ağır ceza mahkemelerine, yargının siyasallaşmasına, bürokratlaşmasına, uzun gözaltı ve tutukluluk sürelerine, cezaevlerinde hak ihlallerine, rüşvetten iş yoğunluğuna, müruruzamana uğrayan davalara, yargıç teminatından bağımsız, tarafsız, hakkaniyete uygun makul sürede yargılamalara sorunların bir bütün olarak ele alınması gerekmektedir.
İstinaf mahkemelerinin kuruluşunun gecikmesinden Yargıtayın yeni yapılanmasına, Anayasa reformundan HSYK'nın yapılanmasına rağmen yeniden yapılanmasına, baroların vesayetten arınmasına, icra dairelerinin keşmekeşten arınmasına, bilirkişilik konusunun ve adli tıp yapılanmasının tebligattan kararlara, infazlara kadar devasa sorunlarının araştırılması gerekmektedir.
76 milyon nüfusun yükünü taşıyamayan yargı sorunlar yumağı hâline gelirken, olağanüstü yargıda çete ve siyasi davalarda siyasi iktidarların tehdidi, ulusalüstü yargı sorunları, Hükûmetin temsili ve yargıç seçimlerine kadar acil olarak çözülmesi gereken sorunlar bulunmaktadır.
Çocukların yargılanmasından bilişim suçlarına, özel yetkili mahkemelere, yargı birliğinden yargıç teminatının her alanda sağlanmasına kadar sorunların tespiti ve çözümü için yeniden bir yapılanmaya gidilmesi zorunlu olmuştur.
Adalet Bakanlığının vesayetinin sorgulanması, "Kuruyla beraber yaş da yanar." yaygın inanışının kırılması, Duverger'in deyimiyle "Adaletin olmadığı yerde herkes suçlu duruma düşebilir." anlayışının kamu vicdanında tartışıldığı günlerden geçiyoruz. Bu amaçla bağımsız yargının, adil yargılama koşullarının sağlanması için bir araştırma yapılması gerekmektedir.
En son olarak Çağlayan Adliyesinde 50 avukata polisin ve özel güvenliğin saldırarak, yaralayarak, kelepçeleyerek gözaltına alındığı fotoğrafları bu kürsüden göstermiştim. Üç gün önce, yine Çağlayan Adliyesinde, dördüncü katta, adliyenin içinde bir savunma avukatı, Avukat Bahri Bayram Belen polisin gözü önünde saldırıya uğrayıp yaralandı ve müdahale bile edilmedi. Bu çok ciddi yargı sorunları taşıyan, adliyenin içinde de güvenliğin olmadığı anlamına gelen, çok ciddi bir durumdur.
Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru yoluyla yapılan, uzun tutuklulukla ilgili başvurularda yeni yeni kararlar verdi. Özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatlarını dikkate aldı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin özellikle güvenlik ve özgürlükle ilgili 5'inci, adil yargılanmayla ilgili 6'ncı maddelerini dikkate alarak Türkiye'de siyasi davalarda, özel yetkili mahkemelerde, Terörle Mücadele Kanunu'ndan kaynaklı suçlarda ve yargılamalarda bunun 2 katına çıkarılmasının ve uygulamada uzun bir süre uygulanmasının kabul edilemez olduğuna karar verdi.
Şimdi, bir taraftan "Üçüncü yargı paketinde bir şeyler yaptık. dedi Hükûmet, bir şeyler olmadı. Hatta "Milletvekilleri çıkacak." denildi, Mecliste 8 tutuklu milletvekili var. Sonra, dördüncü yargı paketi geldi, orada da "Düşünce özgürlüğü konusunda adımlar attık." denildi. Orada da "Milletvekilleri kanımca tahliye olmalı." dediler Kabinenin hukukçu bakanları. Oradan da çıkmadı.
Anayasa Mahkemesi en son, bireysel başvuruları kabul etti. "Uzun tutukluluk kabul edilemezdir." dedi ve bunların arkasından hemen yeni bir karar verdi. Anayasa Mahkemesinin bu yeni verdiği karar, iptal kararıdır arkadaşlar. Uzun tutukluluğun katmerleştirildiği, Terörle Mücadele Kanunu'ndan kaynaklanan, tutukluluk süresini 2 katına çıkaran uygulamayı, kanunu kabul edilemez buldu ve iptal etti yani beş sene uzun tutukluluk durumunu Terörle Mücadele Kanunu'na göre on yıla çıkaran mevzuatı iptal etti.
Şimdi Anayasa Mahkemesi diyor ki: "Hükûmete bir yıl süre tanıyorum, bir kanunu çıkarın." Hükûmetin üç yüz altmış dört gün beklemesi gerekmiyor arkadaşlar. Adalet söz konusu olduğu zaman vicdanın devreye girmesi lazım, insanlığın devreye girmesi lazım, duyarlılığın devreye girmesi lazım. Bu ertelenemez, ötelenemez bir şeydir. Yani, Anayasa Mahkemesi gerekçeli kararını yazar yazmaz, Hükûmetin bu düzenlemeyi iptal ettiğine dair teklifinin de hemen Meclise gelmesi gerekir. Bu bir yanı.
İkinci yanı, buradan hâkimlere ve savcılara seslenmek istiyorum: Gerçekten "Özel yetkili mahkemeler kapatıldıktan sonra elinizdeki davaları bitirin." dedi diye Meclis, bunu kötüye kullanmak gerekiyor mu acaba? Bizim Şırnak milletvekilleri -yine geçen hafta buradan ifade ettim- örgüt üyeliğinden yargılanıyorlar, istenen ceza beş yıl. Dört buçuk yıldır tutuklular arkadaşlar, dört buçuk yıl? İstenen ceza beş yıl. Daha savunmalar verilmedi, bitmedi. E, zaten cezasını fazlasıyla çekmiş yani bunu yüzde 50 'de artırsanız, yedi buçuk sene de olsa, infazı düşürdüğünüz zaman bu kadar süre yatacak. Buna yargılama denebilir mi şimdi? Hadi, beraat ettiler diyelim -düşünce özgürlüğünden yargılanıyorlar zaten- peki ceza adaletinde geriye dönüşü sağlayacak bir mekanizmayı kim yaratabilir? Mağduriyeti kim giderebilir? Bu haksızlığı kim giderebilir? Yargıtay yarın dese ki: "Senin verdiğin karar yanlıştır, beraat etmesi gerekirken beş sene boşuna yatırmışsın cezaevinde. O beş yılı, kaybolan yılları -meclisin milletvekili üyesi olan, bu Meclisin- nasıl geri getirilecek?
Bakın, arkadaşlar, Anayasa Mahkemesi karar veriyor. Burada üçüncü, dördüncü yargı paketi çıkıyor. Özel yetkili mahkemeler gereğini yapmıyorsa Hükûmete düşen bir tek görev vardır: Bu kanunla beraber Anayasa Mahkemesinin kararına uymak ve özel yetkili mahkemelerin elinde kalan davaları da elinden alıp temelli kapattırmaktır, tarihin çöplüğüne gömmektir, doğru olan budur. Eğer, bu doğruyu siz geciktirirseniz, kendiniz açısından da, adalet açısından da yanlış yapmış olursunuz diyoruz.
Bu nedenle, araştırma önergesinin kabulünü diliyorum.
Saygılarımla. (BDP sıralarından alkışlar)