GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN TASARISI (S. SAYISI: 473)
Yasama Yılı:3
Birleşim:122
Tarih:19.06.2013

KADİR GÖKMEN ÖĞÜT (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, Gezi Parkı direnişinde yaşamını yitiren 3 vatandaşımıza ve polis memurumuza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum. Aynı şekilde, tüm yaralılarımızın da bir an önce sağlıklarına kavuşmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, birkaç gün önce 15-16 Haziran direnişinin 40'ıncı yıl dönümüydü. Hatırlarsınız, bu direniş Türkiye işçi sınıfının tarihinde gerçekleştirdiği en büyük ve en etkili eylem olmuştur. İşçi sınıfının onurlu mücadelesinin en görkemli zirvelerinden biri olan bu yürüyüşün yarattığı sonuçlar, özellikle de birleşen işçilerin güçlerini idrak etmeleri açısından önemli bir dönüm noktası olmuştur. Oradaki başkaldırı ruhu bugün de şekil değiştirerek karşımıza çıkmıştır. Bu kez sadece işçiler değil, genç-yaşlı, işçi-memur, emekli-emekçi, esnaf-öğrenci, AKP diktasına boyun eğmeyeceğini söyleyen milyonlar, artık sokaklardadır.

Değerli milletvekilleri, tarihten ders almak, özellikle siyasette en önemli öğretidir. Halkın sesine kulak vermeyen liderler ve onun yöneticileri çökmeye, tarihin sayfalarında kaybolmaya mahkûmdurlar. Başbakan ve ekibi günlerdir, çıktıkları her kürsüde "3 tane ağaç için yaygara yapıyorlar." diyerek yaklaşmaktadırlar olaya. Aslında herkes de bilmektedir ki bu direniş, 3-5 ağaç için masumca direnen gençlerin bir sabah çadırlarının yakılıp yıkılmasına, onlara gaz bombaları ve TOMA'larla saldırılmasına tepki gösterdiğimiz; İstanbul'un bir yerinin daha beton yığınına dönmesini istemediğimiz; Haydarpaşa'yı yağmalatmak istemediğimiz içindir.

Bu direniş, yıllardan beri insanları fişlediğiniz; aleyhinizde konuşanları bir bir tespit etmek için cadı avına başladığınız içindir; daha önce yürüyüşlere katılanlara "terörist" deyip öldürülmelerine cevaz verdiğiniz içindir.

Bu direniş, hukuksuz gözaltılar ve sorgusuz sualsiz yapılan kötü muameleler; ülkenin dört bir yanında yarattığınız korku iklimi; Taksim'i, Kızılay Meydanı'nı 1 Mayıs alanı olmaktan çıkarttığınız içindir.

Bu direniş, kutlamamamız için elinizden geleni yaptığınız millî bayramlarımız; Silivri'de hapsettiğiniz vekillerimiz, akademisyenlerimiz, gazetecilerimiz içindir; halkımızı "Kürt-Türk, Alevi-Sünni, dindar-kindar" diye bölmeye çalıştığınız içindir.

Bu direniş, laikliğin amaç değil araç olduğunu söylediğiniz; bu toprakta nefes almamızı sağlayan cumhuriyetimizin kurucularına "ayyaş" dediğiniz içindir. Halk açlık sınırında yaşarken "800 lira neyinize yetmiyor." dediğiniz; işçiyi taşerona mahkûm ettiğiniz; doktoru, hemşireyi, öğretmeni, öğrenciyi, polisi, askeri, memuru, mühendisi, esnafı değersizleştirdiğiniz; sendikaları, meslek odalarını işlevsizleştirdiğiniz; kendinizden yapamadığınız kurum ve kuruluşlarla türlü yollarla uğraştığınız içindir.

Bu direniş, üniversiteleri bilim yuvaları olmaktan çıkarmaya, gençliği susturmaya çalıştığınız; değiştirip durduğunuz sistemlerle lise ve üniversite sınavlarına hazırlanan gençlerimizin psikolojilerini bozduğunuz; sınav sorularının çalınmasına göz yumduğunuz; atama sözü verdiğiniz öğretmenleri görmezden geldiğiniz içindir.

Bu direniş, zengin çocuklarını askere göndermeyip fakir ocaklara ateş düşürdüğünüz içindir. Şehide "kelle", çiftçiye "Ananı da al git." dediğiniz; hayvancılığı ve tarımı yok ettiğiniz; vatan mallarını santim santim sattığınız; tıpkı köprü ve otoyol ihalesinde olduğu gibi halkı dinlemediğiniz içindir.

Bu direniş, "komşularla sıfır sorun politikası" parolasıyla çıkılan yolda savaşın eşiğine geldiğimiz içindir; Uludere içindir, Reyhanlı'nın bütün canları içindir.

Bu direniş, mahkeme kararlarını dinlemeyerek, hukukun üstünlüğü yerine üstünlerin hukukunu egemen kıldığınız; kâh korkuyla, yıldırma politikasıyla kâh peşkeş çekilen ihalelerle kendi medyanızı yarattığınız içindir.

Bu direniş, evimize, yatak odamıza, eğitimimize, imanımıza, soframıza karıştığınız; statların içine çoluk çocuk demeden gaz attığınız; karşısında İstanbul'u temsil eden belediye başkanı göremediğimiz; 240 milyar dolar borcu 540 milyar dolara çıkarttığınız içindir.

Bu direniş, özgürlüğün direnişidir.

Hâlâ duran insanları gözaltına alıyorsunuz, sanatçıları tehdit ediyorsunuz. Kargaşadan faydalanıp Petrol Yasası'nı geçiyorsunuz, "faiz lobisi" diyerek faizleri yükseltiyorsunuz. İstanbul Borsasını 25 milyar dolar zarar ettiriyorsunuz. Birleşmiş Milletlerden sert bir uyarı alarak vatandaşlarımızı üzüyorsunuz. Araştırma önergelerimizi reddediyorsunuz. Hâlbuki, yirmi gün sonra sığındığınız mahkeme kararını ilk gün uygulasaydınız gençlerimiz ölmeyecek, yaralanmayacak, Türkiye'yi düşürdüğünüz durum olmayacaktı.

Değerli milletvekilleri, dün Waterloo Savaşı'nı Napolyon'un kaybettiği gündü. Bakınız, size bir fıkra anlatacağım: Napolyon tekrar dünyaya gelmiş, Beyaz Saray'a gitmiş, Başkan Obama'yla yemek yerken demiş ki: "Eğer benim elimde sizin sahip olduğunuz silahlar olsaydı ben Waterloo Savaşı'nı kesinlikle kaybetmezdim." Daha sonra Rusya ziyaretine gitmiş. Putin'le yemek yerken Putin'e dönüp "Sayın Putin, elinizdeki KGB'ye benzer istihbarat teşkilatı bende olsaydı ben Waterloo Savaşı'nı asla kaybetmezdim." demiş. Sonra da Türkiye'ye gelmiş. Yemekten sonra Tayyip Bey'e dönüp "Mösyö Tayyip, sizin elinizdeki mükemmel basın benim elimde olsaydı Waterloo Savaşı'nı kaybettiğimi hiç kimse duymazdı." demiş.

Umarım, en son yaşadığımız süreçte yandaş basının sizi ne hâle getirdiğini anlamışsınızdır. Halka demokrasi olmadan çözüm olamayacağını gösterdiğiniz için size ayrıca teşekkür ederim. Bu halk sadece demokrasi ve barış istiyor.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)