| Konu: | 24'ÜNCÜ DÖNEM DÖRDÜNCÜ YASAMA YILI AÇIŞ KONUŞMASI |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 1 |
| Tarih: | 01.10.2013 |
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yeni yasama yılının ülkemiz, milletimiz ve hepimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını; sağlıklı, huzurlu ve başarılı bir çalışma yılı geçirmemizi temenni ediyorum.
Sözlerimin başında, Meclisimizin ilk Başkanı, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, Meclisimize başkanlık etmiş, üye olarak bulunmuş bütün devlet ve siyaset adamlarımızı, şehitlerimizi, gazilerimizi ve Meclis çalışanlarımızı rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Sizleri ve değerli konuklarımızı saygıyla selamlıyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisine 24'üncü Dönemin başlangıcından bugüne kadar 800 kanun tasarısı, 1.725 kanun teklifi ve 35 kanun hükmünde kararname sunulmuş, bunlardan 363'ü komisyonlarda ve Genel Kurulda görüşülerek yasalaşmıştır. Ayrıca, Meclisimizde 53 adet Meclis kararı alınmıştır. Yine bu dönem içerisinde 982 dokunulmazlık dosyası Meclisimize gelmiştir. Bu dönemde 4.643 sözlü soru önergesi verilmiş, bunlardan 1.534'ü cevaplanmıştır. Verilen 29.137 yazılı önergenin de 7.633'ü cevaplanmıştır. Yine bu dönemde Meclisimize 21 genel görüşme önergesi gelmiş, bu önergelerden 4'ü kabul edilerek Genel Kurulda görüşülmüştür. Ayrıca, 3 genel görüşme önergesi gündemde olup 14'ü de işlemdedir. Bu arada 24'üncü Yasama Döneminde 2.063 Meclis araştırma önergesi gelmiş, bunlardan 37'si kabul edilerek 6 adet Meclis araştırma komisyonu kurulmuştur.
Değerli milletvekilleri, Türk milletinin son yüzyılda elde ettiği en başta gelen üç önemli kazanımı vardır. Yakın çevremizde, bölgemizde yaşanan insanlık dramlarından sonra bunların ne kadar büyük ve hayati önemi olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
Bunlardan birincisi, kanımız ve canımız pahasına kazandığımız bağımsızlığımızdır. Bu büyük milletin hangi şartlar ve zorluklar içerisinde buna kavuştuğuna tüm dünya ve tarih şahittir.
İkincisi, şanlı Millî Mücadele'mizin bağımsızlıkla noktalanmasından sonra kurduğumuz cumhuriyettir, Türkiye Cumhuriyeti devletidir.
Üçüncüsü ise; bazı eksikliklerine ve zaman zaman yaşadığımız ciddi sorunlara rağmen demokrasidir.
Bu kazanımların elde edilmesindeki en büyük şeref, hiç şüphesiz aziz milletimizindir, onun temsilcilerinin oluşturduğu bu yüce Meclisindir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Millî Mücadele'yi yürüten, yöneten gazi Meclistir ve bu yönüyle de tüm dünyada tektir, devleti kuran tek Meclistir. Geçmişte ve bugün önce devletler kurulmuş, sonra parlamentolar oluşmuşken milletimiz başlattığı kutsal mücadeleyle önce Erzurum ve Sivas Kongrelerini yapmış, ardından da kendi adına karar alacak -23 Nisan 1920'de- Meclisini oluşturmuş, ordusunu ve devletini kurarak cumhuriyete kavuşmuştur. Bunun arkasından da çok partili hayata geçiş dönemlerini de tecrübe ederek, yaşayarak ve deneyerek demokrasiyle buluşmuştur. Bu kazanımları bizlere armağan edenlere hepimizin derin bir şükran borcu vardır.
İşte sayın milletvekilleri, bizler, bu tarihî başarıları elde etmiş müstesna bir kurumun çatısı altında milletimize hizmet etme mazhariyetine erişmiş şanslı insanlarız. Bu, bizim için, ailelerimiz için gurur verici bir payedir. Hem bu kazanım hem de bu payenin üzerimize büyük sorumluluklar yüklediği de aşikârdır. O nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığının korunması en başta gelen görevimizdir. Bu konuyu, yaşadıklarımızdan sonra bilhassa dikkatlerinize sunmak istiyorum. Demokrasimizin geleceği, demokrasiye duyulan güven buna bağlıdır.
Bizler, ülkemiz, bölgemiz ve hatta dünyanın tüm sorunlarını, bizi ilgilendiren yönleriyle bu kutsal çatı altında, grup toplantılarında, komisyonlarda ve Genel Kurulda kaba ve yaralayıcı olmayan temiz bir üslupla konuşacağız, tartışacağız ve bir sonuca bağlayacağız. Unutmayalım ki Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletimizin, cumhuriyetin ve demokrasinin kalbidir. Bu kurumun, hepimizin üstünde, bizleri aşan ayrı bir kişiliği vardır. Söz ve eylemlerimizde bu gerçeğin ne kadar farkında olursak siyaset kurumu ve milletvekilleri olarak o kadar güç ve saygınlık kazanacağız. Bu hususları yüksek takdirlerinize önemle arz ediyorum.
Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi demokrasimizin ve halkımızın en önemli güç kaynağıdır. Ülkemizin yokluklar içerisinde var olma mücadelesi veren bir durumdan bugünkü konuma gelmesinde Meclisimizin çok büyük payı vardır. Türkiye Büyük Millet Meclisi devleti kurmuş, her dönemde yasal, kurumsal ve yapısal düzenlemeleri yaparak çağdaş uygarlık düzeyine erişebilmek için yoğun bir gayret içerisinde olmuş, milletimizin sorunlarına çare ve çözüm üretmeye devam etmiştir, hiç şüphesiz bundan böyle de devam edecektir. Ülkemiz ve milletimiz için çok önemli işleri doksan üç yıllık mazimizle birlikte başardık ama yapılacak daha çok işimiz bulunmaktadır. Olanla yetinemeyiz, milletimiz için tasavvurlarımız var, hedeflerimiz var ve temennilerimiz var. Temenni ettiklerimizi temin etmek bizim asli görevimizdir. Parlamentolar temennide bulunan kurumlar değildir, çare ve çözüm üreten kuruluşlardır. Varlık sebebimiz de budur, parlamentoların tarihî varlık gerekçeleri böyle bir sebep üzerine kuruludur. İçeride ve dışarıda çözülmesi gereken birçok sorunumuz bulunmaktadır, ayrıntıya girmeye gerek yok, bunları biliyoruz. Bu sorunları uygarca tartışarak ve konuşarak, birbirimizin hukukuna saygı göstererek ve uzlaşarak birlikte çözmek durumundayız. Başka ülkelerin demokrasi ve uzlaşma örneklerini ve uygulamalarını anlatarak çağdaş demokrasiye ulaşamayız. Arz ettiğim hususlarla ilgili olarak günümüzde ve aramızda yeni güzel örnekler ortaya koymak zorundayız. Demokrasi böyle gelişir, kökleşir ve kurumsallaşır, demokrasi kültürü de böyle oluşur. Demokrasinin yalnızca yasal düzenlemelerden ibaret olmadığını, esas olanın zihniyet değişimi olduğunu, demokrasiyi özümseme ve benimseme olduğunu şimdi daha iyi anlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, hepimizin üzüntü duyduğu ve yakından takip ettiği bazı gündem konuları var. Başta Orta Doğu ve Kuzey Afrika olmak üzere, yaşanan insanlık dramıdır. Oluk oluk akan kan, gözyaşı, insanlığın erozyona uğrayan değerleri, hak, hukuk, özgürlük adına söylenen bunca söze rağmen, kitle hâlinde öldürülen insanlar, terör, insanlık suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar; bütün bunlara karşı uluslararası kuruluşların ve medeni dünyanın sorumsuzluğu, ilgisizliği ve yürüttükleri Makyavelist ve merkantilist siyasettir. Ölenlerin değil, öldürme şekli ve tekniklerinin ve saldırıda kullanılan silahların tartışmanın odağına alınması, insanlık suçunun ve insanlığa karşı suçların herkesin gözü önünde işlendiği hâlde suç faillerinin himaye ve destek görmesi akıllara durgunluk vermektedir.
Bir başka konu terördür. Terör konusu ülkemizin, bölgemizin ve hatta tüm dünyanın acı gerçeğidir, asrın vebasıdır. Maalesef, bu konuda da bir ortak anlayış, ortak bir tavır ve uluslararası bir iş birliği yoktur. Biz, ülke olarak, en başta devlet terörü olmak üzere "Allah" adı kullanılarak işlenen cinayet ve vahşetler de dâhil, terörün her türlüsüne karşıyız; böyle olmaya da devam edeceğiz. Halkın seçtiği ve işbaşına getirdiği yönetimlerin kanlı askerî müdahalelerle görevden uzaklaştırılması ve bunun karşısında tüm dünyanın ortaya koyduğu tavır ise akıllara ziyan bir ayıptır.
Sayın milletvekilleri, bunları ifade etmemin, kısaca başlık olarak söylememin sebebi, bağımsızlığımızın, cumhuriyetin ve demokrasimizin ne büyük nimetler olduğunun daha fazla farkına varmamıza dikkat çekmek içindir, birbirimizin değerini daha çok bilmemiz içindir. Millî birlik ve bütünlüğümüz, bu aziz vatanda en büyük gücümüzdür. Onun için, her vesileyle buna vurgu yapıyoruz çünkü kuvvet birliktedir, dirlik de birliktedir. Dualarımızda bunun için yakarıyoruz. Sağduyulu davranmak, hoşgörü, birbirimizin kişiliğine, değerlerine ve hukukuna saygı göstermek, bir arada huzur, barış ve kardeşlik içerisinde yaşamanın ön şartıdır; demokrasi kültürümüzün kökleşmesi de buna bağlıdır.
Sayın milletvekilleri, sözlerimi bitirmeden bir konuya daha dikkatlerinizi çekmek isterim, o da şudur: Yeni yasama yılını, geriye dönük olarak yaptıklarımız ve yapamadıklarımız konusunda öz eleştiri için bir fırsat olarak görmeliyiz. Yaptıklarımızı biliyoruz ama yapamadıklarımız var. Milletimizin özlemi ve beklentisi olmasına, bizim de milletimize hep birlikte söz vermemize, bunun bir zaruret ve mecburiyet olmasına rağmen, mesela uzlaşarak ve anlaşarak, toplumsal mutabakata dayalı, öncelikleri, ilkeleri, dengeleri ve standartları iyi belirlenmiş, yeni ve sivil bir anayasayı henüz toplum önüne koyamadık. Ortaya koyduğumuz hedefin çok uzağında, umutların her geçen gün daha da azaldığı bir süreçte çalışma sürdürüyoruz. Bu süreç bizi nereye götürecek, doğrusu bilmiyorum.
Yeni bir anayasa yapamamış olmamızın sorumluluğunu nasıl taşıyacağız, milletimize bunu nasıl izah edeceğiz? Hepimiz kabul ettik ki bu Anayasa bize dar geliyor, ihtiyaca cevap vermiyor. Bu Anayasa her gün yeni sorunlar çıkarıyor. Yanlış düzenlemeler, kurallar yenisini ve doğrusunu yapamadığımız için yürürlüğünü sürdürürken karşılaştığımız sorunlara nasıl doğru çözümler bulacağız? Nitekim bulamadık. Tutuklu milletvekilleri sorunu, hak ve özgürlükler sorunu, terör sorunu, demokrasi sorunu, benzeri birçok toplumsal sorun; bütün bunlara tatminkâr çözüm bulamadık. Açıklamalara bakarak ifade etmeliyim ki çağdaş demokrasinin önündeki en büyük engel bu Anayasa.
Kaldı ki yeni bir anayasa yapamamaktan dolayı bir çelişki de yaşadık ve yaşıyoruz, o da şudur: 4 siyasi partimizin Anayasa Uzlaşma Komisyonuna verdikleri metinlere baktığımızda yürürlükteki Anayasa'nın tümüne yönelik köklü değişiklikler içerdiği ortadadır. Mevcut Anayasa'nın yanlış, eksik, yetersiz olduğu, ihtiyaca cevap vermediği hepimizin ortak tespiti olduğu için bu Komisyon kuruldu. Yenisini yapamazsak bu Anayasa yürürlükte kalacak ve biz yasama organı olarak ayıplarla malul bu Anayasa'ya uygun yasa çıkarmaya devam edeceğiz. Bu bir çelişkidir. Anayasa yargısı da "Neden yanlışa uymadınız?" diye kanunları iptal edecek. Bu çelişkili süreç daha ne zaman ve nereye kadar devam edecek? Demokrasi, doğru kuralların hayata geçirildiği sistemin adıdır. Yanlış kuralların yürürlükte olduğu bir sistemde sorunların çözümü kişisel yeteneklere, bir yolunu bulma yöntemlerine havale edilmiş olur.
Değerli milletvekilleri, keza hepimiz için büyük bir stres kaynağı olan, ne etkin yasamaya ne de etkin denetime imkân vermeyen, her gün daha da şiddetli, kırıcı tartışmalara kaynaklık eden, kırk yıl önceki ikili Parlamento yapısına göre hazırlanmış, 155 maddesi değiştirilmiş ve bütünlüğü bozulmuş bir İç Tüzük'le nasıl verimli bir çalışma yapabiliriz? Şu an fiilî İç Tüzük'le iş yapmaya çalışıyoruz. Herkes kendisine göre yorum ve uygulama istiyor. Geçen dönemde ve bu dönemde de komisyon kurduk, çalışmalar yaptık ancak ortada henüz uygulamaya koyacağımız yeni bir iç tüzük de yoktur.
Hepimiz tek tipçilikten şikâyet ediyoruz. Sağdaki partilerden, merkez ve sol partilere kadar hepimize aynı elbise giydiren ve tek tip teşkilatlanmayı zorunlu kılan olağanüstü dönemlerin ürünü Siyasi Partiler Yasası, yapılmış ve yapılacak olan değişikliğe rağmen kevgire dönmüş seçim mevzuatı ve siyaset hukukunun yeniden tanziminde bütünlük içerisinde birlikte bir şey yapamadık. Peki, bunları kim yapacak? Anayasa, İç Tüzük, Siyasi Partiler Yasası, seçim mevzuatı. Bu konular ilgili diğer mevzuat ortak hukukumuzu oluşturur. Bunlar, sağlıklı ve sağlam bir siyasi yapı oluşturmamızın temel unsurlarıdır. Mevcut siyaset hukukunun, yürürlükteki mevzuatın içerdiği katı, yasaklayıcı kurallarla siyasetin gerçekleri ve halkın beklentileri karşı karşıyadır. Kanuni meşruiyet ile siyasi meşruiyet örtüşmüyor. Yasal meşruiyetin çizdiği çerçeve reel siyaseti zorluyor, rehin alıyor. Dünün kuralları bugünün sorunlarını çözmüyor, beklentilerimizi karşılamaya yetmiyor. Sonuçta sertleşiyoruz, kırılıyoruz, daha dargın, daha gergin bir toplum oluyoruz.
Değerli milletvekilleri, işimiz çok, yolumuz uzun ama zaman kısa. Gelin, sorunlarımızı çözmek için birlikte yeni bir başlangıç yapalım. Emin olun bu çok zor değil ama gereklidir.
Bu inanç ve ümitle yeni yasama yılının Türk milletine ve hepimize hayırlı olmasını diliyorum. Bugün sizlere gönderdiğim mektuptaki hususları da gereği için bilgilerinize saygıyla sunuyorum. Allah milletimizin, hepimizin yardımcısı olsun, saygılarımla. (Alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız, yeni yasama yılının açılış konuşmasını yapmak üzere şu anda Genel Kurul salonunu teşrif etmektedirler. Kendilerine Meclisimiz adına "Hoş geldiniz." diyorum. . (AK PARTİ sıralarından ayakta alkışlar; CHP, MHP ve BDP sıralarından ayağa kalkmalar)