| Konu: | ORTA ASYA VE KAFKASLAR BÖLGESEL BALIKÇILIK VE SU ÜRÜNLERİ YETİŞTİRİCİLİĞİ KOMİSYONU ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR |
| Yasama Yılı: | 4 |
| Birleşim: | 8 |
| Tarih: | 23.10.2013 |
CHP GRUBU ADINA OSMAN KAPTAN (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 173 sıra sayılı uluslararası ikili anlaşmaların onaylanması konusundaki tasarının 3'üncü maddesi hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.
Sayın arkadaşlarım, bu kanun tasarısının kabul edilmesini biz uygun görüyoruz, destekliyoruz çünkü bu anlaşmanın onaylanması hâlinde Orta Asya ve Kafkasya ülkelerinde balıkçılık ve su ürünlerindeki yetiştiricilik faaliyetlerine etkinlik ve işlevsellik kazandırılacaktır, o nedenle de destekliyoruz. Ancak ikili ilişkilerdeki anlaşmalar yerine kendimizin yapabileceği işleri zamana yaymadan, savsaklamadan yapmamız gerektiğine de inanıyoruz.
Sayın arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi su hayattır. Suyun azı da çoğu da sıkıntı yaratmaktadır. Suyun olmaması, yağmurun yağmaması kıtlığa neden oluyor, onun için hükûmetler büyük sulama projeleri yapmak zorunda kalıyorlar. Suyun bolluğunda ise önlem alınmazsa dereler, nehirler taşıyor ve sel felaketlerine neden oluyor, can ve mal kaybı oluyor; tarlalardaki, bahçelerdeki, seralardaki tarımsal ürünler, sebzeler, meyveler su altında kalıyor ve çürüyorlar, zaten para etmeyen, üreticinin maliyetini bile karşılayamayan ürünler hepten yok oluyor. Anadolu'nun dört bir yanından, Malatya'dan, Mardin'den, Erzincan'dan, Elâzığ'dan, Adıyaman'dan, Urfa'dan, Hatay'dan, Doğu Anadolu'dan, Karadeniz'den Antalya'nın ilçelerine, Kumluca'ya, Kaş'a, Finike'ye, Serik'e, Manavgat'a, Antalya'nın merkezine, Alanya'ya, Gazipaşa'ya işçi olarak gelen mevsimlik tarım işçileri, bunlar daha çok yarıcı olarak çalışıyorlar veyahut dörtte 1 oranında ürüne ortak oluyorlar. Selde bunlar ellerinden gittiği için ellerinde hiçbir şey kalmıyor, çoluğuyla çocuğuyla perişan oluyorlar.
Değerli arkadaşlarım, sadece sel felaketinde değil tarımın Türkiye'de içinde bulunduğu durum aslında içler acısı. Biraz önce Sivas'tan bir arkadaşımız arıyor. Kendisini tanımıyorum, telefonla görüştük. Sivas'ın Gürün ilçesinin Reşadiye köyünde, Hüseyin Koç, "Adımı da verebilirsiniz." diyor. "50 ton nohut ürettim, evvelki sene 140 bin liraya sattım. Bir önceki sene 140 bin liraya sattığım nohudu, geçen sene 110 bin liraya sattım, bu sene de 70 bin liraya sattım." diyor. "50 ton nohudun maliyeti 85 bin lira." diyor arkadaşlar. "Bunun için güney Anadolu'dan gelen 30 tane mevsimlik işçi çalıştırıyorum. Bu işi benim bırakmam önemli değil, 30 tane işçiye de yazık olacak, bir iş yaratıyorum." diyor. Türkiye'nin her yerinde buna benzer olaylar oluyor tarımda.
Sayın arkadaşlarım, bol yağışlar Antalya'daki doğal güzelliklerin de, doğal afetlerin de nedeni oluyor. Antalya'nın aldığı yağış uzun yıllar ortalamasına göre metrekareye 1.067 kilogramdır. Bu, Avrupa Birliği ortalamasının 4-5 kat üstündedir, Türkiye ortalamasının da yaklaşık 2 kat üstündedir. Antalya devletten aldığının fazlasını devlete veren bir il olmasına rağmen devlet vergi toplamasını çok iyi biliyor ama doğal afetleri önlemek için para harcamasında ya bilmiyor ya da cimri davranıyor.
Devlet, GAP, KOP, DAP gibi bir projeyi Antalya'da da hayata geçirmelidir. Antalya'da AP gibi Antalya Projesi ya da BAP (Batı Akdeniz) adında bir proje... Bu projede Toroslardan gelen seller etkisiz hâle getirilmelidir. Antalya'da bu konularda bitirilen ve devam eden birtakım projeler yok değildir, aslında vardır. Bu konuda görev yapan kamu görevlilerimiz, bölge müdüründen, müdür yardımcılarına kadar, bütün kamu görevlilerine kadar gecesini gündüzüne katarak insanlar orada çalışmaktadırlar. Onları kutluyoruz ve başarılarının sürekli olmasını diliyoruz. Ancak bunlar yetmiyor, yetmiyor, yetmiyor! Çünkü neden? Gecikmişlik var, yılların geçikmişliği var. Antalya demek küçük Türkiye demek. Antalya turizmde başkent, tarımda başkent, doğal felaketlerde de neredeyse son yıllarda başkent oluyor sayın arkadaşlarım.
21/10/2009 tarihinde yine bu kürsüden Kumluca'daki sel felaketini gündem dışı konuşmuştum. Orada demiştim ki: "Beşikçi köyünde ve Beykonak'taki 2 bin dönüm sera 1 metre su altında kalmış, zaten para etmeyen sebzeler çürümeye terk edilmiştir. Bu sel bir doğal felakettir ancak yedi yıl Beşikçi göletini yapmayanlar da siyasi afettir." Yine aynı şekilde, Ekim 2011'de Gebiz'in Haskızılören köyünden gelen selde 6 kişi hayatını kaybetmiş, 2 kişinin cenazesi hâlen bulunmamıştır. Bu konuşmamdan da üç yıl sonra Ocak 2013'te "Yine durum aynı." diye bu kürsüden konuşmuştum, şimdi de aynıdır diyorum arkadaşlar.
Antalya doğal afetler bölgesi...
GÖKCEN ÖZDOĞAN ENÇ (Antalya) - Yapılıyor Osman Ağabey, yapma bunu ya!
OSMAN KAPTAN (Devamla) - Sayın Vekilim... İşte böyle milletvekili arkadaşlarımız olduğu sürece Antalya'ya da bir şey yapılmıyor, Türkiye'ye de bir şey yapılmıyor. Arkadaşlar, bir dinlemesini öğrenin önce ya! (CHP sıralarından alkışlar)
Antalya'nın doğal afet bölgesi ilan edilmesi -Antalya'nın içini demiyorum arkadaşlar- ve koruma altına alınması gerekiyor. Küçük Aksu Barajı'nın programa alınmış olması -dinler misiniz Sayın Vekilim- Aksu Çayı'nın dere ıslahının yeni başlamış olması takdire şayandır, takdir ediyoruz, kutluyoruz ancak geç kalındığını da ifade etmek istiyoruz. Geç kalınmasaydı, Aksu Çayı'nın kollarında bu şeyler olmasaydı Gebiz'deki 6 tane insanımız can vermezdi. Ancak, geç kalınmıştır diyoruz, buralar eskiden bitirilmeliydi diyoruz. Boğaçayı Deresi'nin ıslah çalışmasının yüzde 90-95'inin yapılması da, ıslah edilmiş olması da yine memnuniyet verici bir olaydır. Kumluca'daki Alakır Barajı esasen sel önleme amacıyla yapılmış bir barajdır. Gâvur Deresi ıslah çalışması ise bu yıl sonu bitirilecektir. Kumluca'da ilçe merkezinin su taşkınlarına ilişkin yer teslim çalışmaları yapılmadığı için birtakım ıslah çalışmalarına başlanamamaktadır. Bunun nedeni: Belediyenin yeri teslim etmesi gerekiyor.
Şimdi, sayın arkadaşlar, belediye Hükûmet partisinin belediyesidir. Oradaki o belediyeyle Hükûmet, kamu görevlileri en kısa zamanda anlaşarak bu projeleri hayata geçirebilirler diye düşünüyoruz.
Finike'deki Kapıçay Barajı'nın 2004 yılında ihalesi yapılacaktır. Bunun da gecikmeden yapılması gerekir.
Yine, Demre ilçemizdeki dere yataklarının, özellikle de Kaş, Kasaba ve Karadağ yöresindeki dere yataklarının ıslahı için kalıcı önlemler alınmalıdır, köylerin mağduriyeti önlenmelidir.
Yine, Manavgat'taki Karpuz Çayı ıslahının bitirilmesi memnuniyet verici. Bu Naras Barajı'nın bu yıl sonuna bitirilmesi söz konusu. Eğer bitirilirse Manavgat konusunda da selden korunma açısından önemli adımlar atılmış olacaktır.
Şimdi, burada, yine, Manavgat'ta da yer teslim çalışmaları gerekli oluyor. Gazipaşa'da Gökçeler Barajı devam ediyor. Bunlar önemli şeyler ama alınması gereken tedbirleri... Dere yataklarının iskâna açılmış olması -tüm Türkiye'de bu, sadece Antalya'da değil- kum, çakıl ocaklarının dere yataklarında olması sel felaketlerine bir bakıma da davetiye çıkarıyor.
Sayın arkadaşlar,
1) Hasarlar daha olmadan, önceden tedbir alınmalı.
2) Antalya'nın tüm ilçelerindeki nehir, dere, çay yataklarının ıslah edilmesi çalışmalarına hız verilmelidir.
3) Yapılmakta olan barajlar ve göletler öncelikle bitirilmelidir ve buna benzer tedbirler alınmalıdır. TARSİM'in tüm çiftçilere sigorta yapması yaygınlaştırılmalıdır.
Efendim, doğal afetlerden korunmak için Hükûmetten tedbir, Allah'tan da esirgemesini diliyoruz.
Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)