GENEL KURUL KONUŞMASI
Konu: 10/753, 10/754, 10/755, 10/756, 10/757, 10/758, 10/759, 10/760, 10/761, 10/762, 10/763, 10/764, 10/765 SIRA SAYILI MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİNİN ÖN GÖRÜŞMESİ NEDENİYLE
Yasama Yılı:4
Birleşim:12
Tarih:05.11.2013

MHP GRUBU ADINA ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sporda dopingin araştırılmasıyla ilgili dört parti grubu tarafından verilen, âdeta ortak önerge şekline gelmiş araştırma önergesi üzerinde grubum adına söz aldım. Hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, hemen konuşmamın başında şunu ifade etmek istiyorum ki spordaki amaç, ruh ve beden sağlığını zirveye taşımaktır. Yarışmacılardaki netice de "Benim ruh ve fiziksel yapım, gücüm senden daha üstündür." noktasındaki bir rekabete esas olmasıdır.

Buradan hareketle, her şeyden önce, İslam öncesi Türk kavimlerinde sporculuğun önemi ve Peygamberimizin bizzat güreş ve yüzmeyi teşvik eden üstün görüşleri, aynı zamanda cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün "Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim." sözünden de hareketle sporcunun ahlakına vurgu yapması bizim için nesillerimizin mutlaka esas alması gereken görüşlerdir.

Buradan hareketle Türk sporunun içinde bulunduğu duruma baktığımızda, değerli arkadaşlar, maalesef Sayın Bakanın burada haber spikeri gibi hiç ama hiç mesuliyet duymayan, gelişmelerden ve uygulanan politikalardan hiç nasibini almamış bir şekilde bir konuşma yapmasını yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarı on bir yıldır ülkeyi yönetmektedir. Yani Sayın Bakan sadece buradaki konuşmasında değil, kamuoyuna açık birtakım basın toplantılarında ve görüşmelerde "Artık, işte, uygulamalar başladığı için yakalanmalar çoğalmıştır. Trafiğe çıkmadığınız zaman ceza yemezsiniz. Kontroller sıklaştığı için doping sayıları fazlalaşmaktadır." gibi birtakım açıklamalar yapmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan acaba kendinden önceki bakanları suçlamakta mıdır? Onların da AKP'li sayın milletvekilleri olduğunu unutmakta mıdır Sayın Bakan? Yani AKP'nin veya bir başka şekilde okursak on bir yıldır yönettiği ülkede mızrağı çuvala sığdıramadığı alanlardan birisi spor mu olmuştur? Artık AKP ülkeyi yönetemediğini, usulsüzlüklerin, vurgunun, talanın, yalanın dolanın had safhaya geldiği ve kendilerinden öncekileri suçlamak mecburiyetinde kaldığını mı itiraf etmektedir Sayın Bakan? Sayın Bakanın mantığı içerisinde Türkiye'de dopingle mücadelenin başarılması mümkün değildir değerli milletvekilleri. Neden Sayın Bakanın mantığı içerisinde değerlendirme yaptığımızda çözülmesi mümkün değildir? Çünkü Sayın Bakan kendisine ulaşan bilgileri, kendisine ulaşan belgeleri hiçbir zaman dikkate almamakta, mahkeme kararlarını bile Bakanlıkta uygulamamaktadır. Eğer bir ülkede mahkeme kararları bile uygulanmıyorsa neyin icraatını yapmaktadır Bakanlık?

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanın mantığı içerisinde çözülmesi mümkün değildir çünkü Bakan icraatına bakmak yerine haber spikeri gibi rakamları konuşmaktadır. Evet, Türkiye bir felaketi yaşamaktadır. Muhtemeldir ki, eğer böyle giderse, tedbirler alınmazsa önümüzdeki yıllarda Türkiye'de olimpiyatlara ve uluslararası yarışmalara katılacak sporcu bulunamayacak, sporcuya ulaşılamayacaktır çünkü sporcuların çoğu dopingli olarak cezalanmış duruma düşecektir. Düşünebiliyor musunuz bir ülkede sporcularının genelde yüzde 14'e yakını ve bazı branşlar esas alındığında yüzde 45'e yakını dopingli çıksın ve müsabakalardan men edilsin.

Ee peki, nasıl o zaman sporcu yetişecek? Sayın Bakana ben şunu öneriyorum: AKP iktidara geldiğinde on bir yılı hesap ettiğimizde on yaşında olan çocuk bugün yirmi bir yaşındadır. Yani bir sporcu olarak performansının en üst düzeyde olabileceği yaştadır. Eğer on bir yılda geldiğimiz neticede spordaki doping bu noktaya gelmişse bunun bir tek sorumlusu vardır, o da AKP hükûmetleridir; uygulayamamışlardır. Neyi uygulayamamışlardır? Elimizde belgeler var.

Değerli milletvekilleri, bakın, Hacettepe'den hocamız Dopingle Mücadele Komisyonunun başında ama Hacettepe'nin doping kontrolünde bir sporcuya yaptığı araştırmada sonuçları Bakanlığın özel kalemine iletiyor. Bakanlığın özel kaleminden giriş, belge numaraları bizde ama bu dikkate alınmıyor. Bu sporcu nereye tayin ediliyor? Olimpik Sporlar Yüksek Performans Hizmetlerinin başına. Biz bu konularla ilgili basın toplantısı yaptık. Sayın Bakan, bu basın toplantılarını hiç izlemiyor mu sizin kuruluşunuz? Bu basın toplantılarında söylenenler doğru mu yanlış mı, araştırılmıyor mu? Bu arkadaşımız hâlen daha bu görevdedir. Demek ki bizim sözlerimiz hiç dikkate alınmamaktadır. Bu sporcu aynı zamanda 2012 Olimpiyatları'nda Olimpiyat Komitemizin başında bayrak taşımaktadır. Yani Bakanlığa iletilmiş, Bakanlıkta işlem görmüş, dopingli bir sporcu Olimpik Sporlar Yüksek Performans Hizmetlerinin başındadır, 2012 Olimpiyatları'nda da bayrağı taşıyan sporculardan birisidir.

Sayın Bakan, sizin mantığınız içerisinde bunun çözülmesi mümkün değildir. Eğer milletvekillerinin basın toplantıları, uyarıları sizleri hiç ama hiç uyandırmıyorsa bugün Türkiye Büyük Millet Meclisine teslim olmanız sizi kurtarmayacaktır, zaten kurtarırsa yanlış yapar ülke.

Bakın, Türk sporundaki gelişmelerde sorduğumuz sorular, aldığımız cevaplar içler acısıdır. Tesisleşme olmuş mudur? Sporda başka alanlarda gelişme var mıdır? Elbette, tesisleşme teknik bir konudur, sporu ilgilendiren önemli bir meseledir ama tesisleşmeyle mental gelişme doğru orantılı gitmediği zaman, spordaki gelişme, mümkün değil ki istenilen hedefe ulaşsın.

Şimdi, ben Sayın Bakana bazı sorular sormak istiyorum.

Tekvandoda bir şeyler patladı, gazeteler boy boy yazdı. Tekvando Federasyonu ve tekvandodaki birtakım konularla ilgili gelişmeleri bir antrenör ses kayıtlarıyla birlikte Sayın Bakana, basın toplantısı yapmadan on beş gün önce bu usulsüzlükleri bildirdi ama çaresiz kaldı, on beş gün sonra basın toplantısı yaptı. Önce basın toplantısı engellendi, bir şeyler vadedildi ama sonra basın toplantısını yaptı.

Ben Sayın Bakana soruyorum şimdi: Acaba bu antrenör gelip kendisine bilgi verdikten sonra mı Teftiş Kurulunu harekete geçirdi, yoksa gazetelerde bu işler çıktıktan sonra mı Teftiş Kurulu harekete geçti, yoksa o Teftiş Kurulu ne yaptı, hiç harekete geçmedi mi? Eğer Sayın Bakan kendisine bilgi gelip o bilgi istikametinde -ki özel kalemde bütün bunlar kayıtlıdır kanaatim çünkü devletin resmî bir görüşmesidir- eğer o gün Sayın Bakan Teftiş Kurulunu harekete geçirmedi, on beş gün sonraki basın toplantısından sonra Teftiş Kurulunu harekete geçirdiyse Sayın Bakan görevini ihmal etmiştir, hiç ama hiç telafisi mümkün değildir. Bir ülkede sporcuların millî takıma seçilirken, antrenörlerin millî takıma seçilirken alınan birtakım ödüllerin paylaşıldığını, rüşvetle seçildiğini bir antrenör gelip ihbar ediyor ve bu ihbar hemen o duyumun ertesinde işlem görmüyorsa o bakanlığı işgal etmenin bir anlamı yoktur. Eğer ülkede mahkeme kararları uygulanmıyorsa, bizzat muhatapların, aktörlerin gelip ettiği şikâyetler dikkate alınmıyorsa, Sayın Bakan, vahiyle mi harekete geçeceksiniz?

Şimdi, dopingin önlenmesiyle ilgili konuları konuşurken, dopingin en önemli sebeplerinden birisi, elbette ki ekonomik ve başarının neticesindeki sosyal statüyü kazanmaktır. Peki, Sayın Bakana soruyoruz, diyoruz ki: "Londra Olimpiyatları'na kaç sporcuyla katıldık? Buradaki başarı ne? Dünyada başka bir ülke var mı ki hiç acaba sporcuları daha olimpiyatta başarı kazanmadan olimpiyata gidiş için altmışar altınla ödüllendirilsin, antrenörleri otuzar altınla ödüllendirilsin?" Sayın Bakan bu sorulara doğru dürüst cevaplar veremiyor. Sadece verdiği cevap, "Gerçekte, Batılı ülkeler, devlet tarafından verilen ödüllerin çok ötesinde sporculara yönelik hatırı sayılır sponsorluk desteklerinin varlığıyla dikkat çekmektedir." diyor. Şimdi, değerli milletvekilleri, eğer siz sporcuyu bir tek başarısında, bir olimpiyat başarısında 2.000, 1.500, 1.000 altınla; olimpiyata giderken 60 altınla, antrenörleri 30'ar altınla ödüllendirirseniz o sporcu o olimpiyatta başarılı olmak için her şeyi göze alır, gerekirse kumar oynar, der ki: "Ben burada doping yapayım. Yaptığım doping eğer yakalanırsa yakalanır, yakalanmazsa hayatımı kurtardım." Çünkü, bir olimpiyatın neticesinde eğer siz, 2 bin altın gibi ve üstüne daha başka sponsorluk gibi birtakım destekleri alıyorsanız orada kumar oynar o sporcu ve o sporcu bir daha başarılı olamaz ama Avrupa'da öyle değildir, Amerika Birleşik Devletleri'nde öyle değildir. Sporcu, sürekli olarak başarı elde edebilmesi için sürekli ve sürdürülebilir kısa kısa mesafelerde birtakım ödüllerle ödüllendirilir. Ama Türkiye'deki bu işleyişin kasıtlı olduğu ve Sayın Bakanın çevresi tarafından her nasıl ikna edildi veya ikna oldu ise acaba sayın antrenörlerin ve birtakım federasyon yetkililerinin ihbarda bulunduğu gibi ödüller paylaşılmakta mıdır ve bu ödüller antrenörler ve seçiciler tarafından mı paylaşılmaktadır, bu konuda çok ihbar vardır. Yabancı antrenör dahi Bakanlığa şikâyette bulunmuştur, bizde belgesi de vardır, mektubun bir metni de bizdedir. Koreli antrenör, kendisinden antrenörlük ve başarılar karşısında ödüllerden nasıl hisse alındığını Sayın Bakana ihbarda bulunmuştur. Türk sporu bu hâle gelmiştir. On beş sene önce bu hâlde miydi, o tartışılır. Belki sporcular daha idealistti ve o ay yıldızlı bayrağı dalgalandıran, Atatürk'ün dediği gibi ahlaklı davranan bütün sporcularımızın ben gözlerinden öpüyorum, onları tebrik ve teşekkür ediyorum ama onları sadece ve sadece ekonomik ödüllerle bir yarışmacı olmaktan çıkarıp ruhunu ve fiziğini her türlü tesire açık hâle getiren bir anlayışla sporun yönetilemeyeceğini sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sayın Bakan bunları cevaplamalıdır. Teftiş Kurulu bu ihbarlar karşısında, doping karşısında neler yapmıştır, yapması gerekenleri yapmış mıdır, yapmamış mıdır? Tabii ki son sözü söyleyen her zaman avantajlıdır, onu biliyorum ama eğer dürüstçe ve aynı zamanda ahlaklıca cevaplar verilirse Sayın Bakanın birçok şeyin altından kalkamayacağı kanaatini taşıyorum. Önemle durduğum konu ve bir kez daha tekrarlayacağım konu milletvekillerinin soru önergelerinin neticesinde, basın toplantılarının neticesinde, kuruluşunda bu işleri takip eden arkadaşlar kendisini uyarmış mıdır? Gelen antrenörler şikâyet ettiklerinde o şikâyetlerinin hemen belki kendi yanlarında zile basarak görevli teftiş kurulunu çağırıp veya görevlileri çağırıp teftiş kurulunu harekete geçirmiş midir, geçirmemiş midir? Geçirmediyse hangi gerekçeyle geçirmemiştir? Ne zaman geçirmiştir ve o sporcu hâlen göreve devam etmekte midir? Devam etmesinin gerekçesi nedir? Türk sporu önümüzdeki yıllarda dopingsiz sporcunun kalmayacağı bir safahata doğru gitmekte midir, gitmemekte midir? Ve işin en acısını söylüyorum, sürem var iken bile son söz olarak söylüyorum: Yasaklı maddelerden herhangi birinin direkt veya dolaylı Türkiye mümessilliğini yapan, Bakanlıkta yönetici veya yetkili kimse var mıdır, yok mudur? Bütün bu sorular cevaplandığında Spor Bakanlığının nasıl yönetildiği, yönetilip yönetilmediği ortaya çıkacaktır ve bunlara dürüst, ahlaklı cevap bekliyorum.

Teşekkür ediyorum, önergenin lehinde olduğumuzu ifade ediyorum, araştırılmasının mutlaka ülke faydasına olacağına inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)