GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: BİR ÜNİVERSİTE ADI İLE BİR İLÇE ADININ DEĞİŞTİRİLMESİ HAKKINDA
Yasama Yılı:4
Birleşim:10
Tarih:30.10.2013

CHP GRUBU ADINA METİN LÜFTİ BAYDAR (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bir Üniversite Adı İle Bir İlçe Adının Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, Kültür ve Turizm Bakanı Komisyonda yapmış olduğu bir konuşmada Almanya Başbakanı Sayın Merkel'e, sadece Kapadokya bölgesinde 293 adet kilisenin varlığını dile getirmenin bir kültür bakanı için çok şeref verici olduğunu ifade etmişti. Evet, Sayın Bakana katılmamak elde değil çünkü Anadolu'da bulunan zenginliği dünyanın başka hiçbir coğrafyasında bulamazsınız. Anadolu'nun sahip olduğu kültür her dönemde kendi ağırlığını hissettirmiş ve dünyanın öbür ucunda yaşanan kötü bir olayın bile çözüm yolu yine bu Anadolu topraklarında bulunmuştur. Anadolu'nun hoşgörüsü, sevgisi anlatılmıştır. Her kin güdene savaşmak, isteği olana ibadet yerlerinin yan yana oluşundan bahsedilmiş, Mevlana'nın "Gel, ne olursan gel." sözleriyle karşılanmıştır hiçbir zaman affedilmeyecek olduğuna kendini inandırmış olanlar. Hacı Bektaş Veli'nin ceylanla aslanı aynı koyunda büyütmesi anlatılmıştır düşman kardeşlere. İşte, bunları bize Anadolu sağlamıştır, asırlardır nice medeniyeti barındırmış bu topraklardan haykırırcasına.

Değerli milletvekilleri, bütün bunlara rağmen bizler her şeyi güzel anlatırız, güzel söyleriz. Bir de bir tek şeyi yapamayız: Aynı topraklarda yaşayan, aynı havayı paylaşan ve aynı suyu içen bizler güzel olanı, doğru olanı, iyi olanı devam ettirme anlayışında değiliz. Güzeli, doğruyu, iyiyi yıkıp kendine göre olanı yapmayı ne yazık ki matah sanıyoruz. Düşüncelerimizi en uç noktalarda savunup birbirimize karşı bir silah gibi kullanıyoruz. Anadolu'nun bize bahşettiği samimiyeti, anlayışı, hoşgörüyü, sevgiyi bir kenara atıp yok ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, Nevşehir Üniversitesine Nevşehir Hacı Bektaş Veli adı verilmesi geç kalınmış olsa da güzel bir karardır. Ancak, Hacı Bektaş Veli'nin düşünceleri üzerine yüksek lisans ve doktora programları yapacak, Alevi-Bektaşi kültürünün yazılı dokümantasyonunu geliştirecek, üniversite bünyesi içerisinde Hacı Bektaş Veli, Alevi-Bektaşi kültürünü araştırma enstitüsü de kurulmalıdır. Bunun ne derece önemli olduğu, bu üniversitenin kendisini geliştirmesi için ve onun yanı sıra Türkiye'de eksik olan Alevi-Bektaşi kültürünün yazılı dokümantasyonunun oluşturulması için de önemli olduğu Komisyonumuza katılan Rektör tarafından da ifade edildi. Bu sayede Anadolu'nun engin zenginliğini içinde barındıran Hacı Bektaş Veli'yi daha iyi anlatabilecek ve adını taşıyan üniversite bünyesinde kültürel ve tarihî mirasımızın köklerine inme olanağı bulacağız. Nasıl ki İstanbul'da yapılan kazı çalışmaları bizi şu anda sekiz bin beş yüz yıl öncesine götürdüyse, üniversitemizle birlikte derinliklerinde zenginliklerimizi çıkartıp insanlarımızın kalplerine sunacağız.

Değerli milletvekilleri, bu güzel gelişmenin yanında üniversitelerimizin sorunları ne yazık ki devam etmektedir. Üniversitelerimizin kalite sorunu, akademik, idari ve mali özerklik problemleri hâlâ ortada iken ve de daha da önemlisi, 12 Eylül darbesinin ürünü olan YÖK Yasası devam ederken, ülkemizin geleceğini mevcut üniversite yapısına bağlamak ve buna bağlı olarak bir gelişme beklemek pek uygun gelmemektedir.

2002 yılında YÖK'ün kaldırılmasını acil eylem planına koyan AKP hükûmetleri nedense YÖK'ü hâlâ kaldıramamışlardır. YÖK'ü, kendilerince, ele geçirerek askerî darbe dönemlerinde olmayan baskıyı kurmuşlardır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak YÖK konusundaki önerimizi yinelemek istiyorum: Var olan yapı derhâl yok edilmelidir. YÖK, Millî Eğitim Bakanlığı ya da Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığında bir genel müdürlük olarak ulusal insan gücü kaynakları planlaması yapan, bu bağlamda üniversitelerin eğitim ve araştırma faaliyetlerinde yön çizmesine katkı sağlayan, üniversiteler hakkında ulusal veri toplayan ve yıllık raporlar hâlinde bu verileri paylaşan bir birim olmalıdır.

YÖK'ün neden olduğu merkeziyetçi, vesayetçi ve kontrolcü yaklaşım, insanların, kurumların tam kapasiteyle çalışmalarını, tüm enerjileriyle kendi koydukları hedeflere ulaşmak için çalışmalarını engellemekte, ülke çapında kapasitenin gelişmesine ket vurmakta, başarının önüne set çekmektedir.

Sanayi devriminden kalma bu model değişmelidir. Bilgi ve teknoloji temelli, ekonomiye ve topluma, hızla değişen ve uluslararasılaşan yükseköğretim kurumlarına ne yazık ki bu model dar gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, artık açıkça görülmektedir ki AKP kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi olmayan hiçbir şeye tahammül edememekte, bu görüşünü toplumun her alanına yaydığı gibi, bağımsız olması gereken üniversitelere de karışmakta ve ciddi bir baskı oluşturmaktadır.

Son olarak Orta Doğu Teknik Üniversitesinde gerçekleştirilen, helikopterli, özel harekâtlı, çevik kuvvetli müdahale AKP düşüncesinin hangi boyutlara ulaştığının en somut göstergesidir. Normal bir hukuk devletinde olmayacak işler AKP sayesinde ileri demokrasi anlayışı yaşayan ülkemizde ne yazık ki görülmektedir. Mahkemenin sonuçlanmasını beklemeden, âdeta bir hırsız gibi Orta Doğu Teknik Üniversitesine yapılan müdahaleyi bir kez daha Meclis kürsüsünden kınıyorum. Buradan AKP yöneticilerine bir tavsiyem olacak: ODTÜ'yü, Orta Doğu Teknik Üniversitesini kontrol etmek için saatlerce havada tuttuğunuz helikopteri bir de Ankara trafiğini denetlemesi için kullanın da Ankaralılar için de içinden çıkılmaz hâle getirdiğiniz trafik sorunundan kurtulsunlar.

Değerli milletvekilleri, Başbakan AKP Grubunda yapmış olduğu konuşmada Orta Doğu Teknik Üniversitesine yapılan yol ile alakalı olarak "Yol medeniyettir ama medeni olmayanlar yolun kıymetini anlamazlar. Önünde cami bile olsa, yol oradan geçecekse o camiyi yıkar, o camiyi gider başka yerde inşa ederiz." ifadelerinde bulunmuştu. Bunu aslında normal karşılamak gerekir çünkü zaten işin aslı şu: Konuşmasında "İslam'da, Kur'an'da 'cami' diye bir şey yok, 'mescit' var, 'mescit' ifadesi geçer." ifadesinde bulunan bir Başbakandan başka bir açıklama da beklemek olanaksızdır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Nabi Avcı'nın da katıldığı, Türk Eğitim Derneği tarafından üçüncüsü düzenlenen "Eğitim siyaseti nedir?" konulu forumda Amerika Birleşik Devletleri'nden Bush döneminin eğitim danışmanı Whitehurst tarafından verilen bir örneği burada aktarmak istiyorum. ABD'de bir üniversitede ek kütüphane binasına ihtiyaç duyuluyor. Yapım kararı alınıyor fakat bir bakılıyor ki yan tarafta bir bina daha var ve orada deneyler yapılıyor, yani okulun laboratuvarı var. Diyorlar ki: "Eğer biz bu binayı burada yaparsak deneyler yapılamaz ya da yapılmış ve sürmekte olan deneylerden istenilen sonuçlar elde edilemez çünkü mevcut ortam bozulacak." Karar gözden geçiriliyor, daha fazla para harcanıyor ve yeni bina yerin altına yapılıyor. Bir yanda medeniyeti "yol" olarak gören ve önüne kutsal mekân da çıksa yıkacağını söyleyen, aslında camilerin İslam'da olmadığına inanan bir kişi, diğer yanda binayı yerin altına almayı düşünerek deneylerin sürmesini sağlayan bir düşünce yapısı. Başbakanın da dediği gibi: "Nereden nereye!"

Değerli milletvekilleri, üniversiteler özgür düşünce ortamlarıdır, farklı seslerin yaşayabileceği, akademik özgürlük ortamında doğrunun bulunacağı yerlerdir. Özgürlük ortamına sahip çıkmak isteyen iki düşünce vardır: Bunlardan birisi sadece kendisi gibi düşünen, Almanya'da, İtalya'da, İspanya'da örnekleri görülmüş zavallı rejimlerin uyguladığı, aklına ipotek koyacağı insanlar yetiştirmek isteyen anlayışa sahipken, diğeri de insanları olduğu gibi kabul eden, farklılıklarımızı zenginliğimiz sayan bir anlayışa sahiptir. İşte, aradaki bu düşünce farkı üniversitelerin işlerliğine yansımaktadır.

AKP tarafından konulan 2023 hedefinde Türkiye'nin ihtiyacı olan insan gücüne ait bir çalışma bulunmamaktadır. Her yerde lise benzeri üniversiteler açmak ülkemizi 2023 hedefine ulaştırmayı bırakın, kıyısından köşesinden bile geçirmeyecektir. Tek tip yerine bölgesel sorunlara çözüm üretecek, belirli alanlara yoğunlaşmış tematik üniversitelerin açılması ülkemizin kurtarıcısı olacaktır. Modern üniversite olmak mali, akademik, idari özerkliği gerektirir. Üniversiteler kendi amaçlarını kendileri belirledikten sonra bu amaçlara nasıl, hangi yöntem ve araçlarla ve hangi kaynaklarla erişeceğini de kendileri belirlemelidir. Yatırım kararları, herkesin takdir edeceği üzere Ankara'da değil, bölgenin ve üniversitelerin öncelikleriyle şekillenmelidir. Üniversiteler, öncelikleri kuşkusuz ulusal strateji belgelerini dikkate alarak belirleyecek akla ve güce sahiptirler. Böylelikle, harcanan her kuruşun neden ve neye harcandığı üzerinde tartışmalar en aza indirgenebilecektir. AR-GE ve inovasyon olmayan üniversitede kaliteyi, üretimimizin ve ihracatımızın yüksek teknoloji olmasını sağlayamazsınız. Üniversitelerin bütçedeki payını artırmadan da AR-GE ve inovasyon yapamazsınız. AR-GE ve inovasyon için de sanat ve kültür eğitimini almış, hayal gücü olan, hayal eden, hayal kuran ve hayatı sorgulayan bir gençliğe ihtiyaç bulunmaktadır. Biat eden gençlikle, size biat etmesini istediğiniz gençlikle AR-GE ve inovasyonda yeterli bir yol katetmeniz mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmetinin attığı her adım sonrasında kulağına 1938'lerden bir ses gelmektedir. AKP Hükûmeti rahatsız olmakta, uykuları kaçmaktadır ama bu sayede Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve onun yaptıklarını gün geçtikçe daha iyi anlamaktasınız.

Değerli milletvekilleri, aynı kanun tasarısının içerisinde bir de Aydınlar ilçesinin adının "Tillo" olarak değiştirilmesi konusunda bir teklif getirilmiştir. Muhalefet şerhimizde belirttiğimiz gibi bu konunun Millî Eğitim Komisyonunda değil İçişleri Komisyonunda görüşülmesinin daha uygun, daha etik olacağını belirttik.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan AKP grup toplantısında "Eniştesi olduğum için söylüyorum, örneğin 'Tillo' ismi 'Aydınlar' olarak değiştirilmiştir." ifadesiyle, demokrasi paketiyle birlikte isim değişikliğine gidileceğini belirtmişti. Bu konuşmanın ardından kanun teklifi hazırlanarak, komisyondan geçirilerek Meclis Genel Kuruluna getirildi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak ve şahsım olarak, Siirt'ten sorumlu Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili olarak 22 Kasım 2012 tarihinde bu konuda bir kanun teklifi verdim yani demokrasi paketinin açılmasından bir yıl önce. Çünkü Siirt'te yapmış olduğum çalışmalarda Aydınlar ilçesinde (Tillo) Işık Hadisesi Bilim ve Kültür Günleri adıyla valilik tarafından bir etkinlik düzenlendiğini, bölge halkının "Tillo" ismini kullandığını, Kaymakamlığın internet sitesinde bile ilçeden "Tillo" olarak bahsedildiğini gördüm. Araştırdığımda, özellikle dille ilgili çalışmalar yapan arkadaşlarıma sorduğumda "tillo"nun Sümercede "höyük" anlamına geldiğini gördüm ve Siirt halkıyla yaptığımız sohbetlerde de "Tillo" olarak isim değişikliğinin doğru olacağı aktarıldı yani ortada ne bir paket ne de bir süreç vardı, sadece halkın istediği ve mevcut uygulamalar oradaydı ve ben de bunun üzerine bir kanun teklifi verdim.

Değerli milletvekilleri, Aydınlar ilçesi, 3647 sayılı ve 16/5/1990 tarihinde Meclisimizce çıkarılmış kanunla kurulmuştur; aynı kanunla birçok ilçe daha kurulmuş, Batman ve Şırnak illeri de oluşturulmuştur. Kanun görüşmelerinin tutanakları incelendiğinde, bugün için yapılan tartışmaların o günlerde yaşanmadığını görmektesiniz. Partiler, il ve ilçelerin oluşturulması konularının yapım şekillerini eleştirmişler ve tartışmalar bunun üzerine yoğunlaşmıştı. Daha çok terör sorununun önlenebilmesi, şehirler arası mesafenin fazlalığı ve bölgenin zorlu coğrafyasının aşılması konuları, bölgenin ekonomik olarak nasıl kalkınacağı yönünde ifade edilmişti.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak vermiş olduğumuz kanun teklifimizin gerekçesinde bölgenin inanç ve kültür turizmine katkı sağlayacağını belirttik. Bir paket veya açılım beklentimiz yoktu ama görüyoruz ki, AKP yine başka düşüncelerle ve yapacağı bir işi kendisine en uygun olan şekilde sunuyor.

24 Kasım 2012 tarihli Zaman gazetesine baktığınızda, Aydınlar ilçesinin adının "Tillo" olarak değiştirilmesi konusunda Cumhuriyet Halk Partisiyle birlikte BDP ve AKP'nin de kanun teklifi verdiği belirtiliyor fakat milletvekillerinin sayfasına girin, böyle bir kanun teklifi yok, ta ki geçen haftaya kadar. Teklif yok ama haberi var, neden? Çünkü, paket bekleniyor ve paketin iyi bir ambalajla çıkması gerekiyor da ondan.

Değerli milletvekilleri, Siirt programlarım sırasında başka bir ihtiyaçtan da bahsedildi, bu konuda çalışma yapılmasının uygun olacağı belirtildi: Siirt Üniversitesine bağlı bir tıp fakültesinin kurulması. Bunun üzerine 12 Aralık 2012 tarihinde bir kanun teklifi daha verdim ve Veysel Karani tıp fakültesinin Siirt'e açılmasını istedik Siirt Üniversitesine bağlı olarak. Siirt'te üniversite var ama ona bağlı bir tıp fakültesi yok; Bitlis'te yok, Şırnak'ta yok, Hakkâri'de yok, Batman'da yok, Mardin'de yok, tıp fakültesi yok buralarda arkadaşlar. Şırnak'ta, Siirt'te, Batman'da, Mardin'de herhangi bir vatandaşımız bir enfarktüs geçirse ona müdahale edebilecek olan bir kalp merkezi yok yani oradaki vatandaşlarımız bu bölgede yaşayan, Ankara'da yaşayan insanlarımıza göre daha şanssız durumdalar bu açıdan. O yüzden dedim ki: "Siirt'e de bir tıp fakültesi kurulsun." Sadece Van'da bulunmakta. Siirt'le Van arasını veya Bitlis'le Van arasını, Şırnak'la Van arasını, Hakkâri'yle Van arasını düşündüğünüz zaman, ne kadar uzak bir mesafe olduğunu, hastanın oraya taşınıncaya kadar ciddi zarar göreceğini bilmenizi istiyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifimiz sonrasında Siirt halkı ve yerel gazeteler memnuniyetlerini dile getirdiler. Fakat, bir yıla yaklaşıyor, hâlâ AKP'den bir ses yok. "Siirt'in eniştesiyim." diye övünen bir Başbakan var ama tıp fakültesi konusunda bir gelişme yok, herhâlde Başbakan bir paket daha bekliyor. Şimdi ise Siirt'ten beni arıyorlar, gazetelerde yazıyorlar: "Hocam, iyi yaptın bu kanun teklifiyle, bir de adını Veysel Karani düşünmüşsün, o da çok güzel ama sanırız ki AKP bunu gene kendine yediremedi. Bir CHP'linin, bir Cumhuriyet Halk Partilinin Siirt'te tıp fakültesinin açılması için kanun teklifi vermesi AKP'nin elini kolunu bağladı." diyorlar.

Değerli arkadaşlar, Veysel Karani tıp fakültesi konusunda verilen kanun teklifinin sahibi olarak, eğer AKP'nin de böyle bir düşüncesi var ise, Siirt halkının bir an önce tıp fakültesine kavuşmasının önünde benim verdiğim teklif engelse Siirt halkının bir an önce tıp fakültesine kavuşması için imza sahibi olduğum kanun teklifini geri çekebilirim, yeter ki şampiyon yine Başbakan olsun, yeter ki en iyisini o bilsin, yeter ki en iyisini o yapsın, yeter ki Mazhar-Fuat-Özkan'ın parçasında olduğu gibi "Peki peki, anladık, sen neymişsin be abi!" diyelim, yeter ki Siirt'e tıp fakültesi kurulsun.

Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir oy sorunumuz yok, "Şunu yaparsam oy gelir, bunu yaparsam oy gelir." diye bir düşünceyle hareket etmiyoruz. Bizler sadece halkımızın ihtiyaçları doğrultusunda, kişilerin değil, bölge insanının isteğini dile getiriyoruz. Bizler yine Siirt halkımızın yanına gider, çaylarını içer, hoş sohbet eder, dertleşiriz. Onların bize bir teşekkürü bile yeterlidir ama artık paketler ardına saklanmayı bırakın, artık dinî ve manevi konuları siyasete alet etmeyi bırakın, halk adına hak için ama laik devlet anlayışına zarar vermeden çalışın.

Değerli arkadaşlar, 2004-2011 yılları arasında hem Sayın Ahmet Necdet Sezer hem de Sayın Abdullah Gül tarafından atanarak Süleyman Demirel Üniversitesinin Rektörlüğünü yapan bir bilim adamıyım. Rektörlüğüm dönemimde üniversite içerisinde ne bir çalışanı ne de bir öğrencimi ne de bir öğretim görevlimi incitecek davranışlar içerisinde bulunmadım. Üniversitede her görüşün birbirine zarar vermeden bir bütün hâlinde yaşaması için uğraştım. Rektör olduktan sonra okulun mescidine gidip oranın bakımını yaptım, onarttım. Gidin şimdi üniversiteye bakın, üniversite hastanesinin yanında ilahiyat fakültesi için yaptırdığımız çok güzel bir İlahiyat Fakültesi Camisi var, temelini de ben attım. Anadolu kültürünün ve İslam dininin içerisinde bu tarz konuşmalar hoş karşılanmaz ama bana bunları söyletmek zorunda bırakıyorsunuz.

Bizim amacımız şov yapmak değildir. Milletimizin vermiş olduğu yetkiyi Meclis çatısı altında yine milletimiz için kullanmak bizim tek ve en önemli görevimizdir.

Dinî ve manevi duyguları sömürerek başka amaçlar için koşmayı bırakınız, cumhuriyete tam anlamıyla sahip çıkınız.

Nevşehir Hacı Bektaş Veli üniversitesi ile Tillo ilçemizin hayırlı olmasını diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)