GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: ORTA ASYA VE KAFKASLAR BÖLGESEL BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ KOMİSYONU ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:8
Tarih:23.10.2013

CHP GRUBU ADINA RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 1'inci maddesiyle ilgili grubum adına söz aldım.

Orta Asya ve Kafkaslar Bölgesel Balıkçılık ve Su Ürünleri Yetiştiriciliği Komisyonu Anlaşması'nın onaylanmasını uygun bulduğumuzu belirtmek isterim çünkü gerekçelerini sıralarsak, bu gerekçeler de: Balık gıdadır, balık emektir, balık yemektir, balık kozmetiktir, balık oltadır, ağdır, süs eşyasıdır, beslenmenin en doğal yağıdır, nakliyedir, teknedir, gemidir, soğuk hava deposudur. Kısaca istihdamdır çünkü günümüzde en çok konuştuğumuz konu istihdam yani işsizlik. Bu konuda balıkçılık hem göllerimizde hem ırmaklarımızda hem denizlerimizde çok büyük bir istihdam kaynağı. Yalnız bunu yeterince kullanabilmiş değiliz bugüne kadar. Bu konuda uyarı ve önerilerimiz sizlere olacaktır. Bu konuda balıkçılarımız Türkiye Büyük Millet Meclisinden çok şey bekliyor. Örneğin "mazot" diyoruz, mazot en büyük girdileri. Bunda bir iyileştirme, teknelerine ucuz mazot verilmesi yönünde talepleri var, kota uygulaması yönünde talepleri var, teknelere faizsiz kredi anlamında destek beklentileri var. Bunlar saymakla bitmiyor. Onun için bu konuyu biz önemsiyoruz.

Türkiye'nin üç tarafının denizlerle çevrili olmasına, Anadolu'muzun göllerle, çaylarla, barajlarla donanımlı olmasına rağmen balıkçılarımız istedikleri gibi hizmet alamıyorlar, istedikleri gibi de halka hizmet sunamıyorlar. Yani, denizlerimizden ve iç sularımızdan yeterince yararlanamıyoruz, balıkçılara, teknelere emanet konumda.

Alabalık işletmeleri feryat ediyor. Bunlar, biliyorsunuz, özel idare olan yerlerde özel idarelerle kiralama sözleşmeleri yapıyorlar, bütünşehirlerde kiralama yapıyorlar ama bu kiraların fazlalığından şikâyetçiler. Çünkü, bunların yem girdileri var, enerji girdileri var, enerji pahalı. Hâlâ bunlardan enerjide yüzde 18 KDV alıyoruz. Bu enerjide yüzde 1'lik bir KDV istiyorlar. Yemde pahalılık söz konusu. Hatta zaman zaman dile getiriliyor "İthal her şey yapılıyor niçin ithal yem yapılmıyor?" diye. Biz buna karşıyız, ithal yeme de, ithal samana da, ithal gıda ürünlerine de karşıyız ama bu bir feryat çıkışı. Yemde arpayı ucuza alıyoruz vatandaştan, mısırı ithal ederken ucuz ithal ediyorsunuz. "Mısır üretimimiz var." diyoruz fakat yemdeki artışı bir türlü regüle edemiyoruz. Bunun için üreticiler bizlerden yemdeki... En azından Hükûmetin elinde bir yetki var yemdeki KDV'nin düşürülmesi anlamında. Bunun yüzde 1'e çekilmesi için... Çünkü kontrollü üretim yapıyoruz. Kayıt dışılıktan kurtulma adına bir vergi olmasını istiyoruz. Bunun en makul seviye, yüzde 1'e çekilmesi yönünde talepleri var, bunu değerlendirmesini talep ediyorum.

Balıkçılar bizlerden destek bekliyor dedim. Işık ile avcılık balıkçılığı bitiriyor. Denizlerde balık stokları her geçen yıl artarak azalıyor çünkü bir doğal kaynak. Yanlış avlanmalar var, her yıl artarak azalıyor. Ülkemizde bilinçli, sürdürülebilir balıkçılık yapılamıyor. Balıkçılar âdeta bindikleri dalı kesiyor. Sivil toplum örgütleri "Balığa kota gelmeli." taleplerini dile getiriyorlar. "Stok tespitleri acilen yapılmalıdır. Stok tespiti olmadan kota koymak da yanlıştır." taleplerini yineliyorlar. Kota olmadan sürdürülebilir balıkçılık, sürdürülebilir balıkçılık olmadan da arz-talep dengesi kurulamaz yani ülkemizde balık var, vatandaşımız balığa ulaşamıyor, balıkçımız para kazanamıyor. Hâlbuki bunun rantabl olması için arz-talep dengelerinin korunup soğuk hava zincirlerinin korunması, soğuk hava depolarının bunların lehine ayarlanması gerekiyor. Soğuk hava depolarında da enerji girdisi var, biliyorsunuz. Onda da yine, tarımsal amaçlı olduğu için bunun, enerjideki yüzde 18'lik KDV'nin yüzde 1'e çekilmesi yönünde talepleri var.

Yine, kontrolsüz olarak trol avcılığı yapılıyor. Bu trol, gözü dönmüş bir balıkçı elinde denizlere ciddi zarar veriyor. Ancak, dürüst bir balıkçı elindeyse ülke ekonomisine katkı yapıyor. Bunu iyi değerlendirmemiz gerekiyor. Geçende bir yazı okudum, o yazıda gayet güzel bir açıklama yapmış balıkçılıkla iştigal eden biri. "Bir bıçak yeri gelirse doktorun elinde neşter görür, sağlık verir ama bir cani elinde hayat alır." diyor. Trol de aynı şekilde. Yerinde kullanırsak balıkçılığımızı ilerletiyor ama yerinde kullanmazsak da balıkçılığa zarar veriyor. Bunlar saymakla bitmiyor.

Yine, sizlerle paylaşmak istediğim, değerli arkadaşlarım, de -ülkemizde irili ufaklı göllerimiz var- yaklaşık 10 bin kilometrekare. Yine, baraj göllerimiz var 3 bin kilometrekare. Akarsularımız 178 bin kilometrekare. Bizim ülkemizde, denizlerimizde hamsimiz var, toriğimiz var, palamudumuz var, uskumrumuz var, istavritimiz var, kefalimiz var, kalkanımız var, lüferimiz var, barbunumuz var. Bunlar ülkemizin gelir ve getiri kaynakları ama bunları yeterince sahiplenip üretimlerini sürdürebilir olmaktan arınıyoruz.

Göllerimiz ve tatlı sularımızda sazanımız var, gümüş balığımız var, bıyıklı balığımız var, çapağımız var, tatlı su kefalimiz var, inci balığımız var, tatlı su levreğimiz var, yayınımız var, turnamız var, alabalığımız var, karabalığımız var ve aynalı sazanımız var. Bunlar bizlerden üretim anlamında bir destek bekliyor. Bunların nesillerinin bitmemesi gerekiyor. Bu gen kaynakları bizim ortak değerlerimiz.

Yine, su ürünlerinde kerevitimiz, ıstakozumuz ve kalamarımız var. Bunun için iş birliğine ihtiyaç var değerli arkadaşlarım. Üretime sahip çıkacağız, tüketime sahip çıkacağız, kontrollü, sağlıklı gıdayı mutlaka vatandaşımızla buluşturacağız çünkü düşünen, üreten beyinleri protein yaratıyor. Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk ne diyor: "Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür." Kültürün temeli de beslenmeden geçiyor. Bunun da en büyük kaynağı hayvansal ürünler; yani balık ve balık ürünleri, tavuk, kanatlı ürünleri, et, süt. Bu ürünler olduğu sürece bu beyinlerimiz düşünüyor, insanlar sağlıklı konuma geliyor. Bunun için bu anlaşmayı uygun buluyoruz. Hem Orta Doğu'da hem Asya ülkelerinde, Kırgızistan'da, Kazakistan'da, Ermenistan'da, Azerbaycan'da bu su ürünleriyle ilgili karşılıklı ticari anlaşmaları geliştirip Avrupa Birliği ülkelerine bu bölgelerden ihracat yollarını açmamız gerekiyor.

Yalnız günümüzde, bu yaşadığımız bayram arifesinde bölgelerimizde vatandaşlarımız doğu ve güneydoğuda öğretmenlik yapan, görev yapan arkadaşlardan aldığım izlenimleri sizlerle paylaşmak isterim. Şu anda Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da bizim ürettiğimiz kivi giriş yapıyor, bizim ürettiğimiz ceviz, badem giriş yapıyor, kaçak girişler. Balık, balık ürünleri, balığın larvasından yumurtasına kadar gümrüklerden gümrüksüz girişler, kontrolsüz girişler var, bunların kontrol olması gerekiyor çünkü bu kontrolsüz girişler ülke içindeki üreticiyi mağdur ediyor, haksız rekabete yol açıyor. Bunlar girsin, gelsin ama gümrüklemesi yapılsın, bizim içerideki vatandaşımızın ürettiği ürünlerle haksız rekabet yapmasın taleplerimiz var. Bu konuda, Hükûmetimizi ciddiyete davet ediyorum. Canlı hayvanı bıraktık, bakın, tekrar ediyorum, ceviz, kivi, badem bugün hudutlardan gümrüksüz giriş yapıyor. Biz bu ürünleri geçtiğimiz dönemde destek vererek elde ettik. Birçok vatandaşımız Karadeniz'de kivi üretimine geçti. Bağlar bozuldu, yeni yeni topraklarda kivi üretimi yapıldı ama haksız rekabet anlamında Karadeniz üreticileri kividen muzdarip. Yine, bölgelerimizden İç Anadolu'da, Batı Anadolu'da cevize destek verildi, ceviz üretiminin ülkemizde -çünkü cevizin ve bademin anavatanı Anadolu- artışı sağlandı fakat şu anda kontrolsüz girişler var. Bu kontrolsüz girişleri bir an önce kontrol etmeniz dilekleriyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyor, kanunun da hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)