GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: GÜNEYDOĞU AVRUPA SAVUNMA BAKANLARI SÜRECİ ÇERÇEVESİNDE KOORDİNASYON KOMİTESİ ANLAŞMASININ ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR
Yasama Yılı:4
Birleşim:8
Tarih:23.10.2013

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Şanlıurfa) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, TRT'de çalışanlarla ilgili tevcih edilen soruya tabii ki biz de gerek medya gerek burada soru çerçevesinde muttali olduk. Ben, TRT'de hukuka aykırı bir işlemin olacağı ihtimalini hiç vermiyorum, hukuk çerçevesinde değerlendirme yapıldığını belirtmek istiyorum fakat Çalışma Bakanlığı olarak madem böyle bir sorumluluğu bize iletiyorsunuz, bizzat yetkililerle görüşerek burada gerçekten hukuka aykırı bir işlem varsa bunun takipçisi olacağımı ifade etmek istiyorum.

İkincisi, geçici işçilerle ilgili olarak, altı ayın altında çalışan yani beş ay yirmi dokuz gün çalışmakta olanlarla ilgili bir düzenleme şu anda söz konusu değil. Bildiğiniz gibi, geçtiğimiz yıllarda, altı ay ve üzerinde çalışma gerçekleştiren çalışanların kadroya alınmalarıyla ilgili işlem tamamlanmış, yaklaşık 227 bin işçi kadroya alınmış idi. Dolayısıyla, altı ayın altında çalışan işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili şu anda bir çalışmanın olmadığını belirtmek istiyorum.

Taşeron işçilerle ilgili inanın uzun bir süredir çalışmamızı sürdürüyoruz. Bütün milletvekili arkadaşlarımızın da bu konuda alt işverenin yanında çalışan işçilerin sorunlarını anlattıklarının, onları bilgilendirdiklerinin ve bir çözüm aradıklarının bilincindeyim. Her gittiğimiz ilde de alt işveren yanında çalışan işçilerimizle bir araya geliyoruz, sendikalarla, işçilerle, işverenlerle ve kamuda çalışan taşeronların çözüm konusu aslında binbir türlü sıkıntıyı da içinde barındırıyor. Yani, aldığınız bir karar işçi kesiminin aleyhine, aldığınız bir karar işveren kesiminin aleyhine bir tablo arz ettiğinden dolayı uzlaşmada zorluk yaşıyoruz ama bir gerçeği de burada, huzurlarınızda vurgulamak istiyorum: Tabii ki şu andaki taşeron uygulaması emeğin sömürüsüne dönmüş bulunmaktadır, bunun sürdürülebilirliği yoktur. Mutlaka bir çözüm bulma konusunda yarın yine taraflar bir araya gelecek ve kendilerine 10 Kasıma kadar bir süre verdik, bir uzlaşma noktasına gelecekleri inancı içerisindeyim. Bu yasama yılında, seçimlere gitmeden, bu alt işveren işçileriyle ilgili sorunu çözme gayreti içerisinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum.

Gebze'de bir fabrika ile ilgili oluşan iflas neticesinde 637 işçimizin şu anda gerçekten ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğu... Hatta bu işçilerle bizzat da görüşme imkânım oldu, ilgili sendikayla da görüşme imkânım oldu, işverenle de görüşme imkânımız oldu. Bu görüşmelerde, tabii ki iflas gerçekleşmiş ise hareket alanımızın ne kadar daraldığını hepiniz tahmin edersiniz. Bu konuyla ilgili, acaba kısa çalışma ödeneği çerçevesinde işçilere bir imkân temin edebilir miyiz diye o girişimlerimiz de oldu ama maalesef işletmenin konumu, iş yerinin konumu bu tür imkânları da işçilerimize sağlamaktan uzak bir tablo arz ediyor. Bundan dolayı biz özellikle şunu ifade ediyoruz: Bahsettiğiniz işletmede çalışan bir işçimiz on yedi gün kaldığını emekli olmak için, bir diğer işçimiz birkaç ay kaldığını ifade ediyor. Yani, düşünebiliyor musunuz, on yedi gün sonra tazminatını alacak, belki de bir ev sahibi olacak, belki de sıkıntılarını giderecek. Otuz yıldır beklediği bir süreci tam yakalama noktasındayken, işverenin iflası neticesinde bu işçinin karşı karşıya bulunduğu durumu öyle tahmin ediyorum ki hepimiz görüyoruz ve hissediyoruz. Bunun çözümü ne olabilir? Otuz yıl işçiyi beklettikten sonra tazminatı vereceğimize, aylık çalışmasının neticesinde bireysel hesabına acaba tazminatını yatırsak da iş yeri iflas etse bile, bireysel hesabında tazminat birikeceği için bu işçimizin mağduriyetini ortadan kaldırsak diye bir çalışmayı tarafların huzuruna getiriyoruz. Ben anlamakta zorlanıyorum, bu kadar net ve şeffaf bir çalışmayı yani kıdem tazminatı yerine kıdem tazminatı fonunu getirip yılları beklemeden her ay hesaba yatması gereken bir tazminat anlayışına neden sendikalarımız sıcak bakmaz, neden siyasetçilerimiz sıcak bakmaz ve bunun istismarına gider, ben bunu anlamakta zorlanıyorum. Tam otuz yıl sonra, on yedi günü kalan işçimizin otuz yıllık birikimini alamamasını hepimiz yüreklerimiz sızlayarak şu anda izliyoruz. Çözümü gayet nettir: Her ay, çalışmasının sonunda nasıl ücretini alıyorsa, kendi bireysel hesabına tazminatının yatmasıdır. Başka türlü, işçinin ve emeğin sömürülmesini engellemek burada mümkün değildir. Bunu da bilgilerinize sunuyorum.

Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili düzenleme, 1999 yılında o günün hükûmeti üçlü koalisyon tarafından 4447 sayılı Yasa ile yürürlüğe girmiş olan bir düzenlemedir. Bu konu Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve burada, bu emeklilik yaşına takılan, bugün de ifade edilen kesime bir haksızlığın yapıldığı ifade edilmiş. Anayasa Mahkemesi uygulamada ve yasada bir haksızlığın, yanlışlığın olmadığına yasayı iptal etmeyerek karar vermiş bulunmaktadır.

Soma'daki yangında hayatını kaybeden vatandaşımıza ben de Allah'tan rahmet diliyorum. Olaydan hemen sonra müfettişlerimiz oradaydılar ve havalandırmada bir çöküşün neticesinde, tozda meydana gelen yangın neticesinde bir vatandaşımız, bir işçimiz ne yazık ki hayatını kaybetti. Bu işletmeyle ilgili, bu iş yeriyle ilgili nisan ayında yapılan teftişte kapatma cezası verilmiş ve daha önce de 10 bin lirayı yani 10 milyarları aşan birçok idari para cezaları da orada uygulanmış. Bu son kapatmadan sonra, tespit edilen eksiklikler giderildikten sonra tekrar işletme faaliyetlerine dönmüş fakat buradaki kaza, havalandırmadaki çöküşün oluşturduğu bir kazadır. Teknik olarak şu anda çalışmalar devam ediyor. İlk bulgulara göre, işletmenin kusurunun olduğu şeklinde teftiş raporlarında ön bilgi olarak bizlere de ifade edildi. Kesinlikle ifade ettiğiniz gibi, insan hayatını bu kadar ilgilendiren bir konuyla ilgili baskı veya benzeri bazı yandaş yaklaştırmaların kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Çalışma hayatının çok daha sağlıklı bir düzeyde sürdürülmesi konusunda bildiğiniz gibi Parlamentoda İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı birlikte çıkardık. Bunun önemli bölümleri 1 Ocak 2014 tarihi itibarıyla yürürlüğe girecek. Burada amaç, sağlıklı bir ortamda işçilerimizin, emekçilerimizin çalışma yaşamlarını sürdürmeleridir.

Bu konuda başka bir düzenlemeye, burada ifade edildiği gibi başka bir düzenlemeye, yani "Madeni kim çıkaracak? Taşeron mu çıkaracak, asıl işveren mi çıkaracak?" gibi düzenlemeye gerek yok, yasa uygulamaya girdiğinde kurallara uyulduktan sonra tüm sıkıntıların ortadan kalkacağı bir sürece inşallah bu yasa ile girmiş olacağız.

Genelde kullanılıyor, "Dünyada, efendim, iş kazalarında 2'nciyiz." gibi gelişigüzel değerlendirmeler yapılıyor, bunlar doğru değil arkadaşlar. 2002 yılında 100 bin işçide 16 ölüm söz konusu iken 2012'de 100 bin işçide 8, şu anda ise, 2013 yılında 100 bin işçide 6 ölümlü iş kazalarıyla karşı karşıyayız. Türkiye hızlı bir şekilde iş kazalarını ve buradaki ölümleri azaltmaktadır, bunu da bu vesileyle ifade etmiş olayım.

Artvin'deki... Artvin, biliyorsunuz, "Yeşil Artvin" diye ifade etmek doğrudur. Benim de doğduğum bir şehirdir, çocukluğumu geçirdiğim bir şehirdir. Tam Artvin'in tepesinde bir maden arama... Tabii ki tekniğine ve çevreyi tahrip etmeyecek bir şekilde madenlere sahip çıkmamız doğrudur ama eğer bir tahribat söz konusuysa, ki Artvin'deki geçmiş yıllara ait bir konuşmamı sayın milletvekilim hatırlattılar, aynen o konuşmanın arkasındayım, onu da ifade edeyim.

Serbest diş hekimleriyle ilgili olarak da, kamudan hizmet alımlarıyla ilgili çalışmalarımızı biz Sosyal Güvenlik Kurumu olarak tamamlamış bulunuyoruz fakat bu konuda takdir edersiniz ki kurumlar arasında değerlendirmemiz devam ediyor ve neticeye bu konuda varamamış durumdayız.

İl özel idarelerine bağlı çalışanlardan sözleşmeli olan 100 bin kişiyi kadroya aldık. Bunu yine yüce Mecliste hep birlikte gerçekleştirdik. Bu 100 bin sözleşmeli kapsamına girmeyenlerin tabii ki kadroya alınmaları söz konusu olmayacak idi. Bizim personel rejimimizde çok farklı statüler var, bunları daha da azaltma gayreti içerisindeyiz. Geçmiş yıllardaki kadroya alınan işçiler ve bazı statülerde yapılan değişikliklerin amacı da bu parçalı statüyü biraz daha derli toplu hâle getirmeye dönük olduğunu ifade ediyorum.

Öyle tahmin ediyorum, bütün sorulara cevap vermiş bulunuyoruz. Bütün soru soran arkadaşlara teşekkür ediyorum.