GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜŞTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN TASARISI
Yasama Yılı:2
Birleşim:106
Tarih:15.05.2012

MHP GRUBU ADINA SADİR DURMAZ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 180 sıra sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini paylaşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, kentsel dönüşümün tarihine baktığımızda "bozulma ve kullanılamaz olan kentsel alanların iyileştirilmesine yönelik uygulanan eylemler" olarak ifade edilmektedir. Riskli alanlar için getirildiği iddia edilen bu düzenleme, içerdiği belirsizlikler nedeniyle kentlerde önemli sorunların yaşanmasına neden olabilecek, Anayasa'nın hukuk devleti ilkesiyle çelişen bir düzenlemedir.

Getirilen bu tasarıda Anayasa'nın 35'inci maddesinde yer alan kişilerin mülkiyet haklarının elinden alındığı, 36'ncı maddesinde belirtilen hak arama özgürlüğünün ortadan kaldırıldığı, 45'inci maddesinde yer alan tarım, hayvancılık ve bu üretim dallarında çalışanların korunması hususuna aykırı hükümlere yer verilerek zaten can çekişmekte olan tarım ve hayvancılığa ağır bir darbe vurulduğu, Anayasa'nın 125'inci maddesinde yer alan idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olduğu ilkesine aykırı olarak yargı yolunun kapatıldığı görülmektedir.

Tasarıyla riskli alanların ve riskli yapıların belirlenmesiyle ülkenin tüm afet riskli alanlarında var olan yapıların iyileştirilmesi, tasfiyesi ve yenilenmesi konularında yetki, genel olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığına verilmektedir. Bakanlığa tanınan yetkilerle belediyeler kendi bölgelerinde etkisiz kalacak, halk ile belediye, belediye ile Bakanlık karşı karşıya gelebilecektir. Diğer bir ifadeyle, halk tarafından seçilmiş yerel yönetimlerin kanunlarla verilmiş yetkilerini kullanması Bakanlığın inisiyatifine bırakılmaktadır. Bütün yetkilerin Bakanlığa verilmesi sonucunda AKP kendi belediyelerini korurken muhalefet belediyelerini çalıştırmamak için her türlü engeli çıkaracaktır. Pek çok kentin gelişme alanlarında bazen de gelişme yönünün aksine kentin nâzım planlarıyla çelişen konumlarda Bakanlığın ve TOKİ'nin belediyelere rağmen yapacağı uygulamaları görmek sürpriz olmayacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla üstelik bu taşınmazların riskli alanda olma şartı da aranmadan Bakanlığa tahsis edilmesinin, Bakanlık tarafından yapılaşma amacıyla kullanılmasının ve bu alanların Bakanlık aracılığıyla TOKİ ya da belediyelere bedelsiz devrinin önü açılmaktadır. Bu devir işlemlerinin hangi amaçla ve hangi şartlarda yapılacağı belirtilmemiştir. Bu durumda, kentin rantı yükselen bölümlerinde yer alan hazine mülkiyetindeki alanların, Bakanlık, TOKİ ya da AKP'li belediyelerce talan edilmesinin de önü ardına kadar açılmaktadır. AKP'li yerel yönetimlerin 2004'ten bu yana gerçekleştirdiği siyasal istismara dayalı uygulamalar, tarım, orman ve yeşil alanların imara açılması ve sözde "atıl durumdaki kamusal alanların ekonomiye kazandırılması" adı altındaki icraatlarını dikkate aldığımız zaman, AKP'nin buradan asıl muradının kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm olduğu ortaya çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, getirilen düzenlemeyle kamuya personel alımına ilişkin hak ve nasafet kurallarına uygun düzenlemeler hiçe sayılarak, yandaşlara sınırı belirsiz bir şekilde kadro ve ücret vermek suretiyle kayırmacılığa zemin oluşturulmaktadır. Sözleşmeli personel çalıştırılması konusunda, 657 sayılı Kanun'da öngörülenin dışında yeni bir sözleşmeli personel rejimi ihdas edilmektedir.

Tasarıyla, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27'nci maddesinde belirtilen acil durumlarda telafisi imkânsız zararların oluşmasına engel olmak için başvurulan yürütmenin durdurulması talepleri ortadan kaldırılmaktadır. Ayrıca, aynı kanunun 7'nci maddesinde belirtilen altmış günlük dava açma süresi kısıtlanarak Anayasa'nın hak arama hürriyetine aykırı olarak otuz güne düşürülmektedir.

Yine getirilen bu tasarıyla, mal ve hizmet alımlarının, Kamu İhale Kanunu'nun 21'inci maddesinin (b) bendine göre pazarlık usulü ile yapılması öngörülmüştür. Böyle büyük projelerin ilan yapılmadan adrese teslim şeklinde gerçekleştirilmesi, Kamu İhale Kanunu'nun 5'inci maddesinde belirtilen temel ilkelerden saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik, gizlilik ve kamuoyu denetimi ilkelerinden hiçbirisine uymamaktadır. Tek başına bu madde bile bu düzenleme ile asıl amaçlananın kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm olduğunu göstermektedir.

Sayın milletvekilleri, bu yasa ile AKP hükûmetlerinin kentleşme konusunda izlemiş olduğu yandaşlara rant sağlama politikası devam ettirilmek istenmektedir. Afet riski gerekçe gösterilerek tüm kentlerimizin bir rant aktarım alanı hâline dönüştürülmesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu düzenlemede adalet yok, hak yok, hukuk yok, zulüm var; en önemlisi, insan yok. Sulukule'deki Roman kardeşlerimize ne yaptınız? İstanbul'un 60 kilometre dışına attınız, sonra onların yerlerine seçkinlerinizi yerleştirdiniz; bu mu adalet?

Değerli milletvekilleri, daha önce başlayan görüşmelerde söz alan muhalefet sözcülerinin tamamı hemen hemen aynı tespitlerle eleştirilerini ortaya koydular. Muhalefeti dinlemeyeceğinizi, dikkate almayacağınızı biliyorum ama bırakın muhalefeti, siz, Bakanlık bürokrasisini dahi dikkate almıyorsunuz. Buradan neyi kastediyorum? 300'e yakın bürokrat, teknik eleman ve uzmanın katılımıyla 2009 yılında gerçekleştirilen Kentleşme Şûrası'nın sonuçları da bu taslağa yansıtılmamıştır. Bakanlığın sitesinde kentsel dönüşüm "Fiziksel mekânın dönüşümünün yanı sıra, sosyal adalet ve gelişim, sosyal bütünleşme, yerel ekonomik kalkınma, tarihî ve kültürel mirasın ve doğal çevrenin korunması, zarar azaltma ve risk yönetimi, sürdürülebilirliğin sağlanması ve benzeri ilkeler çerçevesinde kapsamlı ve bütünleşik bir yaklaşımla ele alınması gereken bir konudur." şeklinde açıklanmaktadır.

Sayın Bakan, bürokrasiyi dinleme, uzmanları dinleme, sivil toplum kuruluşlarını dinleme, muhalefeti dinleme; siz kimi dinlediniz Allah aşkına? Bu düzenlemeyi yaparken bu kadar dolambaçlı bir anlatıma gerek var mıydı? Doğrusu, çok açık bir şekilde bir cümleyle şöyle ifade etseniz daha uygun olurdu: TOKİ'dir, ne yapsa yeridir! "Sınırsız sorumsuz TOKİ kooperatifi" canının istediğini yapar, AKP yetkililerine kırmızı halılı törenler düzenler, seçim yasaklarını deler, Sayıştay denetimini deler, Kamu İhale Kurumu mevzuatını deler, idari yargıyı deler!

Memlekette satacak yer bırakmadınız, şimdi de gözünüzü ormanlara, meralara, askerî alanlara diktiniz. "Allah gözünüzü doyursun." demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Bu kanun, yolsuzlukların meşru bir kılıfa büründürüldüğü, âdeta yolsuzluğun prosedürlerinin düzenlendiği, AKP pervasızlığının geldiği aşamayı gösteren tarihî bir belgedir. Yolsuzluğa "kanun" uyduruyorsunuz. Bunu anladık da buna fetva verecek bir hoca bulabilecek misiniz; doğrusu merak ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bir ezip geçen tank kanunudur, garibanın mülkünü zengine dağıtan, dünyanın en adaletsiz kanunudur. "Ne orman ne tarım ne felaket ne güvenlik ne turizm ne kültür ve tabiat varlıkları ne kıyı ne de toprak kanunu, hiçbir şey dinlemem. Yetmez, diğer hiçbir kanunu da  dinlemem. İktidarımın bu son döneminde gücüm varken her şeyi alır, ezer geçerim." demektesiniz. Devletin malıyla kendi malını birleştirmek,  sultanlığın son aşaması demektir. Kısaca, XIV. Louis'nin dediği gibi "Kanun benim." anlayışının 21'inci asırdaki versiyonu bu düzenleme. Allah ıslah etsin!

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Durmaz.