GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI VE MERSİN MİLLETVEKİLİ ALİ RIZA ÖZTÜRK'ÜN; AVUKATLIK KANUNU İLE HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ, SİVAS MİLLETVEKİLİ HİLMİ BİLGİN VE ÇANKIRI MİLLETVEKİLİ İDRİS ŞAHİN İLE 8 MİLLETVEKİLİNİN; 1136 SAYILI AVUKATLIK KANUNU, HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU VE 3568 SAYILI SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ, ERZURUM MİLLETVEKİLİ OKTAY ÖZTÜRK'ÜN; HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNU İLE AVUKATLIK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ SS444
Yasama Yılı:3
Birleşim:93
Tarih:17.04.2013

MHP GRUBU ADINA MEHMET ERDOĞAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 444 sıra sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, sözlerime başlamadan önce, 8'inci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın bugün 20'nci ölüm yıl dönümü, 20'nci ölüm yıl dönümünde Turgut Özal'ı rahmet ve minnetle yâd ediyorum; Allah kendisine rahmet eylesin.

Bu kanunun 1'inci maddesi, şahsa yönelik düzenlemeleri içermektedir. Şimdi, Yargıtay Genel Kurulunda artık, 2010 yılında yapılan referandumdan sonra, çoğunluk, iktidar partisinin kontrolündeki HSYK'nın eline geçmiştir. Şimdi, bu çok tehlikeli bir durum tabii ki. İnsanların yargıda yapılan bu düzenlemelerden sonra artık gidecek bir yerleri kalmamaktadır, yargı bağımsızlığı zedelenmektedir.

Şimdi, bir daire içinde çözemediğiniz işleri garanti çözebileceğiniz genel kurulda görüşülmesini sağlamaya çalışmaktasınız. Şimdi AKP, iktidara geldikten bu yana sürekli yargı paketleri gündeme getirmektedir. Lakin, yapılan kamuoyu araştırmalarına göre toplumda adalete olan güven de sürekli azalmaktadır. Bu konu gerçekten üzerinde çok düşünülmesi, çok konuşulması, çok çalışılması gereken bir konudur çünkü adalet mülkün temelidir. Burada ben daha önceki değişik kanun tasarılarının görüşmesi sırasında da defalarca söyledim; mülk, devlettir; kişilerin şahsi malı, mülkü, serveti değildir. Devletin bekası için ise en önemli iş adalettir. Bir devletin adalet sistemi sağlıklı değilse, bir devletin adalet sistemi herkes için uygulanabilir değilse, herkesin güvendiği bir sistem değilse bu devleti ayakta tutmak mümkün değildir arkadaşlar. Adalet her zaman herkese lazım. Adaletle çok oynamamak lazım. Adaletle -bizim size tavsiyemiz- çok oynamayın çünkü gün gelecek -unutmayın- bu adalet bir gün size de elbette lazım olacak.

Yine, bu kanunun 4'üncü maddesi ile idari yargıda ihtisas mahkemelerinin kurulmasının önü açılmaktadır. Şimdi, bu tabii ki doğal yargıç ilkesine aykırı, çok sakıncalı bir düzenlemedir. Daha önce Özelleştirme Kanunu'na eklediğiniz hükümlerle zaten "İdarenin her işi yargı denetimine tabidir." hükmünü "Özelleştirmeler açısından idari yargının kararları Bakanlar Kurulunun denetimine tabidir." şekline getirdiniz. Bu çok tehlikeli gidişatı şimdi -Yanlış hesap Bağdat'tan döner diye bir deyimimiz, atasözümüz var- ortadan kaldırdınız. Artık bundan sonra doğru da olsa biz Bakanlar Kurulu kararıyla istediğimizi istediğimiz yere getiririz düşüncesi hâkim oldu.

Yine, üst düzey atamalar açısından idari yargıyı etkisiz kılacak düzenlemeler yaptınız. 2011 yılında çıkarttığınız 35 kanun hükmünde kararname ile binlerce kamu görevlisinin müktesep haklarını gasbettiniz. Yani, bunun içerisinde çok enteresan örnekler var bu kamu görevlilerinin haklarıyla ilgili. Hâlâ onlar mahkemelerin kapılarında sürünmeye devam ediyorlar. Mesela, Gümrük ve Ticaret Bakanlığında memur olarak teşkilata girmiş bir kardeşimiz şeflik sınavına girmiş, kazanmış, şef olmuş; müdür yardımcılığı sınavına girmiş, kazanmış, müdür yardımcısı olmuş; müdürlük sınavına girmiş, kazanmış, müdür olmuş; başmüdür yardımcılığı sınavına girmiş, başmüdür yardımcısı olmuş ama bu kanun hükmünde kararname ile bu kardeşimiz müdürün emrinde bir araştırmacı kadrosuna atanmış. Yani, bu müktesep hakları yok sayan zihniyetin de bir hizaya gelmesi lazım. Bundan sonrası için de ihtisas mahkemeleri kurarak bu işi çözeceksiniz. Pekâlâ, hakkı gasbedilen insanların hakları ne olacak?

Yine, ülkemiz gündeminde önemli bir yer tutan küçük ölçekli HES'ler var. Bunların çoğu tartışmalı. Seçim bölgem Muğla'da Beyobası beldesindeki Yuvarlakçay üzerinde planlanan HES doğal dokuyu yok edecek, oradaki çok güzel tabiat varlığını yok edecek. Bu, yargı kararıyla durduruldu ama buna benzer gene Fethiye'de Kargı Çayı, Eşen Çayı üzerinde planlanan HES'ler var; bunlar da tarihî ve tabii dokuyu yok edecek.

Şimdi, yargı, bu konuyu etraflıca inceliyor ve gereğini yapıyor. Siz, doğal yargıç ilkesine aykırı olarak ihtisas mahkemesi kuracaksınız, oralara istediğiniz hâkimleri atayacaksınız, sonra istediğiniz kararları çıkartacaksınız. Bu, çok yanlış, tehlikeli ve telafisi mümkün olmayan bir süreç; bu sürecin kesinlikle geriye döndürülmesi lazım.

Yine, bu kanunun 6'ncı maddesi hâkim ve savcıların terfisini yeni usullere bağlamaktadır. Yeni usulde, ara buluculuk, sulh ve tahkim faaliyetleri de not sistemine dâhil ediliyor. Bu da hâkimlerin kanunlar çerçevesindeki yargılama görevlerinin yerine diğer faaliyetlerini öne çıkarmasına sebep olacaktır. Hâkim ve savcıların terfi sisteminin daha objektif kriterlere bağlanmasının muhakkak sağlanması lazım.

Bu kanunun getirdiği en tartışmalı husus da elbette Ceza Kanunu'nun 263'üncü maddesinin yürürlükten kaldırılmasıdır. AKP iktidara geldiğinden bu yana, önce bu maddede öngörülen ceza 2 defa azaltıldı, şimdi de tamamen kaldırılmaktadır. Şimdi bu olaya birkaç yönden bakmakta fayda var.

Birincisi, Sayın Başbakan sürekli 36 etnik gruptan bahsetmektedir. Şimdi herkes bu 263 kalktıktan sonra kendi okulunu kurarsa, okullarda kıyafet serbestisini de getirdiniz, önümüzdeki günlerde herkese kendi dilinde eğitimi de serbest bırakma çalışmalarını artık kamuoyunda akil adamlarınız dillendirmektedir. Şimdi, bu, tabii ki toplumda çok ciddi bir ayrışma süreci başlatacaktır. Bu, ayrıştırma değil midir? Bu ayrıştırmayı başlattıktan sonra, herkesin ilkokul yaşındaki, ana sınıfındaki bebesinden itibaren bu imkânı sağladıktan sonra bu işi nerede, nasıl durdurabileceksiniz? Dili, kıyafeti serbest; müfredat konusunda Millî Eğitim Bakanlığının, Talim ve Terbiye Kurulunun aldığı kararları tanımayan; istediğini istediği gibi programa koyabilen eğitim kurumlarına sahip olabilecek etnik yapılar ortaya çıkartacaksınız, ondan sonra bu milleti bir arada nasıl tutacaksınız? Bin yıllık kardeşliği nasıl devam ettireceksiniz?

Bazı şeyleri bozmak kolaydır arkadaşlar, ama düzeltmek çok zordur. Yani, şimdi siz bunları böyle masumane haklar olarak birer birer vermeyi belki çok kolay görüyorsunuz ama bu milleti sonra yeniden bir araya getirmek, bu işleri yeniden bir nizama, hizaya getirmek o kadar kolay olmayacaktır.

Yine, AKP iktidarı misyonerliği serbest bıraktı. Bütün misyoner grupları Anadolu'nun dört bir tarafında misyoner okulları açarsa bu işin sonu nereye gidecek? Ey AKP'li arkadaşlarım, vakit varken aklınızı başınıza alın, Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmayın, bu çok tehlikeli bir kanun.

Bölücü terör örgütünün açacağı okullara nasıl engel olacaksınız? Bu kanunla, zaten şu anda kılık kıyafet serbestisinden sonra değişik kılık kıyafetlere bürünmüş öğrenci fotoğrafları maalesef basınımızda yer almaktadır, bunlara nasıl dur diyeceksiniz? Orada yapılacak bölücülük faaliyetlerine nasıl dur diyeceksiniz? Vakit varken, lütfen, bunu bir daha düşünün.

"Teröristlerle müzakere yaparken hiçbir şey vermiyoruz. Barış olacak, analar ağlamayacak, gençlerimiz ölmeyecek." Sloganlar güzel, bunlara kimsenin itiraz etmesi mümkün değil. Kimse savaş olsun, kimse insanlar ölsün, kimse memlekette kargaşa olsun, kaos olsun istemez ama PKK ve onun yerli ve yabancı iş birlikçileri isteyecek ve siz de onları birer birer burada gündeme alacaksınız, görüşeceğiz.

Ana dilde savunma kanunu çıkacak, 4+4+4 eğitim reformuyla Kürtçeyi seçmeli ders yapacaksınız, yerel yönetimlerin Kürtçe isimler vermesinin önünü açacaksınız, kamu hizmetlerinden ana dilde yararlanma ile ilgili hazırlıkları başlatacaksınız, eğitimde ana dilin önünü açma çalışmalarını başlatacaksınız; "büyükşehir" adı altında bütünşehir kanununu çıkartıp yerel özerkliğin önünü, yolunu açacaksınız.

"Akil adamlar" diye bu milletin değerleri, birliği, bütünlüğü hakkında saçmalayan 63 kişi belirleyip sokağa saldınız; her birisi ayrı bir borazan çalıyor. Yok "Öcalan Bodrum'a paşa yapılsın!" Yani, böyle bir şey yapılacaksa paşaların da niye içeriye atıldığı belli oluyor arkadaşlar. "Türk Bayrağı'nın adı değişsin.", "PKK aslında terör örgütü değildir. PKK'ya haksızlık yapılıyor, onun yöneticileri iyi çocuklardır, hoş çocuklardır, onlarla ilgili bu millete yanlış bilgiler, belgeler veriliyor." falan gibi, bunları çoğaltmak mümkün. Şimdi de "Teröristler yurt dışına çıksın, iş bitsin." diyorsunuz. Bu iş sanki bu kadar kolay, bu kadar ucuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Sayın Başkanım, şahsı adına da konuşacaklar, beş dakika müsaade ederseniz, konuyu tamamlasın.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Sayın Başkanım, şahsım adına da beş dakikam var, birleştirirseniz?

BAŞKAN - Evet, buyurun efendim, tamam.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu kadar taviz yetmedi. Şimdi, askerlere, valilere kanunsuz emir verme noktasına geldiniz. Pekâlâ, şu anda devam eden Ergenekon ve Balyoz davaları ne olacak bu durumda? Bu davalarda komutanlar, üstlerinin düzenlediği ve emrettiği seminerlere, programlara katıldıkları için yargılanıyor ve bu davalardan ceza alan, mahkûm olan yüzlerce generalimiz, subayımız, astsubayımız var ama sizin emir verdikleriniz yargılanmayacak. Var mı böyle bir adalet? Dünyanın neresinde var böyle bir şey arkadaşlar? Anayasa'nın 137'nci maddesi yürürlükteyken ve çok açık olarak kanunsuz emir Anayasa'da düzenlenmişken size Anayasa'yı çiğneyip istediğiniz gibi kanunsuz emir verme yetkisini kim vermektedir? Bu cesareti, bu cüreti nereden almaktasınız? Bu yanlıştan, lütfen aklınızı başınıza alın, vazgeçin. Herkes, başta Anayasa olmak üzere, kanunlara uyacak. Eğer kanunlar keyfî olarak uygulanırsa ne devlet nizamı kalır ne hukuk kalır ne adalet kalır; ülkeye anarşi ve kaos hâkim olur. Hükûmetin asli görevi, ülkedeki kanun ve nizam hâkimiyetini sağlamaktır.

Bu "açılım süreci" denen çözülme programının en vahim tarafı da şudur: "Sayın Başbakanın dışında hiçbir kimse bu süreçle ilgili hiçbir şey bilmiyor." deniyor. Bütün, çok akil olarak seçtiğiniz adamların söyledikleri bu. Devletin işleri hukuk, nizam içerisinde; yazıyla, çiziyle, kanunlara, kurallara uygun olarak yapılır. Şimdi, Sayın Başbakan da insandır. Ona bir şey olursa ne yapacaksınız, bu işler nasıl yürüyecek, bu işleri kim yürütecek eğer onun dışında bir bilen yoksa? Bu süreç, bir çözülme sürecidir. Eğer bu yanlıştan dönmezseniz, bu işleri önce "basit sosyokültürel haklar" adı altında birer birer burada masumane düzenlemeler olarak geçirirsiniz; arkasından, işte, o masumane niyetlerle geçirdiğinizi iddia ettiğiniz büyükşehir, bütünşehir, özerk yönetimlere dönüşür; sonra federasyon gelir ve nihayetinde de ayrı bir bağımsız devlet kaçınılmaz hâle gelir. Buna kimsenin hakkı yok. Bin yıllık kardeşliğimizi bitirmeye, bu milleti bir kaosa, bir kargaşaya düşürmeye kimsenin hakkı yok. Bunun hesabını da zaten hiç kimse veremez. Milliyetçi Hareket Partisi bu yanlışı durdurmaya ve bin yıllık kardeşliğimizi yaşatmaya kararlıdır. Milliyetçi Hareket Partisi ülkenin birliği dirliği konusunda şimdiye kadar üstüne düşen bütün sorumluluğu, sorumlu muhalefet bilinci içerisinde yerine getirmiştir; bundan sonra da yerine getirmeye devam edecektir.

Şimdiye kadar sizleri Meclis kürsüsünden gücümüzün yettiği kadar uyardık. Bursa'da 23 Martta başladığımız Kuruluş Mitingi'yle birlikte artık meydanlardan da uyarıyoruz. Önümüzdeki cumartesi günü İzmir'de düzenleyeceğimiz Bayrak Mitingi'yle de sizleri tekrar uyaracağız. Lütfen aklınızı başınıza alınız!

Şimdi, bu mitinge de biz, bu sürece "hayır" diyen; bayrağımızı rencide etmeye kalkanlara, birliğimizi dirliğimizi bozmaya kalkanlara karşı olan herkesi de 20 Nisan Cumartesi günü İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenleyeceğimiz Bayrak Mitingi'ne bekliyoruz.

Ama bunun ötesinde, tabii ki şunlara çok iyi dikkat etmek lazım. AKP her kanunu adım adım getiriyor. Hiçbir şeyi nihai hedefini, nihai niyetini ortaya koyarak getirmedi bugüne kadar buraya. Ama cumhuriyet tarihinin en çok kanun çıkartan Meclisi hâline geldik. Hâlbuki -ben yirmi beş yıl da uygulamacı olarak görev yaptım- bu kadar çok kanun değiştirmek elbette ki başka sıkıntılara sebep olmaktadır, uygulamada birçok boşluğa, düzensizliğe sebep olmaktadır. Çünkü, alelacele, böyle komisyonlarda bile yeterince tartışılmadan çıkartılan bu sözüm ona "çözüm" adı altındaki çözülme kanunlarınız, hukukta çok ciddi boşluklara sebep olmaktadır. Bu hukuk kaosuna ve garabetine son vermek için, bundan sonra, lütfen, kanunlar üzerinde adam gibi çalışalım, komisyonları adam gibi çalıştıralım, herkesin bu kanunlara katkı vermesini sağlayalım; ülkemizin birliği, bütünlüğü için, ülkemizin dirliği için daha sağlıklı, daha akıllı, daha mantıklı kanunlar çıkartalım.

Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)