GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, ÇORUM MİLLETVEKİLİ TUFAN KÖSE VE ARKADAŞLARI TARAFINDAN EMNİYETİN, İDARENİN VE ADLİYENİN ŞÜPHELİ KAMU GÖREVLİLERİNE MÜSAMAHALI DAVRANIP DAVRANMADIĞI, DAVRANIYOR İSE BUNUN DAHA SONRA MEYDANA GELEBİLECEK BENZER OLAYLARA OLABİLECEK ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI AMACIYLA 10/7/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERİLMİŞ OLAN MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 10 TEMMUZ 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:3
Birleşim:136
Tarih:10.07.2013

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi önergesi lehinde söz aldım. Hepinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, aslında, Gezi Parkı olayı hakikaten ders çıkarmamız gereken, aklıselim düşünmemiz gereken bir olaydır. Burada ne olmuştur? Gezi Parkı bir turnusol olmuştur. Bir tarafta, bastırılmış taleplerini dile getiren her yaştan, her sosyal gruptan bir insan topluluğu oluşmuştur. Türkiye'de 50-60 vilayetin üstünde vilayette ayrı yaşlardan, ayrı sosyal gruplardan binlerce insan bastırılmış talepleriyle ilgili, Gezi Parkı'ndaki ağaçların ortaya çıkardığı bir duygu selini bize hatırlatmıştır. Bunun yanında, iktidarda bir şey oluşmuştur, iktidarda da bastırılmış korkular ortaya çıkmıştır Gezi Parkı olayı dolayısıyla. Bu iki duyguyu iyi anlamamız lazım. Eğer, siyaset insanları bu iki duyguyu doğru anlamaz ve buradan ders çıkarıp bunu doğru yönetmezse bu ülke felakete gider değerli arkadaşlar. Çünkü, bu ülkedeki, Sayın Başbakanın ağzından çıkanlardan sokağa dökülmüş insanlara varıncaya kadar taleplerin ve bastırılmış duyguların geldiği söylemler gerçekten, ülkede ekonomiyi, sosyal barışı ve demokrasiyi tehdit eden duruma gelmiştir. Elinde palayla çıkan esnafı meşru göstermeye çalışan bir zihniyet vardır ama o esnafın da gösterilerin neticesinde fakruzarurette borcunu ödeyemez duruma düşmüş bir hâli vardır. Eğer biz bu iki duyguyu da tanıyamazsak, tanımlayamazsak, doğru algılayamazsak bu ülke yönetilemez. Lafla peynir gemisi yürümez. İnsanları birilerini düşman göstererek, meydanlara toplayarak, toplumu tahrik ederek; yalanlarla, iftiralarla bu insanları karşı karşıya getirerek Hükûmet sürdürülebilir bir politika ortaya koyamaz.

Bir yanda "Mısır'da halkın yanındayız." diyeceksiniz, "Darbe oluyor." diyeceksiniz. Peki, sorarlar adama: Mısır'da halk ikiye bölünmüş, bir kısmı Tahrir'de, bir kısmı Adeviye'de. Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti ve AKP sözcüleri Adeviye'deki halkın yanında mı, Tahrir'deki halkın yanında mı? "Suriye'de halkın yanındayız." diyorsunuz. Bir yanda, Mısır'daki olayları bir çerçeveden, kendi korkularınızla dile getirmeye çalışırken "Suriye'de de halkın yanındayız." dediğinizde bir başka çukurun içerisinde boğuluyorsunuz. Siz hangi halkın yanındasınız? Oralarda halk yekvücut mu, yeknesak mı? Hayır, bunu hiç kimse söyleyemez, söylemesi de yanlış olur. Dolayısıyla, Türkiye'de kalabalıkları meydanlara toplayarak, hiç ama hiç olmayacak şekilde, bir din adamını bile, "Yukarıda Allah var." diyen bir din adamını bile yalancı çıkartacak şekilde söylemlerle ve bu söylemler sürdürülerek Türkiye'de lafla peynir gemisi yürütülmeye çalışılamaz.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi yönetmek ve siyaset, ciddi bir iştir. Bakın, ne olur, lütfen, koltuklarınıza yaslanın ve aklınızı başınıza alarak bir şeyi terennüm edin değerli milletvekilleri: Bu ülkede Cumhurbaşkanı seçildi, Cumhurbaşkanı seçildikten dört sene sonra görev süresi tartışıldı yani iktidar grubunun inadına yaptığı bir hadise? Dört sene sonra, ülke, Cumhurbaşkanın görev süresini tartışıyor. Bana "ileri demokrasi" dediğiniz bir demokraside ve devlet düzeninde seçilmiş bir cumhurbaşkanının dört sene sonra görev süresinin tartışıldığı ve "Biz dünya ülkesi olduk." diyen bir ülke gösterebilir misiniz değerli arkadaşlar?

Bana bir ülke tanımlayın ki on yıllarca başbakan, cumhurbaşkanı genelkurmay başkanının kararnamelerini imzalayacak, o genelkurmay başkanının sicil istihbaratı gelecek ve o genelkurmay başkanı on yıl sonra terör örgütünün başı olarak mahkemeye çıkacak ve hükûmet, o kararnameyi imzalayanlar bundan hiç mesuliyet duymayacaklar.

Bana bir ülke söyleyin ki ana muhalefet partisinin genel başkanının özel hayatına girilecek, genel başkanlıktan tasfiye edilecek ve sorumluları çıkmayacak meydana.

Bir ülke düşünün ki o ülkenin genelkurmay başkanının odası dinlenecek ve ortalığa saçılacak, genelkurmay başkanının odasını dinleyen fail bulunamayacak, ortaya çıkmayacak.

Bir ülke düşünün ki o ülkenin başbakanı "Benim de odam dinleniyor." diyecek, failleri bulunmayacak ve o ülkenin başbakanı o ülkeyi yönetmeye devam edecek. Kendi güvenliğini sağlayamayan bir başbakan benim güvenliğimi nasıl sağlar değerli arkadaşlar?

Ama bütün bu olaylar hep laf kalabalığında ve bir meydan okuma edası içerisinde, devlet düzeninden yoksun, devlet aklından yoksun, devlet mantığından yoksun devam ediyor. Ülkenin bir bölgesinde yol kontrolleri yapılıyor, kendi özel güvenlik birimleri kuruluyor, başka şeyler yapılıyor ve o ülke hâlen daha güllük gülistanlık gibi gösteriliyor. Böyle bir ülke yönetimi, kavram kargaşası içerisinde, olayların kargaşası içerisinde? Ne olur, biraz, bir parti taassubundan kurtularak, aklıselim olarak düşünelim değerli arkadaşlar. Bu ülke bizim ülkemiz.

 Ve Gezi Parkı olayları göstermiştir ki bu ülkede ekonomi hâlen kırılgandır çünkü ekonomi rakamlarına yalan söylettirebilirsiniz ama rakamlar bir gün gerçeği ortaya çıkartır. Bu ülkede her şey yap-işlet-devret modeliyle, finansman modelleriyle yapılıyor. Vatandaş belki ülke kendi kendini finanse ediyor gibi görüyor, zannediyor ama bu Parlamento seviyesindeki insanlar bunu böyle görmemeli, gerçeğin ne olduğunu görmeli. Bu ülkede 220 milyar dolardan 580 milyar dolara çıktı borç ve "IMF borucunu ödedik." diyoruz. Ankara Ticaret Odası da yağcılık peşinde; ekonomiden anlayan birtakım insanlar bazı yalanları da alkışlıyorlar, bunu da anlamak mümkün değil.

Değerli milletvekilleri, 42 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı. Sadece özelleştirmenin yarısı IMF borcunu öder, mal varlığı satıldı bu ülkenin. Dolayısıyla, IMF borcunu ödediniz ama A şahsına olan borç ödendi, B şahsına, C şahsına borç yükseldi, D şahsına yeni borç yapıldı. Yani, borcun adresi değişti, miktarı yükseldi. Bunu kim inkâr edebilir? Gayrisafi yurt içi hasıla, işte, kamu borcuna bölündüğü zaman birtakım rakamlar çıkıyor ortaya, doğrudur ama gayrisafi yurt içi hasılada yabancıların payları, yabancıların sermayeleri, yabancıların ürettikleri, yabancıların kâr transferleri; bütün bunları topladığınızda, Türk ekonomisinin gerçekten dün gayrisafi millî hasıla hesaplamasıyla bugün gayrisafi yurt içi hasıla hesaplamasında bu değerleri birbirine böldüğünüzde, dün dünyada 17'nci ekonomi olan Türkiye, bugün gayrisafi yurt içi hasıla hesaplamasından da yola çıkarak 18'inci ekonomi olmuştur ve Türkiye'nin büyüdüğü iddia edilmektedir. Böyle yalanlarla, böyle kandırmacalarla Türkiye'yi yönetebilir olarak sürdürmek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, hemen pankartlar, afişler çıktı: "Menderes'i astınız, Özal'ı zehirlediniz. Tayyip Erdoğan'ı yedirmeyiz." Değerli milletvekilleri, bu ülkede savcılar varsa hemen bu pankartları, afişleri kim astıysa soruşturması lazım "Gel bakayım, Özal'ı zehirleyen kimdir?" diye.

Ve size bir şey söylüyorum değerli milletvekilleri: Eğer siz 12 Eylülü yargılıyorsanız, 12 Eylüle karşıysanız 12 Eylülün Başbakan Yardımcısı olmuş ve 12 Eylülün koyduğu siyasi yasakları savunmuş bir Özal'ı 12 Eylülle beraber yargılayarak savunamazsınız. Bu bir yalandır, bu bir riyakârlıktır, bu mürailiktir. Dolayısıyla, aynı anda bir insan iki şahsiyet olamaz. AKP'de bunu biz görmekteyiz ve çok kereler görmekteyiz.

"Bir Başbakan, iki Erdoğan" videosunu, kendi söylediklerini, kendi yalanlarını yayınlayan bir videoya, kendi sesinden yayınlanan bir videoya demokrasi tarihinde yayın yasağı koyduran ilk insan olmuştur Sayın Başbakan. Bir başkasının iftirasına yayın yasağı koydurabilirsiniz ama kendi söylediklerinize nasıl  yayın yasağı koyduruyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Hangi vicdan, hangi ahlak, hangi anlayış bunu yaptırıyor?

Dolayısıyla?

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - Yeter ya!

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) - Yetmeyecek.

Oradan laf atabilirsin, bağırtkanlık, çığırtkanlık, Maraş(x) çığırtkanlığı da yapabilirsin.

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) - Otur yerine  ramazan günü! Otur yerine!

ALİ UZUNIRMAK (Aydın)  - Kimsin sen? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)



(x) Bu kelimeye ilişkin düzeltme bu birleşim Tutanak Dergisi'nin 132'nci sayfasındadır.