| Konu: | CHP GRUBUNUN, ÇORUM MİLLETVEKİLİ TUFAN KÖSE VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN EMNİYETİN, İDARENİN VE ADLİYENİN ŞÜPHELİ KAMU GÖREVLİLERİNE MÜSAMAHALI DAVRANIP DAVRANMADIĞI, DAVRANIYOR İSE BUNUN DAHA SONRA MEYDANA GELEBİLECEK BENZER OLAYLARA OLABİLECEK ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 10/7/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 10 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN |
| Yasama Yılı: | 3 |
| Birleşim: | 136 |
| Tarih: | 10.07.2013 |
TUFAN KÖSE (Çorum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle ramazan ayının tüm insanlığa barış, kardeşlik, adalet, hakça paylaşım ve özgür bir yaşam getirmesini diliyorum.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisinin, bir polis kurşunuyla yargısız infaz edilen Ethem Sarısülük'ü merkez alarak demokratik hak ve özgürlüklerine sahip çıkan yurttaşlarımıza iktidar tarafından uygulanan ve emniyet güçlerine, polise uygulattırılan ölçüsüz şiddetin, polis terörünün sebep ve sonuçları ile bu tür acı olayların bir daha yaşanmaması için alınması gerekli önlemlerin araştırılması için vermiş olduğu Meclis araştırması önergesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetiniz ve yoksul halkımızı saygıyla selamlıyorum.
Yine, demokrasi ve özgürlük isteyerek çıkılan alanlarda, sokaklarda canlarını ve gözlerini kaybederek bedel ödeyen, despotizme, tek tipleştirmeye, faşizme, diktatörlüğe karşı duran ve çarpan yürekleri sevgi, saygı ve minnetle anıyorum. Ölenlerin, demokrasi şehitlerinin ruhları şad olsun.
Değerli arkadaşlarım, 27 Mayıs 2013 tarihinde Taksim Gezi Parkı'nda ağaçların sökülmesiyle başlayan ve tüm yurda dalga dalga yayılan, hâlâ da devam eden halk hareketi, halkın polisi olmaktansa iktidarın ve Recep Tayyip Erdoğan'ın polisi olmayı yeğleyen emniyet kuvvetlerinin orantısız güç kullanması ve terör estirmesi sonucu, 1'i polis 5 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine, 11 vatandaşımızın gözünün çıkmasına, 80'e yakını ağır olmak üzere 8 bini aşkın vatandaşımızın, yurttaşımızın da yaralanmasına neden olmuştur. Bu arada, bugün, Eskişehir'de polisin biber gazı ve copundan kaçarken ara sokaklara sığınan ve orada kim olduğu belirsiz eli sopalı katliamcılar tarafından dövülerek yaralanan Ali İsmail Korkmaz da vefat etmiştir. Kendisini de buradan saygıyla anıyorum, Allah rahmet eylesin.
Ethem Sarısülük, 1 Haziran günü Kızılay'da bir polis memurunun silahından çıkan
Değerli arkadaşlarım, bir trafik kazasında bile, ölümlü -ki trafik kazası taksirli suçtur, kasıtla işlenmeyen bir suçtur- bir trafik kazasında, toplumda infial yaratılıyor diye, ölenin yakınları teskin olsun diye tutuklama kararı veren yargı, muhalifleri uyduruk darbe suçlamalarıyla, çakma kanıtlar ve düzmece davalarla yıllarca içeride tutan yargı, parasız eğitim isteyen öğrencileri terörist olmakla suçlayan ve tutuklayan yargı, parasızlıktan cenazesini belediyenin kaldırdığı Kuddusi Okkır'ı "Ergenekon'un kasası" diye ölene kadar cezaevinde tutan yargı, Fatih Hilmioğlu'nu ve onlarca ölümcül hastayı ölümüne cezaevinde tutan yargı, ciddi bir tehdit altında ve son çare olarak kullanılması gereken gerçek mermiyle 27 yaşındaki yoksul bir Anadolu çocuğunu öldüren polis memurunu tutuklamamıştır. Vicdanlar sormuştur, insanlığın yüzü kızarmıştır. "Meşru müdafaa ve delilleri karartma ihtimali yok." denilerek Ahmet Şahbaz serbest bırakılmıştır.
Peki, serbest bırakıldıktan sonra ne yapılmış, ne olmuş? Deniz Feneri'nde ne olduysa o olmuş değerli arkadaşlarım yani Deniz Feneri'nde, hırsızlar, soyguncular yargılanmadan savcıları yargılanmıştı, burada da ölen Sarısülük'ün ölüm olayına tanık olan tanıklar tutuklanmış. Yani, İlhan Cihaner olayında ne olduysa o olmuştur; İsmailağa cemaatini soruşturan İlhan Cihaner tutuklanmış, soruşturulan sanıklara hiçbir şey olmamıştır. Ethem Sarısülük'ün ailesinin de bu arada tehdit edildiği basına yansımıştır.
Peki, neden olaylar bu boyuta geldi? Neden insanların hak arama adına verdikleri demokratik tepkiler böyle şiddetle cezalandırılmaya, şiddetle bastırılmaya çalışılıyor? Şimdi "Bu kadar insan yaralandı, öldü." dedik, bir de bu işin gözaltı boyutu var, para cezaları var. Bakın, 3.500'e yakın insan gözaltına alınmış; 19 kişiye, tencere tava çaldıkları için, protestolarını böyle gösterdikleri için 9.880 lira para cezası verilmiş. Türkiye İnsan Hakları Vakfı 101 kişinin tutuklandığını söylüyor ama dün ve bugün tutuklananlar dâhil değil buna. Taksim Platformunun yöneticileri dünden beri gözaltındalar, gözaltı süreleri yetmiş iki saate çıkartılmış. Habercilere, gazetecilere polis saldırmış, saldıranlar engellenmemiş.
Mısır için demokrasi isteyen, Suriye için, Libya için, Tunus için demokrasi isteyen iktidarımız, maalesef, ülkemiz için, ülkemize, ülkemizin halkına demokrasiyi çok görüyor.
Bu arada, Mısır'da demokrasi derken değerli arkadaşlarım, Mısır'daki darbeye AKP iktidarı ve TBMM çoğunluğu karşı değil mi? Burada her konuşmacımıza laf attınız. Madem bu kadar karşıysanız demokrasi yeniden tesis edilene kadar, herkesin katılabileceği özgür ve eşit bir ortamda seçimler yapılıncaya kadar Mısır'la ilişkilerinizi kesin, Mısır'daki darbeci iktidarla ilişkilerinizi kesin. Niye kesmiyorsunuz? En azından, İsrail'e yaptığınız gibi derecesini düşürün. Değerli arkadaşlarım, bu nasıl bir ikiyüzlülük? Yoksa bu ileri demokrasinin bıraktığı bir miras mı bize, getirdiği bir şey mi? Bunu anlamak mümkün değil.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz bu polis şiddetinin kendi başına olduğunu düşünmüyoruz, bu polis şiddetinin arkasında çok daha derin ve büyük bir güç var. Bu polis şiddetinin arkasında, kendisine itiraz eden vatandaşlarını, vatandaşların oldukları her yeri düşman toprağı, fethedilecek bir düşman toprağı gibi gören Recep Tayyip Erdoğan'ın, Sayın Başbakanın zihniyeti var, faşist zihniyet.
Yine, bu aşırı polis şiddetinin, polis terörünün arkasında, Taksim Gezi Parkı'nı Viyana surları ve içindeki aydınlık yüzlü insanları da düşman ahalisi olarak gören ve kuşatan Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti var. Değerli arkadaşlarım, İstanbul fethedileli beş yüz altmış yıl oldu. Nereyi fethediyorsun sen ey Recep Tayyip Erdoğan? Viyana kuşatılalı dört yüz yılı geçti, ikinci kuşatma geçeli üç yüz yılı geçti. Nereyi kuşatıyorsun sen daha?
Bu polis terörünün, aşırı polis terörünün altında yine "Polisimiz kahramanlık destanı yazdı." diyerek yapılan orantısız şiddeti ve yargısız infazı kutsayan Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti var. "Devam ederseniz anladığınız dilden konuşurum." diyen Recep Tayyip Erdoğan bu polis terörünün arkasındadır. "Önce sen haddini bileceksin ya! Sen kalkıp da yok bilmem ne platformuymuşsun. Ne platformu olursan ol, ayaklar baş mı oldu?" diyerek toplumda sosyal olarak, ekonomik olarak geri kalmış ama yoksul olduğu için hakkını aramaktan vazgeçmeyenler ve onları dışlayan Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti var. Yine, üçüncü köprüye "Yavuz Sultan Selim" adı vererek Alevi yurttaşlarımızın bu duyarlılıkları üzerinde tepinen Recep Tayyip Erdoğan zihniyeti var.
Bizler, güçlünün karşısında eğilmeyen Cumhuriyet Halk Partililer olarak Recep Tayyip Erdoğan'ın bu zihniyetini sonlandırmaya, kurduğu korku imparatorluğunu yıkmaya kararlıyız.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)