GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: CHP GRUBUNUN, AFYONKARAHİSAR MİLLETVEKİLİ AHMET TOPTAŞ VE ARKADAŞLARININ AFYONKARAHİSAR'DA BULUNAN MÜHİMMAT DEPOSUNDA MEYDANA GELEN PATLAMAYLA İLGİLİ SABOTAJ VE TERÖR SALDIRISI OLASILIKLARININ ORTAYA ÇIKARTILMASI AMACIYLA 10/10/2013 TARİHİNDE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA VERMİŞ OLDUĞU MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGESİNİN, GENEL KURULUN 23 EKİM 2013 ÇARŞAMBA GÜNKÜ BİRLEŞİMİNDE SUNUŞLARDA OKUNMASINA VE GÖRÜŞMELERİNİN AYNI TARİHLİ BİRLEŞİMİNDE YAPILMASINA İLİŞKİN
Yasama Yılı:4
Birleşim:8
Tarih:23.10.2013

AHMET TOPTAŞ (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyonkarahisar'da bulunan Mete Saraç Kışlası 41. Mühimmat Bölük Komutanlığındaki cephanelik patlamasıyla ilgili Meclis araştırması önergemiz üzerine görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi bu vesileyle saygılarımla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, hepimizin bildiği üzere bundan bir yıl kadar önce 5 Eylül 2012 tarihinde saat 21.15 sıralarında Afyonkarahisar'da bulunan mühimmat deposunda büyük bir patlama olmuş, patlama sonucu 25 askerimiz de şehit düşmüştür. Şehit düşen askerlerimizden 15 şehit patlamanın olduğu deponun bulunduğu birliğe henüz üç ila yedi gün arasında intikal etmiş kısa dönem askerlerdir. Patlama haberi duyulur duyulmaz bütün Türkiye büyük bir acı ve infial içinde olayı izlemiş, bugüne kadar da süreci takip edegelmiştir. Patlamada şehit düşen askerlerin aileleri de hiçbirimizin hayal bile edemeyeceğimiz acılar içinde süreci ibretle izlemeye devam etmektedirler çünkü olay başından beri ibretliklerle doludur.

Bakınız, değerli arkadaşlar, patlamanın olduğu gecenin sabahı 6 Eylül günü saat dokuz civarında yani patlamadan henüz on iki saat geçmiş ve patlamanın yangını sürüyor, patlama alanına girmek mümkün değil, böyle bir saatte Afyon Milletvekili, Orman ve Su İşleri Bakanı Sayın Veysel Eroğlu aynen şunu söylüyor, "Olayın yerini ben gördüm, el bombalarının tasnifi yapılırken bir el bombası kaza sonucu patlamış, dışarıdan sabotaj falan söz konusu değil. Ben de kesinlikle kaza olduğuna kanaat getirdim." şeklinde bir açıklama yapıyor, henüz olay yerinde yangınlar tüterken ve hiçbir kimsenin olay yerine yaklaştırılmadığı bir saatte.

Yine, Sayın Başbakan, bundan bir gün sonra 7 Eylül günü sabahleyin bir televizyon kanalına verdiği bir mülakatta "Önceki gün Afyonkarahisar'da Türk Silahlı Kuvvetlerine ait bir mühimmat deposunda kaza neticesinde..." diyerek olayın bir kaza olduğuna hükmetmiş. Yani henüz şehitlerimizin kimlikleri belli değil, henüz patlama alanına girmek mümkün değil, hiç kimsenin girmesi, hiç kimsenin yaklaştırılması mümkün değil ama Başbakanımız ve Bakanımız bu olaya bir kaza kararı vermişler.

Değerli arkadaşlar, Bakan ve Başbakanın aksine konunun uzmanları da bu konunun sabotaj olma ihtimalinin kaza olma ihtimalinden daha yüksek olduğunu belirtmişler, mutlaka sabotaj olma ihtimalinin araştırılması gerektiğini telkin ve tavsiye etmişlerdir. Bu cümleden olarak, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu uzmanların kendisine verdiği bilgiler ışığında bu konunun büyük bir ihtimalle sabotaj olduğu, sabotaj konusunun araştırılmasını istemiştir. Biz de, olay zamanı, Afyon'da bulunan hemşehrilerimizden edindiğimiz bilgilere göre olayın sabotaj ve bir terör eylemi olabileceği ihtimalini gündeme getirmişiz, defalarca basın toplantılarıyla Meclis konuşmalarımızda bunu anlatmaya çalışmışız.

Sayın Başbakan ve Bakan olaya kaza hükmü verdikten sonra olayı soruşturması ve sabotaj olup olmadığını araştırması gereken Antalya Cumhuriyet Savcılığı harekete geçebilir mi? Çünkü görevli ve yetkili, özel yetkili savcı, Antalya özel yetkili savcısı harekete geçmemiştir.

Bakın, değerli arkadaşlar, 25 tane şehit vermişiz, büyük bir patlama meydana gelmiş, Türkiye infial hâlinde, sabotaj ihtimalini herkes söylüyor ama Antalya özel yetkili savcısı bir müzekkereyle Afyon Cumhuriyet Savcılığına "Orada ne oluyor?" diye sorma gereği bile duymamıştır çünkü Sayın Başbakan "kaza" demiştir bu olaya. Değerli arkadaşlar, Başbakanın "kaza" demesi kâfi gelmiştir, iddia ediyorum.

Bir sahte hahamın ihbarıyla bu ülkenin Genelkurmay Başkanı, komuta kademesi, aydınlar içeriye tıkılmış, bir sahte hahamın ihbarıyla, ama ana muhalefet partisi liderinin "sabotaj" iddiası hiç duymazlıktan gelinmiştir çünkü duyulmaması gerekiyordu, altından çapanoğulları çıkabilirdi. Afyonlu insanların konuştuğu gibi, burada bir cephanelik tanzimi değil, buradan Suriye'ye bir cephanelik nakli şüphesi herkesin kafasındaydı. Soruşturulursa altından bunlar çıkabilirdi.

Değerli arkadaşlar, sonra ne olmuş? Soruşturma kaza üzerine devam etmiş, askerî savcılık kaza üzerine bir iddianame tanzim etmiş, kaza üzerine tanzim edilen iddianameyle de yargılamaya geçilmiş, şimdi askerî mahkeme kaza yargılaması yapıyor. Umarım yanılırım, ama sonuçta mahkemenin vereceği karar da bir kazayla kapatılacak hâldedir. Ama kaza ile kapatılamaz, "Kaza." denilerek kapatılamaz, kapatılmamalıdır, kapattırmamalıyız.

Değerli arkadaşlar, olay araştırılmamıştır, ciddi soruşturulmamıştır. Bakın, olay yerinde şüpheli bir şahıs Afyonlular tarafından kovalanmıştır. Şüpheli şahsı kovalayanlar valiliğe müracaat etmiştir. Valilikten sordum, "Şüpheli şahsı ihbar eden ve bu konuda bilgi veren şahısların ifadeleri ne oldu?" diye. Bana bugün döndüler, edindiği bilgi şu Sayın Valinin, bana aktardığı bilgi: O şahıs patlamanın etkisiyle tel örgünün dışına fırlamış, yaralanmış, onu hastaneye getirmişler. Böyle bir şahıs hastaneye gelmemiş. Araştırılmış olsaydı, bu şahsın şüpheli şahıslardan birisi olduğu ortaya çıkacaktı. Şekli sorulmamış, şemali sorulmamış, eşgali tarif edilmemiş, kamera kayıtları incelenmemiş ve bu şahıs kapatılmış. Bu şahıs kapatılmış ama dosyada kapatılamayan başka deliller var.

Değerli arkadaşlar, MİT'in gönderdiği bilgi notu var, diyor ki: Afyon'da askerlik yapan, bu mühimmat deposunda askerlik yapan 2 şahsın birisinin DHKP-C Hatay yapılanması içerisinde olduğunu söylüyor; birisinin de, yine askerlerden birisinin de Mardin Dargeçit ilçesinde milisler arasında bulunduğu bilgi notu geliyor. Bu şahıslarla ilgili hiçbir araştırma yapılmamıştır.

Yine, Jandarma Genel Komutanlığının dosyaya yansıyan bir belgesine göre İstanbul parsellerde ikamet ettiği değerlendirilen 1'i kadın 3 terör örgütü mensubunun öncelikle İzmir ilinde, başaramadıkları takdirde Afyonkarahisar ilinde bombalama eylemi yapacakları olaydan bir ay önce bilgi notu olarak gelmiştir. Bu deliller nasıl açıklanacaktır? Olayı kaza ile kapatacaklara soruyorum.

Adli Tıp Kurumunun raporu vardır. Adli Tıp Kurumu doku örnekleri üzerinde yapılan incelemede "PETN" yani plastik patlayıcı kimyasalı tespit etmiştir. Depoda plastik patlayıcı kimyasalını açıklamak mümkün değildir. "HMX" kimyasalı yani depoda derin çukur açmaya müsait bir patlayıcı tespit ettiğini söylemiştir. Bunu bu dosyanın içerisinden nasıl çıkaracaksınız? İnsanlara kaza olduğunu nasıl anlatacaksınız?

Değerli arkadaşlar, bu araştırma önergesine destek vermenizi istiyorum.

Başka bir şey söylemek istiyorum. Duruşmaları izledim, soruşturmayı izledim, mahkemelere gittim. Ne dediler biliyor musunuz şehit aileleri? Şehit annesi: "Oğluma kına yakıp askere gönderdim, bir avuç kül teslim ettiler." Şehit babası: "Oğluma yemek yedirdim, yanımda gezdiremedim, birliğine, arkadaşlarının yanına çalışmaya gitmek için dönmek istedi, bir daha göremedim." Bir şehit eşi "Ben öksüz büyüdüm, çocuklarım öksüz büyüyecek. Bana ne olduğunu birisi anlatsın." dedi. Bir şehit anası "Mısır'daki Esma'ya, Muhammed'e ağlayan Sayın Başbakan bana lütfedip bir telefon bile açmadı." dedi. "Demek ki bizim çocuklarımız Müslüman Kardeşlerden çok daha değersizmiş bu ülke için. Nasıl 'Vatan sağ olsun.' dememi bekliyor benden?" dedi. Değerli arkadaşlar, şehitlerin kanları yerde kalıyor. "İki elim yakanızda." diyor, "Araştırın, gerçeği bulun; kazaysa kaza, sabotajsa sabotaj. Bana gerçeği açıklayın." diyor.

Bir gariplik daha söyleyeceğim size değerli arkadaşlar. Bu şehit annesi ve babası başvurmuş, "Şehitlik Kanunu çıktı, çocuklarım önce doğal afet kaybıydı, şimdi şehit oldular; seyahat kartı verin." diye. Yasa 2 Ağustosta onaylanmış. İki ay sonra verdikleri cevapta "Henüz yönetmelik çıkmadığı için seyahat kartı veremiyoruz size." denilmiş. Yani bir şehit ailesine iki ayda yönetmelik hazırlayamayacaksınız, seyahat kartı veremeyeceksiniz ama dünyayı yönetmeye devam edeceksiniz.

Hepimiz vebal altındayız değerli arkadaşlar. Şehitlerin kanı yerde kalacak. Bu araştırma önergesine destek verin, lütfen araştıralım, kazaysa kaza, sabotajsa sabotaj; ortaya çıksın gerçek.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)